Daha önceki yayınlarda da bahsedildiği gibi, Koronavirüs’ün, temelde, bireysel ve toplumsal pek çok boyutu vardır. Bunlar sağlık, ekonomik, toplumsal, siyasal; özelde de duygusal, kültürel, dini vb. gibi pek çok boyutu söz konusudur. Bu bağlamda virüsün boyutlarını, net çizebilmek ve sosyolojik perspektiften anlamlandırabilmek açısından, Weber’in ideal tip olarak belirlediği “Eylem Modeli” açıklayıcı olacaktır.
Weber, döneminin diğer düşünürlerinden daha farklı düşünen bir sosyologdur. Weber’in sosyoloji metodu günümüzün post modern sosyoloji anlayışına yakındır. Çünkü Weber, bir Marx gibi evrensel-büyük anlatı (Tarihsel Materyalizm) oluşturmamıştır. Yani Weber, Marx gibi tüm toplumlar için açıklayıcı bir model benimsememiştir. Bu anlamda Comte’un “Üç Hal Yasası” da Weber’in sosyoloji anlayışına uzaktır.
Weber, “İdeal Tip” dediği kavramsal envanterler aracılığıyla sosyoloji yapar. Bu noktada Weber’in “otorite” ve “eylem” tipleri örnek verilebilir. Dolayısıyla bu yazıda Koronavirüs’ün boyutları, Weber’in “Dört İdeal Eylem Tipi” üzerinden ele alınacaktır. Bu eylem tipleri;
- Geleneksel eylemler,
- Duygusal eylemler,
- Değere yönelmiş akılcı eylemler,
- Amaca yönelmiş akılcı eylemler.[1]
Geleneksel eylemler, geçmişteki deneyimlere dayanır. Gündelik hayatta gayri resmi saygınlığı olan bireylerin alışkanlıklarına dayanır. Sağlık açısından bakıldığında geleneksel tedavi yöntemleri burada örnek verilebilir. Koronavirüs bağlamında düşünecek olursak, tuzlu suyla gargara yapmak, sirke ile temizlenmek ve zeytinyağı içmek örnek olarak verilebilir. Duygusal eylemler, alışılmış günlük rutin dışında tepki vermek. Bu eylemler çoğunlukla refleks şeklinde olsa da; birey bazında ve toplum bazında irrasyonelliğin rasyonelliğe ağır gelme halidir. Örneğin, Koronavirüs dolayısıyla hem birey bazında hem de toplum bazında endişenin ve korkunun artması söylenebilir. Değere yönelmiş akılcı eylemler, bireyin her zaman bağlı olduğu normlar çerçevesinde hareket etmesidir. Koronavirüs bağlamında düşünüldüğünde, bireyin Cuma namazını camide kılması örnek verilebilir. Bir başka örnek vermek gerekirse, taraftarı olduğu takımın maçını izlemek için kırk bin kişinin içine girmesi olabilir. Amaca yönelmiş akılcı eylemler ise, aklın ve bilimin amaç temelinde birleşmesi ve hareket etmesidir. Konu bağlamında örnek vermek gerekirse, maske ve kolonya firmalarının maksimum kazanç için fırsatı değerlendirmesidir.
Görüldüğü gibi Weber’in eylem tipleri Koronavirüs’ün boyutlarını ve dolayısıyla da bu boyutların sınırlarını ve görünürlüğünü; içinde bulunduğumuz toplumu anlamak açısından açıklayıcı bir modeldir. Bu eylem tipleri üzerinden “Koronavirüs” ele alındığında, içinde bulunulan toplumun eylem tipi anlaşılabilir. Geleneksel eylem tipiyle Koronavirüs’e yaklaşıldığında, o toplumda geleneksel değerlerin, normların ve yöntemlerin ağırlıklı olduğu görülür. Türkiye’de geleneksel anlayışların varlığı kuvvetlidir; ancak tek başına belirleyici değildir. Duygusal eylem tipi, çağın teknolojisinden bağımsız anlaşılamaz. Virüs süreci Türkiye için bir tedirginlik yarattı, bu yadsınamaz; ancak bu tedirginlik kitle iletişim araçlarının varlığı ile doğru orantılı seyretmektedir. Dolayısıyla duygusal anlamda toplumun geneline nüfuz etmiş bir tedirginlik söz konusu değildir. Değere yönelmiş akılcı eylem bazında Koronavirüs’ün en temel boyutu dindir. Türkiye’de din, pek çok alanda kuvvetli bir etkendir. Örneğin bu noktada bireyler, kolonyayı alkollü bulduğu için kullanmayabilir. Ya da bireyler İslam’ın “abdest” ritüelini, ibadetin yanı sıra sağlık açısından benimseyebilir. Dolayısıyla Türkiye için dini değerlerin etkisi yadsınamaz. Ancak yine de tamamen bilimsel yöntem ve tekniklerin dışlanmamıştır. Türkiye bu noktada dini ve bilimi ortak bir yüzeyde buluşturmuştur. Amaca yönelik akılcı eylemde ise, firmalar bazında düşünüldüğünde, piyasa mantığının işlediği görülmektedir. Ama bireylerin hijyen, korunma ve yiyecek ürünlerine yönelmesi geleceğe dair tedbir amaçlı akılcı bir eylem göstergesidir. Toplum içinde heterojen olan amaçların çeşitlilik göstermesi, Koronavirüs’ün çok boyutluluğunun en net görünümüdür.
Sonuç olarak içinde bulunduğumuz toplumu, Weber’in Dört Eylem Modeli’nden birine yerleştirmek güçtür.
[1] Emre KONGAR (2011). Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, Remzi Kitabevi, İstanbul.