Yükselen Meslek: Bekçilik

Yükselen Meslek: Bekçilik
yukselen meslek bekcilik sosyolojisi
0

ÖZET

Bekçilik, Türkiye’nin tarih hafızasında yeri olan bir meslektir. Özellikle 80’li yıllarda daha çok görünür olan bekçilik bugün anlatılan anılarda kendisine mutlaka yer bulmaktadır. Yaşadığımız son zamanlarda bekçilik mesleği tekrar bir görünürlük kazanmıştır. Her mesleğin toplumda ayrı bir yeri ve itibarı vardır. Bu çalışmada geleneksel bir yönü olan bekçiliğin bugünkü durumu mesleki itibar sınıflandırılması dikkate alınarak incelenmeye çalışılacaktır.

Mesleklerin Yaşadığı Dönüşümler

İnsanlar tarih boyunca hep bir işle uğraşmışlardır ve karşılığında bir gelir elde etmişlerdir. Tarımla başlayan uğraşlar daha sonra ticaretle birleşmiş ve yeni iş alanları açılmıştır. Sanayinin yaygınlaşmasıyla da iş kolları daha da çeşitlenmiştir. Yaşanan bu değişimlerle beraber kol gücü ile çalışma makine gücüne dönüşmüştür. Son zamanlarda beyin gücü de yoğun olarak çalışma, meslek alanında yaygınlaştırılmıştır.

İnsanların ihtiyaçlarını temin etmek amacıyla toprağı kullanmışlardır. Ancak bir süre sonra çeşitli gelişmelerle beraber artık ürünün ortaya çıkmasıyla beraber insanların ellerinde olan ürünlerle diğer ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla takas usulüyle ellerindeki ürünü vererek ihtiyacı olanları almışlardır. Ulaşımın gelişmesi ve pazarların oluşması ile insanlar ürettikleri ürünleri değişik bölgelere göndermeye başlamış ve aynı zamanda uzak bölgelerde değişik ürünlere ulaşmışlardır. Tarımdaki gelişmeler ticareti de etkilemiş ve yeni bir iş alanı ortaya çıkmıştır.

Sanayinin gelişmeye başlamasıyla çalışmaya karşı olan bakış değişmiş, kol gücüne pek ihtiyaç duyulmamıştır. Henry Ford’un bant sistemi’nin fabrikalarda kullanılmaya başlaması bir işin daha kısa sürede yapılmasını sağlamış ve makine gücü insan gücüne galip gelmiştir. Böylelikle tarımın yoğun olarak yaşandığı dönemde itibarlı olan meslekler değer kaybetmiş ve yeni dönemin meydana getirdiği meslekler önem kazanmıştır.

Teknolojinin giderek yaygınlaşması ile birlikte, yapay zekânın hâkim olduğu teknoloji/bilgi çağında teknoloji bilgisi ve bilime önem atfedilmiş ve bu dönemdeki ihtiyaçları karşılayacak meslekler değer kazanmıştır ve yeni meslek dalları da ortaya çıkmıştır. Yazılım, kodlama gibi alanlar teknoloji çağının temel taşlarındandır. Kol gücünden makine gücüne, makine gücünden beyin gücüne dönüşüm yaşanmıştır.

Yaşanılan her dönemin ihtiyaçlarına göre meslekler/işler ortaya çıkmış ve kimi meslekler yok olmaya yüz tutmuşken kimi mesleklerde değer kazanmıştır. Tarımın yoğun olduğu dönemde güçlü bir birey değerli sayılırken sanayinin gelişimi ile birlikte makine bilgisi olan, makineleri kullanma yeteneği olan insanlar daha ön plandaydı. Teknolojinin gelişmesiyle de teknoloji bilgisi olan, dönemin ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olan insanlar değerliydi. Toplumda her dönemde hiç değer kaybetmeyen ve yerini koruyan mesleklerde vardır; doktor, öğretmen gibi.

Çağlar geçtikçe “profesyonel meslekler” ortaya çıkmıştır. Profesyonel, TDK’nin sözlüğünde “bir işi kazanç sağlamak amacıyla yapan kimse” olarak, meslek kelimesi ise “belli bir eğitim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal üretmek, hizmet vermek ve karşılığında para kazanmak için yapılan, kuralları belirlenmiş iş” olarak geçmektedir. Böylelikle profesyonel meslekler, hem eğitimi olan hem de bir ücret kazanmak amacıyla yapılan mesleklerdir, burada önemli olan nokta belli bir eğitim ve beceri istemesidir. Güven’in (2010) Tobias & Baffert’en (2010) aktardığı şekliyle;

Model profesyonel mesleklerin genellenebilecek en temel beş karakteristik özelliği ise şu şekilde sıralanabilir:

Bilgiye dayalı uzmanlık alanı olarak akademik bir çalışma ile kazanılır.

Mesleki uygulamanın standartları mesleki organizasyon tarafından belirlenir.

Mesleğin icrası için sınama, yeterliliğin sürekli kontrolü ve iyileştirme gerekir.

Toplumsal statü ve ekonomik getirisi göreceli olarak yüksektir.

Mesleğin icrasında belli ölçülerde bağımsızlık ve özerklik vardır.

Buraya kadar ifade edilmeye çalışılan insanların yaşamları boyunca bir işte çalışmak durumunda kalmaları ve dönem değiştikçe para kazanmanın yolları, yapılacak iş/meslekler değişmiştir. Zaman geçtikçe bilgide meslek sahibi olmada etkin bir rol oynamıştır. Meslekler aynı zamanda insanların toplumdaki konumlarını da ifade eden göstergelerdir. Bu göstergeler yapılan mesleğe ve yaşanılan döneme göre değişmektedir. Pierre Bourdieu’nun “sembolik sermaye” kavramına karşılık gelmektedir bu anlamda.

Mesleklerin İtibarı

Mesleki itibar çalışmaları Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ile başlamıştır. “Uluslararası Standart Mesleki Sınıflandırılması (ISCO) çalışmaları ILO tarafından 1950’lerin sonunda başlamıştır. 1968’de ilk defa mesleklerin standart bir sınıflandırılması ortaya çıkarılmıştır.”(Sunar & Kaya, 2016:289). ILO tarafından uygulanan bu sistem her ülkeye farklı etkilemiş ve her ülke kendisine göre çevirmiştir. Türkiye bu noktada geç kalmış bir ülke olmakla birlikte literatür incelendiğinde çeşitli çalışmalar yapıldığı görülmektedir ancak yine de yeterli değildir. “Türkiye’de mesleki sınıflandırmalarda 2001’e kadar ISCO68 kullanılmıştır. 2001’den itibaren ISCO88’e geçilmiş ve 2012’de de son versiyon olan ISCO08 kullanılmaya başlanmıştır.” (Sunar & Kaya, 2016:289). ISCO’nun her versiyonunda bazı mesleklere daha sık yer verilirken bazı meslekler görmezden gelinmiş veya daha az yer verilmiştir, sürekli bir değişim hâkimdir.

Geçtiğimiz günlerde tekrar gündeme gelen Doç.Dr. Lütfi Sunar hocanın 20 Kasım-31 Aralık 2014 yılında yaptığı çalışmada 126 meslek sınıflandırılmıştır. En itibarlı 20 meslek sırasıyla tıp doktoru, üniversite profesörü, hakim, öğretmen, diş hekimi, general, vali, yüzbaşı, büyükelçi, mimar, eczacı, psikolog, makine mühendisliği, genel müdür(kamu), elektrik mühendisi, avukat, araştırma görevlisi, belediye başkanı, inşaat mühendisi ve astsubay (Sunar & Kaya, 2016:302). İncelenen 126 meslekten en altta yer alan 20 meslek ise sırasıyla şöyledir, pazarcı, sıvacı, balıkçı, daktilograf, boyacı, demirci, tabelacı, bahçıvan, büro elemanı/ ofisboy, kasiyer, evlerde çalışan temizlikçi, bulaşıkçı, bina- büro temizlikçisi, ayakkabı boyacısı, çamaşırcı, hamal, otopark görevlisi, sokak satıcısı/seyyar satıcı, astrolog/falcı ve dansöz (Sunar & Kaya, 2016:302).

Çalışmada insanların işten beklentileri, çalışma koşulları vb. dikkate alınarak 32 ilde 2500 kişi ile yüz yüze görüşülerek yapılmıştır. En itibarlı meslekler, yukarıda değindiğimiz “profesyonel meslekler” kategorisine girmektedir. Ancak bu yazıda ele aldığımız bekçilik mesleği bu tabloda yer almamaktadır, çünkü bekçiliğin tekrar uygulamaya konulması bu araştırmadan sonra olmuştur. Bu çalışmada bekçiliğin bu itibarlı meslekler arasındaki yerini bugün olduğu konumu dikkate alarak incelemeye çalışılacaktır.

Küllerinden Doğan Meslek: Bekçilik

Bekçinin Türk toplum hafızasında büyük bir yeri vardır, birçok insanın çocukluk ve gençlik anılarında bulunur. TDK Sözlüğünde bekçi, bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse olarak, geçer. Bekçiliğin tarihi eskilere dayanmaktadır. “Orta ve Batı Asya’daki ilk Türk toplumlarında dahi çobanlar, darugalar veya yasavullar gibi belirli bir şeyi veya kimseyi gözetme, koruma ve kollama görevini ifa eden aktörler ilk bekçilik örnekleri sayılabilecek uygulamalar olmuştur. Çarşı ve mahalle bekçiliğinin kurumsal bir yapıya dönüşmeye başlaması İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Han döneminde olmuştur. Osmanlı Döneminde bekçiler, üstlerinde kara koyun postu ve ellerinde ucu demirli sopa ile gece mahalle ve sokakları dolaşarak ellerindeki sopayı kaldırım taşlarına vururdu” (https://polisaskeradaylari.com/polis-akademisi-raporu-carsi-ve-mahalle-bekciligi-kisa-tarihi/).

Toplumda o dönemlerde polisten korkulurken bekçilere baba gözü ile bakılırdı, daha ailenden biriymiş gibi davranılırdı. Toplumun gözünde bekçilerin nasıl bir görüntüsü olduğunu Müşfik Kenter’in oynadığı “Bekçi Murtaza” filmi anlatır. Bekçi Murtaza filminin senaryosu aslında Orhan Kemal’in Vatan Gazetesi’nde 1952 yılında yayımladığı romanıdır. Roman Orhan Kemal’in pek hoşuna gitmese de, ilk defa Tunç Başaran yönetmenliğinde 1965 yılında “Bekçi Murtaza” ismi ile daha sonra da Ali Özgentürk yönetmenliğinde 1985 yılında “Bekçi” ismiyle sinemaya uyarlanır. Edebi bir eser ve sinemaya uyarlaması toplumun bekçiye bakışının bir göstergesidir.

Edebiyatta bile kendine yer bulan bekçilik 90’ların ortalarında kaldırılmıştır. 24 Nisan 1974 tarihli Çarşı ve Mahalle Bekçileri Hakkında Kanun ile bekçilik oluşturulmuştur. 14 Temmuz 1966 tarihli 772 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu ile yeniden düzenlenmiştir ve 1993 yılında bekçi alımları durdurulmuştur. Yaklaşık yirmi beş yıl sonra tekrar bekçi gündeme gelmiştir. Geleneksel bir meslek olarak anılabilecek bekçi mesleği bir kesim tarafından geçmişin bir izi olarak hoş karşılasa da yapılan son düzenlemelerde bir kesim tarafından da eleştirilmiştir. Daha öncede ifade edildiği gibi dönemin ihtiyacına göre meslekler şekillenir ve bekçi alımlarının tekrar başlaması bekçinin de toplumun ihtiyacı olduğunun göstergesidir.

İçişleri Bakanlığı’nın bekçi olmayı düşünen adaylarda aradığı şartlardan bazıları askerlik görevini yapmış olma, ilkokul, lise, önlisans, lisans mezunu olabilir ve KPSS şartı yoktur. Bu şartlar sadece birkaçı daha detaylı şartlarda bulunmaktadır. KPSS şartının olmaması birçok insanın bekçiliğe yönelmesini sağlamıştır. Temel eğitim şartı pek aramazken mesleki eğitime önem verilmekte ve bekçi olmaya hak kazananların aldığı eğitimlerden bazıları şunlardır: Temel hukuk, demokrasi ve insan hakları, sosyal psikoloji ve toplumsal olaylar, kitle yönetimi, halkla ilişkiler ve iletişim, silah ve atış bilgisi, müdahale yöntem ve teknikleri, ilk yardım bilgisi gibi eğitimler 90 gün süreyle verilmektedir.

Şartların daha kolay olduğu bekçilikte son günlerde yetkilerinin arttırılması ile oldukça rağbet gören bir meslek haline gelmiştir. Özellikle yaşadığım pandemi sürecinde daha da adı duyulur hale gelmiştir. Bekçiler isimlerinin değiştirilmesi isteğinde bulunmuş ve itibarlı olarak gördükleri mesleklerini geleneksel olmaktan kurtarılması gerektiğini düşündükleri söylenebilir. Türkiye genelinde yakalanan suçlu sayıları ve işlene suç oranlarına bakıldığında bekçilerin göreve başlamaları ile bir düşüş yaşandığı görülmektedir. Bu durum bekçilere ihtiyaç duyulduğunu ve tarihin tozlu sayfalarında çıkarak toplumda tekrar yer edinmesi gerektiğini göstermektedir.

Sonuç Yerine

İnsanlar yaşamlarına devam edebilmek, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir işte çalışmak durumundadır. Çalışılan iş/meslek toplumun düzenine göre değişmektedir. Tarımda, sanayide veya hizmet sektöründe çalışan insanların oranı toplum hakkında fikir verir ve çalışılan sektör, yapılan meslek insanların toplumdaki statülerinin de göstergesidir. Toplumun yaşadığı değişim ve dönüşüme bağlı olarak bazı meslekler daha önemli hale gelirken bazı meslekler değer kaybedebiliyor. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda meslekler var olduğu söylenebilir.

Mesleklerinde kendi aralarında bir tabakalaşması vardır ve 2014 yılında Doç. Dr. Lütfi Sunar’ın yaptığı çalışma bunu çok net ifade etmektedir. Mesleklere olan bakış açısı ve çalışmaya yüklenen anlamlar doğrultusunda bazı meslekler daha çok itibarlı görünürken bazı mesleklere rağbet daha azdır.

Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz bekçiler, toplumsal hafıza da yer almaktadır. Geleneksellik ve modernlik arasında bir yerde olan bekçilik, itibarlı meslekler arasında kendine yer bulma ihtimali oldukça yüksektir. Kabul şartlarının fazla ağır olmaması ve yüksek maaşlı olması ve aynı zamanda işsizliğinde artışıyla birlikte bekçi olmaya yönelik bir eğilim bulunmaktadır. Profesyonel meslek kategorisine girmeyen bekçinin toplumda bir saygınlığı olduğu söylenebilir ki bu saygınlığın nedeni geçmiş yıllara dayanmaktadır. Mesleki itibar sınıflandırılmasında kendine yer bulabilecek olan bekçi, dönemin şartları ele alındığında önemli bir meslektir. Bekçilerin nasıl bir seyir izleyeceği toplumun alacağı duruma bağlıdır.

Yararlanılan Kaynaklar

Bardakçı, M.(2017), “Yıllar Sonra Gördüğümüz ‘Bekçi Baba’ Edebiyatımızda Bile Yer Etmiştir”, Habertürk Gazetesi

GÜVEN, D.(2015). “Profesyonel Bir Meslek Olarak Türkiye’de Öğretmenlik”, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Dergisi, 27(2), 13-21. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/buje/issue/3832/51438

Sunar, L. Kaya Y. (2016), “Türkiye’de Değişen Sosyo-Ekonomik Yapı İçerisinde Meslekler”, Türkiye’de Toplumsal Tabakalaşma ve Eşitsizlik, (Editör: Lütfi Sunar), Matbu Kitap Nobel Akademik Yayıncılık: İstanbul

Fatma Nur YETİŞKİN,Lisans eğitimini Ordu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamladıktan sonra Giresun Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmıştır. Şu an ise İnönü Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam etmektedir. Afet Sosyolojisi, Toplumsal Hafıza, Kent Sosyolojisi alanlarında çalışmalar yapmaktadır.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir