Din sosyolojisini de içinde barındıran din bilimi, din konusunda Marx’ın suçlayıcı eleştirisinin ötesine geçmiş dini içeriklerinin esasını toplumun ve kültürü yansıtılmış ya da kullandırılmış değerleri olduğunun kabulü üzerine şekillenmiş dediğin bilimin kurguladığı sosyal din teorisi, sosyal sınıfın dini katılımı etkileme derecesinde olduğu gibi sadece toplumun dini nasıl etkilediği ile değil ayrıca “sosyal bir inşaa” olarak bizatihi dinin kaynağı ile ilgilenir. Burada din, ilahi vahyin değil kolektif değerlerin bir yansıması olarak görülür. Tanrılar, ahlaki kodlar ve kutsal-profan ayrımı kültürel enstrümanlar ve ürünler olarak anlatılır. Bu anlayışın temsilcisi olarak Durkheim, topluma çok güçlü şekilde vurgu yapıyor herhangi bir toplumsal olayın sebebi yine toplumsaldır ya da sosyal olgular ancak sosyal olgularla açıklanabilir diyordu. O bütünüyle sosyal bir olgu olarak düşündüğü din için de toplumsal açıklamaların dışında herhangi bir açıklama kabul etmeyen bir sosyolojisttir.
Durkheim Din Tanımı;
inançlar, ibadetler ve cemaat olarak üç ana başlık altında toplamaktadır.
Din inançlar ve pratiklerle ilgilidir. Durkheim’a göre din, sosyal pratikleri ve inançları bir araya getirir. Sosyal pratikler olmaksızın yalnızca inançlarla sınırlı kalan hiçbir din yoktur.
Din inançlar aracılığıyla, sosyal davranışı etkilediği gibi, bir kilise etrafında insanları bir araya toplayarak sosyal dayanışma ile sağlamaktadır. Klise burada bir ibadet mekânı olmaktan çok bir dine inanan dini cemaati islami terminoloji ile söylersek ümmeti çağrıştırmaktadır.
Kutsal dinin merkezidir. Durkheim dini düşüncenin dünyayı kutsal ve seküler şeklinde iki alana ayırdığını belirtir. Kutsal, bizim normal gündelik yaşamımız dışındaki herşeydir. İnsanların ibadet ya da ritüel amacıyla bir araya gelmeleri kutsalda ilintilidir, bir başka ifade ile kutsal insanları bir araya getiren faktördür.
Kutsal ve Seküler:
Durheim açısından kutsal ve seküler hayat sadece birbirinden ayrı değil her biri diğerine düşman ve kıskanç rakipler olarak düşünülür. Birinden tamamen çıkmak şartıyla diğerine büsbütün katılmak ancak mümkün olabildiği için insan Hristiyanlıkta dini bir hayata teşvik maksadıyla profan alemden tamamen çekilmeye teşvik edilir.
Totem İnancı: Görüldüğü üzere Durkheim’cı çerçevede toplum dinin nasıl kaynaklandığı gizemini ifşa eden açıklayıcı temel bir anahtardır. Durkheim ilkel toplumlarda var olan dinin kaynağı açıklamak üzere totemizm kavramını kullanmakla birlikte kendi sisteminde totemizm de bizatihi toplumun ürünüdür. İnanılan totemler kutsal objeler olarak (kabile hayatında onlardan daha saygıya layık hiçbir şey yoktu) grubun kendi kimliği ile yüklü olması nedeniyle gerçek bir küçük somut simgeleridir.
Durkheim düşüncesinde esasen kutsal olan toplumdur, toplum kendi içinde kutsallık taşıdığı için inancın ve tapınmanın konusudur. Özellikle totemcilikte insan farkına varmadan kendi toplumuna taşınır. Totemcilik dışında ise bizzat toplum inançların ortaya çıkmasına ve gelişmesine yardımcı olur.
İlginizi Çekebilir: Anomi Ne Demek?
Kolektif bilinç ve Din:
Durkheim’ın topluma atfettiği kutsallık kendisini kolektif bilinç kavramı üretmeyi sevk etmiştir. Kolektif bilinç nitelik açısından bireysel birinden farklı ortak duygu ve inanç dünyasına kaynaklanan birlikteliktir. Bu bilinç bireyleri içinde bulunduğu özel koşullardan bağımsızdır. Bireyler geçici, o ise süreklidir. Bu bir toplumun bütün bireylerinin kişiliğine işlemiş onun ait olduğu cemaati ile tek vücut haline sokulmuş ortak hisler ve inançlar ile ilgilidir. Bütün temel değer yargılarımız, inançlarımız grubun kader ile ilgili istek ve endişelerimiz hep kolektif bilinç kategorisine girer. Durkheim’a göre cemaat halinde yapılan toplu ayin ibadet ve törenler bireyde ortak bir bilinç yaratarak birçok sosyal uygulamanı kutsal nitelik kazanmasına yol açar. Birey kendinden geçirir, törenlerinin coşkusu ile tanrıya giden yolu bulur ayın ve törenler sayesinde günlük hayatın sıkıntılarını unutarak olağanüstü duygular yaşar. İşte bu vecd fenomeni dinlerin ortaya çıkmasına yol açan psiko-sosyal bir sürecin prototipidir.
Durkheim’ın Eleştirisi:
Dinin işlevselliği üzerine odaklanmış ve ibadetleri sadece birer sosyal olgu olarak görmüştür. Sosyal bir olayın sebebi yine sosyalde diyerek sonucu metafizik bir soruna psikolojiyi de dışlamak suretiyle radikal sosyolojik bir izah getirmek için determinist ve katı bir sosyolojizm temsilcisi olmuştur. Oysa toplumsal olguların dışında bireyi de kapsayan analizlerden kaçınmak mümkün değildir. Sosyal bağlamı olmakla birlikte din her şeyden önce ilahi bir sistemdir. Kutsalı oldukça basite indirgeyerek tanrı kavramının yerine toplumu koymak da ya da en azından insanlar müteşekkil olan bu sosyal ilişkiler ağına gereğinden fazla olağanüstü bir güç vehmetmektedir.