Suavi Aydın, “İki İttihat-Terakki: İki Ayrı Zihniyet, İki Ayrı Siyaset,” Mehmet Ö. Alkan (der.) Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Cilt 1, Cumhuriyet’e Devreden Düşünce Mirası: Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi içinde, İstanbul: İletişim, 2001: 117-128.
Öznel Makale Yorumum
Makalenin ilk kısımlarında Jön Türkler’den yani İttihad ve Terakki Cemiyeti’nin tarihinden, ortaya çıkış amacından bahseden yazar, ilerleyen bölümlerde ince ince tespitler yaparak okuyucuyu aydınlatmaya çalışıyor. Örneğin; İttihat ve Terakki Cemiyet’ndeki ‘Cemiyet’ kavramının bütünleyici olmasından bahsetmesi bile yazarın dersine çalıştığını gösteriyor bana. Makelenin biraz daha ilerleyen kısmında İttihatçılar’ın sürgün edilmesi-kaçması olayına da değinen yazar, yurt dışında gerçekleştirilen Abdülhamit karşıtı etkinliklere de yer vermiştir. Bu etkinlikleri ve tarihi bilgileri, bizlere sunarken tarafsızlık ilkesini kullandığını hissettim. Ayrıca metin arasında pozitivizmin Ahmet Rıza üzerindeki etkisini konu alan bir dipnot şeklindeki yazı beni ayrıca mutlu etti. İlerleyen bölümlerde bu tarz bilgilerin olması, bir mesaj olarak geldi bana. Adeta, yazarın ‘al bu bilgiye de bak ve kendi içinde tahlil et’ mesajı verdiğini hissettim. Çünkü yazının başında da makalenin değerlendirmeye açık olduğunu belirtmişti. Osmanlı Dönemi’nde yapılan bazı düzenlemeler, çıkarılan yasaların, sözleşmelerin ayrıntılarına da değinen yazar, bunların topluma olan etkisinden de bahsetmeye çalışmıştır. Etkisi derken; toplumda değiştirdiği konumlar. Örneğin; Gayr-i Müslimlerin edindiği haklar ile birlikte belirli bir seviyeye gelmeleri.
İlerleyen bölümlerde Osmanlı’ya karşı yapılan olumsuz yurt dışı hareketlerinde bir ekol haline gelen Prens Sabahaddin ve gruplarına da değinen yazar, her türlü grup hakkında bilgi vermeye çalışmıştır. Tabi bu hareketi ile birlikte olaya bakış perspektifimizi genişletmiştir. Aslında iki grubun ayrıştığı nokta da yazar tarafından ara ara aktarılmaya çalışılmıştır. Örneğin; adem-i merkeziyetçilik ile Osmanlıcılık kavramlarının zıtlığı, ekonomide benimsenen politikalar, iki grubu da birbirinden uzaklaştıran ayrıntılar olmuştur. Aslında iki grubunda isteği aynı; Osmanlı’yı kurtarmak, devrimci hareketler yaparak gerekli iyileştirmeleri yapmak. Fakat, iki grubunda zihniyetinin birbirlerinden uzak olması, birliği engellemiştir.
Biraz daha ilerleyen bölümde, zamanında ilerlemesi ile birlikte Osmanlı’nın son zamanlarına gelinmiştir. Burada millet kavramı oluşmuştur. Tabi, millet kavramı ile birlikte de milletlerin, hakları ortaya çıkmıştır. Zaten verilen bu haklar, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne son şeklini vermiştir. Çünkü, verilen bu haklar karşısında ezilen Türkler için de ‘Milliyetçilik’ benimsenmiştir. İkinci kuşak İttihatçılar, yönetimde söz sahibi olduktan sonra ‘Osmanlı Yahudileri’ni en yakın dost görmeleri beni bir hayli şaşırttı ve düşündürttü. Bu konuyu daha da derinleştirilip, günümüz ile bağdaştırmaya çalışacağım