Toplumsal bilimler, içinde yaşadığımız toplumu ve sosyal ilişkilerini inceleyen disiplinlerin genel bir terimidir. Sosyoloji, bu disiplinlerin temelinden biridir. Sosyoloji, insanların bir arada nasıl yaşadıklarını, toplum içindeki ilişkilerini, gruplar arası etkileşimleri, kurumları, kültürleri ve toplumsal değişimi inceler. Toplumsal bilimler ise sosyoloji gibi disiplinlerin yanı sıra antropoloji, psikoloji vb. alanları da içerir. Her biri, insan davranışlarını, toplumsal yapıları, kültürleri ve diğer pek çok konuyu farklı bir bakış açısıyla ele alır. Bu konuda toplumsal bilimler birbiriyle iç içe geçmiş konumdadır. Toplumsal bilimler ve doğa bilimler kendi arasında iş birliği yaparak, özellikle günümüzde karmaşık sorunları çözme konusunda büyük olanak sağlayabilirler.
Doğal bilimler toplumsal bilimleri test etme ve kanıt arama kısmında yetersiz bulmaktadır. Doğal bilimler doğa ile sınırlıyken, toplumsal bilimler toplumsal olaylar ile ilişkilidir. Toplumsal bilimler ve doğa bilimleri, farklı araştırma alanlarına odaklanır ve farklı yöntemler kullanır. İkisi de insan yaşamını anlamak için önemlidir, ancak farklı perspektiflerden yaklaşırlar. Doğa bilimleri toplumsal bilimleri deneysel anlamda eksik bulduğu için eleştirmektedir. Sosyolojinin içerisinde ‘deneysel sosyoloji’ gibi bir alan gelişmiş olmasına rağmen durum bu şekildedir. Kongar, fizik biliminin bile deney yapma ve belirsizlik konusunda sıkıntı yaşadığını ‘Heisenberg kanunu’ örneği ile açıklamıştır. Kanuna göre: Bir parçacığın momentumu ve konumu arasında bir belirsizlik ilişkisi bulunmaktadır. Yani, bir parçacığın konumunu ne kadar kesin olarak ölçülürse ölçülsün, o parçacığın momentumunu o kadar kesin olarak belirleyemezsiniz ve tam tersi de geçerlidir. Bu kanun, temelde, bir parçacığın doğasının özünde belirsizlik ve öngörülemezlik olduğunu gösterir. Klasik fiziğin aksine, belirsizlikleri tahmin etmeye çalışmak yerine, belirsizlikleri kabul etmeyi ve nicel olarak ifade etmeyi amaçlar. Doğal bilimlerin de toplumsal bilimler gibi sınırlılıkları bulunmaktadır. Bunun sistematik bilgi üretme sürecinde engel olarak görmek yerine bu belirsizlikleri kabul ederek bilimsel bilgi üretme süreci sağlanabilir. Toplumsal bilimler de doğal bilimler gibi bilimsel bilgi üretebilir.
Toplumsal bilimler ve doğa bilimleri, farklı alanlarda çalışan disiplinlerdir ve farklı yöntemler, araştırma konuları ve perspektiflerle insan yaşamını anlamaya çalışırlar. Doğa Bilimleri: Doğa bilimleri, evrenin fiziksel ve doğal süreçlerini inceleyen disiplinlerdir. Fizik, kimya, biyoloji gibi alanları kapsarlar. Bu disiplinler, evrende gözlemlenebilir olan doğal olayları, fenomenleri, varlıkları ve bunların arasındaki ilişkileri inceler.
Doğa bilimleri genellikle deneysel yöntemler, matematiksel modeller ve gözlemlere dayalı veri toplama tekniklerini kullanır. Toplumsal bilimler ise, insan davranışlarını, sosyal ilişkileri, kültürleri ve toplumsal yapıları anlamaya yönelik disiplinlerdir. Sosyoloji, antropoloji, psikoloji, ekonomi gibi alanları içerir. Bu disiplinler, insanların bir arada nasıl yaşadıklarını, toplum içindeki ilişkileri, kültürel değerleri ve toplumsal dinamikleri inceler. Toplumsal bilimler genellikle gözlem, anketler, derinlemesine görüşmeler gibi sosyal araştırma yöntemlerini kullanır. Örneğin, sosyoloji toplumsal yapıları ve grup dinamiklerini, antropoloji farklı kültürleri ve bunların oluşum süreçlerini inceler.
Doğal bilimler, genellikle gözlemlenebilir, tekrarlanabilir ve ölçülebilir fenomenleri incelediği için matematiksel ve deneysel modeller kullanır. Bilim insanları, deneyler yaparak verileri toplar, teoriler oluşturur ve bu teorileri test eder. Bu süreçte tarafsızlık, verilerin doğru bir şekilde toplanması, analiz edilmesi ve yorumlanmasını gerektirir. Toplumsal bilimler, insan davranışları, sosyal ilişkiler, kültürler gibi göreceli ve karmaşık konuları incelediği için farklı araştırma modelleri kullanır. Anketler, gözlem, derinlemesine görüşmeler gibi sosyal araştırma yöntemleri bu alanda yaygın olarak kullanılır. Her iki alanda da tarafsızlık, ideal olarak, bilimsel süreçlerin şeffaf, tekrarlanabilir ve doğrulanabilir olmasını gerektirir. Kongar bu konuda bilim adamları üzerinden örnekler vererek doğru modeli kullandıkları sürece objektif sonuca ulaşılabileceğini açıklamıştır. Bu noktada sonuç olarak doğal bilimlere nazaran toplumsal bilimlerin daha az kesin olduğunu ancak çalışmayı objektif olmaktan çıkarmadığını açıklamıştır. Araştırmacılar, metodolojik olarak tarafsız olmaya çalışırken, kişisel önyargılarını ve etkilerini en aza indirmeye çaba gösterirler.
Toplumsal yapı ve aktör kavramları, sosyolojide önemli bir yer tutar ve toplumun işleyişini ve dinamiklerini anlamada kullanılır. Bir toplumu oluşturan kurumlar, normlar, değerler, sosyal roller, ilişkiler ve kurallar gibi unsurların bir araya gelerek oluşturduğu yapıyı ifade eder. Aktör, toplumsal yapı içinde hareket eden birey ya da grupları ifade eder. Bu bireyler ya da gruplar, toplumsal yapı içinde roller üstlenirler, kararlar alırlar, etkileşimde bulunurlar ve toplumun dinamiklerini etkilerler. Aktörler, toplumsal yapı içinde belirli rolleri üstlenerek, bu roller doğrultusunda toplumsal ilişkilerde bulunurlar. Örneğin, bir öğrenci, bir işçi, bir siyasetçi, bir ebeveyn gibi rolleri üstlenen bireyler aktör olarak kabul edilebilir.
Toplumsal yapı ve aktör arasındaki ilişki, aktörlerin toplumsal yapı içindeki rolleri ve bu roller doğrultusunda etkileşimde bulunmalarıyla şekillenir. Toplumsal yapının altında yatan bireydir. Toplum içinde bulunan birey aktör konumundadır. Aktörler, toplumsal yapı içinde belirli kurallar, normlar ve kurumlar tarafından belirlenen sınırlar içinde hareket ederler. Bu etkileşim, toplumun dinamiklerini ve yapılarını şekillendirir ve değiştirir. Sosyal bilimlerde, toplumsal yapı ve aktör kavramları, toplumun içsel dinamiklerini ve bireylerin toplumla etkileşimini anlamak için kullanılır. Bu kavramlar, toplumsal değişimleri, sosyal ilişkileri ve toplumun nasıl işlediğini anlamada önemli birer araç olarak kabul edilir.
Toplumsal olgular, toplumda gözlemlenen ve analiz edilen gerçeklikleri ifade eder. Bu olgular, toplumda yaşanan olaylar, durumlar, davranışlar, inançlar, alışkanlıklar gibi çeşitli unsurları kapsar. Toplumsal olgular, toplumsal kurumlar, sosyal gruplar, kültürel değerler, toplumsal değişimler gibi çeşitli alanlarda gözlemlenebilir. Örneğin, bir toplumda evlilik gelenekleri, işyerindeki sosyal ilişkiler, siyasi tercihler gibi olgular toplumsal olgular olarak kabul edilir. Bu kavramlar, toplumsal yapıyı anlamak ve açıklamak için kullanılır. Toplumsal kurumlar, belirli işlevleri yerine getirmek ve toplumsal düzeni sürdürmek üzere yapılanmış kalıcı yapılar olarak görülürken, toplumsal olgular, bu kurumlar içinde ve toplumun genelinde gözlemlenen gerçeklikler ve olaylar olarak karşımıza çıkar. Sosyolojik olarak, toplumsal kurumlar ve toplumsal olgular, toplumun işleyişini, değişimini ve insan davranışlarını anlamak için analiz edilirler. Bu kavramlar, toplumun yapısal unsurlarını ve insanların toplumsal düzlemdeki etkileşimlerini anlamak için önemli birer araçtır.
Her bilim incelediği ya da araştırdığı konu için çeşitli modeller kullanır. Modeller bize toplumsal çevremizi anlamak için ipuçları verir. Modelin öğesindeki bir değişmenin tüm modeli nasıl etikeleyeceğini biliriz. Farklı modeller kullanmak kapsamı genişletir çoğu yaklaşım tek model kullandığı için açıklamada yetersiz kalıyor.Toplumsal bilimler doğal bilimlere göre sadece bir kısmını açıklar. Bilimin amacı gerçeği bulmaktır. Doğal bilimler doğal gerçekleri toplumsal bilimler ise toplumsal gerçekleri arar. Toplum kendini bir araya getiren bireylerin aritmetik toplamı değildir. Kongar örneğiyle bir adada tek başına yaşayan Robenson ve toplum içinde yaşayan Robenson aynı değildir. Aktör, toplumsal yapı içinde hareket eden birey ya da grupları ifade eder. Birey, toplumsal yapı içinde roller üstlenir, kararlar alır, etkileşimde bulunur ve toplumun dinamiklerini etkilerler.
Toplumlar, içinde bulunan bireylerin sosyal ilişkiler, normlar, değerler ve kurumlar aracılığıyla bir araya gelerek oluşturduğu bir kurumsal sistem olarak düşünülebilir. Bu sistem, insanların bir arada yaşadığı ve etkileşimde bulunduğu bir yapı olarak tanımlanabilir. Bu kurumsal sistem, bir dizi kurum tarafından şekillenir. Ekonomik, siyasi, eğitimsel, dini, kültürel ve sosyal kurumlar gibi farklı alanlarda kurumlar bulunur ve bu kurumlar toplumun işleyişinde önemli roller üstlenir. Örneğin, ekonomik kurumlar, kaynakların dağıtımını düzenlerken, eğitim kurumları bilgi ve değerlerin aktarılmasını sağlar. Siyasi kurumlar ise toplumun yönetimini düzenler ve karar alma süreçlerinde rol oynar.
Toplumun kurumsal yapısı, belirli normlar, roller, sosyal beklentiler ve kurallarla şekillenir. Bu kurallar ve normlar, toplumun üyeleri arasındaki ilişkileri, davranışları ve etkileşimi düzenler. Toplumsal değerler, kuralların temelini oluşturur ve toplumun ortak inançları, amaçları ve ideallerini yansıtır. Kurumsal bir sistem olarak toplum, sürekli bir değişim ve dönüşüm içindedir. Sosyal, kültürel, ekonomik veya teknolojik değişimler, bu kurumsal sistemi etkileyebilir ve toplumsal yapıda değişikliklere yol açabilir. Toplumlar, kendi içlerinde belirli bir devamlılığı olan ve sürekli olarak kendini yenileyen sosyal yapılar olarak düşünülebilir. Toplumlar, bireylerin etkileşimleri, kurdukları ilişkiler, ortak değerler, normlar ve kurumlar üzerine kurulmuş dinamik yapılar olarak işlev görürler. Bu devamlılık, toplumun kendini sürdürmesi, yeni nesillerin yetiştirilmesi, kültürel mirasın aktarılması ve sosyal yapıların varlığını sürdürebilmesiyle sağlanır. Toplumlar, birbirine bağlı bireylerden oluşur ve bu bireylerin etkileşimleri toplumsal yapıyı besler, değiştirir ve devam ettirir.
Toplumu açıklayan çeşitli ölçeklerde kuramlar vardır. Sosyolojide, “büyük boy” kuramlar genellikle geniş kapsamlı, genel ve evrensel sosyal teorileri ifade eder. Örneğin, toplumun genel işleyişini, yapılarını veya sosyal değişimi açıklamak için kullanılan geniş kapsamlı sosyal kuramlar büyük boy kuramlar olarak adlandırılabilir. Öte yandan, “orta boy” kuramlar daha spesifik ve belirli konulara odaklanır. Örneğin, belli bir toplumsal grubun dinamikleri, belirli bir toplumsal olgu veya olayın açıklanması için kullanılan daha dar kapsamlı teoriler orta boy kuramlar olarak kabul edilebilir.
“Büyük boy” kuramlar genellikle genel ve kapsamlı sosyal teorilerdir ve toplumu açıklamak için geniş çerçeveler sunarlar. Bu kuramlar, toplumsal yapıyı, sosyal ilişkileri, değişimi veya toplumun işleyişini anlamak için kullanılır. Orta boy kuramlar, belli bir konu veya belirli bir alandaki sosyal etkileşimleri, toplumsal dinamikleri ve ilişkileri açıklamak için kullanılır.
Yapısalcı yaklaşım, toplumun bir yapı olarak ele alınmasına odaklanır. Bu kuram, toplumu oluşturan unsurların birbiriyle nasıl ilişkili olduğunu inceler. Toplumu, belirli kurallar, roller, ilişkiler ve yapılar bütünü olarak görür. Bu yapıların nasıl etkileşim içinde olduğunu ve toplumun işleyişini nasıl şekillendirdiğini anlamaya çalışır. Sembolik etkileşimcilik, bireylerin toplum içindeki etkileşimlerini ve bu etkileşimlerin nasıl anlamlandırıldığını inceler. Sembolik etkileşimcilik, insanların semboller, dil ve iletişim yoluyla anlam oluşturduğunu ve bu anlamların sosyal davranışları nasıl etkilediğini vurgular. İşlevselcilik, toplumun işleyişini bir organizma gibi ele alır. Bu kurama göre, toplumda var olan her şey belirli bir amaca hizmet eder. İşlevselci yaklaşım, toplumsal yapıların toplumun denge ve istikrarını nasıl sağladığını, belli bir düzene nasıl katkıda bulunduğunu inceler. Çatışma kuramı, toplumdaki güç dengesizliklerini vurgular. Toplum içindeki sosyal sınıflar, gruplar veya güç dinamikleri arasındaki çatışmaların toplumu nasıl şekillendirdiğini ve değiştirdiğini açıklamaya çalışır. Sistem kuramı, toplumu bir sistem olarak ele alır ve bu sistemin bileşenlerinin (bireyler, kurumlar, değerler vb.) nasıl bir araya gelerek etkileşim içinde olduğunu inceler. Bu yaklaşım, toplumsal yapıların nasıl birbiriyle bağlantılı olduğunu ve nasıl etkileşim içinde olduğunu vurgular. Her biri farklı bir perspektif sunan bu kuramlar, toplumu farklı açılardan anlamak ve açıklamak için kullanılır. Her kuramın kendine özgü vurguları ve perspektifleri vardır ve toplumsal olayları, yapıları veya değişimi farklı açılardan yorumlar.
Kitabın bu bölümü, toplumsal bilimlerin doğa bilimleriyle olan ilişkisini, toplumsal yapıyı, aktör kavramını, toplumsal olguları ve farklı kuramları ele alarak toplumsal bilimlerin içeriğini ve çalışma prensiplerini ortaya koymuştur. Toplumsal bilimlerde önemli kavramlar arasında “toplumsal yapı” ve “aktör” yer alır. Toplumsal yapı, toplumu oluşturan unsurların bir araya gelerek oluşturduğu kurumsal sistem olarak tanımlanırken, aktörler bu yapı içinde hareket eden birey ya da grupları ifade eder. Aktörler, toplumsal yapı içinde belirli roller üstlenir, kararlar alır, etkileşimde bulunur ve toplumun dinamiklerini etkilerler. Toplumsal olgular ise toplumda gözlemlenen gerçeklikleri ifade eder ve toplumsal kurumlar, sosyal gruplar, kültürel değerler gibi çeşitli alanlarda gözlemlenebilir. Toplumsal yapı ve aktör kavramları, toplumun içsel dinamiklerini ve bireylerin toplumla etkileşimini anlamak için kullanılır. Toplumsal bilimlerde kullanılan çeşitli kuramları da ele alır. Yapısalcı yaklaşım, toplumu bir yapı olarak ele alarak unsurlar arasındaki ilişkileri incelerken, sembolik etkileşimcilik bireylerin toplum içindeki etkileşimlerini ve anlamlandırmalarını vurgular. İşlevselcilik toplumu bir organizma gibi ele alırken, çatışma kuramı güç dengesizliklerini vurgular. Sistem kuramı ise toplumu bir sistem olarak ele alır ve bileşenlerin etkileşimini inceler
Kaynak:
Kongar E. (2019). Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği.