GİRİŞ
Kurak Günler, Emin Alper’in yönetmenliğini yaptığı 2022 yapımı bir sinema filmidir. Yönetmen Emin Alper politik gerilim filmi Kurak Günler’i Türkiye’deki durumun küçük bir dünyası olarak sahneliyor. Otoriter yapıları ve bu bağlamda gerçekleşen çürümeyi eleştiren Emin Alper, Türkiye’deki son birkaç yılın gerçekten boğucu geçtiğini ve bize birçok yönden ülkenin tamamını hatırlatan küçük kurgusal bir kasaba yaratmak istediğini belirtmiştir. Bu bağlamda ele alacağım filmde, Türkiye’nin son birkaç yılı baz alınarak Max Weber’in otorite ve karizmatik lider kavramları üzerinde durulacaktır.
Weberyan Anlamda Türkiye’de Karizmatik Otorite
Geçmişten günümüze tüm insan topluluklarında, insanlar üzerinde tek egemen bir güç olarak bir iktidar olgusu ve bunu kullanan kişi/kişiler daima olmuştur. Weber, insanların iktidara itaat etmelerinin temelinde onu “meşru” görmelerinin yattığını söylemektedir. Bu nedenledir ki; iktidarların sürekliliğinin, ancak kendisine bağlı insan topluluğu tarafından benimsenmesine bağlı olduğunu söylemek mümkündür (Özdemir, 2014:71).
Yunancada bir kimsenin içsel ve manevi güçle donatılmış olması olarak kullanılan karizma kelimesi, daha çok dini manada kullanılmıştır. Weber bu kavramı sosyolojisine uyarlayarak siyasi önderlerin ve askeri komutanların diğer bireylere etki edebilme kabiliyeti şeklinde kullanmıştır. Weber, öncelikle din sosyolojisinde kullandığı karizma kavramını, siyasal liderlerin kendini meşrulaştırmasında bir işaret olarak değerlendirmiştir (İpek, 2021: 74). Bu bağlamda, Türkiye’de siyaset tarihi incelendiğinde genellikle iktidar mücadelesi iki kutup arasında yaşanmaktadır. Bu kutupların bir tarafında Kemalist laikler diğer tarafında ise muhafazakar dindar bir kesim olduğu görülmektedir. Kemalist laiklerin parti liderlerinden ziyade ideolojik bir saf tuttuğu ve kurucu unsurların yolundan giden kitlelere hitap ettiği söylenebilir. Muhafazakar dindar kesimin ise daha çok lider öncülüğünde, dini ve muhafazakar söylemleri terk etmeyen karizmatik lider etrafında birleştiği söylenebilir (İpek, 2021: 70).
KURAK GÜNLER FİLM İNCELEMESİ
Film başlıca, bir süredir kuraklık sorunuyla boğuşan Yanıklar kasabasına yeni atanan genç savcı Emre ile belediye başkanı Selim, yerel gazeteci Murat ve kasabanın eşrafı arasında yaşanan çekişmeleri konu almaktadır. Filmde izlediğimiz ataerkil toplum yapısında homofobi, cinsiyetçilik, tecavüz gibi görmezden gelinen sorunlar çerçevesinde karakterlerin hepsi birbiriyle öylesine çelişmektedir ki film, toplumun ön yargılarını tam olarak bizlere yansıtmaktadır.
Kurak Günler filmi, savcı Emre’nin kasabaya gelmesiyle başlar. Uzun zamandır su sıkıntısı çeken kasaba halkı, yer altı sularının aşırı kullanımı sonucunda oluşan derin obruklar sebebiyle endişe duymaktadır. Fakat savcı Emre’den önce kasabada bu olayı araştırmak isteyen savcı da süresi dolmadan tayinini isteyip apar topar kasabadan ayrılmıştır. Çünkü Belediye başkanı Selim Bey, obrukların oluşumunu bir doğal afet olarak görür ve yer altı sularını çekince oluştuğunu, yerleşim merkezlerini tehdit ettiğini kabul etmez. Belediye başkanının söylediklerine körü körüne inanan halk ise olayın derinliklerine inmek istemez.
Filmin açılış sahnesinde gördüğümüz derin obruk metaforundan sonra birbirini takip eden, kasaba halkı tarafından avlanan domuz, Savcı Emre’nin evinde bulunan ölü fareler gibi birkaç metafor da dikkat çekmektedir. Filmi bir av filmi olarak nitelendiren Emin Alper, domuz metaforunu muhalif kesim olarak da sembolize etmiş olabilir. İdealist Savcı Emre, devletin adamı olduğunu vurgulamaya çalışsa da toyluğu yüzünden içerisinde bulunduğu belirsizlikleri çözemez bu yüzden de sürekli bir şeylerin altında ima arar. Belediye başkanı tarafından içkili bir akşam yemeğine katılan Savcı Emre o gece içkisine ilaç atıldığından habersiz bir şekilde sarhoş olunca kendini geri dönüşü olmayan bir olayın içinde bulur. O gece belediye başkanının oğlu Avukat Şahin ve diş hekimi arkadaşı Kemal, kasabanın çingene kızı Pekmez’e cinsel istismarda bulunmuşlardır. Fakat bu olay Pekmez’in başına ilk kez gelmiyordur. Bir çingene kızı olduğu için ailesi tarafından savunulamamaktadır. Çünkü sözü geçmeyen, toplumun öteki olarak nitelendirdiği azınlık grubuna mensup olduğu için yasa karşısında herhangi bir hak sahibi değildir.
Yanıkların muhalif gazetecisi olarak anılan Murat, su davası konusunda Savcı Emre’ye belediyenin aleyhine raporlar getirmeye başlar. Seçimlerden hemen önce kasabaya atanan Savcı Emre gelişen olaylar çerçevesinde taraf tutmamak adına büyük çaba sarf etmektedir. Fakat Murat zaten kasaba halkının “ahlaki anlayışına” uymadığı ve muhalif kesimden olduğu için halk tarafından dışlanılan bir karakterdir. Eş cinsel olduğunu ima edip ondan uzak durmasını söyleyen, Pekmez’in tecavüz olayının birincil şüphelileri Avukat Şahin ve arkadaşı aslında olayın üstünü kapatmaya çalışan kişilerdir. Pekmez’in tecavüz olayı araştırması derinlik kazandıkça Savcı Emre için de işler tehlikeli hale gelmeye başlar. Çünkü olay gecesinde orada bulunan şüphelilerden birisi de kendisidir.
Filmde, toplumun açığa çıkarması gereken doğrulardan kaçarak kasaba halkının küçük zihniyetine boyun eğen Hakime Zeynep karakteri karşımıza çıkıyor. Savcı Emre’ye taşrada yaşamaya devam edecekse bu kibirli tavrından vazgeçmesini ve Pekmez olayının peşini bırakması gerektiğini söyler. Fakat Savcı Emre olayı aydınlatmaya çalıştıkça oklar tamamen kendisine çevrilmeye başlar. Gerçeğin peşini bırakmayan Savcı’nın karşısında artık inandırıldığı doğrulardan da vazgeçemeye niyetli olmayan halk vardır. Savcı Emre adının Murat ile anıldığını öğrense de kendi gerçeğini savunmaktan vazgeçmez. Pekmez olayı üzerine kalır ve öfkeli halk Savcı’nın evine baskınlar düzenler. Savcı Emre’nin evinden çıkmaya başlayan fare metaforunun da aslında halkı anlatan bir metafor olduğunu da görmüş oluyoruz. Selim Bey’in Belediye Başkanlığı seçimlerini yeniden kazanması, aslında halkın süregelen bu düzeni ne kadar kabullendiğini de gösteriyor.
Avcılar tarafından kovalanan Savcı Emre ve Murat ile film sonlanıyor. Zifiri karanlıkta derin bir obruğun ucunda duran avcılar ikiliyi ararken izleyicinin kafasında da bazı sorular havada kalıyor. Filmin son sahnesinde Savcı Emre ve Murat’a ne olduğu konusu zihinlerimizde yeni bir obruk oluşmasına sebep oluyor. İçinde yaşadığımız gerçekliği böylesine politik gerilim filmiyle oldukça başarılı bir şekilde anlatan Emin Alper’in eleştirisi ile bitirmek isterim: “Yalnız bir adam şehrin yozlaşmış neo-popülist yöneticisiyle savaşmaya çalışırken kendini bir anda devlet düşmanı olarak buluyor.”
KAYNAKÇA
- CANDAN & IŞIK,, İdeolojik Devletin Siyasal Toplumsallaşma Aracı Olarak Okulun İşlevi: Kavramsal Bir Analiz, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2019, Cilt 24, Sayı 3, s. 567-585
- ÖZDEMİR, Weberyan Anlamda Türklerde Otorite ve Meşrutiyet İlişkisi, Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt 9, Sayı 2, 2014
- AHMET ŞENOL OK, Max Weber’de Otorite ve Meşrutiyet Tipolojisi, Avrasya Sosyal ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, Cilt 4, Sayı 8, 2017, s. 42-54
- İPEK, Türkiye’de Siyasetin Kutuplaşması ve Karizmatik Otorite, Paradoks Ekonomi Sosyoloji ve Politika Dergisi, Cilt 17, Sayı 1, 2021, s. 65-80
- Bubisanat “Kurak Günler: “Gerçeğin Rengi Gridir”, erişim: 7 Aralık 2023, https://bubisanat.com/posts/kurak-gunler-gercegin-rengi-gridir
- Birikim Dergisi, “Kalırsam Daha Çok Üretirim” Emin Alper ile “Kurak Günler” Üzerine Söyleşi, erişim: 7 Aralık 2023, https://birikimdergisi.com/guncel/11520/kalirsam-daha-cok-uretirim-emin-alper-ile-kurak-gunler-uzerine-soylesi