Toplumsal tabakalaşma, insanoğlu toplumla var olduğundan beri alt-üst ilişkisinin ve prestij mekanizmasının rollere bölümüyle olan oluşumudur. Bir başka deyişle toplumsal tabakalaşma bireylerin ve grupların belirli nitelikler çerçevesinde aşağı ve yukarı statülere, rollere ve sınıflara ait olarak anlaşılmaları ve sıralanmalarıdır (Gül ve Karaman, 2017: 368).
Pitirim Sorokin, Karl Marx, Max Weber gibi birçok sosyolog tabakalaşma ve sınıf olgusunu ele almıştır. “Sosyolog Pitirim Sorokin, ampirik çalışmalarında tabakalaşma kavramını ilk kez kullanan kişidir” (Gül ve Karaman, 2017: 373). Karl Marx, Marxist sınıf kuramını geliştirerek sosyal sınıfları toplumdaki nesne olarak yapılaşmış ekonomik eşitsizlikler temelinde, yani bireylerin üretim ilişkileri konumları içinde ele alır (Gül ve Karaman, 2017: 375). Max Weber ise toplumsal tabakalaşmayı sınıf, statü ve parti kavramlarından yola çıkarak açıklar.
Tabakalaşma eşitsizlikten, adil olmayan dağılımın farklılaşmasından meydana gelmiştir. Gerek doğal gerekse de toplumsal eşitsizlikler toplumu oluşturan bireyler arasında eşitsizlikleri de beraberinde getirecektir (Durdu, 2018: 84). Eşitsizlik her dönemde önemli olan ancak aşılamayan bir durum olmakla beraber kapitalist sistemle birlikte aşılması zor bir hal almıştır. Toplumsal eşitsizlikten kastedilen ise bazen eğitim bazen iş bazen ekonomik bazen dinsel bazen de siyasi olabilmektedir. Toplumsal roller, saygınlık da toplumsal eşitsizliğin nedenlerinden bir parçadır. Bir gerçeklik olarak toplumsal eşitsizlik, bir toplumsal sorundur ve tam da bunun için toplumsal eşitsizlik, sosyolojide çoğu zaman sosyal adalet ve sosyal bütünleşmeyle birlikte ele alınmıştır (İnce, 2017:304).
Toplumsal tabakalaşma genel olarak, “otorite, güç, prestij, statüye göre nüfusun hiyerarşik olarak yapılanması” (Erkal, 1998: 193) şeklinde tanımlanabilir (İnce, 2017: 303). Toplumsal tabakalaşma anlayışı üzerine düşünürlerden Karl Marx ikili tabakalaşmadan bahsederken Max Weber çoklu tabakalaşmanın varlığını göz önüne sermiştir. Karl Marx tabakalaşmada mülkiyet ve artı üründen yola çıkarak toplumun sadece ekonomi yönünden sınıflara bölündüğünü açıklamaktadır. Ancak Weber ekonominin varlığını öne sürmekle beraber, bu ekonomik gücün statü ve parti kavramlarıyla da ilgili olduğuna vurgu yapmaktadır.
Karl Marx’ın düşüncelerini yoğuran bu düşüncelere başka yönler de veren Weber, ekonomik güç ve durumun sınıfları belirlediğini söylemektedir. Bireyler eşit ekonomik güce ve hizmete sahip değildir. Bu nedenle giyim kuşamdan başlayıp yenilen yemeğe, oturulan eve, alınan eğitime, sahip olunan mal ve mülklere kadar farklılaşma toplum içinde barınır. Sınıf kavramı net veriler eşliğinde çizgilerle ayrılmasa da bireyler, mala ve hizmete ulaşabildikleri ölçüde kendilerini bir sınıfa ait hissederler. Sınıflar, mülkiyet ve kazançla eşleşen ekonomik etkenlerden kaynaklanır (Aydın, 2018: 255). Toplumsal sınıflarda aynı sınıfın üyelerinin birbirlerini tanımaları gerekmez. Yani, toplumsal sınıflar mekânda dağınıklık arz ederler. Toplumsal sınıf öğeleri, kategorilerden farklı olarak aynı özellikleri göstermezler, homojen değildirler (İnce, 2017: 302).
Weber, sınıf analizi ile ekonomik merkezli olmakla birlikte yaşam tarzı, ortak ilgiler, çıkarlar, beklentiler gibi benzerliklerin ortaya çıkabileceğini ifade eder (Durdu, 2018: 88). Yani sınıf konumunu, kavramını benzer tepkiler meydana getirir. Örneğin istenilen bir şeyin alınma gücü anında gerçekleşiyorsa anında istediğini alacak gücü bulunmayan kişilerle aralarında bir sınıf farkının olduğu düşünülecektir. Weber sınıf kavramının bir sosyal topluluk olmadığına da dikkat çeker. Çünkü sınıflandırmalar her toplum için aynı olmayabilir. Örneğin Afrika’da bir çocuğun günde bir vakit karnı doyuyor ise kendini orta düzey bir sınıftaymış gibi hissedebilir ancak Finlandiya’da istediği her an yiyebilen, giyebilen, gezebilen bir çocuk da kendini orta düzey sınıftaymış gibi hissedebilir. Bu yargı; zaman, mekan, imkan dahilinde değişmektedir. Weber’e göre sınıf konumu, kişilerin mal, yaşam koşulları ve kişisel yaşantılar için sahip oldukları tipik olanaklar anlamına gelir (İnce,2017: 309).
Sınıf kavramıyla birlikte statü kavramına da ayak basan Weber, bireylerin toplumda meslek gruplarına göre prestij olarak alt ya da üst konumda yer aldığından bahseder. Örneğin bir doktor bir terziden daha statülüyken bir öğretmen tamirciden, bir savcı polisten, bir mimar aşçıdan daha statülüdür. Belki bir tamirci öğretmenden daha çok kazanç elde ediyordur ancak daha fazla gelir sağlamak statü konumunu değiştirmemektedir Weber’e göre. Statü Weber için toplumda bir saygınlık duruşunu da ifade eder. Örneğin bir köy ortamında köyün öğretmenine, hemşiresine, doktoruna bir hürmet, saygı vardır ve onların yerel halktan daha itibarlı olduğu kabul görülür. Bu bağlamda “Statüsü farklı olan kişiler daha üst sınıfta mı yer alır?” sorusu akla gelmektedir. Ancak böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü statüsü üst olsa da sınıf olarak orta ekonomik düzeyde yer alınabilir. Örneğin bir demirci ve bir mühendis aynı statüde olmayacağı gözle görülür lakin ekonomik düzey olarak bakıldığında demirci sınıfsal olarak bir üst ya da aynı kategoride yer alabilmektedir. Bir başka örnekle desteklenmek istenirse, bir sosyolog ve bir tornacıya bakıldığında yine statü farkının sınıf farkını etkilemediği görülmektedir. Yahut birey illaki farklı sınıf ve statüde bulunmalıdır denilemez. Ekonomik sınıf olarak üst sınıfta yer alan birinin sosyal statüsü de üst olabilmektedir. Aynı şekilde alt sınıfta yer alan biri alt statüde yer alabilmektedir.
Statü bir kişinin toplumda işgal ettiği yer olduğuna göre herkes sosyal statüye sahip demektir (Durdu, 2018: 76). Yani sosyal statüsü olmayan birey yoktur ancak statünün değeri farklı olabilmektedir. Dönemin koşullarına bağlı olarak statüde değer değişimi meydana gelmektedir. Örneğin veba hastalığının arttığı dönemde doktorların statüsü yüksektir. Günümüz şartlarında da bu statü korunmakla beraber yazılım ile ilgili mesleklerin statüleri de yükselmiştir.
Statü kavramı bazen insanları olumsuz etkilese de herkesin aynı statüye sahip olamayacağı gerçeği de vardır. Çünkü her iş gerekli ve her iş için ayrı bilgi ve beceriye ihtiyaç vardır. Kemal Aydın’ın da dediği gibi “Bir toplumdaki ödüller ve teşviklerin farklı şekillerde dağılması kaçınılmaz bir zorunluluktur ve sosyal düzenin ayrılmaz bir parçasıdır, bu da neticede toplumsal tabakalaşmaya yol açmaktadır (Aydın, 2014: 229).” Yani ekonomik olarak her meslek grubu farklı şekilde teşvik edilir çünkü bunun doğası budur yoksa toplumda bir düzen oluşamaz. Toplumsal düzeni sağlamak için atılan bu adımlar da tabakalaşmanın temelini oluşturmaktadır.
Toplumsal tabakalaşma olgusuna Weber’in sınıf haricinde statü kavramını katması ve harmanlaması mülkiyetin de dahili olmasına sebebiyet vermiştir. Kuşkusuz statü grupları ile mülkiyet arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır ve bu bakımdan sınıf ile statü birbirine bağlıdır (Swingewood, 1997: 197; akt. Baysal, 2017: 38). Max Weber’e göre toplumsal tabakalaşma beşeri unsur olan sınıf, statü, parti kavramlarıyla açıklanabilmektedir.
Weber toplumsal tabakalaşmayı açıklarken, mülkiyetin sınıf ve statüyü etkilediğini öne sürerek yine ekonomik güce başvurmuş olmaktadır. Örneğin özel mülkiyet sahibi bir kişinin sınıf konumu bir üste yükseldiği gibi toplum tarafından da itibarı yükselecektir. Ya da iflas eden bir iş adamının itibarı zedelenerek hem statüsü hem de sınıf konumu düşer. Burada doğrudan bir ilişkinin varlığından söz edilmektedir. Genellikle sınıf ve statü kavramları ortak paydada kesişir ancak her zaman demek mümkün değildir. Çünkü bazen ekonomik kazançtan değil değerler, kültür ve inançlar vesilesiyle statü kendi içinde değer kazanabilir ve bu sınıfsal bir konumu yansıtmamaktadır.
Weber, toplumsal tabakalaşmayı sadece sınıf ve statü kavramlarıyla açıklamaya çalışmakla kalmamış ve parti kavramına da yer vermiştir. Partiden kastı günümüzdeki siyasal partiler olmamıştır. Weber güç ve iktidar ilişkisi üzerine parti kavramını kullanmıştır. Parti ortak kökenleri, çıkarları ve hedefleri olduğu için bir arada çalışan bir grup bireyi tanımlamaktadır (Giddens, 2000; akt. Aydın, 2018: 256). Yani birtakım ihtiyaç ve arzular üzerine örgütlenmiş hedefe yönelik olan daha fazla etkin olabilmek adına kalıcı veya geçici gruplar ya da birliklerdir. Bu partiler aynı sınıf ya da statü içerisinden olabildiği gibi farklı sınıf ve statüden bireylerin oluşturmasıyla da olabilir. Çünkü burada amaç aynı kökenden gelmek değil aynı amaca yönelik olmak ve etkinliği artırmaktır. Sınıf ve statü kavramlarında geçmeyen ancak parti kavramında önemli yer tutan iş bölümüyle partide yer alan kimselerin farklı görevleri doğrultusunda birlikteliklerini ve güç seviyelerini yükseltmektedir. Partinin resmi yapısı ve görev dağılımı gibi yapısal özellikleri, parti terimini sınıf ve statüden farklı kılmaktadır (Aydın, 2018: 257-258). Yani bir parti barındırdığı bireylerle birlikte sınıf ya da statü oluşturamamaktadır. Çünkü parti bünyesinde her kesimden kişileri barındırmaktadır.
Weber’in tabakalaşma olgusu hakkında analizlerinde sınıf, statü ve partinin birbirlerine sıkıca bağlı olduğu görülür. Ancak kavramları tek tek konu alırken bu fark edilmediğinden hiçbirini göz ardı etmemek gerekir. Sınıf ve statüden farklı olarak partiler, ekonomik olanaklara ve fırsatlara sahiplik, politik gücün ve toplumdaki sosyal prestijin durumunu ifade eder (Gül ve Karaman, 2017: 375). Dolayısıyla sınıfsal ekonomik güç ve statü konumu parti ile etkileşim halinde ve toplumda sosyal güç elde etme çabası içerisindedir.
Partiler güç ve iktidar sahibi olmak için birçok sosyal eylem gerçekleştirir. Lakin partilerin amacı her zaman iktidar olmak değildir. Yeterli güce sahip olmayan, iktidar olamayacağını bilen, sosyalleşme, ses olma açısından var olan partiler de vardır. Sınıf ve statü fark etmeden parti içinde herkes bulunabilir. Böylece sınıfsal ya da statü olarak güçlenmek de mümkün olabilmektedir.
Kaynakça:
- Aydın, K. (2014). “Yapısal İşlevselci Teori ve Toplumsal Tabakalaşma”, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 16.11.2021.
- Aydın, K. (2018). “Max Weber, Eşitsizlik ve Toplumsal Tabakalaşma”, *497027 (dergipark.org.tr), 16.11.2021.
- Baysal, Selameddin. (2017). “Karl Marx ve Max Weber’in Sınıf, Din ve Ekonomi Anlayışı”, Ulusal Tez Merkezi, 16.11.2021.
- Durdu, Z. (2018). Sosyolojide Temel Kavramlar ve Kurucu Fikirler. Ankara.
- Gül, S.S. ve Karaman, F. (2017). Sosyolojiye Giriş. M. Tuna (Ed.). Ankara.
- İnce, M. (2017). “Modern Bir Olgu Olarak Sosyal Sınıflar”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/461105 ,16.11.2021.
Gurur duyuyoruz seninle
Başarıların daim olsun inşallah
çok teşekkür ederim :)