Türkiye’de yaşanan kentleşme o dönemde yaşanan çeşitli göç politikalar bağlamında yaşanmıştır. İktidarlar, göç politikalarını yararları doğrultusun da kullanmış ve bu bağlamda propagandalar yapmıştır. Türkiye’de kentleşmeye sebep olan çeşitli faktörler vardır; eğitim ve sağlık olanakları, istihdam ve daha güzel bir hayat. Bu sebepler Türkiye’de kentleşmeyi tetikleyen unsurlar olarak görülmüştür. Özellikle de İstanbul bundan nasibini almıştır. Tabi, 1950 yılında başlayan makineleşme ve bunu sonucunda da kırdaki insanların işsiz kalmasını da unutmamak gerekiyor. Tarım yapılan arazilerin parçalanması, terör örgütleri ve kan davaları da kentleşmeye sebep olan faktörlerden
Başlıklar
Kentleşmeyi 4 döneme ayırabiliriz;
1927 ve 1950 yılları arası
1950 ve 1960 yılları arası
1960 ve 1980 yılları arası;
1980 ve sonrası
İlk 3 dönemde görülen kentleşme süreçleri genel olarak kırdan kente göçler olarak görülür. 1980 sonrası dönem ise genel olarak kentten kente göç olarak nitelendirilebilir. Ancak, bu dönemde de kırdan kente göç yapılarak kentleşme devam etmiştir.
1927 – 1950 Dönemi Kentleşme
İlk olarak 1927 ve 1950 yılları arasındaki siyasi havaya bakmak gerekirse; savaştan yeni çıkılmış bir dönem ve buna bağlı olarak yorgun düşmüş bir ülke. Buradaki kentleşme genel olarak kaybedilen topraktaki insanların kente giriş yapması ile gerçekleşmiştir. Aynı zamanda Chp iktidarının yaptığı kalkınma hamleleri de kentleşmeye katkı da bulunmuştur.
1950 – 1960 Dönemi Kentleşme
Bu dönemde Chp dışında bir iktidar görüyoruz. Bu iktidar Adnan Menderes hükümeti. Bu yıllarda kentleşmeyi bir politik araç olarak görüyoruz. Mevcut hükümet, kendini daha da sağlama alabilmek için kentleşmeyi desteklemiştir. Zaten, Türkiye’deki kentleşme hareketleri iktidarlar tarafından genel olarak desteklenmiştir. Menderes hükümeti ile birlikte liberalizm desteklenmeye başlanmış ve yatırımlar desteklenmiştir. Bu bağlamda da yatırımlar arttırılmıştır. Bununla birlikte de sanayileşme hızlanmıştır. Bunun da toplum açısından çeşitli neticeleri olmuştur. Buradaki kentleşme ile birlikte Türkiye’de ilk defa arabesk kültürü kente kadar gelmiştir. Tabi, sadece bu değil. Kırdan kente göç edenler birçok kültürel faktörü de beraberinde getirmişlerdir. Bu da kültürel olarak bir çatışmaya sebep olmuştur. Gecekondulaşma meydana gelmiş ve nüfus patlaması yaşanmıştır. Hizmetlere erişimde çeşitli problemler yaşanmıştır.
1960 ve 1980 Dönemi Kentleşme
Tam bir buhran dönemi olarak nitelendirilebilir. Çünkü, bu dönemde darbe meydana gelmiştir ve mevcut hükümetin görevine son verilmiştir. Yine bu dönemde sanayileşme devam etmiştir. Kırdan kente göçler yaşanmıştır. Bu dönemde yurt dışına da işçi göçleri verilmiştir. 1950’lilerde başlayan göçler bu dönemde de devam etmiştir. Göçlerin kentleşme üzerindeki etkisi daha belirgin hale gelmiştir. Kültürel anlamda çatışmalar şiddetlenmiştir. Bu durum siyasi propaganda malzemesi haline gelmiştir.
1980 Sonrası Kentleşme
Neoliberalleşme ile birlikte Türkiye’nin sınırları yabancı yatırımlara açılmıştır. Devlette özelleştirilmeye gidilmiştir. Buradaki kentleşme hareketin de kırdan kente göç görülse de genel olarak kentten kente göç vardır. Sanayi şehirlerinin meydana gelmesi ile birlikte kentten kente göçler olmuştur ve bu bağlamda da çeşitli kültürel çatışmalar yaşanmıştır. Genel olarak kentleşme ile yapılan göçler iş piyasasını da düşürerek işsizliğe sebep olmuştur. Burada fabrikaların özelleştirilmesi ve verilen teşviklerden dolayı iş gücüne ihtiyaç duyulmuştur. Buna bağlı olarak da kentleşme adına hareketlilik artmıştır. Burada Turgut Özel hükümeti, kendi seçkinlerini de oluşturmuştur.