GİRİŞ
Sanayi Devrimi ile birlikte endüstri toplumlarının pazar için üretilip tüketilen bir ürünü haline gelen kültür, çok çeşitli anlamlara ve yorumlara sahiptir. Antropologlarca insanları hayvanlardan ayıran en önemli özelliğin kültür yaratma olduğu söylenmektedir. Biyolojik olarak diğer canlılardan farklı olarak daha uzun süre bakım gerektirmesi ve doğada hayatta kalmasını sağlayabilecek donanımlar konusunda eksik olan insanın, yaşamını şekillendirirken yaptığı her şey kültür olarak tanımlanabilmektedir. İnsana özgü, edinilen ve aktarılan bir yapıda olan kültür toplumsaldır (Özbudun, 2012). Anlamsal olarak farklılaşan kültür, oluşturmuş olduğu yeni yapılar dolayısıyla da geniş halk kitlelerinin kültürü olarak nitelendirilen popüler kültürün ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Medya aracılığıyla oluşturulan yeni sembol ve anlamlar insan hayatını şekillendirmede büyük bir etkendir. Medya araçları oluşturmuş olduğu sembollerle belli yaşam tarzları ortaya çıkarmakta, fikir ve eylemleri etkileme konusunda bir süreç olarak yeni bir kültür şekli olan medya kültürünü oluşturmaktadır.
19.yy kapitalizmi benzersiz bir egemen kültür olan ve popüler kültürle birlikte yürütülen bir kitle kültürü yaratmıştır. Bu kültür ise ihtisaslaşmış özel bir yapıda üretim göstererek, ürünleri bakımından işçi sınıfına hitap etmiş ve kendine geniş bir tüketici kitle yaratmıştır. Ortaya çıkan egemen bir pazar yapısı, gündelik hayatı biçimlendirirken bu yaşama hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm kesimlerin dahil olmasını sağlamıştır. Dolayısıyla halk tarafından sevilen, tercih edilen, istenen ve beğenilen bir kültür olma özelliği gösteren popüler kültür, gelenekselden de beslenerek halkın duygu ve düşünce dünyasında kendine geniş bir yer edinmektedir (Geçer, 2013: 31). Popüler kültür yaygın bir iş bölümü etrafında şekillenen, kapitalist mal üretimleri, pazarlanması ve dağıtımına dayanan şimdinin ve buradanın kültürüdür. Gündelik yaşam telaşının yanı sıra insanlara eğlencelik içerikler vaat etmektedir.
Kitlesel tüketimlerin görüldüğü endüstrileşmiş toplum profilinde popüler olan dışında hiçbir şeye rağbet gösterilmez. Kitleler popüler olana uyum, itaat ve peşinden gitme, takip etme gibi edilgen ve savunmasız tepkiler gösterirler. Popüler içerikler sürekli değişken ve güncel bir yapıdadır. Popüler kültür, gelenekselden beslenmesinin yanı sıra gelenekseli moderne çevirme ve yeniden alınır-satılır bir popüler nesne haline getirme gücüne sahip, daha önceden tüm aşamalarının belirlenmiş olduğu yaratılan bir kültürdür (Geçer, 2013: 33). Bu kültürün yayılması da günümüz teknolojisinin öncülüğünde kitle iletişim araçları vasıtasıyla sağlanmaktadır.
Kitle iletişim araçlarıyla kuşatılmış olduğumuz bu yüzyılda iletişim araçlarının hızlı gelişimi giderek insan hayatının da değişimine yol açmaktadır. Sanayileşmeyle birlikte artış gösteren tüm bu teknolojik gelişmeler sosyal ve kültürel hayatta da yansımalarını bulmakta, modern yaşamın ağırlığı altında ezilen insanların kaçamakları haline gelmektedir. Bu teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla birlikte insanların kendi aralarındaki ilişki formları da yeniden şekillenmekte ve bu da kültürel ve toplumsal yapıların kökten değişimlerine sebebiyet vermektedir. Bu değişim ve dönüşümler yaş, dil, din, ırk ve cinsiyet gibi hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesi etkilemektedir (Güngör, 2016:332). Dolayısıyla sosyal ağlar bugün popüler kültürün yayılmak için kendine bulduğu en etkili araçtır. Kullanıcılar olarak ise her kuşak farklı motivasyonlarla sosyal ağlara katılmakta ve farklı doyumlar elde etmektedir. İnternetin insanlara yeni sanal kimlikler oluşturma fırsatı sunması kişilerin mevcut dünyalarının sınırlarını da aşmalarına imkân vermektedir. Herkesin kullanımına sunulması, herkes tarafından beğenilmesi ve kabul görmesi bu ağları popülerleştirmekte ve bir popüler kültür unsuru haline getirmektedir. Halkın genelinin isteyerek dahil olduğu, haz yaratan hem özgürleştirici hem de tutsaklaştırıcı bir yanı olan popüler kültür, toplumun her kesimi üzerinde modayı ve trendleri takip etmek zorunda olmak gibi dayatmalarla kendine uymayanları da toplum baskısı gibi çok çeşitli yollarla zorla uydurmaya çalışarak kendinin bir tahakküm alanını oluşturmaktadır. Kitle iletişim araçlarıyla yayılma imkânı bulan popüler kültürün en önemli ayağını günümüzde de yaygın bir şekilde kullanılan Facebook ve Instagram gibi sosyal medya uygulamaları oluşturmaktadır. Bugün hızla yükselişte olan ve kullanıcıların yaratıcı içerikler üretmesine olanak tanıyan Youtube da popüler kültür unsurlarının oluşturulması ve yayılması açısından sürece bir ivme kazandırmıştır. Kitle iletişim araçları dış dünyanın algılanmasını belirlemekle kalmayıp kişilere yeni kimlikler de çizebilmesi açısından ayrıca bir önem taşımaktadır. Günümüzde kimlik oluşumu süreci bakımından en çok etkilenen kesimin çocuklar ve gençler olduğu görülse de sosyal medya kullanımları açısından yeni gündem olmaya başlayan yaşlı ve orta yaşlı kesimlerin de bu süreçten oldukça etkilendikleri gözlemlenmektedir.
Doğumdan itibaren aktif olarak süren yaşlanma, kişileri biyolojik ve psikolojik yönlerden oldukça etkilemekte ve değişimlere ayak uydurabilmeleri açısından da onları zorlamaktadır. Günümüzde sosyal olarak izole olmak istemeyen ve Dünya Sağlık Örgütü’nce de yaşlı ve orta yaşlı olarak tanımlanan 65 yaş ve üstü bireylerin bu doğrultuda kitle iletişim araçlarıyla olan ilişkilerinin gelişmeye başladığını, sosyal ağlara katılımlarının arttığını ve farklı kimlik oluşumlarının 65 yaş ve üstü bireylerde bile devam ettiğini görmekteyiz. Diğer yaş gruplarında olduğu gibi yaşlıların da zamanlarını sosyal medya uygulamaları ve diğer kitle iletişim araçlarını kullanmaya harcamaları, medya organlarının kültürel etkisi, insan ilişkileri üzerindeki etkisi ve boş zaman aktiviteleri üzerindeki belirleyici rolü araştırmacıların bu konuya olan ilgilerini daha da arttırmıştır (Koçak ve Bulduklu, 2010:6). Sosyal etkileşim ve iletişim, yaşı ne olursa olsun her bireyin temel ihtiyaçlarındandır. Özellikle yaşlılar bu konuda çok daha fazla sorun yaşamaktadırlar. Yaş, kişilerin sosyal etkileşimlerini sınırlayan ve belirleyen önemli bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. İlerleyen yaşla birlikte bireylerin iletişimi kısıtlanmakta, yakınlarının kaybı artmakta ve mevcut ağların kontrolünde de zorlanmalar ortaya çıkmaktadır. Ancak günümüzde özellikle Instagram ve Youtube gibi kişisel içerik üretme açısından zengin sosyal platformlarda, gençlerin yanı sıra 65 yaş ve üstü insanların da içerik üretmeye başladıkları görülmekte ve bu içerikler ve kişilerin katılım yollarının ülkeler arasında da kültürel birtakım etkenlerin de rol oynayarak değişim gösterdiği gözlenmektedir. Avrupa ülkelerindeki sosyal medya kullanım motivasyonları ve özellikle ülkemizdeki kullanımlar bu bağlamda farklılık göstermekte, araştırma konusu olmaktadır.
Bu doğrultuda çalışmanın konusunu oluşturan 65 yaş ve üstü yaşlı ve orta yaşlıların sosyal medya platformlarındaki faillikleri, bu uygulamalardan beklentileri ve kullanım şekillerinin kültürel değerlerce farklılık göstermesinden hareketle; özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın olan ‘’Instagram Nineleri’’ olarak adlandırılan, artık üretimden çok tüketim odaklı bir hale gelmiş olan ve reklamlar yoluyla finansman sağlayan Instagram uygulaması üzerinden oluşturulan içeriklerin değerlendirilmesi, ülkemizdeki aynı yaş grubu bireylerin sosyal medyadan nasıl yararlandıklarının incelenmesi ve tüm bunların popüler kültür olgusu etrafında tartışılması hedeflenmektedir.
1.BÖLÜM
1.1. Kültür, Popüler Kültür ve Kitle Kültürü Kavramları
Kültür kavramı, kökleri 17.yy’a kadar götürülebilen, üzerinde mutabık olunamayacak kadar çok tanımlamaya sahip ve insan eylemliliklerinden doğan her şeyin kapsayıcısı bir niteliğe sahiptir. Erdoğan (2004)’ın ifadesine göre kültür, mevcut bir toplum içerisinde eyleyen bir özne olarak insanın kendisini ve kendi aracılığıyla da toplumu ifade biçimidir. Toplumsal olarak tüm üretimlerimiz, üretim tarzlarımız kültür tanımlaması içerisinde yer almaktadır. Yiyecek, giyecek, kullanılacak eşyalar vb. tüm maddi ürünlerin yanı sıra insan eylemliliklerine dayanan, ortak semboller bütünlüğünün genel ifadesi olarak da bu kavram yaşanmış ve yaşanan deneyimlerle ilintilidir (Erdoğan, 2004: 2). Günümüzde anlamsal bir zedelenmeye uğrayan kültür kavramı, kişilerin entelektüel düzeylerinin bir ifadesi, eğitim seviyelerinin bir tür göstergesi bağlamında değerlendiriliyor olsa da Ziya Gökalp (2002)’in genel bir ifadesiyle, bir toplumun ahlaki, dini, akli, hukuki, iktisadi birikimlerinin bir ürünü olarak kültür, lisan yoluyla da yayılma imkânı bulur. Düşünce ve davranış örüntülerinin tümünü kapsayan kültür, alet-makine yapımlarında kullanılan akıl ve beceri dahil olmak üzere tüm alanlardaki içgüdüsel ya da biyolojik olmayıp öğrenilmiş olan davranış biçimlerinin tanımlayıcısıdır (Özbudun, 2005: 320). Dolayısıyla bir toplumun genel yaşam biçimi olarak tanımlanan kültür, o toplumda yaşanılan ve öğrenilen her şeyi niteler (Yıldız, 2005: 5).
Kültürün ayırt edici en önemli özelliği öğrenmedir. Doğrudan ve dolaylı olarak farklı şekillerde gerçekleşen öğrenmeler her insan topluluğunda da farklı yansımalar ortaya çıkarır. Tarihsel bir süreç içerisinde sürekli öğrenmelerle, bir tür soyutlama şeklinde gerçekleşen kültürel oluşumlar farklı kültürler meydana getirir. Erdoğan ve Alemdar’a (2005: 23) göre insan hem bir kültür yaratıcısı hem de yarattığı bu kültürü yaymak anlamında kuran ve geliştiren bir varlıktır. İnsan etkinliğinin bu kadar temelde olduğu kültür yaratımında, insanın içinde bulunduğu toplumsal koşullar da önemli ölçüde kültürel oluşumları etkilemektedir. Piyasa koşullarının söz sahibi olduğu durumlar neticesinde, üretim araçlarını elinde bulunduran egemen güçlerle girilen ilişkiler doğrultusunda farklı farklı kültür biçimlerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Sürekli değişen dinamik bir yapıya sahip olan kültür, uygarlık kavramıyla da eş değer sayılmaktadır (Akgül, 2006: 12). Çağımız modern endüstri toplumlarında kültür kavramı kendi içerisinde alt gruplara ayrılarak; popüler kültür, kitle kültürü, halk kültürü gibi yeni oluşumlar ortaya çıkarmıştır.
Popüler kültür, sivil toplumun ortaya çıkmasıyla da ilişkili olarak bir tür çok sesliğin simgesi kabul edilebilir. Halka ait olan anlamından sıyrılarak günümüzde artık herkes tarafından sevilen ve tercih edilen, geniş halk kitlelerinin kültürü olarak tanımlanmaktadır (Özbek, 2003: 81). Beğenilen ve sıklıkla tüketilen anlamlarının ticari bir yanı olması, popüler kültürün bireylerin küreselleşmiş bir dünyanın kendilerine sunduğu her türlü mal ve hizmetten faydalanırken sürekli bir üretimin yanı sıra tüketimi de tetiklediğinin göstergesidir. Batmaz’a (1981: 163) göre popüler kültür, üreticileri ve sunucuları kendilerince bir yetkinliğe sahip, ürünlerin tamamıyla tüketicilere yönelik olduğu, standart bir şekilde kopyalanarak sürekli yeniden üretim imkânı bulan bir metalar kültürüdür. 19.yy’da etkilerini gösteren Sanayi Devrimi ile birlikte önemli işlevler kazanan popüler kültürün, kitle kültürünün somut bir şekli olarak bir tür kullanım ve tüketim kültürü olduğu da görülür.
Popüler kültürün özgürleştirici olmasının yanı sıra tutsaklaştırıcı bir yanı da mevcuttur. İnsanlar üzerinde trendleri takip etmek zorunda olmak, modayı takip etmek gibi çok çeşitli baskılar yaratır. Dışlanmamak ve çağa ayak uydurabilmek için de popüler kültürün öne sürdüklerinin tüketilmesi gerekir. Bunlar tüketilmediğinde popüler olanların mesajları nettir, ya bu sürece dahil olursun ya da kaybedersin. Popüler kültür şeyleri süsleyerek cezbedici hale getirip satma yöntemidir ve burada arz-talep dengesi önem kazanmaktadır. Talep arzın gerisinde kalırsa, arz edenin kendi arzını karşı tarafa satabilmesi için ona görünmeyen ekstra özellikler bahşetmesi gerekir. Genel manada popüler kültür aslında büyük bir gösteridir ve her birey burada bir gösteri sunmak istemektedir. Küreselleşme ise bizlere bu gösterinin nasıl yapılacağının sınırlarını çizmektedir.
Günümüzde gittikçe aynı tarzda kıyafetlerin üretildiğini ve satıldığını, benzer şeyler yediğimizi ve benzer dizi ve filmler izlediğimizi gözlemleyebiliriz. Gücün ve iktidarın kendini popüler olan üzerinden kurmaya başladığı bu çağda gündemimizi belirleyen de yine bu gücü elinde bulunduranlar olmaktadır. Kitle iletişim araçları olarak tanımladığımız en başta televizyon olmak üzere, telefon, radyo, bilgisayar gibi tüm araçlar aslında bu iktidar alanlarının yayılmasına ortam yaratmaktadır. Dolayısıyla bu tarz kitle iletişim araçlarını elinde tutan egemen güçler kültürün şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Medya aracılığıyla yayılan çok çeşitli kültür biçimleri toplumdaki tüm kesimlere dağıtılırken bu egemen güçlerce içeriği belirlenerek sunulmaktadır. Medya ve kültür etkileşimi karşılıklı işlemektedir. Bu bağlamda medya hangi formda olursa olsun bu oluşumlarda büyük pay sahibidir. Kültürün üretilmesi ve yaygınlaşması ancak iletişimle mümkündür. Geniş kitlelere ulaşma arzusu taşıyan medya bu kitlelere hitap eden formlara girerek gündelik yaşamda yansımalarını bulmaktadır (Güneş, 1996:134).
Kitle kültürü ve popüler kültür arasındaki ilişkileri de günümüzde birbirinden ayırmak gittikçe zorlaşmıştır. Kitle kültürü, iletilerini kitle iletişim araçlarıyla dağıtabilecek kadar basittir ve herkese açıktır. Halk iletilen mesajı alıyor olabilir ama bu mesajların içeriğinden hoşlandığı, haz aldığı anlamına gelmez. Popüler kültür de ise halkın geneli bunu genellikle isteyerek alır ve bundan haz duyar. Hiçbir ürün satılamayacaksa dolaşıma sokulmaz. Medya tarafından ortaya çıkarılan popüler kültür, endüstri vasıtasıyla üretimi ve dağıtımı sağlanan metalardan oluşmakta olup ekonomik olarak da varlığını sürdürebilir olması için çeşitli toplumsal oluşumlara kültürel potansiyeller sunması gerekmektedir (Fiske, 1999:208). Bu manada popüler kültür, üretimin başından sonuna kadar geniş kitlelerce kullanılan, tercih edilen, tüketilen ve sonra yeniden üretilen bir kültürdür. Halkın beğenisiyle işlemeye başlayan, halk beğenisinin ondan vazgeçmeye yüz tuttuğu an merkez tarafından tekrar değiştirilerek dolaşıma sokulan bir durum söz konusudur. Tüketicilerin boş zamanlarında bile kendilerini bir tür üretim birliği içerisinde buldukları kültürdür. Bu endüstri ürünleri, egemen iktidarlarca kendilerine benzeyen her şeyin onaylanmasıyla meydana gelir. Taklit olan şeyleri mutlaklaştırarak aslının anlamından soyutlar. Tüketicilerinin direniş göstermeden içerikleri tüketmelerini bekler, buna yönelik uygun alt yapıyı her türlü ürününü ihtiyaçlaştırarak ve karşı konulmaz hazlar haline getirerek yapar. Kendine özgü özel kültür tekelleri oluşturan popüler kültür, kendi gibi düşünmeyenleri dışlar, ötekileştirir ve yabancılaştırır. Öyle ki bu döngünün dışına itilenler mecburen tüketim yelpazesinde kendilerine yer bulmak için tüketime sevk edilirler (Adorno, 2016: 62-69).
Popüler kültürün aynı zamanda insanların günlük hayatlarındaki sıkıntılarına cevap veren bir oluşum olma gayesinde olduğu da gözlemlenmektedir. Sosyal ağların ve televizyon kanallarında yayınlanan içeriklerin bu kadar çeşitli olması bireylerin boş zaman tüketimlerinde popüler kültürün etkisinin çok yoğun olduğunu gözler önüne sermektedir (Karakoç, 2007: 2). Günümüzde yaş, dil, din, cinsiyet fark etmeksizin herkes popüler kültür unsurları dahilinde yaşantısına yön vermektedir. Medya organları bu şekilde gündelik hayatımızın her alanında etkinken, bizlerin neleri tartışmamız gerektiğinden ziyade artık neleri, nasıl tartışmamız ve olaylara nasıl yaklaşmamız gerektiğini de belirten bir otorite haline gelmektedir. Bu haliyle medya, artık bizlere kendinden bağımsız bir hayat tahayyül etme fırsatından uzak, kendi otoritesinde yaşanan bağımlı bir hayat sunmaktadır (İrvan, 1997: 7).
Kültür taşıyıcısı ve oluşturucusu olarak kitle iletişim araçları, çağımızda toplumların kültürel yapılarının oluşturulmasında yeri doldurulamaz bir rol oynamaktadır. Medya araçları, sabit ve kendini tekrarlayan tutarlı bir ideoloji ile yönetilen sınıfların kendi rızaları ile sağlanan bir tahakküme katılma sürecini yeniden üreten ve bu süreci haklılaştıran bir dizi ortak değer mekanizmaları üretirler (Shoemaker ve Reese, 1997: 116). Buradan hareketle Kellner (2006:138)’in de belirttiği gibi çoğu insanın bir hapishaneye doğuyor olması ve bireycilik olarak nitelendirdiğimiz günümüzdeki toplum biçiminin aslında aynılaşma içerisindeki bir kitle kültürü olduğu gerçeği, popüler kültürün ve bunun yayılım ateşi olan kitle iletişim araçları vasıtasıyla hayatlarımıza tezahür eden bir olgu olduğunu gözler önüne sermektedir.
Kapitalizmin en önemli ayaklarından olan kitle iletişim araçları günümüzde tekelleşerek, haber vermenin artık tek amaç olmadığı ve kar odaklı içeriklerin üretildiği bir hale gelmiştir. Haber değeri taşıyan şeyler artık ilgi çekici olan ve sansasyonel olan şeylerdir. Haberin içeriğinden ziyade görüntü ve ses daha önemlidir. Okuru ve izleyicileri etkileme artık yegâne amaçtır (Soygüder, 2003:180). Medya ve kitle iletişim araçları endüstrinin üretim ve pazarlama araçları haline gelmiştir. Herkese hitap eden ve seslendiği kitlenin herhangi bir özelliği olmayan popüler kültür, bu bağlamda yaşları fark etmeksizin herkesi etkisi altına almakta ve ürünlerini sunmaktadır. Bu çalışmada özellikle ele alınmak istenen kesim Dünya Sağlık Örgütü’nün de belirlemiş olduğu yaş aralıklarıyla 65 yaş ve üstü bireyler olmaktadır. Ancak yaşlanmanın da biyolojik, psikolojik ve sosyal olarak pek çok boyutu söz konusudur.
1.2. Yaşlanma ve Yaşlılık Kavramları
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan tanıma göre 65 yaş ve üzeri kişilerin yaşlı kabul edilmesi kronolojik yaşlanma kapsamındadır. Yaşlanma ve yaşlılığın sadece bu minvalde değerlendirilmesi eksik bir yaklaşım olduğundan tüm diğer etkiler itibariyle ele alınması gereken bir konudur. Batı kökenli bir yapıya sahip olan bu kurum aynı zamanda yaşlanmayı çevreye uyum yeteneğindeki azalma şeklinde tanımlamaktadır (Çataloğlu, 2018). Bunun yanı sıra yaşlanma dediğimiz olgu, doğumdan itibaren süregelen genetik olarak programlanmış bir süreç çerçevesinde tüm vücut fonksiyonlarında meydana gelen yavaşlama ve bozulmaları ifade eder. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2018 yılı tanımlamalarına bakıldığında uzayan ömür süreleriyle orantılı olarak yaş tanımları da kayma göstermiştir. Artık 18-65 yaş arası genç olarak isimlendirilirken, 65 yaş ve üzeri bireyler yaşlı olarak sınıflandırılmaktadır. Yaşlılığın başlangıcı olarak sayılan 65 yaş ve sonrası için de bir kategorilendirme yapılmış; 65-75 yaş arası erken yaşlılık, 75-85 orta ve 85 ve sonrası ise ileri yaşlılık olarak adlandırılmıştır (WHO 1963, Mackinlay 2001, Multani ve Verma 2007). Kronolojik ve fizyolojik olarak yaşlanmadan ziyade günümüzde artık psikolojik ve sosyal yaşlanma daha önemli bir hale gelmiştir. Gelişen teknoloji ve bundan doğrudan etkilenen sağlık ve ilaç sektöründeki olumlu gelişmeler ölümlerin önüne geçerek ömrün uzamasına, yaş skalasındaki etiketlemelerdeki değişimlere sebebiyet vermiştir. 2020 TÜİK verilerine göre Türkiye’deki yaşlı nüfusu son 5 yılda %21,9 artarak 7 milyon 550 bin kişiye ulaşmıştır (TÜİK,2020). Çağa ayak uydurmaya çalışan bireylerin yaşı fark etmeksizin bu kültür unsurları içerisinde yer alıyor olması, aktif eyleyen özneler olarak içinde bulundukları kültürü de şekillendiriyor olmaları popüler kültür oluşumlarını ve etkilerini değerlendirirken hesaba katılması gereken önemli ayrıntıları oluşturmaktadır.
Popüler kültür sınırlarını küreselleşmenin belirlediği ve halk arasında herhangi bir ayrım yapmaksızın herkesi bu gösteriye dahil ettiği için tüm kesimler bu gösterinin elbette ki farklı farklı etkisine kapılmaktadırlar. Özellikle kimlik oluşturma sürecinde çocukların üzerinde sayısız etkiye sahip bu araçların, kendi öz kimliğini ve karakterini oluşturmuş olan belli yaşlardaki bireylerce de oldukça farklı motivasyonlarla kullanıldığı gözlenmektedir. Yaşlı bireylerin de diğer yaş grupları gibi zamanlarının büyük bir kısmını kitle iletişim araçlarını kullanmak için harcıyor olması, teknolojinin gençler üzerindeki etkilerinin incelenmesinin yanı sıra bu yaş gruplarını da mercek altına alıp popüler kültürün etkileri ve sebep olduğu kültürel değişimleri gözlemlemek açısından önem taşımaktadır.
We Are The Social ve Hootsuite’in birlikte yayımlamış oldukları 2020 Dünya İnternet Kullanımı ve Sosyal Medya İstatistikleri Raporu’na göre Türkiye’deki sosyal medya kullanım istatistiklerine bakıldığında, özellikle yaşlı nüfusun Avrupa’ya oranla daha çok sosyal medya kullandığı tespit edilmiştir. Türkiye’de yaşlı ve orta yaşlı nüfusun sosyal medya kullanım oranları %71 iken diğer Avrupa ülkelerinde bu oran %34’tür. Yaş profillerine bakıldığında ise 2020 yılının en çok kullanılan sosyal medya platformlarından biri olan Facebook, ağırlıklı olarak 25-34 yaş aralığı tarafından kullanılırken; 65 yaş ve üstü bireylerden kadınların kullanım oranları %2.1, erkeklerin kullanım oranları ise %2,3 olarak bulunmuştur. Youtube’dan sonra en sık kullanılan bir diğer sosyal medya platformu olan Instagram, yine 25-34 yaş aralığındaki bireyler tarafından sıklıkla tercih edilirken, 65 yaş ve üstü kadınlarda %1,1, erkeklerde %0,8 olarak tespit edilmiş ve kadınların erkeklere oranla Instagram’da daha aktif oldukları ortaya konmuştur (Dijilopedi,2020). Bu sosyal ağların reklam kitlelerinin daha çok 18-34 yaş arası genç kuşaklardan oluşması, yaşlı nüfustaki artış ve onların da yeni teknolojiler içerisinde aktif olarak rol oynamaya başlamalarıyla birlikte değişmeye başlamıştır. Yaşlılarla yapılan çeşitli çalışmalarda, sosyal medya kullanımlarının gençlerinkinden farklı olarak daha manevi değerler barındırdığı ve aile üyeleri ve yakın arkadaşlarla görüşmek, haber almak amaçlı kullanıldığı belirtilmektedir. Ancak popüler kültürün her alanda kendini hissettirmesi, yeni dinamik bir yaşlı kuşak ortaya çıkarması ve onları da bu sonsuz tüketim ve eğlence sektörünün içine çekmesi dolayısıyla tüm dünyada yaygın olarak kullanılan sosyal ağların da kullanım amaçlarının bireylere ve ihtiyaçlarına göre farklılık gösterdiği görülmektedir.
2.BÖLÜM
2.1. 65 Yaş ve Üzeri Yaşlı ve Orta Yaşlı Bireylerin Sosyal Medya Kullanım Motivasyonları
Sosyal etkileşim ve iletişim her insanın en temel ihtiyaçlarındandır. Ancak bu etkileşimleri belirleyen ve kısıtlayan en önemli faktörlerden biri de yaştır. İlerleyen yaşla birlikte kişilerin sosyal çevreleri ve dolayısıyla da iletişimleri azabilir, yakın çevrenin kaybedilmesi ve belli yetilerin üzerinde de kontrol sağlamanın azalmaya başlamasıyla bu sınırlamalar artmaya başlar. Gençlere kıyasla sosyal iletişimlerdeki azalmalar yaşlı bireylerde sosyal izolasyonu arttırdığı için toplumsal bağlanabilirlik daha da önemli hale gelmektedir (Aktaran Kalınkara ve Sarı, 2019:2). Ülkemiz nüfus profili itibariyle genç bir ülke olmasına rağmen artan ömür süreleriyle birlikte yaşlı nüfusun da artmaya başladığı ve nüfusun gittikçe yaşlandığı görülmektedir. Nüfusun yaşlanıyor olması yeni politikalar üretiminde göz önünde bulundurulması gereken önemli bir sorunu teşkil etmektedir.
Yaşlanmaya bağlı sosyal olarak izole olma tehlikesi yaşayan bireylerde çeşitli psikolojik ve fizyolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir ve depresyon riskleri her zaman için daha yoğun olarak görülebilmektedir. Bu doğrultuda günümüz teknolojileri, her konuda olduğu gibi yaşlıların sosyal hayattan geri kalmamaları, fiziksel ve coğrafi tüm engellere rağmen uzak kaldıkları yakınlarıyla iletişim sağlayabilmeleri vb. pek çok konuda imkân sağlamaktadır. Sosyal açıdan yaşlılık, bireyin içinde yaşadığı toplumdan yaşlı olduğuna ilişkin aldığı mesajlarla da ölçülür (Baran, 2008). İnsanın toplumsal bir varlık olmasından da hareketle, sosyal iletişimin ve alınan geri dönüşlerin bireylerin hayatlarını devam ettirebilmeleri için olmazsa olmaz koşullarından olduğunu söylemek mümkündür. Yaşlı bireylerin sosyal olarak aktifliklerini belirleyen şeyler de hobileri ve sosyal ilişkileridir. Sosyal olarak aktif olmak kişilerin sağlıklı ve başarılı bir yaşlılık geçirdiğinin göstergesi olarak kabul edilmektedir. Varlığının anlamını başka bir insanın varlığıyla bulabilen sosyal canlılar olarak insanlar, her zaman için başkalarıyla girecekleri iletişime ve sohbete ihtiyaç duyarlar. Bu ihtiyaç sosyal çevrenin giderek azalmaya başlaması ve fiziksel fonksiyonlarda da meydana gelen aksaklıklarla birlikte yaşlılıkta çok daha artmaktadır. Kendisine hala ihtiyaç duyulduğunun hissedilmesi, işe yarıyor olduklarını düşünmek, hissetmek yaşlılar için hayata tutunmayı kolaylaştırıcı ve onları aktif tutan şeyler olmaktadır. Yaşlı bireylerin genel olarak temel ihtiyaçlarına bakıldığında sağlık hizmetlerinden faydalanma, aktif sosyalleşme ihtiyacı, evsel ihtiyaçlar ve eğer varsa kişilerin fiziksel veya zihinsel engel durumlarından kaynaklanan ihtiyaçları ön plana çıkmaktadır. Gelişen günümüz teknolojisi ise tüm bu ihtiyaçlara yanıt olmakla birlikte en çok bağımsız yaşama ve sosyal hayata katılma konusunda önemli katkılar sağlamaktadır (Ekici ve Gümüş, 2016: 26).
Hızla gelişen teknolojiye ayak uydurmakta zorlanan yaşlı bireyler fiziksel durumlarındaki kısıtlılıklar veya bilişsel yeteneklerindeki zayıflıklar neticesiyle bazı teknolojik ürünleri kullanamamaktadırlar. Buna karşın eskiden de aşina oldukları radyo, televizyon ve telefon gibi teknolojik cihazların kullanımını daha kolay benimseyebilmektedirler. 2009’da yayınlanan bir araştırmaya göre bireylerin %92.1’i yardım almadan cep telefonunu kullanabilirken, yardım almadan bilgisayar kullanabilen bireylerin oranı ise %89.3 olarak belirtilmiştir (Aktaran Ekici ve Gümüş, 2016: 27). Çağımızda gündelik hayat aktivitelerimizin devamı için teknolojik cihazların artık vazgeçilmez bir hale gelmesiyle birlikte bu teknolojilerin birçok sosyal sorunun da giderilmesinde başvurulan ilk kaynaklar haline geldikleri görülmektedir. Yaşlı ve orta yaşlı bireyler olarak adlandırdığımız 65 yaş ve üstü bireylerin ihtiyaçlarına cevap veren teknolojik ürünlerin üretilmesi, onlara hitap eden uygun donanımlarla donatılması bu uygulamaların daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak tanımaktadır. Yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre 60 yaş ve üstü bireylerin yeni ortaya çıkan bir teknolojik ürün ya da sosyal medya uygulamasını zor kabullenen ya da en son kabullenen kesim oldukları görülse bile bu yeni üretilen ürün daha önce giderilememiş herhangi bir ihtiyaca cevap verebiliyorsa yaşlıların onu benimsemesinin daha kolay olduğunu ortaya koymuştur (Özkan ve Purutçuoğlu, 2010: 40-42).
TÜİK (2019) verilerine göre ülkemizde 16-74 yaş arasındaki bireylerin internet kullanım oranı %75,3 olarak belirlenmiştir. 2018 verileriyle karşılaştırıldığında yaklaşık olarak %3’lük bir artış gösteren internet kullanımının ve özellikle de sosyal medya kullanımının, yaşlı bireylerin de giderek yaşamının önemli parçası haline geldiğini gözler önüne sermektedir. Yaşlıların teknolojiyi ne doğrultuda kullandıklarına baktığımızda mevcut literatür taramaları doğrultusunda özellikle yapılan alan çalışmalarının ortaya koyduğu sonuçlara göre, Facebook gibi online sohbet imkânı sunan uygulamaların gerçek hayatta yüz yüze görüştükleri ancak mevcut imkanlar dahilinde görüşülemeyen arkadaşlarıyla sohbet etme, iletişim kurma ihtiyacına cevap verdiği görülmüştür. Eski günlerine özlem duyan, eski arkadaşlarını bulmayı uman, genellikle de toplumsal içerikli paylaşımlarda bulunan yaşlı bireylerin bu ve benzer sosyal ağları kullanım motivasyonları genellikle gündelik yaşamlarındaki sosyal iletişim kurma olanaklarının kısıtlı olması ve sosyal izolasyon yaşamaktan korkma duyguları etrafında şekillenmektedir. 65 yaş ve üstü bireylerin her yaşta devam eden kendini bir gruba ait hissetme dürtüsüyle çeşitli sosyal gruplarda yer almaya çalışması ancak bunu mevcut şartlarda fiziksel ortamdaki zorluklar yerine sosyal ağlar üzerinden gerçekleştirmeye çalışması bu yaşlarda internet kullanımını arttırmaktadır. Haber alma ve bilgilenmek isteme, geleneksel düsturlardan kopmadan modern zamana ve getirdiği yeniliklere uyum sağlama hevesi, yakınlarına ulaşma merakı gibi etkenler de teknolojik yeniliklerden faydalanmak istemelerinde etkili olmaktadır. Şentürk (2017)’ün 65 yaş ve üstü yaşlıların sosyal medya kullanım motivasyonlarını Facebook örneği üzerinden yapmış olduğu çalışmasında elde ettiği verilere göre, kişiler eski arkadaşlarına ulaşabilmek, eski günlere ve anılara özlem duymaları neticesiyle o anları paylaştıkları insanlarla iletişime geçmek istemesi gibi nedenler dolayısıyla bu sosyal ağı kullanmakta ve burada daha çok toplumsal içerikli paylaşımlarda bulunmaktadır. Arkadaş sayıları göz önüne alındığında ise bireylerin yeni arkadaş arayışında olmayıp mevcut arkadaşlarıyla iletişim kurma çabasında oldukları görülmüştür. Zamanla ailenin çocuklarının evden ayrılması, eşlerin veya yakın akrabaların vefatı, emeklilikler gibi günlük hayat bağlarını önemli ölçüde etkileyen olaylar kişilerin bu sosyal ağlara yönelmelerinin önündeki en büyük etkenler olmuştur.
Instagram uygulamasının Facebook kadar eski bir kökeni olmamakla birlikte, az bir kullanım oranına sahip olsa da 65 yaş ve üstü bireylerin yavaş yavaş dahil olduğu bir platform haline geldiği görülmektedir. Kişilerin daha özgün ve yaratıcı içerikler paylaşmasına olanak veren, başka insanlarla fotoğraflar ve videolar vasıtasıyla iletişime geçme imkânı sunan bu uygulama diğer sosyal ağlardaki gelenekselleşmiş birtakım unsurlardan farklı olarak popüler kültür unsurlarının daha kolay yoldan yayılımını ve kişilerin de bunlara daha kolay erişimlerini sağlamıştır. Uygulamanın menşei itibarıyla da ülkemizle karşılaştırıldığında Avrupa ülkelerindeki yayılımının fazla olduğu, kültürel yapılanmanın farklılık göstermesi neticesinde de üretilen içeriklerde farklılıklar ortaya çıktığı görülmektedir. Uygulamanın ben merkezli doğasından yola çıkıldığında bu tarz platformların kişileri kendine yönelttiği, kişisel bakıma ve dış görünüşe olan önemi arttırdığı ve toplumun büyük çoğunluğunda özellikle de bir dizi estetik operasyona yönelmeye neden olduğu tespit edilmiştir. Amerikan Plastik Cerrahi Derneği’nin yayınlamış olduğu Plastic and Reconstructive Surgery dergisi (2018), ABD’de 2017 yılında yapılan bir araştırmada yapılan estetik ameliyatlar ve selfie (özçekim) fotoğraflar arasında bir ilişki olduğunu, selfie çekimlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte özellikle yüz bölgesindeki estetik operasyonlarda bir artış olduğunu ortaya koymuştur. Popüler kültürün yarattığı tüketim kalıpları içerisinde estetik zevkler önem taşımaktadır. Kişilerin yaşı ne olursa olsun görülme ve beğenilme arzusu her bireyin kendini bir şekilde var edebilmesi için taşıdığı benlik kurma duygularıdır. Benliğimizin bir ötekine yönelik olması, bir başkasının gözünden kendimize bakıp, benliğimizi bu ölçüde inşa ettiğimiz göz önüne alındığında bu tarz sosyal mecralar öze yönelik anlamlar üretmede ve oluşturulan özün onaylanmasını beklemede etkin bir şekilde kullanılmaktadır.
2.2. 65 Yaş ve Üstü Yaşlı ve Orta Yaşlı Bireylerin Sosyal Medyada Ürettikleri İçerikler ve Bu İçeriklerin Popüler Kültürle İlişkileri
Dijital dünyanın yerlileri olarak nitelenen genç nüfusun yanı sıra artık günümüzde bu tablonun değişmeye başladığı çeşitli araştırmalarca da dile getirilmektedir. Yaşlıların artan oranda teknolojiyle daha etkili bir şekilde entegre olduğu ve çok çeşitli sosyal medya fonksiyonlarından yararlanarak kendilerini geliştirebildikleri görülmektedir (Baran, 2008). Yaşlı bireylerin çeşitli sosyal ağlarla ilişkilerinin ve sosyal medyanın hayatlarında nasıl bir etkiye sahip olduğunun analiz edilmesi günümüzde artık bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Hayatı yakalamak ve hayatın dışında kalmamak gibi önemli motivasyonlarla bu ağların kullanıldığının dile getirilmesi sosyal izolasyon yaşayan ve yakın sosyal çevresinden uzaklaşan yaşlı bireylerin dünyayla en büyük bağlantısı ve kendilerinin bir uzantısı haline gelen bu platformların elbette ki hayatlarında önemli bir rol oynadığının göstergesidir. Toker ve Şenceylan’ın (2019) yaptığı araştırmada, sosyal medyanın yaşlı bireylerdeki âtıl olma hissini engellediği ve onları ürettikleri içerikler ve yapabildikleri bağlamında dinç tutmakta ve geride kalmışlık hislerinin önüne geçtiği görülmektedir. Ayrıca mevcut literatürce yapılmış olan başka bazı araştırmalar da gösteriyor ki, özellikle 65 yaş ve üstü bireyler bilişsel, sosyal ve duygusal özelliklerinde ortaya çıkan sorunlar ve aksaklıklar nedeniyle kendilerini âtıl veya geride kalmış hissedebiliyorlar. Çeşitli kapasitelerini kaybetmeleri sonucu ekonomiye de aktif olarak katkıda bulunamayan bu bireyler gerçek anlamda âtıl kalmaktadırlar. Ancak bireyler teknoloji kullanımları doğrultusunda yapabileceklerinin ölçüsünü gördüklerinde mutlu olmakta ve yaşam doyumları artmaktadır. Tüm bunlar doğrultusunda günümüzde hiçbir ayrım gözetmeksizin herkesin yer aldığı bu sosyal ağların kullanımı ve üretilen içerikler farklı kültürel yaşantılarda da farklı yansımalar bulmaktadır. Bireysel olarak herkesin kullanım motivasyonu ve ürettiği içerikler farklılık gösterse de nihayetinde yaşlı bireylerin ortak paydalarında ‘’çağa ayak uydurma’’ hissiyatı/isteği yer almaktadır.
Bunlara örnek olarak Amerika, İngiltere, Tayvan ve Avustralya gibi yaşlı nüfusun yoğun olduğu ülkelerde kendilerini ‘’Instagram Nineleri’’ olarak tanımlayan 65 yaş ve üstü bireylerin aktif olarak içerik ürettikleri görülmektedir. Bu içerik üreticilerden biri olarak Suzi Grant[1] 68 yaşında bir sosyal medya kullanıcısı ve kendi yaş kuşağındaki insanların sesini duyurmanın yanı sıra onlara ilham olmaya da devam ettiği görülmektedir. Youtube, Instagram ve Facebook gibi sosyal ağlarda içerikler üreten Suzi, genellikle popüler olan günümüz dünyasında herkesin tercih ettiği konular üzerine üretimlerde bulunmaktadır. Makyaj videoları, yemek tarifleri videoları, alışveriş videoları vb. pek çok içerikler günümüzde aslında yaş, cinsiyet, dil, din, ırk fark etmeksizin çoğu insanın ilgilendiği ve takip ettiği içerikler olarak internet dünyasında varlık bulmaktadır. Yaşlı bireylerin çok da aktif olarak yer alamadıkları ve iletişim ihtiyaçları doğrultusunda katılım sağladıkları bu sosyal mecraların giderek popüler kültür unsurlarıyla bezenmesi ve içeriklerin başka insanlar için üretilmesi, sıklıkla yenilenmesi ve gündem unsurlarından oluşması küreselleşen dünyamızın getirilerini yansıtmaktadır.
Dünyanın pek çok yerinde sosyal medyayı aktif olarak kullanan ve artık medyada da kendine yer bulmaya başlayan yaşlı nüfus, kendi kuşaklarına hitap etmenin yanı sıra yemek tarifleri, çeşitli mekanların, kitapların ya da filmlerin tanıtımları vs. gibi içeriklerle izleyici kitlelerini genişletmekte ve herkese hitap eder hale gelmektedir. Popüler kültürün çok sesliliğine kapılan ve günümüz tüketim kültürünün bir parçası olan yaşlılar, nüfusun da giderek yaşlanıyor olmasıyla birlikte toplumun dışladığı ya da bilgelik atfederek kutsallaştırdığı bir kesim olmaktan uzaklaşmaktadır. Suzi Grant ve benzeri pek çok sosyal medya kullanıcısı bloglarında, Instagram hesaplarında makyaj videoları paylaşmakta, influencer olarak adlandırılan ve çeşitli ürünlerin tanıtımlarını yapmanın meslekleştiği bu furyaya dahil olmakta ve bu doğrultuda pek çok farklı markanın da yüzü olmaktadırlar. Baddie Winkle[2], ‘Bayan Ulmer’[3], Catherine Ebser[4] gibi örnekleri başta olmak üzere ülkemizde de benzer örneklerini görebildiğimiz sosyal medya kullanıcılarının en ilginç örneği ise Rize’de yaşayan 97 yaşındaki Hüsniye Kadıoğlu[5] olmuştur. Kadıoğlu’nun adına açılan hesap torunları tarafından açıldığı düşünülse de içeriklerde çeşitli şekillerde yer alarak sosyal medyada kısa süre içerisinde popüler hale gelmiştir. Yaşlanmanın ve ölümün toplum hafızalarından soyutlanmaya ve uzaklaştırılmaya çalışılması, sürekli üretimin, gençliğin ve dinamizmin ön planda olması beden üzerinden yürütülen biyoiktidar yapılanmanın bir sonucu olsa da popüler kültürün bütün engelleri ve kalıpları yıkan duruşu karşısında esnemektedir. Pragmatik bir yaklaşım barındırsa da bugün için popüler olanın tüketimini teşvik için her yol mubahtır.
Popüler kültürün her şeyi gerçek anlamlarından sıyrılıp pek çok farklı soyut anlamlar içerisine sokması, ürünlerin kopyalarının kopyasını oluşturarak kültür endüstrisinin haz için üretilen ve tüketilen ürünleri haline getirmesi problematiği üzerinden yaşlı bireylerin ürettikleri içeriklere bakıldığında, çağa ayak uydurma çabalarını görmek mümkündür. Bu kültürün, toplumun tüm kesimlerini gösteriye davet ettiği ve duygusal olarak etkisi altına alıp sisteme adapte ettiği görülmektedir. Sürekli tüketimin aşılandığı bu çağda, geleceğin pazar kitlesini oluşturan yaşlı kesim sosyal ağlar aracılığıyla sisteme büyük bir finansman sağlamaktadır. Bağımsız harcanabilir gelir sahibi olan yaşlılar, bakmakla yükümlü oldukları çocuklarından sıyrılıp kendi ihtiyaç ve arzuları doğrultusunda tüketim yapabilme olanağına kavuştuklarında yaşlı pazarının geliri de bu ölçüde artacaktır. Bugün yaşlı tüketicilerin çocuklarına miras bırakma konusunda eskiye oranla daha isteksiz bir tutum sergilediği ve kendi tüketimlerine odaklandıkları görülmektedir (Bone, 1991: 21-23’den aktaran Marangoz, 2000: 38).
3.BÖLÜM
3.1. Ülkemizde ve Diğer Avrupa Ülkelerindeki Sosyal Medya Kullanıcısı Olan Yaşlı Bireylerin Ürettikleri İçerikler Arasındaki Farklılıklar
Sosyal ağlarda kişiler kendilerine yakın gördükleri, olmak istedikleri kişileri taklit ederek, onlar gibi davranarak aslında onları kendilerine örnek aldığı görülmekte ve bu bireylerin yaşantılarını belirleyen en önemli şey ise artık o rol modeller olmaktadır. Buradaki esas önemli nokta ise, özellikle kimlik oluşturma dönemindeki gençlere model olmaları dolayısıyla mercek altına alınan bu rol modeller aslında sadece gençler üzerinde değil tüm yaş aralıklarında etkili olan kimseler olmaktadırlar. Amerika’daki Suzi Grant örneğinde olduğu gibi yaşlı kuşağın sesi olan bu kimseler, takipçilerinin beğenileri doğrultusunda içeriklerini çeşitlendirmekte, hayatta yaşa rağmen aktif ve canlı olmayı hedefleyen pozitif alternatif yaşlanma akımı öncüsü olmakta, bu doğrultuda kitaplar yazmaktadırlar. Kendileriyle benzer yaşlarda olan bireyleri canlandırmak, çağa ayak uydurmalarını sağlamak ve özellikle de kendilerini dinamik hissetmelerini sağlamak amacında olduğunu belirten bu kullanıcılar, kendi jenerasyonlarının rol modelleri olmaktadırlar. BBC röportajında (2019) Suzi Grant, her şeyi yaptığını, kitaplar yazdığını, çeşitli kulüplere katıldığını vs. belirterek onu sabahları yataktan kaldırabilecek bir güç aradığını ve bunu da sosyal medyada bulduğunu söylemektedir. Bu motivasyonla içerik üretimlerine başlayan Suzi ve diğer pek çok yaşlı birey aslında gündelik hayatta cevap bulamadığı pek çok sorusunu bu teknolojik araçlar ve uzantıları aracılığıyla giderme yoluna girmiş ve çağa ayak uydurmak adına popüler kültür üretim ve tüketim sürecine dahil olmuşlardır. Kişilerin karakterlerinin oturduğu ve kendilerini keşfetmeyi neredeyse tamamladıkları bu yaşlarda popüler içerikler üretip hala canlı olduklarını kanıtlama ihtiyacı duymaları, onları da bu düzene uymaya zorlamakta ve çoğunluğa hitap etmeye bağlı kılmaktadır. Günümüzde takipçi sayısındaki çokluğun bir tür güç ve statü belirtisi haline gelmesi yaşları fark etmeksizin tüm medya kullanıcılarını çoğunluğa ulaşmak ve herkesin beğenisine hitap etmek gibi tek bir amaca odaklamaktadır. Herkesin beğenisine açık olan bu tür ortamlarda üretilen içerikler de gittikçe birbirinin aynısı haline gelerek, popüler kültürün yol açtığı aynılaşma çukuruna düşmektedirler. Farklı kültürel değer ve yaşantıların etkisi gündelik hayatta ve kurulan ilişkilerde kendisini oldukça hissettirirken, sosyal medya McLuhan(1960)’ın deyimiyle bir küresel köy haline gelerek aslında farklı dünya insanlarını ortak ve hatta benzer düzlemlerde buluşturmaktadır. Herkes benzer yemekleri yemekte, benzer kıyafetleri giymektedir. Hatta öyle ki günümüzde dünyanın birbirine uzak herhangi iki ucunda yaşayan bireyleri ele aldığımızda kılık kıyafetten başlayarak neredeyse tüm yaşam alışkanlıklarında benzer bir tüketim portföyü sergilendiği görülebilmektedir. Popüler kültürün de bir tür tüketim kültürü haline gelmesiyle birlikte en çok tüketilen, en çok tercih edilenin popüler olması, o şeyin insanların hayatlarındaki yerini de kalıcı hale getirmektedir. Farklı kültürel yaşantılarımız doğrultusunda yurtdışındaki içerik üretici yaşlı bireylerle ülkemizdeki sosyal medya kullanıcıları olan yaşlı bireyleri karşılaştırdığımızda aslında dikkate değer farklılıklar olduğu görülebilmektedir. Sosyal ağlara katılımların kimler tarafından yapıldığı, yardım alarak mı sağlandığından başlayarak içerik üretmek için gerekli bilgi ve donanımların yaşlı bireylere kazandırılması kültürden kültüre değişebilmektedir.
Kolektif/cemaatçi bir toplumsal yapıya sahip olan ülkemizde, üretilen içerikler de bu doğrultuda şekillenmekte, kullanıcılar genellikle toplumsal yararı hedefleyen, aile ve arkadaşlık değerlerinin işlendiği içerik paylaşımlarında bulunmaktadırlar. Türkiye genelindeki sosyal medyayı aktif olarak kullanan yaşlı nüfus içerisinde, sosyal medya fenomeni olarak içerik üretimlerinde bulunan kişi sayısı diğer ülkelerdeki yüzdelerle karşılaştırıldığında az da olsa yine de benzer davranış kodlarıyla paylaşımlarda bulunduklarını söylemek mümkündür. Gerekli teknolojik bilgi donanımına sahip olmayan yaşlı bireylerin bu sosyal medya platformlarına katılımları da aile üyeleri veya yakın arkadaş çevreleri tarafından sağlanmaktadır. Ülkemize kıyasla bireyin daha merkeze alındığı, uzmanlaşmalara dayalı iş yapışların daha çok görüldüğü ve kişilerin kalabalık aile ilişkilerinden ziyade daha içe dönük ve bireysel olduğu Avrupa ülkelerinde ise üretilen içeriklerin kişisel gelişim ve öz bakım odaklı olması dikkat çekmektedir. Popüler kültürün menşei olarak algılanan Batı, ‘popüler’ olarak adlandırılacak içeriklerin ortaya çıktığı ilk merkez olması nedeniyle de kullanıcıların içeriklerini belirlemede önemli bir paya sahiptir. Günümüzde bir anda popüler olan her türlü içerik, hiçbir ayrım gözetmeksizin ve çok kişinin katılımıyla sosyal ortamlarda yer edinerek akım olarak nitelendirilmektedir. Teknolojinin kişilerin tahayyül sınırlarının ötesine geçtiği bu çağda da her birey nimetlerinden kendi kararınca faydalanmaktadır. Geleneksel değerlerin baskın olduğu bir kültürel yapıda bile sosyal medya araçları ve bu araçlar doğrultusunda yapılan üretimler, popüler kültür unsuru haline gelerek kendini kabul ettirmenin bir yolunu bulmaktadır. Bu doğrultuda 65 yaş ve üstü bireylerin ülkeler bazında değerlendirildiğinde ürettikleri içerikler bazı açılardan farklılık gösterse bile, bunları üretmelerine yol açan motivasyonlar tüm ülkelerde benzer bir profil sergilemektedir.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Çok çeşitli tanımları bünyesinde bulunduran bir kavram olan popüler kültür, gelip geçici, sürekli değişen bir gündelik hayat kültürüdür ve içerisinde yemekten spora, davranış kalıplarından tüketim kalıplarına kadar çok fazla çeşitlilik barındırmaktadır. Kitleleri eğlendirmesi, bir boş zaman kültürü ve pazarı yaratmasının yanı sıra onlar üzerinde yönlendirici bir etkiye de sahiptir. Popüler kültür, popülerliğini korumak için tüketicilerine her zaman yeni şeyler sunmak zorundadır. Bu sunumları yapmak ve kendine yayılım imkânı bulmak adına da günümüzde özellikle sosyal medya araçlarından faydalanmaktadır. Psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik olarak yaşlanma sürecinde olarak nitelendirilen ve çağa ayak uydurmak isteyen bireyler de bu amaçla hayatı yakalamanın yollarını günümüz teknolojisinin sunmuş olduğu imkanlarla birlikte sosyal medyada bulmaktadır. Sosyal medya platformları popüler kültürün hızlı olması, sürekli yenileşme savunusu, gelip geçiciliği, tüm kamunun beğenisine açık olmasıyla birlikte herkesin tüketebileceği bir bağlam yaratması gibi niteliklerini en etkili biçimde yansıtabileceği ortamları oluşturmaktadır.
İlerleyen yaş ve çeşitli fonksiyonlarındaki azalmalarla gündelik hayatın gerisinde kalan yaşlı bireyler, yapılan alan çalışmalarıyla da ortaya konulduğu gibi kendilerini sürekli canlı ve üretici dolayısıyla da işe yarar hissedebilecekleri, yakınlarıyla fiziksel temaslar gerektirmeksizin ve çok az zahmetle bu ağlar vasıtasıyla konuşabilecekleri Facebook ve Instagram gibi uygulamaları tercih etmektedirler. Bu uygulamalarda içerikler üretmeye başlayan yaşlı bireyler, günümüz hızına ayak uydurabilmek adına sosyal medyanın yazılı olmayan ancak popüler kültür çerçevesinde belirlenen belli başlı sınırları doğrultusunda üretimlerini gerçekleştirmektedirler. Günümüz dünyasında tüketim sarmalına sokulmuş insanları oyalamak ve satılabilecek her şeyi süsleyerek satma telaşında olan popüler kültür, aslında yaş, dil, din, cinsiyet ve ırk fark etmeksizin her kesime hitap etmekte, gerektiğinde kendini ihtiyaç kalıbına sokarak bireylere kabul ettirebilmektedir. Bu çalışmanın ana odağını oluşturan 65 yaş ve üzeri bireylerde gerek Avrupa ülkelerinde gerekse Türkiye’deki örneklerinde olduğu gibi kendilerini mevcut dünyaya kabul ettirebilmek ve görünürlüklerini kaybetmemek derdinde olan bireyler nihai hedefleri doğrultusunda içerikler üretmek isterken popüler kültürün ağına yakalanmakta ve çoğunluğun hoşuna gidebilecek tarzda kabul edilebilir olduğunu düşündükleri içerik üretimleri yapmaktadırlar. Ötekine göre oluşturduğumuz kendiliklerimiz bağlamında popüler kültürü ele aldığımızda aslında çoğunluğun onayından geçen her şeyin kabul edilebilir olması bildiğimiz dünyanın esas kurallarını yıkmakta ve her bireyin gün geçtikçe birbirinin aynısı birer kopya haline geldiğini gözler önüne sermektedir. Oysa ki her birey biriciktir ve içinde yaşadığı toplumu kendi bireyselliği bağlamında şekillendirmektedir. Popüler kültür, etkisi bağlamında ulusal bir nitelik taşısa da uygulanması aşamasında kültürel değerlerce farklılaştığı görülmektedir. Kültürel psikolojide toplum ve birey ilişkilerini düzenleme doğrultusunda ayrılan kültürün bireycilik ve toplulukçuluk boyutları, bireylerin yaşamlarındaki tüm eylemlerinde de karşılık bulmaktadır. Bireyci bir yapıya sahip Avrupa ülkelerindeki 65 yaş ve üstü bireylerin sosyal ağlarda ürettikleri içerikler, sosyal medya kullanım motivasyonları benzese bile toplulukçu bir yapılanmaya sahip ülkemizdeki yaşlı bireylerin ürettikleri içeriklerden daha çok kişisel gelişim odaklı olma yönünden farklılık sergilemektedir. Bu kültürel yapılardan etkilenen ve içeriklerde farklılaşan bireyler söz konusu popüler kültür üretimleri olduğunda ortak bir paydada buluşmakta ve çağın onlara sunduklarından faydalanmaktadırlar. Dijital dünyada yoksan tamamen yok sayıldığın günümüz dünyasında yaşlılar da seslerini duyurabilmek için artık yeni teknoloji imkanlarından faydalanmaktadırlar. Yeni beceriler öğrenmek ve dolayısıyla da zihinlerini dinç tutmak dünya ile bağ kurmalarında, sosyalleşmelerinde ve sosyal medya fenomeni Suzi Grant’ın da deyişiyle kendilerini yaşlı bir bunak olarak hissetmemelerinde popüler kültür unsurlarının sürekli takibi ve de tüketimi etkin rol oynamaktadır.
Bu çalışma doğrultusunda ele alınan 65 yaş ve üstü bireylerin sosyal medya kullanımlarının popüler kültür bağlamında değerlendirmesi yapılırken mevcut literatürden hareket edilmiş ve öne sürülen hipotezler herhangi bir alan araştırmasıyla test edilmemiştir. Bu konunun, ülkemizin gittikçe yaşlanan nüfusu göz önünde bulundurulduğunda, tüketim ve pazarlama sektörleri için önem kazanacak olan yaşlı bireylerin ilgi ve ihtiyaçlarının şekillenmesindeki etkenlerin incelenmesi ve kendine uymayanları saf dışı bırakan popüler kültür kavramı çerçevesinde ele alınması daha sonraki çalışmalara kaynak sağlaması açısından önemlidir.
KAYNAKÇA
- Adorno, T. (2016), Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi, İletişim Yayınları.
- Akgül, E. A. (2006), Popüler Kültür ve Televizyon İlişkisi Üzerine Bir Değerlendirme, Adnan Menderes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
- Baran, G. A. (2008), Yaşlılıkta Sosyalizasyon ve Yaşam Kalitesi, Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, (2), s.86-97.
- Batmaz, V. (1981), Popüler Kültür Üzerine Değişik Kuramsal Yaklaşımlar, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Yayınları (İletişim Dergisi), Ankara.
- Batmaz, V. (2006), Medya Popüler Kültürü Gizler, İstanbul: Karakutu Yayınları.
- Bayrak, H., Dijilopedi, https://dijilopedi.com/2020-dunya-internet-sosyal-medya-ve-mobil-kullanim-istatistikleri/ (Erişim Tarihi: 22.04.2020).
- BBC Türkçe News, (2019), ‘’Instagram Nineleri’’ Videosu, Online Erişim: 10 Mart 202, https://www.facebook.com/bbcnewsturkceservisi/videos/638561900044347/ .
- Bigsby, C. W. E. (1999), Popüler Kültür Politikaları, (çev.) Serdar Öztürk, s.73-96, (içinde) Popüler Kültür ve İktidar, (Eds: Nazife Güngör), Ankara:Vadi Yayınları.
- Curran, J. (1997), Medya ve Demokrasi, (içinde) Medya, Kültür, Siyaset, (Eds: Süleyman İrvan), Ankara: Ark Yayınları, s.139-197
- Çataloğlu, S. (2018), Yaşlılık, Değer ve Teknoloji, Uluslararası İnsan Çalışmaları Dergisi, 1(1), s.26-28
- Ekici, K. S. ve Gümüş, Ö. (2016), Yaşlılıkta Teknoloji Kullanımı, Ege Tıp Dergisi, 55 (ek sayı), s.26-30.
- Erdoğan, İ. (2004), Popüler Kültürün Ne Olduğu Üzerine, MEB Basımevi (Eğitim Dergisi), Ankara.
- Fiske, J. (2013), İletişim Çalışmalarına Giriş, çev.: Süleyman İrvan. Ankara: Pharmakon Yayınevi, s.273.
- Fuat, M. (2000), Kültür Alışverişi, İstanbul: Adam Yayınları.
- Geçer, E. (2013), Medya ve Popüler Kültür: Televizyon, Diziler ve Toplum, 1. Baskı, İstanbul: Metamorfoz Yayıncılık.
- Güneş, S. (1996), Medya ve Kültür, Ankara: Vadi Yayınları.
- Güngör, N. (2016), İletişim Kuramlar ve Yaklaşımlar, Ankara: Siyasal Kitap Yayınevi, s.332-333.
- İrvan, S. (1997), “Derleyenin Sunuşu”, (içinde) Medya, Kültür, Siyaset, (der.) Süleyman İrvan, Ankara: Ark Yayınları, s.7-9.
- Kalınkara V. ve Sarı İ. (2019), Yaşlılarda Sosyal Ağ Kullanımı ve Yalnızlık İlişkisinin Belirlenmesi, Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 12(1), s.8-19.
- Karakoç, E. (2007), Medya Aracılığıyla Popüler Kültürün Aktarılmasında Toplumsal Değişkenlerin Rolü, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, 2(3), Gümüşhane.(Çevrimiçi)https://www.academia.edu/31357682/Medya_Arac%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1yla_Pop%C3%BCler_K%C3%BClt%C3%BCr%C3%BCn_Aktar%C4%B1lmas%C4%B1nda_Toplumsal_De%C4%9Fi%C5%9Fkenlerin_Rol%C3%BC (Erişim Tarihi: 20.03.2020)
- Kellner, D. (2006), “Frankfurt Okulu’nu Yeniden Değerlendirmek: Martin Jay’in Diyalektik İmgelem’inin Eleştirisi”, (içinde) Frankfurt Okulu, (çev.) H. Emre Bağce, Ankara:Doğu Batı Yayınları, s.134-164.
- Koçak, A. & Bulduklu, Y. (2010), Sağlık İletişimi: Yaşlıların Televizyonda Yayınlanan Sağlık Programlarını İzleme Motivasyonları, Selçuk İletişim, 6 (3), s.5-17.
- Marangoz, M. (2000), Geleceğin Pazar Yapılarındaki Değişim ve Yaşlı Tüketici Pazarı, Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 15(1).
- Özbek, M. (2003), Popüler Kültür ve Orhan Gencebay Arabeski, İstanbul: İletişim
- Özbudun, S. (2005), Kavram Sözlüğü (Söylem ve Gerçek), (Ed. F. Başkaya), Ankara: Maki Basın Yayıncılık.
- Özbudun S., Uysal G. (2012), 50 Soruda Antropoloji, İstanbul: Bilim ve Gelecek Kitaplığı.
- Özkan Y. ve Purutçuoğlu, E. (2010). “Yaşlılıkta Teknolojik Yeniliklerin Kabulünü Etkileyen Sosyalizasyon Süreci”, Aile ve Toplum, s.40-42.
- Rohrich, Rod J., Cho, Min-Jeong (2018), ‘’When Is Teenage Plastic Surgery versus Cosmetic Surgery Okay? Reality versus Hype: A Systematic Review’’, Plastic and Reconstructive Surgery Journal Of The American Society Of Plastic Surgeons, 142(3):293e-302e.
- Shoemaker, Pamela ve Reese, Stephen D. (1997). “İdeolojinin Medya İçeriği Üzerindeki Etkisi”, (içinde) Medya, Kültür, Siyaset, (der.) Süleyman İrvan, Ankara: Ark Yayınları. s.99-136.
- Soygüder, Ş. (2003), Eyvah Paparazzi, İstanbul: Om Yayınları
- Şenceylan, S. E. (2019), Yaşlılar Sosyal Medya İle Yaşama Sarılıyor, Boğaziçi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü, Yüksek Lisans Tezi, https://www.heryasta.org/2019/09/27/turkiyede-yasli-nufusun-internet-ve-sosyal-medya-ile-imtihani/ (Erişim Tarihi: 18.03.2020).
- Şentürk, D. Ş. (2017), 60 Yaş Üstü Bireylerin Sosyal Ağlarda Yer Alma Motivasyonları: Facebook Örneği, Yeni Medya Elektronik Dergi, 1(2).
- TÜİK (2019), Bireylerin Yaş Grubuna ve Cinsiyetine Göre Bilgisayar ve İnternet Kullanım İstetistikleri, http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=2599 (Erişim Tarihi: 22.04.2020).
- TÜİK (2020), Nüfus Projeksiyonları, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=30567 (Erişim Tarihi: 22.04.2020).
- WHO (1963), Health Protection of the Elderly and the Aged and the Prevention of Premature Aging, Report on a Seminar Convened by the World Health Organization, Kiev Yayınları
- Yıldız, Ş. (2005), Dil, Kültür, İletişim ve Medya, Ankara: Sinemis Yayınları
[1] Suzi Grant: https://www.instagram.com/alternativeageing/?hl=tr
[2] Baddie Winkle: https://www.instagram.com/baddiewinkle/?hl=tr
[3] Bayan Ulmer: https://www.webtekno.com/internet/97-yasinda-internetin-en-yasli-fenomeni-bayan-ulmer-ile-tanisin-l81.html#image5
[4] Catherine Ebser: https://www.instagram.com/altmodisch.at/?hl=tr
[5] Hüsniye Avcı Kadıoğlu: https://www.gazeterize.com/magazin/97-yasinda-sosyal-medya-fenomeni-husniye-nine-h219412.html