Köy ve Kent Ayrışması

Köy ve Kent Ayrışması
köy sosyolojisi
0

Öz

Bu makale köy ve kent yaşamının birbirinden ayıran temel çizgileri araştırıp, ortaya koymayı amaçlamaktadır. Geçmişten günümüze kadar değişerek gelen toplumların yaşam biçimleri de sürekli olarak değişmektir. İnsanlar artık adeta yaşadıkları yerin özelliklerine göre anılıp, oranın yaşantısını göre tanımlanmaya başlamıştır. Bu nedenle köylerin ortaya çıkışıyla beraber kentlerde ortaya çıkmaya başlamıştır. Fakat kentin sürekli olarak gelişmesi köy toplumlarında yaşayan insanları, kent toplumlarında yaşayan insanlardan geri kalmasına neden olmuştur. Bu makalede bu keskin ayrımlar ele alınıp, aradaki farklılıklar ortaya konacaktır.

1. GİRİŞ

İnsanoğlu ortaya çıktığı andan beri hep sığınacak ve kalacak bir yer aramıştır. Bunlar ilkel toplumlardan günümüze kadar da değişkenlik göstermiştir. İnsanların yaşadıkları dönemin etkisi, o dönemin uğraş alanları vb. faktörler yaşadıkları yerleri seçmelerinin çeşitli nedenleri arasında olmuştur.

Kırsal alanlar ile kentsel alan arasındaki çeşitli farklılıklar insanları sürekli olarak bir oradan bir oraya çekmiştir. Kentin ve köyün kendine ait çekici ve itici bir sürü etkenleri vardır. Cumhuriyet’in kurulmasından günümüze kadar olan çeşitli politikalar, projeler de bunları desteklemiştir. Kır ve kentin kendine ait birçok ayrımı vardır ve bunların bazıları yaşam standartları, uğraş alanları ve nüfus sayısıdır. Bu ayrım her geçen dönemde artarak etkisini göstermeye devam etmiş ve göstermeye de devam edecektir.

Anahtar kelimeler: Köy, kent, köy sosyolojisi, kır sosyolojisi, cemaat, cemiyet

1.1 Araştırmanın Amacı ve Yöntemi

Amacımız köy ve kent kavramını toplumsal yönden ele alıp birbirleri arasındaki farkları ve itici yönleri ortaya koymaktır. Konuyu ele alış yöntemi kavramların literatürdeki tanımlarını ele alıp daha sonra kendi görüşlerimi de belirterek başlayacaktır. Köy ve kent ayrışması bölümünde ise çoğunlukla kendi gözlemlerim olan farklılıkları ele alacağım.

1.2 Araştırmanın Kapsamı

Araştırmanın ilk kısmında köy ve kent tanımı hem literatürdeki tanımları hem de sosyologlara göre tanımlamaları yapılacaktır. Daha sonra köy sosyolojisinin tanımı ve köy sosyolojisinin tarihsel bağlamda gelişimini inceleyeceğiz. Bundan sonra bazı sosyologların köye yaklaşımı ve kuramlarına bakacağız ve köy tiplerini ortaya koyacağız. Bunları yaptıktan sonra ise kentleşme, kentleşmenin nedenleri ve Türkiye’deki gelişimine baktıktan sonra araştırmamızın amacı olan köy ve kentin ayrıştığı yönlere değineceğiz.

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1 Köyün Tanımı

İlk olarak belirtmek gerekirse köyün tanımı toplumlara göre farklılık göstermektedir. Hatta sosyologlar arasında da tanımlar arası farklılığı görmek mümkündür. Ülkemizde köy, 1924 tarihli köy kanununa göre nüfusu 2.000’e kadar olanlar köy kabul edilmiştir (1). Bu tanımlaya bakarak köy tanımında nüfusun temel alındığını görüyoruz. Diğer bir tanım da ise köy, Türkiye mahalli idare teşkilatının en küçük yerleşim birimi olarak kabul edilir ve muhtar ile tüzel kişiliğe sahiptir (2). Nüfusun yanı sıra büyüklük biçimi ve yönetici kişiye göre de köyün tanımı yapılmaktadır. Türkiye’nin köyleri, Türkiye’de kırsal nüfusun yaşadığı ve köy kanunun uygulandığı yerleşme biçimleri 2010 verilerine göre 34.247’dir. 2014 Türkiye yerel seçimleri ile yürürlüğe giren Büyükşehir yasasıyla birlikte 18.214’e düşmüştür (3). Köyler hep köy olarak kalmıyor artan veya azalan nüfusuna göre farklı tanımlanmaya başlıyor. Nüfusun yanı sıra köy tanımlamalarında iş bölümü, meslekler, üretim biçimleri vb. etkenlerle de tanımlanabiliyor. “Köy” kavramı, Farsça “Kuy” sözcüğünden Türkçeye yerleşmiştir. İran’da ise, “mahalle-sokak anlamına gelmektedir (4).

Kıray ise kırda yaşayan kişiler için “köylü” ifadesini kullanmakta; ancak, köylülüğün sadece tarımsal alanlarda yaşayan kişiler olarak tanımlanamayacağını belirtmektedir. Köylüler izole, kapalı, kendi kendine yeten, geleneklerini, değerlerini ve inançlarını yaşatan ve sınırlı imkânlarla artı değer üreten topluluklardır. Kentlerle ilişkileri çoğu zaman sadece vergi ve askerlikle sınırlı kalmıştır (5).

Köylerin nüfus oranı ise Cumhuriyet kurulmadan önceki tarihte ülkenin nüfusunun büyük bir kısmını oluşturuyordu fakat Cumhuriyet kurulduktan sonra yaşanılan sosyal, ekonomik vb. sebeplerden dolayı köylü nüfusunun kente göçerek kentin nüfusunu artırmaya başladığını görüyoruz.

2.1.1 Köyün Sosyologlara Göre Tanımı

Prof. Berkes’in “Ankara Köyleri” isimli eserinin giriş kısmında şu tanım var: Köy, diğer köylerden uzak ve ayrı, bir mekân üzerinde toplanmış bulunan kendine özgü bir ad taşıyan, zümre halinde çeşitli toplumsal faaliyetler yapacak biçimde örgütlenmiş olan ve birçok aile ve hanelerden ibaret bir cemaattir (6). Köy bir cemaattir, üyeleri kişisel bir çıkar uğruna bir araya gelmiş bireylerden değil de toplumsal bir birlikteliğin olduğu aynı zamanda duygusal bağların ve biz duygusunun hâkim olduğu yerlerdir.

Yine bir sosyoloğa göre köy, tarımsal mesleği seçmekle, tabiî muhite yakınlığı ile, cemaat tipinin küçüklüğü, fazla toplumsal mütecanislik, daha az toplumsal hareketlilik ve tabakalaşma gibi faktörlerle beslenen birimdir. Aynı sosyolog başka bir tanımını şöyle yapıyor. Köy toplumu, açık bir alanda tarımsal faaliyetlere göre organize edilmiş, küçük bir idari taksimat içinde birbirlerine organik bağlarla bağlı kişiler zümresidir (7).

Köy toplumlarında sınıflar arası yer değişimi ve toplumsal hareketlilik mesleklerin sınırlı olması bakımından çok az görülmektedir. Ve bu yüzden köy içindeki üyeler hep aynı yerde kaldıkları için birbirlerini sıkı bir şekilde tanıyan organik bağlarla oluşmuş toplumlardır.

2.2 Kentin Tanımı

Kent tanımları da aynı köy tanımı yaparken belirttiğimiz gibi toplumlar arası ve hatta sosyal bilimciler arasında bile tanımı değişmektedir. İlk önce köy tanımı yaparak başladım çünkü kenti anlayabilmemiz için onun mihenk taşı olan köyü anlamamız gerektiğine inanmaktayım. Kent, insan ilişkileri açısından ancak belirli nüfusa sahip toplumlarda karşılanması mümkün olan, fizyolojik, ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçların belirli düzeylerde karşılandığı; her ülkenin kendi özelliklerine göre kriterlerini belirlediği fiziki yerleşme alanlarıdır (8). Kentin üyeleri kendi ürünü köylüler gibi kendi üretmediği için hizmetlere belirli kurumlar aracılığı ile sahiplenmektedirler. Ayrıca kent toplumun ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden birisi ise artı (artık) üründür. Köylüler ne zaman kendilerine yetecek kadardan fazla ürün üretmeye başladığı zaman kent ortaya çıkmaya başlamıştır. Kent toplumu köye göre nüfus olarak daha kalabalık, iş gücü imkanlarının fazla olduğu yerlerdir. Nüfus açısından baktığımızda köy yerleşim yerlerinde 2.000 olan nüfusun kentte tam tersi olacak şekilde nüfusu 2.000’den fazla olan yerler başka kavramlar ile tanımlandıktan sonra kent nüfusuna geldiğinde kent kavramı terimi kullanılmaya başlanmaktadır. Lévi-Strauss, kenti doğa ile yapayın birlikteliğinde konumlanan, insanın buluşlarından en karmaşığı olarak betimlemektedir (9).

Dolayısıyla kent insanın doğayı işlemesiyle beraber ortaya çıkmıştır. Harvey’e göre kenti belirleyen ve tanımlayan da süreçler ve toplumdur. Harvey’in “yapılı çevre” olarak adlandırdığı kent mekânı bir insan yapımı olup kırsal alandan farklı özellikler taşımaktadır (10). Dolayısıyla insanın kent içinde ürettikleri dükkanlar, alışveriş merkezleri, binalar, parklar, eğlence alanları gibi yerler insanın kentin üzerindeki yapıcı etkilerini göstermektedir. TDK’ nın tanımına göre kent ise, nüfusunun çoğu ticaret, sanayi, hizmet veya yönetimle ilgili işlerle uğraşan, genellikle tarımsal etkinliklerin olmadığı yerleşim alanı, kent, site (11).

Dünya Bankası verilerine göre, 1960’larda OECD üyesi ülkelerde kentsel alanda yaşayan insanların toplam nüfusa oranı %60’lar civarındayken, 2014 yılında %80’in üzerine çıkmıştır. Tüm dünyadaki kentsel alan nüfusu ise, yine 2014 yılı için, %53 civarında bir orana sahiptir. 1960’larda dünya nüfusunun yaklaşık %66’sı kırsal alanda yaşamaktayken, son elli yılda bu nüfusun %40’ının kentsel alanları kırsal alanlara tercih ettikleri görülmektedir (12). 1900’lü yıllarda köyde fazla olan nüfusun 2000’li yıllar ve günümüze geldiğinde kentin artan istihdam yapısı ile bu ivme tam tersine dönmeye başlamıştır. Mumford “kent yokken köy vardı, kent olmayınca köy var olmaya devam edecektir” demektedir (13). Mumford ’un ortaya koyduğu düşünce gibi kentler bir gün tüm varlığını yitirse bile kentin ortaya çıkmasındaki rol olan köylerin ortadan kalkmayacağını düşünmektedir.

3. KÖY SOSYOLOJİSİ

Köy sosyolojisi, köyde yaşayan insanların yapısını, yaşam biçimlerini, gelişimi ve değişimini, aile yapısını, insanlar arası ilişkileri, iş bölümlerini, çevresel faktörleri inceleyen sosyolojinin alt dallarından birisidir. Köy sosyolojisi de iki öğeden meydana gelir. Birincisi köylünün doğal öğelerle (toprak, jeolojik yapı, bitki örtüsü, su, iklim koşulları) diğeri de toplumsal öğelerle (diğer insanlar ve toplum yaşantısı ile ilgili) ilişkisidir (14). Dolayısıyla sosyolojinin temelinde olduğu gibi köy sosyolojisinin temelinde de insan vardır.

3.1. Köy Sosyolojisinin Gelişimi

Sosyolojinin ilk görüldüğü ve geliştiği yer olan Avrupa, köy sosyolojisin ortaya ilk çıktığı yer olarak öncülük edememiştir. Amerika sosyolojiyi Avrupa’dan alarak kendi topraklarına getirdi fakat bu sefer tam tersi olarak Avrupa köy sosyolojisini Amerika’dan alıp kendi bölgesine götürdü. Bunun çeşitli nedenleri olmakla birlikte en göze çarpan nedenlerinden birisinin Amerika’nın o yıllarda fazla sayıda iç göç oranlarının olması buna öncülük etmiştir. Dolaysıyla köy sosyolojisinin ABD’de XIX yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıktığını görmekteyiz.

Köy sosyolojisi çalışmalarının Amerika Birleşik Devletleri’nde öncelikle gelişmesinin siyasal, kültürel ve ekonomik şartları olduğunu söyleyebiliriz. Her şeyden önce Amerika Birleşik Devletleri o dönemlerde Avrupa devletlerinden yoğun göç almakta ve milyonlarca göçmenin istihdam sorunu ile karşı karşıya idi. Göçlerle Sürekli toprağa yeni yerleşmeler ve örgütlenme sorunları, arazi bolluğundan dolayı toplu yerleşme yerine dağınık yerleşme sorunları, kırsal üretimde büyük ekonomik çöküntülerin yaşanması, o dönemde ortaya çıkan tekelciliği sömürücülük vb. nedenler sosyologların köye ve köy araştırmalarına yönelmelerinde etkili olmuştur (15).

Amerika’nın köy araştırmalarına öncülük etmesinin temel sebebinin bulunduğu coğrafyadaki temel özellikleri ve toprağın ana karaya dağılış biçiminin etkili olduğunu görüyoruz. ABD’de yaşanan bu sorunlara göre 19. yüzyılda çeşitli çalışmalar ortaya konmuştur.

Sosyolojinin Avrupa’ya gelmesi ise 1. Dünya savaşı sonrasına dayanmaktadır. Avrupa’da köy sosyolojisinin ABD’den daha sonra gelişmesinin birçok nedeninden söz edilebilir. Bunun en önemli nedenlerinin başında Avrupa’nın XIX. yüzyıl boyunca hızlı bir endüstrileşme sürecine girmesidir (16). Ayrıca Amerika ve Avrupa’nın da kullandıkları yöntemler bakımından birbirinden farklılık göstermektedir. ABD ‘ki araştırmalar genellikle uygulamalı saha araştırmalarına dayanmaktayken, Avrupa’da ise saha araştırmasından çok köy araştırmaları kurumsal teoriye yönelik araştırmalar olarak kalmaktadır.

4. KÖYÜN TARİHSEL BAĞLAMDA GELİŞİMİ

Köy sosyolojisi ortaya çıktığı zamandan beri tarih içinde araştırılan yerlerin o zaman içinde bulunduğu sosyal, ekonomik, doğal ve beşerî nedenlere göre bir ivme şeklinde sürmüştür. Kimi zaman araştırma sayılarının çok olduğu, kimi zaman ise araştırmalarının çok çok az olduğunu görmekteyiz.

4.1. 1920’lerde Köy Sosyolojisi

Cumhuriyet’in kurulmasından birkaç yıl önce Türkiye’de ortaya çıkan köy sosyolojisi dönemin şartları ve koşullarına bağlı olarak etkileyici ve köy sosyolojisinin gelişmesine yönelik çeşitli çalışmaları ortaya koymuştur.

Gelişen bir köy modern Türkiye düşüncesinin bir parçasıydı. Dolayısıyla yapılacak iş, köyün yüzyıllardır süre gelen geri kalmışlığını yenmek, köyün kendi başına bırakılmışlığını ortadan kaldırmaktı. 18 Mart 1924’te çıkarılan Köy Kanunu bu hedefe doğru atılan ilk adım oldu. Bu kanun, köy idaresinde yenilik getirmekle kalmayıp, kırsal bölgelerdeki hayat şartlarını geliştirmek için köylülerin yapması gereken işleri belirleyen 37 madde ile yapabilecekleri diğer 32 hususu içine alıyordu (17).

Yapılan çalışmalar ile köyün tek başına kalmışlığı 1920’lerden sonra kırılmaya başlayarak artık herkesi ilgilendiren bir konuma doğru gelmeye başlamıştır.

4.2. 1930’larda Köy Sosyolojisi

Türkiye’de kırsal bölgeler, sadece değişen iklim, arazi ve coğrafi şartlardan dolayı değil, aynı zamanda yerleşmelerin tarihlerindeki farklılık bakımından da çok değişik sosyolojik olaylarla doludur. Hatta, birbirine komşu köyler dahi kültürel bakımdan farklılık arz eder (18).

Coğrafyanın bu kadar araştırmaya ve ortaya bir şeyler koyma bakımından geniş olması köy sosyolojisinin önemini artırmıştır. VE dönemin köy araştırmalarında çoğunlukla monografi teknikleri kullanılmıştır. Monografi teknikleri küçük gruplara çok iyi uygulanan bir teknik olmasının yanısıra gözlem, mülakat, anket gibi araştırma tekniklerini içinde barındırmaktadır. Fakat bu dönemde yayımlanan monografiler pek beklenmedik düzeyde kalmıştır.

4.3. 1940’larda Köy Sosyolojisi

2. Dünya Savaşından sonra Türkiye’de köy sosyoloji araştırmaları genişlemeye ve nitelik kazanmaya başlamıştır. Yapılan araştırmalarının Avrupa’daki gibi teorilere dayanmaktansa ABD ‘ki araştırmalar gibi uygulamalı alan araştırması ön plana çıkmaktadır.

Köy sosyolojisinin Türkiye’de bir bilim dalı olarak kurulması yolundu diğer gelişmeler Gerıhard Kessler, Z, Fahri Fındıkoğlu ve Orhon Tuna’nın 1944-1950 arasında Zonguldak ve Karabük kömür havzalarında iş şartlarını incelemeleridir (19).

Monografi araştırmalarının artık nitelikli araştırmalar ortaya koyduğu döneme girilmiştir. İbrahim Yasa, H.Z. Ülken gibi sosyologlar dikkat çekici çalışmalar ortaya koymuştur.

H. Özçörekçi (1944) Anadolu’daki kırsal merkezlerin menşei üzerinde bir tez hazırladı. 1943’te Daniş Remzi Korok, Türkiye Cumhuriyetindeki köyler ve köylüler üzerinde bazı araştırmalar yaptı. Ve 1948 de 1945 nüfus sayımına dayanılarak hazırlanan ilk köy istatistikleri yayınlandı (20).

Yapılan araştırmalar Türk köy aile yapısını, eğitim sistemini, yerleşme ve toprağa bağlılık biçimlerini, köy yaşantısını, üretim ilişkileri vb. şeyleri ortaya koymaktadır.

4.4. 1950’larda Köy Sosyolojisi

Köylerde ortaya çıkan yeni gelişmeler, devletin köylere uygulamış oldukları politikalar, tarımda makineleşme gibi çeşitli yeni etkenlerin köy ve köy toplumunu nasıl etkilediği araştırma konuları olmaya başlamıştır. Bu çeşitli gelişmelerin negatif etkisine bağlı olarak kent hızlı bir şekilde bu tarihten sonra göç almaya başlamıştır.

1950’lerde çoğu Türk uzmanlar tarafından hazırlanan bir düzineden fazla yeni araştırma yapıldı. Bunlar arasında Karotaş Köyü H. Z. Ülken ve başkaları. 1950). Alacahöyük (Hamit Zübeyr Koşoy, 1951). İhsaniye (Cavit Orhan Tütengil, 1954). Keçiller (C. O. Tütengil, 1954) Çatak (Turhan Yörükhan ve Turgut Cebe, 1955-56), Mütevelli ve Kayalıoğlu (Rahmi Taşoğlu. 1955-56). Yenibedir ve Eskitaşlı (Yusuf Kurhan, 1955-1956) sayılabilir. Nermin Erdentuğ antropolojik geleneği Hal 1956) ve Sün (1959) köyleri araştırmalarıyla devam ettirdi (21).

4.5. 1960’larda Köy Sosyolojisi

1960’larda köy sosyolojisi 2 önemli olay yaşamıştır. Bu tarihten itibaren bazı üniversitelerde köy sosyolojisi dersleri verilmeye başlanmıştır. Diğer bir gelişme ise Köy İşleri Bakanlığı kurulmuştur. Bu yaşanan gelişmeler ile Türkiye’de köye ve köy sosyolojisine verilen değer önemini artırmıştır. Köy monografileri sayısında artışlar yaşanmıştır.

1960’larda yayınlanmış çalışmalar ise, İ. Yasa’nın Sindel (1961 ve 1963), Cahit Tanyol’un Peske Binamlisi (1961) ve Elifoğlu (1963), J. F. Kolars’ın Bahtili (1963), Necdet Tunçdilek’in Bozanik (1963), L. Fenske’nin Kabataş; Burhan Bengisu ve Enver Oymak’ın Beytepe ve Yapracık 1970) köy incelemeleri ile O Türkdoğan’ın birkaç monografisi (1961, 1962, 1965, 1969) burada zikredilmeye değer (22).

5. Sosyologların Köye Yaklaşımları ve Kuramları

5.1. İbn-i Haldun ve Yaklaşımı

İki toplum tipolojisi üzerinde durmuştur. Bunlardan birisi “göçebeler” ikincisi “yerleşik toplumlardır”. Göçebeleri geniş anlamda ele almıştır. Bunun içinde tarımsal topluluklar (köy) de vardır. Yerleşik toplumlardan ise şehri kastetmiştir (23).

İbni Haldun ortaya koyduğu bilgilerde köyü tek başına veya kenti tek başına açıklamaktansa birbirleri ile karşılaştırarak ortaya koymuştur. Ve ortaya koyduğu temel karşılaştırmalar şunlardır: İlk olarak köy yaşantısının, kent yaşantısından ortaya önceye çıktığını savunuyor ve köy hayatı ve köy insanın, kentli insana göre daha rahat olduğunu söylüyor. Köy ve kenti cemaat ve cemiyet kavramları ile ayırıyor. Kadınların köyde daha değerli ve hürmete lâyık oldukları ve sadece zenginlerin şehre göç ettikleri hakkındaki yargıları ön plana çıkmıştır (24).

5.2. Ferdinand Tönnies ve yaklaşımı

Alman Sosyolog Tönniess ise cemaat ve cemiyet kavramları ile kent ve köy toplumları tanımlayarak birbirleri arasındaki farkları ortaya koymuştur. Cemaat toplumları sıkı ilişkilerin olduğu, bireylerin ortak bir payda da toplandığı ve biz duygusunun hâkim olduğu toplumlardır. Cemaat toplumunun tüm üyeleri birbirini tanır. Cemiyet toplumları ise bireyler arası ilişkilerin zayıf kaldığı insanların zorunlu olarak veya iş bölümü dolayısı ile bir araya geldiği ben merkezli toplumlardır. Cemiyet toplumunun tüm üyeleri birbirini tanımaz.

Örneğin, bütün üyelerinin duygularıyla uyuşma esasına dayanan aile topluluğu bir cemaattir. Bunun gibi umum için geçerli ve zorunlu olan bir örf, adet ve ahlak normlarıyla tanzim edilen ve donatılan bir hayat tarzı yaşayan köy topluluğu, bütün hemşerileri müşterek inanç gibi iç bağlarla ortak hayata tam bağlılık gösteren yerlerdeki şehir topluluğu (Örneğin kadim çağın polisleri ve orta çağın büyük şehirleri gibi) cemaattir (25).

6. Köy Tipleri

Her bölgenin farklı tür yaşam alanları ve standartları olduğu gibi köy yaşamının coğrafi ve toprağın işleyişine göre yerleşme biçimleri ve tipleri farklılık göstermektedir. Değişen bu yerleşim biçimlerine göre köyde yaşan insanların temel geçim kaynağı olan tarım zorlaşmakta veya kolaylaşmaktadır ve aynı zamanda insanlar arası ilişkiler de farklılık göstermektedir.

6.1 Dağınık Köy Tipi

Dağınık köy tipi ABD ve Avrupa’da görülmektedir. Köylülerin yaşadığı konutlar ve tarım alanlarının birbirine uzak olduğu köy tipidir. Dağınık köy tiplerinin olduğu yerlerde arazinin genelde engebeli olduğunu ve bu yüzden tarım alanlarının konutların olduğu yerden uzakta olduğunu söyleyebiliriz. Dağınık köy tipinde bir çiftliğe ait arazi toplu haldedir ve çiftlik binaları bu arazi içerisindedir (26). Ülkemizde ise bu tip yerleşim yerleri Doğu Karadeniz bölgesinde fazlaca yer almaktadır.

Bu tip köylerde, aile bireyleri ile arazi arasında çok yakın bir ilişki vardır. Fakat buna mukabil diğer köylülerle ilişkiler daha sınırlı düzeydedir. Ayrıca bu tür köyler, işyerine ulaşımda kolaylık, makine kullanımında ise etkinlik sağlamak bakımından avantajlıdır. Toprak parçalanması daha nadir görüldüğünden verimlilik daha yüksektir. Fakat dağınık düzendeki köylere kamu hizmetlerinin götürülmesi zor ve daha masraflıdır (27).

Aile bireyleri arasında ilişkinin gelişmiş olduğunu fakat diğer insanlar arası ilişkinin gelişmemiş olması bize adeta bir kent yaşamı izlenimi sunuyor. Herhangi acil bir sağlık problemi vb. şeyler olduğu zaman devlet hizmetleri coğrafi faktörlerden dolayı buraya ulaşması zor olmaktadır. Aynı zamanda çok dağınık olan yerlere elektrik, su vb. temel ihtiyaçların gelmesi zor ve diğer yerlere göre masraflıdır. Halk, köy merkezine gidip gelirken yol masrafları yapmak zorunluluğunda kalır. Devlet giderleri de artar. Örneğin toplu köyde bir memurun yapacağı bir işi dağınık köyde iki- üç memur yapacaktır (28).

6.2. Toplu Köy Tipi

Toplu köy tipi de aslında dağınık köyün tam tersidir. Konut alanları tek bir merkezde toplanmıştır. Köy tipleri arasında Dünya’da ve Türkiye’de en yaygın olan köy tipidir. İlk köy yerleşim yerleri toplu köy şeklinde kurulmaya başlamış daha sonra diğer tipler ortaya çıkmaya başlamıştır. Köy evleri arazi üzerinde belirli bir alanda toplanmıştır. Fiziki olarak bakıldığında, köyün kümelendiği çekirdek kısım, köye yakın olan küçük bahçeler, ekili daha uzak alanlar, yani tarlalar ve boş kıraç alanlar (29). Konutlar ve tarım alanları belirli bir yerde toplandığı için kişiler arası ilişkiler daha samimidir ve komşuluk ilişkileri gelişmiştir. Bu köy tipinin olumsuz yanı ise araziler dağınıktır bu yüzden tarım yapan köylünün hem vakit kaybı hem de masrafı daha fazladır.

Köy merkezi ile ilişkiler bakımından hem devlet ve hem de özel kişilerin ulaştırma giderleri azalır. Evler birbirine ve köy merkezine yakın olduğu ve toplu olduğu için köy içi yolların inşa ve onarım giderleri dağınık köylere nazaran daha hafiftir. İkinci derece de yolların sayısı az ve mesafeleri kısadır. Su, elektrik ve diğer kuruluşların inşası ucuza mal olur (30).

Örneğin herhangi bir sağlık problemi veya polis gerektiren bir durum olduğu zaman devletin hizmetleri buraya rahat ve masrafsız bir şekilde sürer.

6.3 Hat Köy Tipi

Adından da anlaşıldığı gibi yerleşim yerlerinin bir yol veya nehir boyunca tek bir çizgide dizilmesidir. Çok yaygın olmayan bir yerleşim biçimidir. Bu tip köylere daha fazla Güney Amerika’da rastlanmaktadır. Ülkemizde sayısı az da olsa bu tip yerleşim yerleri Kars ve Bursa civarında görülmektedir.

Bu tip köylerde yakın komşuluk ilişkileri daha fazla gelişmiştir. Ulaşım imkanları yerleşim olanaklarından dolayı daha çok gelişmiştir. Fakat arazi şekli ve yerleşme biçimi geniş çiftliklerin oluşmasını engeller. Araziler daha çok evin arkasında dar uzun bir şerit şekilde uzanır. Arazi parçalanmasıyla dar uzun alanlar verimliliği ve arazinin makul kullanımını olumsuz yönde etkiler (31).

Hat köy tipi, toplu köy tipinde olduğu gibi yerleşme alanlarının yakınlığından dolayı yakın ilişkiler gelişmiştir. Geçim kaynakları ise nehir kenarlarında oldukları için balıkçılıktır.

6.4 Daire Köy Tipi

Adından da anlaşılacağı gibi konutlar ve diğer yapılar bir daire şeklinin etrafında yer almaktadır. Bu tip yerleşim yerleri kendiliğinden oluşmaz, belirli planlamalar dahilinde insanlar tarafından oluşturulur. Ulaşım ve kamu hizmetlerinin götürülmesi kolay ve masrafsızdır.

Komşular arası sosyal ilişkiler sıkı ve kamu hizmetlerinin temini kolaydır. Bunun yanında dağınık köylerin avantajı olan arazinin eve yakın olması özelliği de sağlanmıştır. Her ailenin arazisi çiftlik binalarının hemen arkasında olduğu için işgücünden tasarruf etme imkânı vardır. Fakat bu tür yerleşim tarzının uygulanması ancak topoğrafik yapının çok müsait olduğu yerlerde mümkündür (32).

7. Kentleşme ve Nedenleri

Kentleşme, köylerde yaşamanın insanlar açısından artık belirli istek ve ihtiyaçları karşılayamaması ve aynı zamanda traktörlerin çoğalması ve onun gibi birçok nitelik araçlarla insan emeğine gerek kalmaması ile köyde yaşayan insanların kentlere gelmesi ile başlamıştır. İkinci bir faktör ise kentleşmenin ve kente olan göçün artmasının nedeni insanların artık sadece kendilerine yetecek kadar ürünler değil de daha fazla üretmeye başladığı zaman ortaya çıkmıştır. Buna artı (artık) diyoruz. Kent sosyolojisi ise, üretim ilişiklerinin, ideolojilerin ve toplumsal pratiğin mekâna yansıması ve onu oluşturması, biçimlendirmesi açısından ele alınmalıdır. Mekân gerçekte soyut bir nesne değil, toplumsal bir olgudur (33). Mekân kavramı kent sosyologları tarafından çoğunlukla araştırmalarında kent ile bağdaşlaştırarak kullandıkları bir kavram olarak görülmektedir. Kent sosyolojisi, demografik değişmeleri, sanayileşme olgusunu, kentsel yapıyı, kentsel fonksiyonları, kent ve suçluluk ilişkisini, kentsel algıların gruplara göre değişmesini, kentleşmenin bireysel davranışlara etkisini vb. konuları kendisine çalışma alanı olarak seçmiştir (34).

Kentin birçok çekici ve buna karşılık olarak itici faktörleri vardır. Çekici faktörlerin başında iş olanaklarının fazla olması, devlet hizmetlerine erişimin köy yaşantısından daha kolay olması ve çeşitli toplumsal etmenleri bulunmaktadır. İtici faktörler ise, iklim koşulları, kentin kalabalıklığı ve insanlar arası ilişkilerin kentteki gibi değil de ikinci düzey ilişkilerinin yaygın olması gibi nedenler söylenebilir.

Bir köylü için evi ne anlama geliyorsa, medeni bir insan için de şehir odur. Evin kendi hane tanrılarına sahip olması gibi şehir de kendi koruyucu tanrısına, yerel azizine sahiptir. Köylünün kulübesi gibi, şehrin kökleri de topraktadır (35). Kentte yaşamaya başlamış bir insan hele de bu insan köyden gelen biri ise kentteki öğeleri köydeki öğelerle birleştirip yaşam şartını kolaylaştırmaktadır.

7.1. Türkiye’de Kentleşme

Türkiye’de kentleşme ve kentin yoğun nüfus alması 2. Dünya Savaşından sonra artış olduğu görülmektedir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi köylü açısından bunun temel sebepleri vardır. Dünya çapındaki kentleşmeye baktığımızda Türkiye’nin de kent nüfusunun artmasının temel sebebi olarak iş imkanlarının fazlalığı göz önüne çıkmaktadır. 1945’te kent olarak adlandırılabilecek yerleşimlerde 4,7 milyon insan yasarken bugün 40 milyonu aşkın kişi kentlerde yaşamaktadır (36). Günümüze baktığımızda ise bu oranların çok daha fazla arttığını görmekteyiz ve kent hâlâ sürekli göç alan bir yer olarak karşımıza çıkmaktadır. Nüfusun kentlere akışı sadece kentlerin çekici nedenlerinden doğmamaktadır. Kırsal kesimdeki olumsuz koşulların yani itici etmenlerin rolü çok daha belirleyici olmuştur (37). İnsanların kente gelmesin diğer nedeni de H. Bal’ın kitabında bahsettiği gibi kırsal kesimin de artık insanların karşılayamamasına bağlı olarak gözler önüne çıkmaktadır.

Kentteki ilişkilere baktığımız zaman insanlar sanki birbirine yabancıymış gibi davrandığını ve kapı komşusunu bile tanımadığını görürüz. Cemiyet toplumu olan kentler kişisel çıkarların söz konusu olduğunda insanların ilişki kurduğu yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat G. Simmel işte tam böyle bir ilişkinin olması gerçek bir ilişkidir diyor. Çünkü insanlar böyle bir ilişkide birbirlerine alan açarak ve yazılı yasalarda olmayan temel kurallar bağlamında ilişkilerini sürdürmektedir.

8. Köy ve Kent Ayrışması

Sosyal araştırmaların çoğunda yer aldığı gibi köy ve kent araştırmalarında da genellikle köy veya kent anlatırken iki kavram ve yaşama biçimi karşılıklı olarak anlatır. Örneğin Toennies, Geselischaft (cemiyet), Gemeinschaft (cemaat) ayrımını, Redfield, Folk Toplumu, Kent Toplumu ayrımını, Becker, Kutsal, Laik 11 ayrımını, Durkheim, Mekanik Dayanışmalı Toplumlar, Organik Dayanışmalı Toplumlar ayrımını yaparlar (38). Kır- kent ayrımı farklı düşünürler tarafından farklı yönlerinden tutularak ortaya konmuştur ve yapılan yeni çalışmalarda da ortaya konmaya devam etmektedir.

Yerleşim yerleri bakımından baktığımız zaman insan nüfusunun büyük bir bölümü artık kent toplumlarında yaşamayı, köy toplumlarına göre tercih etmektedirler. 2019 TÜİK verilerine göre Türkiye nüfusu 83 milyon 154 bin 997 kişidir. İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı %92,8 olarak, belde ve köylerde yaşayanların oranı ise %7,2 olarak açıklandı (39).

Nüfusun büyüklüğü ve yoğunluğu bakımından baktığımız zaman, köy nüfus büyüklüğü kent nüfus büyüklüğüne göre daha düşüktür. Ve buna bağlı olarak nüfus yoğunluğu kentte köye göre daha fazladır.

Doğurganlık bazında ise köyde yaşayan kadınların, kentte yaşayan kadına göre doğurganlık oranı daha fazladır. Kentlerdeki bu düşüşün birçok nedeni olmakla birlikte, bireylerin bilinçlenmesi, doğurganlığı önleyici tedbirlerin kentlerde daha yoğun kullanılması, kentlerde evlilik yaşının gecikmesine bağlı olarak kadının doğurganlığının azalması gibi nedenler etkili olabilmektedir. Oysa köylerde hala iş gücüne duyulan ihtiyaç, doğurganlığı tetikleyici bir unsur olarak görülebilmektedir (40).

Köylerdeki doğurganlık düzeyinin fazla olmasının diğer bir nedeni ise çocuğa yüklenen anlamdır. Köylerdeki çocuk iş gücü odaklı olarak görüldüğü için bu oranın fazla olmasının diğer bir nedenidir.

Yaşlı nüfus oranlarında ise köylerin yaşı nüfus oranı kente göre daha fazladır. Yaşlıların emekli olduktan sonra daha sakin bir yaşam tarzı olarak tercih ettiği köylerin yaşlı nüfusunun fazla olmasının başlıca nedenlerinden birisi budur.

Köy toplumları farklılaşmanın az olduğu homojen toplumlardır. Köydeki insanların yaşam standartları, eğitim durumu, dil, din, inanç, etnik köken, gelenek ve görenekler bazında farklılaşmanın az olduğu yerlerdir. Kent toplumları ise farklılaşmanın fazla olduğu heterojen toplumlardır. Kentteki her bir birey neredeyse diğerleriyle farklı özelliklere sahiptir.

Kent toplumlarında mesleki farklılaşma ve mesleki farklılaşmanın getirdiği iş bölümü köye göre daha fazladır. Köyde çocuklar çoğunlukta babalarının mesleklerini yürüttükleri için mesleki farklılaşmanın az olduğunu görüyoruz. Ve aynı şekilde köydeki insanların meslekleri genellikle tarımcılık, hayvancılık, balıkçılık olarak karşımıza çıkmaktadır.

Çevresel faktörler bakımından baktığımız zaman köy halkı kent halkına göre daha temiz bir havanın ve çevrenin olduğu ortamda yaşamaktadır. Kent toplumlarında insanlar bu ihtiyaçlarını binaların arasında sıkışmış olan parklar da oyunların da gidermeye çalışmaktadırlar. Aynı zamanda insan yapımı olup da doğayı kendi doğal halinden bozulup da yapılan yollar, binalar, alışveriş merkezleri gibi insan yapımı yerler doğal çevre görünümünü yıkan nedenlerdendir. Boş zamanlarında insanların gidip kafalarını dağıtabilecekleri park ve yeşil alan sayılarının azlığı da kentli insanlar üzerinde hem sağlık açısından hem de psikolojik açıdan çeşitli sıkıntıları ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla hastalanma oranın yüksek olduğu yerler bu yüzden kentte köye göre daha fazladır.

Köy toplumlarında meslekler açısından köy ve kent toplumlarını bahsettiğimiz zaman ortaya koyduğumuz gibi köy toplumlarında mesleklerin sınırlılığı ve herkesin neredeyse aynı işe sahip olması nedeniyle toplumsal tabakalaşmanın insanlar arasında az olduğunu görmekteyiz. Bu halde bireylerin kentteki insana göre başka statüye geçme durumu çok zordur. Kent toplumlarında ise köy toplumlarının tam tersidir. Kent yaşamı toplumsal tabakalaşmanın etkisini gösteren bir yaşam tarzıdır. Kent toplumunda insanların statüleri günden güne bile değişebilecek bir kapasiteye sahiptir. Bu yüzden kent toplumlarında dikey hareketlilik köy toplumlarında ise yatay hareketlilik hakimdir.

Toplumsal ilişkiler bakımından ise köy toplumlarında birincil ilişkiler daha fazladır. Köy toplumlarında ilişkiler daha çok yüz yüzedir ve duygusal bir temel taşır. Kentte ise ikincil ilişkiler fazladır. Yüz yüze iletişimden çok insanlar arası ilişkiler çıkara dayanmaktadır. Köy toplumlarında çoğunlukla kurallar gelenek ve göreneklere göre belirlendiği için farklılıklar göstermektedir. Kent toplumlarında ise kurallar resmi yazılı kurallardır.

Nüfusun artışı bakımından baktığımız zaman köy nüfusu doğum ile artarken göç ile azalmaktadır. Kentte ise bu tam tersidir.                                                                                                                        Ulaşım imkânı, eğitim ve ekonomi alanlarına baktığımız zaman kentte köy yaşamına göre daha fazla gelişmiş ve ulaşımı kente göre daha kolaydır.

Köylerde yerleşim alanları küçük fakat tarım alanları büyüktür. Kentte ise yerleşim alanları daha çok geniş ve büyüktür buna bağlı olarak da tarım alanları dar ve küçüktür.                                                            Köydeki nüfusun oranının az olmasına bağlı olarak nüfus yoğunluğu da kente göre daha az ve metrekareye düşen insan sayısı daha azdır.

Köy yaşamında hayat şehir yaşamına göre daha durağandır. Kent toplumlarında istediğiniz her saatte ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz fakat köy yaşantısı buna müsait değildir.

Kent toplumlarındaki aile türü çoğunlukla çekirdekten aileden oluşmaktadır. Ve aile arası ilişkiler köy toplumlarındaki ailelere göre daha mesafelidir. Köy toplumlarında ise aile arası ilişkiler samimidir ve aile türü olarak geniş aile tipi daha yaygındır. Fakat artan insan göçüyle beraber kentlerdeki geniş aile sayısı da artmaktadır.

Köylü insanları yenilikleri ve gelişmeleri kentli insanına göre daha geç kabul eder ve benimser. Kentte ise artık saatte bile değişen şeylere göre insanlar çabuk bir şekilde uyum sağlamaktadır.

Gelişen eğitim şartlarına göre kentli insanın zekâ oranı ve kapasitesi köydeki bir insana göre daha fazladır.

Köy ailesinde baba otoritesi vardır. Kent ailelerinde ise baba otoritesin köye göre azalmaktadır. Baba otoritesine bağlı olarak köylerde babaerkil aile yapısı hakimdir. Kent ailesinde ise eşitlikçi bir aileye doğru gitmektedir. 

Toplumsal cinsiyet bağlamında ise kadının değeri köy toplumlarında şehre göre daha azdır. Köyde kadın erkekten sonra gelmektedir bu da ataerkil nedenlere bağlanmaktadır. Kente baktığımızda ise erkek ve kadının bir şeye birlikte karar verdiğini görmekteyiz. Köy ailesi dinlerine ve geleneklerine daha bağlıdır. Kent ailesi ise daha çok yenilikçi, modern ve seküleristtirler.

9. SONUÇ

Köyün ve kentin tanımları yapılarak, tarihsel gelişim düzeylerine baktık ve son olarak da köy ve kenti ayıran temel noktalara değindik. Yaptığımız tanımlar yeterli olmayıp bu tanımların her toplumda değişebileceğini tekrar söylemek istiyorum.

Köy nüfusu bakımından 2000 ile sınırlı yerler olup bu sınır 2.000’ i geçtiği zaman köy köy olmaktan çıkar ve artan nüfusuna göre kente doğru gider. Köy ve kentler dönemin yapısına göre çeşitli politikalar ve düzenlemeler içinde olmuştur. Köy ve kent araştırmaları da dönemin yapısına göre farklı noktalar üzerinde durup, araştırma sayıları ya artmış ya da azalmıştır. Köy toplumları aile içi ilişkilerin daha samimi olduğu, ataerkil toplum yapısının hâkim olduğu, mesleki farklılaşma, tabakalaşma ve buna bağlı olarak toplumsal hareketliliklerin az görüldüğü yerler olup, iş bölümünün etkisinin az olması, yenilikleri geç benimseme veya benimseme gibi çeşitli faktörler ile kentler ile arasında çeşitli ayırıcı faktörler bulunmaktadır. Kent toplumu ise köyde saydığımız çeşitli özelliklerin tam tersindedir.

10. KAYNAKÇA

(1) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.11

(2) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.11

(3) Wikipedia. (Erişim T. 2020, 8 Nisan), http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye’nin_k%C3%B6yleri adresinden alındı

(4) Metin Erten, (1999), Nasıl Bir Yerel Yönetim, İzmir, s.29’dan akt. Elif Çolakoğlu, (2002), Kırsal Kalkınma ve Köy-Kent Uygulamaları, s.3

(5) Mübeccel Kıray, (2003), Kentleşme Yazıları, İstanbul, İstanbul Bağlam Yayıncılık, s.184-187’den akt. Hakan Yaş, & Talat Güler, (2016, Temmuz), Kır-Kent Ayrımı Görünümlerinin Havsa Örneğinde İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi , 3, s.3

(6) Selahattin Demirkıran, (1962), Köy Sosyolojisine Hazırlık, Ankara, Devlet İstatistik Enstitüsü, s.20’den akt. Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s.155

(7) Orhan Türkdoğan, Carle C. Zimmerman Sosyolojinin Esasları, İlahiyat Fakültesi, 20, S. 126’dan akt. Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi

(8) Eyüp İşbir, (1991), Şehirleşme ve Meseleleri. Ankara, Gazi Büro Yayınları s. 8’den akt. Elif Çolakoğlu, (2002), Kırsal Kalkınma ve Köy-Kent Uygulamaları, s.6

(9) A, Moudon, (1997), Urban morphology as an emerging interdisciplinary field, Urban Morphology,s. 3-10’dan akt. Hakan Yaş & Talat Güler, (2016, Temmuz), Kır-Kent Ayrımı Görünümlerinin Havsa Örneğinde İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi , 3, s.3

(10) D. Harvey, (1982), The Limits to Capital, Oxford, England: Basil Blackwell Publisher, akt. Hakan Yaş & Talat Güler, (2016, Temmuz), Kır-Kent Ayrımı Görünümlerinin Havsa Örneğinde İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi , 3, s.3

(11) TDK. (Erişim T. 2020, 8 Nisan). https://sozluk.gov.tr/?kelime= adresinden alındı

(12) The World Bank’dan akt. Hakan Yaş, & Talat Güler, (2016, Temmuz), Kır-Kent Ayrımı Görünümlerinin Havsa Örneğinde İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi , 3, s.4

(13) S Saeedi, & M Mighani, (2013). Interaction of Urban Life and Rural Life. International Journal of Engineering, s. 57-60’dan akt. Hakan Yaş & Talat Güler, (2016, Temmuz), Kır-Kent Ayrımı Görünümlerinin Havsa Örneğinde İncelenmesi. Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi , 3, s.5

(14) Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s.157

(15) Orhan Türkdoğan, (1997), Köy Sosyolojisinin temel sorunları, İstanbul: Dede Korkut, s.17-18’den akt. Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.9

(16) Z. Yurttaş, (2007). Kır Sosyolojisi, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, s.12’den akt. Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.10

(17) Ulrıch Planck, & Çeviren Dr. M. Küçükboyacı, R. (1976). Türkiyede Köy Sosyolojisi, s.225

(18) H. Wenzel, (1932) ‘den akt. Ulrıch Planck, & Çeviren Dr. M. Küçükboyacı, R. (1976). Türkiyede Köy Sosyolojisi, s.226

(19) Ulrıch Planck, & Çeviren Dr. M. Küçükboyacı, R. (1976). Türkiyede Köy Sosyolojisi, s.227

(20) Ulrıch Planck, & Çeviren Dr. M. Küçükboyacı, R. (1976). Türkiyede Köy Sosyolojisi, s.228

(21) Ulrıch Planck, & Çeviren Dr. M. Küçükboyacı, R. (1976). Türkiyede Köy Sosyolojisi, s.231

(22) Ulrıch Planck, & Çeviren Dr. M. Küçükboyacı, R. (1976). Türkiyede Köy Sosyolojisi, s.234

(23) H, Topçuoğlu, (1963). Hukuk Sosyolojisi Dersleri. Ankara: AÜHF. S.145’ten akt. Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s. 157-156

(24) Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s.158

(25) Freyer, 1960, s. 192-193’ten akt. Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s.158-159

(26) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.12

(27) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.12-13

(28) Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s. 163

(29) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.12

(30) Mahmut Tezcan, (1970), Sosyolojik Yönden Köy. Amme İdaresi Dergisi s. 164

(31) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.12

(32) Z. Yurttaş, (2007). Kır Sosyolojisi, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi, s.33’ten akt. Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.13

(33) H. Bal, (1999). Kent Sosyolojisi, Ankara: Turhan Kitapevi, s.2’den akt. S. Şensoy, (2005). Köy, Kent VE Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunnlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım, s.22

(34) H. Bal, (1999). Kent Sosyolojisi, Ankara: Turhan Kitapevi, s.2’den akt. S. Şensoy, (2005). Köy, Kent VE Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunnlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım, s.22

(35) Max Weber, (2003), Şehir, Modern Kentin Oluşumu, İstanbul: Bakış Yayınlar, s. 42’den akt. S. Şensoy, (2005). Köy, Kent VE Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunnlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım, s.23

(36) S. Şensoy, (2005). Köy, Kent VE Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunnlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım, s.38

(37) H. Bal, (1999). Kent Sosyolojisi, Ankara: Turhan Kitapevi, s.52’den akt. S. Şensoy, (2005). Köy, Kent VE Göç Van İline Çevre İl Ve İlçelerden Göç Edenlerin Sorunnlarına Sosyolojik Bir Yaklaşım, s.39

(38) İbrahim Tekeli, (1982), Türkiye’de Kentleşme Yazıları, Turhan Kitapevi, s.302’den akt. Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.26

(39) TÜİK, (Erişim T. 2020, Nisan 9), http://tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=33705 adresinden alındı

(40) Ertan Özensel, (2018), Köy Sosyolojisi, s.29

YAZAR: Zübeyir Tosun / Akdeniz Üniversitesi

Merhaba, bendeniz Zübeyir Tosun, Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji bölümü lisans öğrencisiyim. Yaparken en zevk aldığım şeyler okumak ve yeni şeyler araştırmaktir. Çünkü her öğrenilen yeni bir bilginin bize başka kapılar ve başka bilgiler açacağına inanıyorum

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir