Kendini Kamyonuna Asan Kamyoncu Hakkında Analiz


0

Konya’da Mevlüt Çankaya adındaki bir tır şoförünün kendini, ekmek teknesi olan kamyonuna astığı ve intihar ettiği ülkenin gündemi oturdu. Olay her ne kadar acı olsa da bu durumun, sosyolojik açıdan analizini yapıp, çıkarımlar yapmamız gerekiyor. Olay grubumuzda tartışılırken öne çıkan ifadeler şu şekilde oldu;

Ayyüce Türkkan’a göre;

Güç eşitsizliğinde, baskılanan ve denetlen alt tabaka madunlardır. Spivak’ın “Madun konuşabilir mi?” kitabında görüldüğü gibi masum kişilerin sesleri duyulmadığı için, aslında seslerini duyurabilmek için intiharı tercih etmişlerdir. Kamyoncunun kendini, kendi kamyonuna asmasının sebebi de sesini duyurmaktır. Kamyoncunun büyük bir gücü kısıtlayıcı sosyal kategori içinde yer alması ve ihtiyaçlarını karşılayamamış olması madun kişiliğini ön plana çıkartmıştır. Bazı toplumlarda herkesin sesi eşit çıkmaz. Bazılarının sesleri içine kaçıktır. Kendini ifade edemeyebilir. İntihar eden kamyoncu da tür gruplar içinde ezilen taraftır. Baskılanmış öznedir. Madun konuşamadığı için özne değildir. Sadece özne olmaya çalışır. Madunun dili, artık bedeni olmaya başladığı için intiharıyla aslında sesini duyurmaya çalışmıştır. Görülmeyenin, sesi de duyulmayacağı gibi birey gittikçe sessiz bir yığına dönüşür. Özne olma halinde sürekli eşikte kalmıştır. Eğer duyulmaya değecek bir ortam varsa söz sese dönüşür. Söz, sese dönüşmediği takdirde bu sessizlik hali bireylerin madunluğunun devam etmesini sağlar ve en son radde de bireyi intihara sürükler. Kamyoncunun kendini kamyonuna asması, güç-eşitsizlik ilişkisini ön plana çıkartmıştır. Kamyoncunun kendini türlü sebeplerden özne olarak görmemesi ve sorunların üstesinden gelemeyeceğine kanaat getirmesiyle intihar gibi bir çıkış yolunu tercih etmiştir. İntihar eden kamyoncu, ekonomik özgürlüğünü kazanmak için savaşmak yerine kendini ve kamyonuyla kazanmaya çalıştığı hayatını, intihar ederek göstermeye çalışmıştır. Düşeni yutmak isteyen bu hayatta, intihar edenler hayatın yerine geçerek aslında daha çok hayata benzemeye çalışmışlardır.

Feyza Nur Ayvalı’ya göre;

Güç eşitsizliğinde, baskılanan ve denetlen alt tabaka madunlardır. Spivak’ın “Madun konuşabilir mi?” kitabında görüldüğü gibi masum kişilerin sesleri duyulmadığı için, aslında seslerini duyurabilmek için intiharı tercih etmişlerdir. Kamyoncunun kendini, kendi kamyonuna asmasının sebebi de sesini duyurmaktır. Kamyoncunun büyük bir gücü kısıtlayıcı sosyal kategori içinde yer alması ve ihtiyaçlarını karşılayamamış olması madun kişiliğini ön plana çıkartmıştır. Bazı toplumlarda herkesin sesi eşit çıkmaz. Bazılarının sesleri içine kaçıktır. Kendini ifade edemeyebilir. İntihar eden kamyoncu da tür gruplar içinde ezilen taraftır. Baskılanmış öznedir. Madun konuşamadığı için özne değildir. Sadece özne olmaya çalışır. Madunun dili, artık bedeni olmaya başladığı için intiharıyla aslında sesini duyurmaya çalışmıştır. Görülmeyenin, sesi de duyulmayacağı gibi birey gittikçe sessiz bir yığına dönüşür. Özne olma halinde sürekli eşikte kalmıştır. Eğer duyulmaya değecek bir ortam varsa söz sese dönüşür. Söz, sese dönüşmediği takdirde bu sessizlik hali bireylerin madunluğunun devam etmesini sağlar ve en son radde de bireyi intihara sürükler. Kamyoncunun kendini kamyonuna asması, güç-eşitsizlik ilişkisini ön plana çıkartmıştır. Kamyoncunun kendini türlü sebeplerden özne olarak görmemesi ve sorunların üstesinden gelemeyeceğine kanaat getirmesiyle intihar gibi bir çıkış yolunu tercih etmiştir. İntihar eden kamyoncu, ekonomik özgürlüğünü kazanmak için savaşmak yerine kendini ve kamyonuyla kazanmaya çalıştığı hayatını, intihar ederek göstermeye çalışmıştır. Düşeni yutmak isteyen bu hayatta, intihar edenler hayatın yerine geçerek aslında daha çok hayata benzemeye çalışmışlardır.

Özden Bulut’a Göre;

Bana bu tür vakalar Durkheim’ın anomik intiharını anımsatıyor hep. Bireylerin toplumdaki kolektif yaşamda artık kendine yer bulamamaları, ekonomik eşitsizlik ve sıkıntılardan dolayı ki en büyük sebebi “geçimsizlik” adı altında bu zaten.. bireylerin toplumsal süreçle beraber bunalıma girişi yani aslında toplumun bireyi intihara sürükleyişi.ve Durkheim’ın o muhteşem savı “ intihar bireysel değil toplumsal bir olgudur”

Mustafa Dönmez’e Göre;

Maalesef yine çok üzücü bir vaka ile karşı karşıyayız. Ayrıca tüm yazılanlara katılıyorum. Ancak ben biraz daha farklı bir yorum yapmak istiyorum. Öncelikle bu vakanın tek sebebi ekonomik yetersizlik değildir. Mutlaka bir silsile şeklinde gelişmiştir. Ancak bardağı taşıran son ve etkili olan sebebin ekonomik olması, olayı kişisel alandan kamusla alana taşımıştır. Bu sebeple de bu mesele tartışmaya açıktır.
Benim burda dikkat çekmek istediğim şey, bu yaşanan hadisenin, aynı durumda olan diğer
bireyler açısından da tetikleyici bir unsur olarak kabul göreceğidir. Ne demek istiyorum; bizler bu yaşanan intihar vakalarına sessizce duyarsız kalmaya devam ettikçe bireyler kendilerini bu şekilde var etmeye devam edecektir. Bizler sustukça, görmezden geldikçe yani duyarsızlaştıkça aynı durumda olan bireyler de kendilerini bu şekilde var etmeye devam edeceklerdir. Çünkü bizler sustukça bu vakaları normalize etmiş olmaktayız. Sustukça var olan bu statükoya hizmet ettiğimizi unutuyoruz.
Sonuç olarak son dönemlerde artan intihar vakaları toplumsaldır. Çünkü bizler duyarsızlaştıkça, insanlar da yok olarak var olmayı seçtikleri bu yöntemi normalize etmekle suçluyuz.

Sosyologer, tüm platformda sosyoloji çerçevesinde paylaşımlar yapan ve sosyologlara yayın imkanı tanıyan dijital bir platformdur. Dijital sosyoloji arşivi oluşturma amacı ile kurulmuştur.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir