Özet: Din geçmişten günümüze kadar bütün toplumlarda var olmuştur. Her toplum bir dine veya dinlere mensup olmuştur. Din sosyolojisi din ve toplum kelimeleri etrafında şekil bulmaktadır. . Din Sosyolojisi dinin toplumsal gerçekliği ve din sorunsalı ile ilgilenmektedir. Bu çalışmada sosyolojinin alt dallarından biri olarak bilinen din sosyolojisi kavramı açıklanmaya çalışılmıştır. Din sosyoloji nedir? sorusuna din ve toplum ilişkisi bağlamında bir cevap aranmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Din , Din Sosyolojisi , Din ve toplum
Din, insanlık tarihi kadar eski bir tarihe sahip olup toplumların olduğu her alanda mevcuttur. Din geçmişten günümüze kadar her dönemde insanları ve toplumları etkilemiş bir kurumdur. Bulunduğu her dönemde bir çok tanım ile karşımıza çıkan dine tek bir anlam veya tanım yüklemek doğru değildir. Durkheim’ e göre din “kutsal şeylerle ilişkili pratiklerin ve inançların birleşmiş bir sistemidir yani olandan ayrılan ve yasaklanmış kilise olarak adlandırılan tek manevi topluluk içinde birleşmiş inançlar ve pratiklerle sıkıca bağlı olanların hepsini kapsamaktadır.” Max Weber’e göre ise “din insan varlığını düzenleyen ve büyük insan kitleleri etrafında toplama başarısı gösteren sistem”dir. Kısacı dinin herkese ve her yaklaşıma göre farklı bir boyutu ve tanımı mevcuttur.
Toplumsal hayatın ayrılmaz bir boyutu olan din , insanın dindar ve sosyal bir varlık olması ve dininde sosyal bir olgu olmasından sosyolojik bakış açısı ile bakmak sosyoloji için öneminden bahsetmek mümkündür. Din sosyolojisi ise din – toplum kelimeleri etrafında şekil bulmaktadır. Dinin toplum üzerindeki etkisi ve toplumun din üzerindeki etkisini açıklamaya çalışan sosyolojinin bir alt dalıdır. Din Sosyolojisi dinin toplumsal gerçekliği ve din sorunsalı ile ilgilenmektedir. Her toplum bir dine veya dinlere mensuptur. Din Durkheim’ın da belirttiği gibi ‘din bütün insan toplumlarında karşılaştığımız evrensel sosyal bir fenomendir.’ Din sosyolojisi 20. yüzyılın başlarından itibaren karşımıza çıkmaya başlmış ve her dönemde farklı etkiler sunmuştur. Özellikle 1960’lı yıllara kadar din sosyolojisine olan bakış açısı modernite ve sekülerleşme kapsamında dinin toplumsal yaşamdan silineceği ve bireyler nezninde din yorumunun bir çöküşe gireceği fikri sosyologlar tarafından hızla yayılmış ve kabullenilmeye başlanmıştır. 1960 larla birlikte sekülerleşme durumunun gerçekleşmediği dinin kendine modern toplumlar içinde de bir yer edindiği gözler önüne serilmiştir. Din sosyolojisi din ve toplum arasındaki karşılıklı ilişki ve etkileşimi ile bağlantılı olduğundan iki kavramın birbirinden ayrı kavramlar olduğunu bilmek ve sosyoloji bağlamında birbiri ile ilintili olarak değerlendirmek mümkündür.
Robert Merton, Social Theory And Social Structure (Sosyal teori ve sosyal yapı) adlı eserinde toplumsal yapıların ‘açık işlevleri’ ve ‘gizli işlevleri’ olduğunu belirtmiştir. Açık işlev, bir davranış kalıbının fark edilen ve kasıtlı sonuçlarıdır. Gizli işlev ise bir davranış kalıbının fark edilmeyen ve kasıtlı olmayan sonuçlarıdır. Dinin de açık ve gizli işlevlerinden bahsetmek mümkündür. Dinin açık işlevini ibadet için bir araya toplanmayı sağlamak diye açıklarsak gizli işlevi ise toplumsallaşma sağlaması bütünleştirici etkisi olduğu kanaatidir. Dinin önemli etkilerinden olan toplumu düzenlemek ve yapılandırmak maksadıyla din toplumlarda belli normlar oluşturmaktadır. Her din insanları durumlar karşında nasıl tepki vermesi gerektiği ile alakalı belli normlar ortaya koymuş ve bunu ödül-ceza, cennet-cehennem veya iyi-kötü gibi kalıplarla keskinleştirmiştir. Din böylelikle toplumun içine işler ve yeniden düzen kurar. Dinin diğer bir önemli etkisi ise toplumsal değişimlerin temel unsuru olmasıdır. Bazen sosyal düzeni sağlayarak dinde sapma ve anominin önüne geçmeye çalışmış bazen de mevcut düzeni değiştirecek hareketlerde bulunarak toplumlarda veya bireylerde sapma ve anomiye neden olabilmektedir. Toplumsal hareketlerin dinin değişiminden kastı ise insanlarda ve toplumlarda değişen sosyal şartlar yeni doğan ihtiyaçlar karşısında dininde yeni bir olgu ile karşımıza çıkması gibidir.
Dininin toplum üzerindeki önemli diğer unsuru ise bir yandan mevcut toplumsal yapıyı değiştirirken bir yandan bir kaos veya düzensizliğe mahal vermemek için toplumu yeniden farklı normlar kurarak farklı bir toplumsal yapı oluşturmaya çalışmaktadır. Böylelikle din yeni kurmuş olduğu toplumsal yapı ile birlikte yapıyı koruyucu ve mufazakar kimliği ile karşımıza çıkmaktadır. Dinin toplumlar üzerinde üç temel etkisi olduğunu söylemek söz konusudur. Bunlar sosyal bütünleşme, sosyal çatışma ve sosyal değişmedir. Sosyal bütünleşmeyi dini ritüeller nezninde toplumu bir araya getirmesi olarak ifade etmek mümkündür. Sosyal çatışma dinin toplumlar içinde belli gruplar tarafından benimsenmesi veya gruplar arasındaki farklı bakış açıları ile dini sınıflar yaratması söz konusudur. Bunlar mezhep , tarikat ve cemaat gibi olguların oluşmasıdır. Bu gruplar arasında çatışma görülmesi kaçınılmazdır. Dindeki sosyal değişme ise dinin geçmişten günümüze kadar toplumlarda görülen değişmeler üzerinde şekillenmesidir. Önceki arap toplumları ve değişimleri, cahiliye dönemi ve değişimleri buna örnek verilebilir.
Toplumun din üzerinde etkileri mevcut olup bu durum toplumlar arasında dini inanç ve ritüeller üzerinde daha çok etkisini göstermektedir. Geçmişten günümüze kadar toplumların şekil değiştirmesi kalıplara girmesi veya kendini tanıma yolunda uğradıkları değişimden dinde etkilenmiştir. Özellikle insanlar tarafından dini tasavvurlar ve dini ritüeller ekonomik ve sosyal faktör çıkarları etrafında şekillenmiştir. Örneğin tarımla uğraşan toplumların tanrılarına ‘toprak ana’ ismini vermesi, çobanla uğraşan birinin ayin ve ibadetlerin hayvanların yavrulaması ya da kırkılması zamanına denk getimesi bir dinin toplumlardan etkilendiğinin göstergesidir. Yine de sosyologlar tarafından bütün dinlerin toplumsal şartların bir ürünü olarak ortaya çıktıklarının söylenmesi hatalı bir davranıştır fakat bu tür anlayışlara sahip olanlar eksik olmamıştır. Önemli nokta ise Wach’ın tabiriyle, toplumsal şartların doğrudan doğruya ‘sübjektif din’ üzerinde değil , yalnızca ‘objektif din’ üzerinde bir takım etkilerinin olabileceğinin, gözden kaçırılmamasıdır.
Bu anlatılanlardan hareketle dinin insan hayatını şekillendiren, insanların gündelik hayatlarını ve öldükten sonra neler ile karşılaşacaklarının cevabını bu dünyada veren bir genel şemsiye kavramıdır. İnsanlar anlamadıkları konuları onunla cevap arar, anlaşmazlıkları onunla giderirler. Sosyoloji açısından kıymeti elbetteki dinin sadece bir bireyi bağlamadığıdır. Tüm kutsal dinlerin emir ve yasakları bireyi terbiye etsede genel amaç toplumdaki düzeni sağlamak ve devamını getirmektir.
KAYNAKÇA:
https://cdnacikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/19_20_Bahar/sosyolojiye_giris_2/4/index.html#konu-1
GÜNAY, Ü. (1998). Din sosyolojisi. İstanbul. İnsan yayınları
KESKİN, M, Din ve toplum ilişkileri üzerine bir genelleme , Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi 4/2 , (2004)
Hazırlayan: Sevgi Sezgin | Bingöl Üniversitesi