Kent farklı alanları besleyebilecek bir kavramdır. Her alanın kente dair bir sözü vardır. Sosyoloji, kenti merkezi alanlarından biri olarak görür. Modern toplum bir yönden kent toplumudur. Modern sosyoloji argümanlarını bu topluma bakarak geliştirmeyi hedefler. Kentteki yaşam çeşitleri sosyolojinin ilgisini çeker.
Kenti toplumsal ve kültürel öz ortaya çıkarmıştır. Kent ve kültür iç içedir, ayrı düşünülemez. Kentten söz etme kültürel hayattan söz etmek demektir. Televizyon, sinema, moda, turizm gibi kitle kültürü endüstrilerini de kapsayan kent, kültürün cisimleşmiş halidir.
Kent kuramcıları 18.yy ve 19.yy başlarında kentlerle ilgilenmeye başlamışlardır. Fakat o dönemdeki konular sınırlı kalmıştır. Uygulama alanlarına ve kentlerin ortaya çıkardığı sorunlara değinemeden çalışmışlardır. İlerleyen dönemlerde kentleri açıklayacak teorilerin bunlarla sınırlı kalamayacağı karşımıza çıkmıştır. Çünkü kentler bütün sosyal hayatı belirleyen bir yaşam yerleri olarak hayatımıza dahil olmuştur. Hem kentler insanları hem insanlar kentleri karşılıklı olarak etkiledi ve değiştirdi.
Kentlere çalışan farklı uzmanlıklar da karşımıza çıkmaktadır; iktisat ve sosyoloji. Biri ekonomi alanında biri ise ekonominin toplumsal alan üzerinde etkilerinden bahsederek sosyolojik bakış açılarıyla sosyologlar çalışmıştır.
Üç klasik sosyolog olan Marx, Weber ve Durkheim da Kent Sosyolojisi hakkında bazı araştırmalarda bulunmuştur. Weber, ilk olarak doğu-batı ayrımına gitmiştir ve kentlerin oluşmasında egemenliğin zorunlu olmasından bahsetmiştir. Kentlerin gerçekleşebilmesi için onların bir ticaretinin yeni ekonomisinin olması gerektiğinden bahsetmiştir. Ekonomi, siyasi, hukuki ve askeri özelliklerin olması gerektiğinden bahsetmiştir. Doğu-batı ayrımına giderek kentlerin sadece batılılara ait olan bir yerleşke olduğundan bahsetmiştir. Yaptığı karşılaştırmada Çin’le Avrupa’yı karşılaştırıyor. Doğudaki kentlerde hukukun olmamasından dolayı kentleşmenin sağlanamadığını söyleyip doğudaki kentleşmenin uygun olmadığını söylemiştir.
Durkheim, iş bölümünün arttığını söylemiştir. İnsanlar kentlere yerleştikçe sanayileşmenin artmasıyla iş bölümü ortaya çıkmıştır. İnsanların birbiriyle olan ilişkileri organikleşmeye başlamıştır. Bir bütün oluşturmak için parçalar halinde çalışmaya başlamışlardır.
Marx, özel mülkiyetin artmasıyla insanların birbirleriyle olan ilişkilerinin gittikçe azaldığını söylemiştir. Ürünlerine ve çevresine olan yabancılaşmasından bahsetmiştir.
Kentleşmenin nedenlerinden biri ekonomik nedenlerdir. Makine kullanmayı bilmedikleri için iş bulamıyorlardı. Ulaşım kolaylığı, miras yoluyla tarla paylaşımı oluyordu ve verim azalıyordu. İkinci olarak teknolojik nedenlerdir. Ulaşım kolaylaştığı için sorun olmuyordu. Üçüncü olarak siyasal sebeplere bakarsak; partiyi desteklemeleri için haklar vermek göçü arttırdı. Son olarak sosyal sebeplere bakarsak; kentlerin çekici nedenleri, eğitim, sağlık ve sosyal etkinliklerin fazlalığıdır.
Kentleşmeyle birlikte; işsizlik, gecekondulaşma, gürültü kirliliği, kültürel uyumsuzluk gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. İşsizlikle birlikte olumsuz toplumsal sapmalar ve suç oranlarında artış meydana gelmiştir.
Büyük şehirlerde kentleşmenin getirdiği sorunlar da kentlerin çeperlerinde inşa edilen yeni konut tipleri olarak güvenlikli sitelere olan ilgiyi arttırmıştır. Böylece güvenlikli siteler elitlerin toplumun çoğunluğundan kendini ayırma ya da bir statü göstergesi olması işlevinin yanında orta sınıflar için de ideal yaşam alanları haline gelmiştir. Güvenlikli siteler hem burjuvazilerin kendilerini toplumun geri kalanından ya da köylülerden izole etmenin bir aracı olmaya devam etmiş hem de orta sınıflar için de bir statü göstergesi haline gelmiştir.
Kentleşme sürecinde oluşan çarpık kentleşmenin, insan, tutum ve davranışları üzerinde meydana getirdiği değişmeler neticesinde ortaya çıkan temel sorunlardan biri de suç olgusudur. Türkiye’de büyük kentlerin nüfuslarının hızla artması doğum oranları ile değil daha çok kırsaldan kente olan kitlesel göçlerle açıklanabilmektedir. Kırsaldan kente göç temelinde ekonomik sorunlar barındırmaktadır. Kent nüfusunun aşırı artmasıyla birlikte metropol alanlar da çoğalmaktadır. Artan nüfusla birlikte düşük gelirli insanlar da çoğalmıştır. Bu insanlar barınma ihtiyaçlarını gecekondulaşmayla çözmüştür.