Amerika kökenli sosyal psikoloji kuramı olan sembolik etkileşimciliğin George Herbert Mead yazılarıyla ortaya çıktığı ancak Herbert Blumer tarafından bu terim ilk defa kullanılmıştır. Simgesel etkileşimciliğin temel taşı bir topluluktaki ortak simgeler ve anlayışlar takımı olarak görür. Simgesel etkileşim esasında sosyal psikolojik bir bakış açısıdır. ‘ Bir beni olan bireye iççsel düşünce ve duyguları ile toplumsal davranışlar arasındaki etkileşimlere, anlamlara, simgelere odaklanır’. Nasıl karar verdiğimiz sosyal eylemlere ne anlam yüklediğimizi sorgular. İşlevselcilik çatışma kuramı gibi makro değil daha minimal gruplar üzerinde çalışıldığı için mikrososyolojik bir kuramdır. Sembolik etkileşim öncüleri George Simmel, Robert Park, Charles H. Cooley, John Dewey, ve George Herbert Mead’dir. Bu kuramda Max Weber’in de etkisi görülür. ‘Yorumlayıcı anlayış ve öznel anlamın’ önemini vurgular. Simmel ise kurama iki anahtar kavram vardır. İkilik ve Üçlülüktür. İkili ilişki ve üçlü ilişkidekilerin karşı karşıya olduğunu söyler ve birbirinden farklı olduğunu vurgular. İkili ilişkide her şey sorumluluk esasında iken üçlü gruplaşmada dışlama olayı söz konusu olabilir. Gündelik yaşam içerisinde imrenmesi, hoşlanıp hoşlanmadığı, beğenilmesi insanları birbirine bağlayan şeydir ve bu çok güçlüdür, toplumsallığı oluşturur der simmel .
Cooley simgeciliğin öncüsüdür. Ayna benden bahseder(Toplumdaki Ben) toplumsal gerçekliktir ve Mead’den etkilenmiştir. G. Herbert Mead’in benlik kavramı simgesel etkileşimciliğin esasıdır. İlk defa ben kavramını kullanmıştır ve benin hareket eden bir varlık olduğunu söylemiştir benliği ise sosyal bir aktör, bireyde oluşması gereken toplumsal bir süreç olarak görür. Bireylerin ben ile oluşturulan kimlikle hareket eder. Benlik ile de karşı tarafa ileti gönderir yine bir ben ile o iletiyi aldığımızı, nesneleri algılamamız için benliğin önemli olduğunu söyler ona göre nesne ve davranışları anlamak, anlamlandırmak benliğin sonucu örneğin domatesin bazı yerlerde silah bazı yerlerde yemek olarak görülmesi ve ya yeşil rengin bazı yerlerde ekonomik anlam ifade ederken bazılarının sevilmeyen renk olarak görülmesi. Genelleştirilmiş öteki kavramı vardır. Genelleştirilmiş öteki bizi sosyalleştiriyor. Simgenin anlamı Mead’in jest kavramından çıkmıştır. Mead simgeyi ‘tepkisi önceden verilmiş uyarıcı’ olarak tanımlanır örneğin küfreden birine vurmak gibi
Herbert Blumer, Mead’in öğrencisidir. Boş levhada oluşan etkileşimleri tutumları bireyin sosyalleşme süreci ortak simgeleri incelemiştir sembolik etkileşime yorumlama üzerinde katkısı vardır. Sembolik etkileşimin 3 temel önermesi olduğunu savunur bunlar yapı süreç ve metodoloji. Yorumlamada uyarıcı-tepki vardır bireyde uyarıcı gidiyor tepki geliyor bu tepkiyi yorumlayarak yeniden geri gönderiyor yani toplumda etkileşim yorumlama ile oluşur bu durum basit bir tepki olmayıp ötesindedir. Uyarıcı +yorumlama +tepki yani uyaranlara tepki değişebilir. Aç iken verilen anlam tok iken verilen anlam farklıdır örneğin alışverişe gitme fikri açken cazip gelir, tokken gelmeyebilir
Blumer toplum yapısını ‘deli gömleği’ olarak görür ona göre evrensel simgeler vardır akıl iletişim bunlar simgelerle işler ve devam eder simgeciliğin temel taşı toplumda yaşayan insanların ortak simge takımı olduğunu söyler. Blumer simge ve anlayışlar çocuklukta nasıl etkileniyor bunu araştırır ve çocuğun tabiatının esnek ve etkin olduğunu söyler. Bireyin toplumsal gelişimini incelemiştir. Simgesel etkileşim yaklaşımın büyük örgütlenmeleri inceleyebileceğini idda eder
Evring Goffman , Blumerin öğrencisidir ve Mead’den etkilenmiştir. ‘İzlenim Yönetimi ve ‘Rol Mesafesi’ kavramını toplumsal alışveriş kuramına uygulamıştır. O da Mead gibi ben üzerine odaklanmıştır Stigma da(leke, iz) her şey kendilerine karşı olduğunda yine de bir ben duygusunu muhafaza etmeyi başarabilen yaratıcı aykırı ya da bir şekilde lekelenmiş kişileri ele almaktadır akıl hastanelerini incelemiştir. Goffmana göre insan kendisinden bir kısmını kurumun pençesinden kurtarma çabası akıl hastaneleri ve hapishanelerde görüldüğünü söyler ona göre şefkatli kurumlarda vardır. Etkileşim şekillerine ilgisi ve yüz yüze etkileşim tanımlamaları vardır. Goffman ’Dramaturji’ ve ’Günlük Hayat’ kavramsalı vardır. Sosyolojide kavram olan rolü; insan davranışını bir tiyatro sahnesinde çözümlemek suretiyle sahneye tekrar çıkartmıştır. Goffman bireylerin kendilerini ve etkinliklerini günlük hayatta nasıl gösterdiklerine bakmaktadır özellikle başkalarının kendileri ile ilgili izlenimlerini yöneltme ve denetleme şekilleri olan (İzlenim/Etki Yönetimi) üzerine odaklanmıştır. İki dramaturjik kavram ‘ön’ ve ‘arka’ bölgeleridir ön bireylerin oyundaki rollerinin oynamasını bu oyunu gözleyenler tarafından durum tanımının yapıldığı yerdir arka bölge izlenim yönetimi tekniklerinin uygulandığı seyirciden gizlenmiş kapalı yerdir. Sahne ve sahne arkası faaliyetler iyi düzenlenmediğinde oyuncu rolünü iyi oynayamaz ve gösteri farklı ölçülerde daha az başarılı olur. Goffman’ın dramaturjik fikirleri bizim kendimiz ile ilgili mümkün olan en iyi izlenimi verebilmek için sahne ve sahne arkası bölgelerimizdeki bütün araçları kullandığımız sayısız durumları incelememize yardımcı olmaktadır. Goffman evi bir toplumsallaşma aracı olarak görür. Etkileşim düzeninden bahseder. En küçüğünden en büyüğüne doğru bunlar1.kişiler 2.temaslar 3.karşılaşmalar 4.sahne gösterileri 5.kutlama Goffmanın birkaç gün sürecek kadar uzatılabilen en geniş etkileşim şeklidir Goffman arkadaşlık ilişkileri ve evlilik bağlamında ilk izlenimin önemine vurgu yapar.
Arlie Russell Hochschild ve Patricia Hill Collins, çağdaş kadın hareketi cinsiyet ve kadın çalışmaları yöneldiğinde sosyolojik olarak yeni araştırma konuları ve yeni kavramlar bulmaya teşvik etmiştir. Simgesel etkileşim ’öznel anlam’ üzerine odaklandıkları için duyguları daha önemseyecekleri ve bir toplumsal duygu kuramına katkı bulunacakları beklenir. Russell duygular üzerinde kuramsal çalışmalar yapan bir sosyologtur. Dewey Goffman gibi birçok kuramcıdan etkilenmiştir. Kuramı üzüntü depresyon kaygı sevgi acıma özlem gurur ve karışık duygular gibi geniş duygu yelpazesini kapsar. Duygusal emek üzerine odaklanır duygusal emeğin herkes tarafından görülür bir ücret karşılığında satılabilir yani alışveriş değeri vardır. İki meslekte duygusal emek olması gerektiğini söyler uçuş görevlileri(kadın),vergi toplayıcıları (erkek). Zaman Bağı ve İkinci Nöbet adlı eseri vardır. Araştırmasında kadınların evde iken sıkıntılarını atmak için komşuları ile etkileşime girdiği iş yerinde ise kahve molası, yemek, doğum günü gibi eğlencelerle stres attığını gözlemlemiştir. İkinci nöbetten bahseder anne baba eve geldiklerinde çocuklarına ev işlerine nasıl yönettikleridir. Hochschıld yaklaşımının temel kişisi çalışan ailelerdir. Çalışan aileleri destekleyen günlük bakım ve diğer düzenlemelerin hala yeterli olmadığını gösterir. Patrıca Hıll Collins siyah feminist düşünce kavramı vardır. Edebiyattaki deneyimlere dayalı ırk, toplumsal sınıf ve cinsiyet ilişkilerini yakalama girişimidir. Siyahi kadının baskı görüntülerinin ırkçılığı cinsiyetçiliği yoksulluğu hayatın doğal kaçınılmaz parçaları gibi göstermek için geliştirilmiş olduğunu söyler bu imgelerin yalnızca siyah kadını baskı altında tutmakla kalmayıp ırk, sınıf ve cinsiyet baskısını birbirine bağlayan sistemlerini koruduğunu savunur .