ÖZ
Güney Koreli yazar Byung-Chul Han, Şeffaflık Toplumu eserinde günümüz toplumsal süreçlerin evrimleştiği son noktayı ve dijital dünyanın toplumlar üzerinde bıraktığı etkiyi odak noktası yaparak eleştirel bir tavır kullanmıştır. Eserinde toplumları dokuz başlık altında inceleyerek günümüz dünyasına farklı bir bakış açısı sunmuştur. Belirlediği başlıklar ise şu şekildedir; Olumluluk, Teşhircilik, Apaçıklık, Porno, İvme, Teklifsizlik, Enformasyon, İfşa ve Kontrol Toplumları şeklinde inceleme yapmıştır. Bu yazımızda, Byung-Chul Han bu başlıklarda hangi noktalar üzerinde durmuş ve ne anlatmak istemiş bunları ele alacağız.
Anahtar Kavramlar: Olumluluk, Teşhircilik, Apaçıklık, Porno, İvme, Teklifsizlik, Enformasyon, İfşa ve Kontrol
1. Olumluluk Toplumu
Kitabın ilk bölümünde “Olumluluk Toplumu”ndan bahseden Han’a göre günümüzde sık sık kullanılan (moda) kavramlar arasında şeffaflık kadar kamusal söylem üzerinde hâkimiyet kurmuş başka bir kavram yoktur (Han, 2021, s. 15). Han, olumsuzluk toplumunun günümüzde giderek tasfiye edilip yerine olumluluğun konulduğu bir topluma dönüştüğünü ifade etmiştir. Bu durumun şeffaflık toplumunun kendisini öncelikli olarak olumluluk toplumu şeklinde açığa çıktığını vurgular.
“Şeyler, her türlü olumsuzluklarından arındıklarında, pürüzsüzleştirildiklerinde, düzleştirildiklerinde, sermayenin, iletişim ve enformasyonun pürüzsüz akıntılarına direnç göstermeksizin katıldıklarında şeffaflaşırlar. Eylemler işlemsel hale geldiklerinde hesaplanabilir, yönlendirilebilir ve kontrol edilebilir süreçlere tabi olduklarında şeffaflaşırlar. Zaman, elimizin altındaki bir şimdiler dizisi kertesine getirildiğinde şeffaflaşır. Böylelikle gelecek de olumsuzlaştırılarak optimize edilmiş bir şimdi haline gelir (Han, 2021, s. 15).”
Han, tüm bunların siyasetten, ekonomiye birçok olgu içerisinde karşımıza çıkabileceğini vurguluyor. Bu bağlamda iletişimin dijitalleşmesiyle modern toplum bireylerinin bu kavram içerisine doğrudan ya da dolaylı olarak katılım gösterdiğini söyler. Bu katılım neticesinde olumluluk toplumunun bireyleri tektipleştirdiği, bir ötekinin yok sayılmaya başlandığı ve olumsuzluğun yerini olumluluğa bıraktığı bir topluma dönüştüğünü ifade eder. Han’a göre iletişimi sekteye uğratacak olan ötekinin, yabancının olumsuzluğu veya dirençliliği pürüzsüz iletişimi bozar ve geciktirir. Han, şeffaflığın totaliter yanının burada olduğunu ifade ederek “Şeffaflık toplumsal süreçlerin tümünü kapsayan ve onları köklü bir değişikliğe uğratan sistematik bir zorlamadır (Han, 2021, s. 16).” diyor. Toplumlar tüm sistemlerini hızlandırmak ve istikrar sağlamak için şeffaf olmaya zorlar. Bunu yaparken de ötekini devre dışı bırakır ve tektipleştirir. Han, bu noktada toplumları hizaya getirmenin yeni adının, şeffaflık olduğunu iddia eder.
Tüm her şeye rağmen Han, şeffaflık zorlamasında eksik olan ve tam olarak giderilemeyecek ötekilik karşısında mevcut olanın incelik olduğunu söyler. Burada tüm toplumun etrafını çevreleyen şeffaflık perdesi karşısında mesafe tutkusunu hayata geçirmeyi öğrenmemizi ifade eder. Çünkü Han’a göre mesafe ve utanç, hiçbir iletişimin, sermayenin, enformasyonun hızlandırılmış dolaşımına dahil edilemez (Han, 2021, s. 18).
2.Teşhircilik Toplumu
Kitabın ikinci bölümünde “Teşhircilik Toplumu”ndan bahseden Han, kült görevi olan nesnelerin olumluluk toplumu tarafından meta haline getirilmesini vurgular. Ona göre kült nesnelerin erişilemeyecek bir mekânda kilit altına alınması onun kült değerin artırır (Han, 2021, s. 25). Lakin olumluluk toplumu, kilit altına alınmanın olumsuzluğu üzerinde durarak, var olabilmek için sergilenmiş olmaları gerektiğini söyler. Çünkü şeyler ancak sergilendikleri, görüldükleri zaman bir anlam ve değer kazanırlar. Bu durum Han’a göre kült nesnelerin birer meta haline dönüştürülerek kült değerlerini yitirmesine sebep olmaktadır.
Han, teşhircilik toplumunda her öznenin kendi reklamının birer nesnesi olduğunu söyler. Çünkü ona göre teşhircilik toplumunda bütün her şey sergi değeriyle ölçülür. Hatta bu toplumu açıklarken “pornografik toplum” kavramını da kullanmaktadır (Han, 2021, s. 27). Her şeyin açık, seçik, çıplak, ifşa edilmiş ve ortaya saçılmış bir duruma geldiğini ve her şeyin tüm gizemlerinden arındırılmış bir şekilde tüketilmeye hazır bir meta haline dönüştüğünü söyler.
Han, sergilenme yani teşhir edilme mecburiyetinin bedenin ve kişinin bizzat yabancılaşmasına yol açtığını vurgular. Han’a göre bu süreçte bedenin şeyleştiği ve artık içinde olduğu bedende ikamet etmesinin mümkün olamayacağı görülür. Bu bağlamda sergileme ihtiyacını bir tür sömürme aracı olarak bedenin ikamet etmesini ortadan kaldırdığını söyler. Han kitapta Heideggerci anlamdan da atıf yaparak sürekli teşhir edilmenin huzuru tehdit ettiğini ve dolayısıyla şeyin de tümüyle ortadan kaybolduğuna değinir. Heideggerci anlamda şey, sadece kült değeriyle dolu olduğu için sergilenmeye gelmemektedir (Han, 2021, s. 28).
Sergilemenin kişilerin değer algılarına yön verici bir eylem olduğunu en iyi sömürme kavramı ile anlatılabilirdi. Giderek şeffaflaşan, kişiyi ve bedenini ele geçiren sergileme mecburiyeti mahremiyete de gölge düşüren bir kavram olmuştur. Erişilemez olanın, saklı olanın sergilenmesi müstehcenlik kavramını da ortaya çıkarmaktadır. Han’a göre bedenin ve ruhun pornografik bir şekilde teşhir edilmesi müstehcendir (Han, 2021, s. 29).
Han, sergi değerini güzel görünüşe bağlamaktadır. Sergilenme değerini en üst noktaya çıkaran eylemin operasyon güzellik olduğunu söyler. Burada anlatmak istediği estetik ameliyat ifadesidir. Artık günümüzde insanların birbirinin içsel değerlerine değil de dışsal değerlerine uymaya çalıştığını vurgular. Bu durum sergileme zorlaması olarak görülür ve dışsal olanın mutlaklaştırılmasına yol açmaktadır.
Han’ın en büyük eleştirilerinden birisi de her şeyin görünür olma mecburiyetidir. Çünkü şeffaflık toplumunda görünürlüğü içinde barındırmayan her şey arkasında bir şüphe barındırır ve şiddeti de buradadır. Oysa Han, mahremiyet kavramının önemine vurgu yapmaktadır.
Kübra Nur Kızıleşik – Instagram
3.Apaçıklık Toplumu
Han, kitabın üçüncü bölümünde “Apaçıklık Toplumu”ndan bahsetmektedir. Burada şeffaflık toplumunun haz düşmanı olan bir toplum olduğunu vurgular. İnsanların haz duygusunun şeffaflık ile bir bağ kuramayacağını öne sürer. Çünkü Han’a göre şeffaflık, libido ekonomisine yabancıdır. Sırrın, gizemin, saklı olanın olumsuzluğu arzuyu kışkırtan ve hazzı yoğunlaştıran olgulardır. Dolayısıyla her şeyin görünür ve şeffaf olduğu bir toplumda haz, bastırılan bir duygudan öteye geçememektedir.
4. Porno Toplumu
Han, kitabın dördüncü bölümünde “Porno Toplumu”ndan bahsetmektedir. Burada erotik olandan pornografik olanı ayırmaya çalışır. Ona göre çıplaklığın doğrudan gözler önüne serilişi erotik değildir. Bedenin erotik yeri giysinin aralandığı yerdir. Burada erotik gerilim çıplaklığın sürekli sergilenişinden değil görünüp kaybolmanın sahnelenişinden kaynaklanır. Çıplaklığın sürekli sergileniş oluşunu ise “örtüsüz çıplaklık” olarak kavramlaştırdığı pornografik olana söyler. Pürüzsüz, çıplak ve şeffaf olan, belirsizlik içermeyen pornografiktir, erotik olan ise belirsizliği ve çatlakları içinde barındırandır. Erotik olan pürüzsüz ve şeffaf değildir. Dolayısıyla “bozulmuş, çatlak” bir görüntüye sahiptir. Pornografik olanda ise gizlilik yoktur. Han, pornografi toplumunu spectaculum (heyecan uyandırmayı hedefleyen gösteri) toplumu olarak kavramsallaştırmıştır (Han, 2021, s. 43).
5.İvme Toplumu
Han, kitabın beşinci bölümünde “İvme Toplumu”ndan bahsetmektedir. Şeffaflaşmanın toplumsal süreçleri hızlandırmasını eleştirmektedir. Han’a göre toplumsal süreçlerin kendi içlerinde bir ahengi ve uyumu vardır. Hız veya ivmenin bu süreçlerin anlatısal özelliklerine karşı saygısızca bir yaklaşım sergilediğini vurgulayan Han, örnek olarak da hac, ayin ve törenleri vermiştir. Her birinin kendi içinde bir senkronizasyonu, anlamsal zenginliği varken hızı olaya eklemenin, tüm bu anlatısal süreci olumsuz etkilediğini ifade etmiştir. Şeffalığın amacının bu uyumu yok etmek olduğu açıkca görülmektedir.
6. Teklifsizlik Toplumu
Han, kitabının altıncı bölümünde “Teklifsizlik Toplumu”ndan bahsetmektedir. Bu toplumu açıklarken kamusal ve öznel alanın ayrımının kaybolmaya başlamasıyla ortaya çıktığını söyler. Teklifsizlik toplumuna göre toplumsal ilişkiler, bireylerin iç dünyasına ne kadar yaklaşırsa o kadar gerçek, hakiki ve güvenilir olacaktır. Han, teklifsizliği şeffaflığın psikolojik formülü olarak kavramlaştırmaktadır. Hatta teklifsizlik toplumunu şu şekilde betimlemeye çalışmıştır: “Mahrem duygu ve hissiyatlar ortaya konduğunda, ruh çıplaklaştırıldığında ruhun şeffaflığına erişildiği düşünülür (Han, 2021, s. 54).”
Han, dijital dünyada teklifsizliğin görünümünü ise şu şekilde açıklamıştır: “Sosyal medyanın ve kişiselleştirilmiş arama motorları internette dışarısının ortadan kaldırılmış olduğu mutlak bir yakın alan oluşturur (Han, 2021, s. 54).” Dijital ortamda insanların kendi zevklerine ve tercihlerine uygun olacak şekilde içerikler ile karşılaşması olumsuzluğu ortadan kaldırmaktadır. Böylelikle de kamusal alanı ve eleştirel bilinci saf dışı bırakarak dünyayı özelleştirme girişimi vardır.
Dijital ortamın artık mahrem bir alana dönüştüğünü görebiliriz. Tıpkı günümüz dijital ilişkilerinde görüldüğü gibi. Beğenilerimizin olduğu alana yönelik içerikler ile karşılaşmak, istemediğimiz içerikleri görmemek için engellemek vs. bu teklifsizlik toplumunu destekler niteliktedir.
Teklifsizlik toplumunda gözlemlenen bir başka unsur ise mesafenin ortadan kaldırılmasıdır. Han bunu açıklarken oyun örneğinden yola çıkmaktadır. Başkalarıyla oynanan oyunda kişi kendi kurallarını dayatmaya çalışmaz, oyunu kurallarına göre oynamayı kabul eder. Çünkü insanlar mesafelerini koruyabildikleri ölçüde toplumsallaşabilirler. Teklifsizlik toplumu ise mesafesizliğin, itirafın, soyunmanın ve pornografik mesafesizliğin toplumudur.
7. Enformasyon Toplumu
Han kitabın yedinci bölümünde “Enformasyon Toplumu”ndan bahsetmektedir. Han, Platon’un mağara alegorisi ve Heidegger’in çerçeve dili kavramını kullanarak enformasyon toplumunu açıklamaya çalışmıştır.
Han’a göre şeffaflık toplumu sadece hakikatten değil görünüşten de yoksundur. “Ne hakikat ne de görünüş şeffaftır. Tümüyle şeffaf olan tek şey boşluktur. Bu boşluğu bertaraf etmek için bir enformasyon yığını devreye sokulur. Enformasyon ve iletişimin artması kendi başına dünyaya aydınlık getirmez. Şeffaflık kâhinliğe yol açmaz. Enformasyon yığını hakikat oluşturmaz. Ne kadar çok enformasyon serbest kalırsa dünya o kadar karmaşıklaşır (Han, 2021, s. 61).”
8. İfşa Toplumu
Han, kitabın sekizinci bölümünde “İfşa Toplumu”ndan bahsetmektedir. Han bu bölüm girişinde 18. yüzyılın dönem zihniyetinden yola çıkarak günümüz şeffaflık zemini oluşumu noktasına bir eleştiri yapar. Ona göre Jean Jacques Rousseau’nun “yüreği açmak” talebi günümüz ifşa toplumunun şeffaflık zeminini hazırlayan bir istek olmuştur. Rousseau’un şeffaflık toplumunun toplu kontrol ve gözetleme toplumu olduğu ortaya çıkar.
9. Kontrol Toplumu
Han, kitabın dokuzuncu bölümünde “Kontrol Toplumu”ndan bahsetmektedir. Burada Bentham’ın panoptikon kavramına değinen yazar, günümüz kontrol toplumunu panoptikon ile açıklamaya çalışmaktadır. Bentham’ın oluşturduğu panoptikon, disiplin toplumunun bir fenomenidir. Kişiyi ıslah etmeye yönelik oluşturulmuş bir yapıdır. Bentham’ın oluşturduğu bu yapıyı günümüz kontrol toplumu ile özdeşleştiren Han, şeffaflığın ve teşhirciliğin bir pazarını oluşturduğunu vurgular. Han’a göre insanlar kendilerini dijital panoptikon pazarlarında sergilerler, teşhir ederler. Pornografik teşhir ve panoptik kontrol arasında keskin sınırlar olmadığını söyler. Han; “Kontrol toplumu, öznesi dış bir zorlama sonucu değil kendi ihtiyacı nedeniyle soyunduğunda, özel ve mahrem alanını yitirme korkusu bunları utanmazca teşhir etme ihtiyacına yenik düştüğünde mükemmelliğe ulaşır (Han, 2021, s. 68).”
Gözetleme toplumunun mantığı; topyekûn kontrol eylem özgürlüğünü yok eder ve sonuçta herkesin hizaya getirilmesiyle sonuçlanır. Han’a göre şeffaflık her türlü bilgisizliğin ortadan kalkmış olduğu bir durumdur. Şeffaflığın hâkim olduğu bir yerde güvene yer yoktur. Bu bağlamda Han, “şeffaflık güven yaratır” yerine “şeffaflık güveni ortadan kaldırır” demek gerektiğini savunur (Han, 2021, s. 70).
Şeffaflık toplumunun işleyişini performans toplumunun işleyişi ile eş hareket ettiğini ifade eden Han, bu durumu kitabında şu şekilde açıklamıştır: “Performans\başarı öznesinin karşısında onu çalışmaya zorlaan ve sömüren bir tahakküm mercii yoktur. O kendisinin efendisi ve girişimcisidir. Ama tahakküm merciinin yok oluşu gerçek bir özgürlüğe ve zorlamadan kurtuluşa yol açmaz, çünkü performans öznesi kendini sömürür (Han, 2021, s. 70).”
Artık insanların hayatları, herkesin birbirini takip ettiği, ne yapıp yapmadığından haberdar olduğu, dijital ortamlarda birbirini gördüğü ve bunu engellemediği -engellemeye çalışanların karşısına farklı yollarla çıkılabildiği- ve bu dijital ortam sayesinde özel hayatın gizliliğin kalmadığı ve kolaylıkla sömürülebildiği bir meta haline gelmiştir. Bu durum birbirini kolaylıkla kontrol edebilen bir toplum oluşumunun parçasıdır. Dolayısıyla şeffaflık ve özgürlük kavramları ile insanların kontrol altına alınmaya çalışıldığını söyleyebilmek mümkündür.
SONUÇ
Sonuç olarak Byung-Chul Han tarafından kaleme alınan “Şeffaflık Toplumu” kitabı sosyal bilimlerde araştırmalara zengin bir içerik sağlamaktadır. Sosyolojik çözümlemelerin sıkça yer aldığı bu kitabın günümüz dünyasını anlamamızda bizlere ışık tutabilmektedir. Dijitalleşen dünyanın etkilerini ve günümüz toplum ilişkilerinin bu yönde nasıl bir değişim-dönüşüm geçirdiğini görebilmek ve hatta gözlemleyebilmek mümkündür. Bu bağlamda, toplumsal ilişkilerde hızlı bir değişim-dönüşümün olduğu süreçte böylesi bir kitap ele almak, literatür için önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Ayrıca kitabın içeriğinin daha da zenginleştirilerek genele (evrensele) uyarlanabilir hale getirilmesi ve bunun üzerine araştırma yöntemlerinin uygulanması gerektiği görüşündeyim. Çünkü kitabın bu alanda araştırmalar yapmak isteyenler için bakış açılarını oldukça etkileyecek ve katkı sağlayacak bir eser olduğunu düşünüyorum.
KAYNAKÇA
- Han, B.-C. (2021). Şeffaflık Toplumu. İstanbul: Metis Yayınları.
- Şimşek, Ş. (2021). Byung-Chul Han Şeffaflık Toplumu Tartışmaları. Medya ve Kültür – Kültürel Çalışmalar ve Medya Dergisi, 1(2), 206-210.