Helenizm, Grek kültürü ve Doğu kültürünün birleşmesi sonucunda oluşan ve özellikle felsefe, sanat ve mimari alanındaki gelişmelere temel oluşturan bir akımdır. Helen (Yunan) kelimesinden türetilen Helenizm kavramı, ilk defa 19.yüzyılda Batılı bilginler tarafından kullanılmıştır.
Helenizm kavramını ilk kullananlardan biri olan Alman tarihçi J.G. Droysen, bu dönemle ilgili yaptığı araştırmalar sonucunda Helenizm’in sadece Yunan dilinin Akdeniz çevresine ve Önasya’da bulunan uygarlıklara yayılması değil, Yunan kültürünün tüm veçheleriyle bu medeniyetlere kaynaşması anlamına geldiğini savunmaktadır.
Yunan kültürü her zaman farklı kültürlerden etkilenmiş olsa da Büyük İskender’in Asya seferleri sırasında yaşanan bölgesel genişleme, karşılıklı kültürel değişimler için bir fırsat oluşturmuştur. Hem bölgesel hem kültürel anlamdaki bu hareketlilik, insanları bir amaç ve aidiyet duygusu aramaya teşvik etmiştir. Helenistik dönemde büyük adımlarla genişleyen felsefe ve diğer entelektüel arayışlar, bireyi ön plana almış ve bireyin hem duygularını keşfetmesi hem de dünyayı anlamlandırması için bir araç işlevi görmüşlerdir. Bu süre zarfında Epikür (MÖ 341-270) ve Diyojen’in (MÖ 412-323.) felsefî akımları ön plana çıkmış ve bir sonraki nesilleri de etkilemeye devam etmiştir.
Sosyal ve kültürel değişiklikler, Yunan dinî uygulamalarındaki değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Bu dönemde tanrılar çoğalmaya başlamış, buna paralel olarak da tapınakların sayısında bir artış söz konusu olmuştur. Önceden tapınaklar sadece kent içindekilere yönelik yapılırken, artık diğer kentlerden gelenler için de kent dışında tapınaklar inşa edilmiş ve onların da ibadetlerini bu alanlarda yapmalarına olanak tanınmıştır (3).
Başlıklar
Helenistik Dönem
Helenistik dönemde Yunan kültür ve düşünce biçimleri Doğu’ya aktarılırken, Doğu’nun düşünceleri de Batı’ya girmiş ve bu iki kültür sentezlenmiştir. Helenistik krallıkların kurulmasıyla birlikte Klasik dönemin Yunan düşünüş tarzı olan yurttaş-barbarlık ayrımı değişmeye başlamış ve “Dünya Yurttaşlığı” anlayışı hâkim olmuştur. Bu dönemde kadınların da ev işleri dışında günlük hayata katılması, yöneticilerin eşleri olan kadınların şehirlerde üst düzey görevlere getirilmesi söz konusu olmuştur.
Helenistik dönemdeki kültürel alışveriş sonucunda bilim daha yüksek bir noktaya taşınmış, felsefe ve retorik alanında verilen eğitimler artmıştır. O dönemde Büyük İskender’in kurduğu İskenderiye şehri, bilim ve kültürdeki önemli merkezlerden biri haline gelmiştir.
Bu dönemde Öklid, matematik alanında önemli çalışmalar yapmış ve düzlem geometrisinin temelini atmıştır. Dönemin ünlü bilim adamlarından biri olan Arşimed ise matematik ve fizik alanında birçok ilkeyi ortaya koymuştur. Bunların yanı sıra tıp ve astronomi alanında da bilgiler genişletilmiştir.
Helenizm Felsefesi
Helenistik dönemde felsefe geniş kitlelere ulaşmıştır. Felsefede öne çıkan çalışma alanları ise disiplin ve etik olmuştur. Kent devletlerin yerini krallıkların almasıyla birlikte bilinen dünya sınırları genişlemiş, dolayısıyla bireyler topluma ve kendilerine yabancılaşmışlardır. Bu bağlamda felsefeden beklenen şey bireye yoğunlaşması ve bireye yol göstericilik görevini üstlenmesidir. Tam da bu nedenle o dönemin felsefî çabaları, mutluluğun ne olduğu ve nasıl elde edileceği üzerine yoğunlaşmıştır. Buna cevap olarak ortaya çıkan üç felsefî akım şöyledir:
1)Kinizm:
Kinik felsefe, Antisthenes tarafından başlatılmıştır. En önemli ikinci Kinik ise Diyojen’dir.
Kiniklere göre insan doğayla uyum içinde yaşamalıdır. Onların diğer doğacılardan farkı, toplumsal ve geleneksel değerleri yapay ve akıl karıştırıcı gördükleri için bu değerlere karşı alaycı olmalarıdır. Dolayısıyla Kinik anlayışa göre insan toplumdan uzak durmalı, kendi kendine yetmeli ve her türlü genel hazdan uzak durmalıdır.
2)Stoacılık:
Stoacı felsefenin temelini Kıbrıslı Zenon atmıştır.
Kişisel ahlâk üzerine yoğunlaşan Stoacı felsefe, siyasî veya toplumsal düzenle ilgili problemlere pek değinmemiştir. Bu anlayışa göre bireyin mutluluğa ulaşması için arzularını kontrol altına alması ve değiştiremeyeceği şeyler için üzülmemesi gerekmektedir. Dolayısıyla Stoacılık’ta doğayla uyumlu, kaderci bir hayat anlayışı hâkimdir.
3)Epikürosçuluk:
Epiküros, Demokritos’un atomculuğundan etkilenmiştir. Epikürcü anlayışa göre, insan her türlü acıdan ve endişeden kaçınmaya çalışmalıdır. Fakat burada vurgulanan şey ‘acının yokluğu’dur, hazzın kendisi değildir. Çünkü hazzın peşinde fazla koşmak da acıya yol açar. Bu nedenle Epiküros, insanın ölçülü yaşaması gerektiğini söylemektedir.
Helenizm Nasıl Ortaya Çıktı?
Helenizm kültürü, MÖ. 334 yılında Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’na sefere başlamasıyla birlikte o bölgenin uzun yıllar boyunca Grek kültürüne maruz kalması, ordunun yanı sıra Yunan kültürünün taşıyıcısı olan filozoflar, zanaatkârlar ve sanatçılar aracılığıyla bu kültürün Doğu topraklarına yayılması ve iki kültürün kaynaşması sonucunda ortaya çıkmıştır.
Helenizm Neden Ortaya Çıktı?
İskender’in yönetiminde Avrupa, Orta Doğu ve Asya arasında kurulan ticarî bağlantıların, Helenizm’in ortaya çıkmasında ve yayılmasında önemli bir sosyal-kültürel etken olduğu söylenebilir.
Helenistik Devlet Nedir?
İskender’in imparatorluğunu takip eden ve Yunan kültürünü yaymaya devam eden imparatorluklara Helenistik İmparatorluklar denmektedir.
İskender’in ölümünden sonra imparatorluk hâkimiyeti adına generaller arasında yaklaşık kırk yıl süren savaşlar yapılmıştır. Son kertede Büyük İskender’in imparatorluğu üçe bölünmüş ve Makedonya’yı Antigonos Krallığı, Mısır’ı Ptolemaios Krallığı ve Suriye’yi Selevkos Krallığı yönetmiştir.
Helen Uygarlığının Kurucusu Kimdir?
Helen Uygarlığı, Büyük İskender’in Asya seferinin sonucunda ortaya çıktığı için uygarlığın kurucusu da Büyük İskender olarak kabul edilmektedir.
Helenizmin Ortaya Çıkmasını Sağlayan Unsur Nedir?
Yukarıda belirtildiği gibi hem İskender döneminde Orta Doğu ve Asya arasında kurulan ticarî bağlantılar hem de Büyük İskender’in seferleri sonrasında filozofların, sanatçıların ve zanaatkârların Yunan kültürünü yayma çabaları Helenizm’i ortaya çıkaran önemli unsurlardır. Bununla birlikte İskender’in doğuya ilerlerken kurdurduğu İskenderiye şehri ve askeri kaleler de Helenistik kültürün doğup yayıldığı merkezler olmuştur.
Helenistik Dönem Ne Zaman Başladı?
Tarihçilere göre Helenistik Dönem, MÖ 323 yılında Büyük İskender’in ölümüyle başlamış ve MS. ilk yüzyıla kadar devam etmiştir.
Helenistik Dönem Nasıl Bitti?
MÖ 146 yılında Yunanistan Yarımadası’nın Roma Cumhuriyeti tarafından işgal edilmesiyle Helenistik dönemin son bulduğu kabul edilse de bazı tarihçiler MÖ 31-30 yılında Aktium Savaşı’nda Büyük İskender imparatorluğundan kalan son devlet olan Ptolemaios Hanedanlığı’nın yıkılışını, Helenistik dönemin sonu olarak kabul etmektedirler (wikipedia).
Helenistik Sanat
Grek kültürü ve Doğu kültürünün harmanlanması ve eski Yunan sanat anlayışına yeni akımların katılmasıyla birlikte yeni bir Helenistik sanat ortaya çıkmıştır. Klasik Dönem’in sanat anlayışı mimaride etkisini göstermeye devam etmiş, Dor, İon ve Korint tarzları birbirine katılarak yeni yapılar meydana getirilmiştir.
Helenistik dönemde sanatçılar duygusal etkilerin yanında süs detaylarını temsil etmenin yeni yollarını keşfettikçe kentlerde özellikle tiyatro ve gynasiumlar daha büyük ve ihtişamlı yapılmaya başlanmıştır. Daha önceki dönemlerde pek rastlanılmayan görkemli saraylarda ise Yunan tarzından ziyade Doğu motifleri kullanılmış ve bu saraylar o dönemdeki yöneticilerin yönetim merkezleri olmuştur.
Heykeltraşlığın büyük bir gelişme gösterdiği Helenistik dönemde İskenderiye, Rodos ve Pergamum (Bergama) ünlü heykelcilik merkezleri olmuştur. Bu dönemin de ünlü heykellerinden olan Lakoon Heykeli, Rodos’taki heykelciler tarafından yapılmıştır. Bergama’daki Zeus Tapınağı ve bu tapınaktaki heykellerin yapısı, Helenistik dönemdeki heykel sanat anlayışının görülebileceği bir başka örnektir. Helenistik krallıklarda görülen heykel, kabartma ve resim sanatlarında daha çok Yunan etkisi gözlenmektedir.
Kaynaklar
- Cevizci, Ahmet. Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillard’a. Say Yayınları. s. 77-91
- “Genel Felsefe Tarihi I” Ders Notları
- The Greek World after Alexander: 323-30 BC (New York: Routledge, 2000): 153-76; Erskine, ed., A Companion to the Hellenistic World: 405-445.