Kritisizm, doğru bilgiye ulaşabilmemiz için deney, gözlem ve aklın bir arada bulunması gerektiğini savunan bir öğretidir. Felsefesini, doğru bilgiye sadece akılla ulaşılabileceğini iddia eden rasyonalizm ve duyularla elde edileceğini söyleyen emprizmi eleştirerek oluşturmaktadır.
Eleştiricilik olarak da adlandırılan kritisizm, bir bilgi felsefesi görüşüdür. Kritisizmin savunucuları felsefelerinin temeline bilgi ve gerçeklik kavramlarını oturtarak septisizm ile dogmatizmi uzlaştırmaya çalışmaktadır. Bu öğreti ile mutlak bilgiye, kavramları derinlemesine analiz ederek ve karşılaştırarak ulaşırız.
Başlıklar
Kritisizm Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Kritisizm, aklın neleri bilip neleri bilemeyeceğini belirlemek adına Kant tarafından salt rasyonalizm ve salt empirizme bir tepki olarak her ikisinin sentezi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu noktada sorgulayan da sorgulanan tek unsur da akıldır. Akıl kendi kendine eleştirilir. Kant’ın felsefesine eleştiri felsefesi denmesinin nedeni de buna dayanmaktadır.
Kritisizm Kurucusu Kimdir?
Kritisizmin kurucusu matematik, mantık ve felsefe üzerine önemli çalışmaları olan Alman düşünür Immanuel Kant’tır. Kant, rasyonalistlerin baş tacı, empiristlerin boş levhası ‘aklı’ eleştirel bir süzgeçten geçirmiş yeni çağın en önemli filozoflarından biridir.
Kant ve Kritisizm
Kirtisizm akımı ile rasyonalizm ve empirizmin sentezini yapan Kant, deneyden önce gelen hiçbir bilginin olmadığını savunur. Fakat burada tüm bilgilerin kaynağını da deneye bağlamaz. Bütün bilgiler deneyle başlar fakat deneyle sona ermez. Deneyi düzene sokan akıldır. İnsan zihninde doğuştan var olan apriori (önsel) bir bilgi ve aklın kategorileri (formları) vardır. Akıl deneyden gelen ham maddeyi bu kategoriler sayesinde biçimlendirir ve bilgiye dönüştürür. Kant’a göre insan bilgisi sınırlıdır. İnsan zihni fenomenleri (görüngü) bilebilir. Kant varlıkların zihnimizde işlenmeden önceki haline ‘numen’ adını verir. Numen varlıkların gerçek durumudur. Varlıkların zihnimizde birtakım işlemlerden geçtikten sonraki haline ise ‘fenomen’ adını verir. Fenomen, varlıkların bizim tarafından bilinen yönüdür (Kant, 1993: 57).
Bu bağlamda, Kant’a göre felsefe araştırmasında bir eleştiri olmalıdır. Kant kritisizm öğretisi ile eleştirici bakışını dile getirerek, bilginin duyuların ürünü olduğunu savunan duyumculuk (sensualizm) ile anlığın ürünü olduğunu savunan anlıkçılığın (entelektüalizm) üstüne çıkmakta ve gerçeğin, her ikisinin birleşik bir üstündeliğinde olduğunu savunmaktadır.
Kant’a göre, kesin, tümel ve her yerde geçerli bilgi elbette deneyüstü önsel bir bilgidir. Çözümsel yargıların tümü sonsaldır, deneyden sonra gerçekleşmişlerdir ve bu yüzden bilimsel ve kesin bir bilgi vermezler. Asıl bilimsel bilgi bu önsel birleşimsel yargılardır.
Kritisizm Temsilcileri Kimlerdir?
Felsefede kritisizmin en önemli temsilcileri şu şekildedir:
- Alman düşünür Immanuel Kant. Kritisizmin kurucusu ve savunucusudur.
- Britanyalı filozof Bertrand Rusell. Analitik felsefenin kurucularındandır. Toplum eleştirmenidir.
- Hindistan asıllı düşünür Jiddu Krishnamurti. Modern felsefe düşüncesine eleştiriler getirmiştir.
- Yahudi kökenli Avusturyalı İngiliz filozof Karl Raimund Popper. Popper’e göre, ampirik bilimlerdeki bir teori asla ispatlanamaz, ancak yanlışlanabilir; yani belirleyici deneylerle incelenebilir.
Felsefede Kritisizm Özellikleri Nelerdir?
Felsefede kritisizmin özelliklerine baktığımızda;
- Emprist ve rasyonalist akımların sentezidir.
- Bilgiyi inceler ve kritiğini yapar.
- Felsefi bir akımdır.
- Dogmatik ve septik düşünürleri uzlaştırmaya çalışır.
- Nesneler ve olaylar zihin kategorilerine göre bilinir.
- Temel ilkesi göreceliktir.
- Temelinde bilgi ve gerçeklik kavramları vardır.
- Bilgi felsefesi görüşüdür.
Kritisizmin Amacı Nedir?
Kritisizm, bir taraftan, eşyadan yola çıkan ampirizm ile doğruluk derecesi tartışılan bilginin gerçeğe uygunluğunu teyit etmeyi, diğer taraftan metafiziği bizzat dogmatik ve rasyonalistlerin elinden kurtarmayı amaçlamaktadır.
Kritisizm Neyi Savunur?
Kritisizm, hiçbir bilgi türünün tüm yönleri ile incelenip eleştirilmeden doğru kabul edilemeyeceğini savunur. Yani gerçeği bilmeye çalışmadan önce gerçeğin koşullarını, bilgi elde etmeden önce bilginin koşullarını aramak ve bunlar üzerinde eleştirel bir düşünce ile durmak gerekir. Çünkü bir kişi ya da topluluk için doğru ve geçerli olan bilgi başka bir taraf için yanlış olabilir. Bilginin üretimi için hem deney hem de akıl gereklidir.
İnsan aklı sadece olaylar dünyasını bilir. Bu bilginin ham maddesi duyular aracılığıyla gelir. Ham madde zihin kalıplarına girer, formunu alır ve akıl ilkeleri ile birlikte işlenerek dışarısı için doğru bilgi elde edilir. Görüldüğü üzere bilgi sınırlı ve insana göredir.
İlgili Yayın: Septisizm Ne Demek?
Kritisizme Göre Bilginin Kaynağı Nedir?
Kritisizmin bilgi anlayışına göre bilginin kaynağı hem akıl hem de duyulardır. Akıl olmadan duyumlar, duyumlar olmadan akıl kendi başlarına bilgi üretemezler. Kant, ‘Bilgi deneyle başlar ama deneyden doğmaz’ der. Bilginin ham maddesi duyulardan, algılardan, deneyimlerden gelen veriler oluşturur. Örneğin, bir cismin yüzdüğünü görme deneyiminden sonra ‘bütün cisimler suyun kaldırma kuvvetinden dolayı yüzer’ genel ve zorunlu bilgisine ancak zihinsel olarak ulaşabiliriz. Çünkü duyular veya deneyimlerimiz bize sadece şu an olup bitmekte olan tek olayı verir, ondaki neden-sonuç ilişkisini vermez.
Bu görüşün amacı bilginin kaynağı yanı sıra insan zihninin güçlerini ve insanın neyi bilip neyi bilemeyeceğini de belirlemektir. Ancak burada sorgulayan da sorgulanan da akıldır; böylece akıl kendi kendini eleştirir.
Kant bilginin kaynağını akıl ve deneyin birbiri ile ilişkisi üzerinden şu sözleri ile açıklamaktadır: ‘İnsan usu bilgisinin bir türünde özel bir yazgı ile karşı karşıyadır: öyle sorular tarafından rahatsız edilir ki, bunları göz ardı edemez, çünkü ona kendi doğası tarafından verilirler ve gene de onları yanıtlayamaz, çünkü insan aklının tüm yeteneğini aşarlar. Us bu güç duruma hiçbir suçu olmaksızın düşer. Öyle ilkelerden yola çıkar ki, bunların deneyimin akışında kullanılmaları kaçınılmazdır ve aynı zamanda deneyim tarafından yeterince doğrulanırlar. Bunlarla her zaman daha da yüksek, daha da uzak koşullara yükselir. Ama orada görür ki, bu metafizik alandaki iş her zaman eksik kalmak zorundadır, çünkü sorular hiç bitmez; bu yüzden öyle ilkelere başvurmayı zorunlu görür ki, bunlar tüm olanaklı deneyin kullanımını aşarlar ve gene de öylesine kuşkudan bağışık görünürler ki, sıradan insan usu bile onlarla anlaşma içindedir. Ama us böylelikle bulanıklık ve çelişki içine düşer ve tam bu nedenle herhangi bir yerde gizlenmiş yargıların temelde yatıyor olmaları gerektiği vargısını çıkarsa da bunları oraya seremez; çünkü yararlandığı ilkeler tüm deneyim sınırlarının ötesine geçtikleri için, bundan böyle deneyimden gelecek hiçbir denektaşını tanımazlar. Bu sonu gelmez çekişmelerin kavga alanı Metafizik olarak adlandırılır. Genel olarak metafizikten, akıl yetisinin deneyden bağımsız bir şekilde kendileri için çabalayabildiği tüm bilgiler açısından bir eleştirisini anlıyorum. Öyleyse bu eleştiri genel anlamda, bir metafiziğin olanağı ya da olanaksızlığına karar verecek; her şey ilkelere uygun kaynağını ve sınırlarını belirleyecektir.’ (Kant, 2004: 17)
Bu anlamda, aklın bilişsel gücünü aşan konu metafiziğin konusu olup, elde edilen bilgi ise problematik bir bilgidir.
Kaynak
- Kant, I. (2004). Pratik Aklın Eleştirisi, Say Yayınları: İstanbul.
- Kant, I. (1993). Arı Usun Eleştirisi, Say Yayınları: İstanbul.
Rabia Kıvrak’ın diğer yayını: Fatalizm Ne Demek?