Bu yayında Avrupa’daki Türk Dernekleri konusuna ve bu bağlamda Almanya’daki Türk Dernekleri ve cemaat yapılanmalarına da değinilecektir., Göç sosyolojisi ders notu niteliğinde olan bu yayını Kübra Erciyas kaleme aldı.
Almanya’daki ilk Müslüman örgütlenmeler 1920’li yıllarda başlamıştır.1922’de, 41 ülkeden Müslümanlar Berlin İslam Toplumu’nu kurmuşlar, yine 1920’li yıllarda Ahmediye hareketi Almanya’da cemiyetleşmiştir. Bütün İslami kuruluşlar 2. Dünya Savaşı sırasında hareketlerini durdurmuş ve çoğu savaş sonrasında feshedilmiştir. Türkiye’den Almanya’ya kitlesel iş gücü göçünün başlamasıyla, 1960’lardan itibaren yeniden teşkilatlanmalar başlamıştır. Günlük hayatlarındaki dini ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayabilmek, daha önemlisi bayram ve Cuma namazlarını toplu olarak kılabilmek için örgütlenmeye ve ibadet mekanlarının oluşturmaya başladılar. Aile birleşmesinin hızlanması Türk göçmen kitlesini önemli bir yapısal farklılaşmaya götürmüştür. Almanya’daki Türk nüfus kısa bir sürede çok fazla artmıştır, neredeyse tamamı erkeklerden oluşan homojen bir Türk nüfusu, aile birleşmesiyle kadın,çocuk ve yaşlılardan oluşan heterojen bir nitelik kazanmıştır. Bu süreçten sonra kültürel değerlerin korunması aile birleşmesinden sonra önem kazanmıştır. Çocukların Alman toplumu içinde eriyip gitmemesi,kültürel değerlerini ve kimliklerini kaybetmemeleri için aileler arayışa girmişler ve temel çözüm olarak dini ağırlık cemiyetler etrafında örgütlenmişlerdir. Türkiye’den Almanya’ya ilk giden kesim çoğunlukla kırsal kesimden olduğu ve dönemin Türkiye şartları düşünüldüğünde Almanya’daki Türk teşkilatlanması sınırlı kalmıştır. İlk dönemlerde ortaya çıkan sivil toplum kuruluşlarının Türkiye’deki siyasi ve dini yapıların birer uzantısı olarak ortaya çıkmıştır.Birinci kuşağın Türkiye’deki siyasi görüşlerini Almanya’ya taşımaları ve bu doğrultuda yapılanmaya gitmeleri gayet normaldir.Dolayısıyla ilk dönemde ihtiyaca yönelik ortya çıkan bu dernekler sorunların çözümünü Türkiye ekseninde düşünmeleri kaçınılmaz olmuştur. İlk Türk göçmen örgütlenmeleri 1962 yılında başlamıştır.Avrupa’da esen sosyalizm rüzgarı ilk örgütlenmelerde etkili olmuştur. İlk örgütlenmeler 1973 yılında Süleyman Efendi Cemaati mensupları tarafından yapılmış, 1974’ten sonra örgütlenen Milli Görüş ise 2 binin üzerinde dernek ve 87 bin üyesiyle en yaygın dini temelli kuruluş olma özelliği göstermektedir. 1970’li yıllardan itibaren Türk derneklerinin sayısında gözle görülür bir artış oldu,Almanya’da o yıllarda Türklerin oy kullanma hakları yoktu ancak dernek kurma, gösteri yapma gibi hakları vardı. Türkiye’de bazı siyasi parti ve örgütler bu hakları kendi menfaatleri için kullanma yoluna gitiler. 2000’li yıllardan itibaren Avrupa’daki Türk derneklerinde ikinci ve üçüncü kuşak söz sahibi olmaya başlamıştır. Yeni kuşaklar Avrupa toplumu içinde doğup büyüdüğü için, babalarından veya dedelerinden daha farklı sorunlarla yüzleşmek durumunda kalmaktadır. Birinci kuşak sadece ibadet etmek, çocuklarına dini eğitim aldırmak veya sohbet etmek için derneklerde buluşurken, yeni kuşaklar hak temelli bir sivil toplum girişimine soyunmaktadır. Bulundukları ülkenin diline hakim olan ve eğitim düzeyleri birinci kuşaklara göre yüksek olan yeni nesiller, göçmenlere yönelik ayrımcılığa ve her türlü hak ihlallerine karşı daha etkili bir biçimde mücadele edebilmektedir. Avrupa’daki Türk kültürel kimliğinin korunmasında ve yeniden üretilmesinde sivil toplum kuruluşlarının büyük önemi vardır.Ancak diasporadaki yeni nesillerin kültürel kimliklerinin oluşturulması ve gelecek nesillere taşınabilmesi için bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarının daha aktif ve vizyoner bir yapıya kavuşması gerekmektedir.