ÖZ:
Pandemi üzerine hazırlanan bu yayın, modernite tartışmaları bağlamında ele alınmıştır. Ulrich Beck, Anthony Giddesn ve Jean Baudrillard gibi düşünürlerin modernlik üzerine tezleri ekseninde pandemi ele alınmıştır. Bu anlamda düşünürlerin kavramları ve kuramları açıklanmış ve bu kavram ve kuramlar üzerinden pandemi tartışılmaya çalışılmıştır. Dolayısıyla Risk Nedir, Risk Toplumu Nedir, Kendi Üstüne Düşünen Modernlik Nedir, Simülasyon Nedir vb. gibi kavram ve kuramlar açıklanmıştır.
Ulrich Beck’e göre risk, modernitenin geliştirdiği bilim, teknoloji ve sonrasında gelişen nükleer, kimyasal ve genom çalışmalarının ortaya çıkardığı; insani boyutu olan ve siyaset, kültür, matematik gibi değişkenlerin de konsensüsü olan bir karışımdır. Örneğin, internet sitesinde forum aracılığıyla soru-cevap tartışmasına katılan bir Çinli, yarasa çorbasını yemeyi, dini ve kültürel anlamda “israf sevmemek” olarak meşrulaştırır. Covid-19’a dair ilk uyarılarda bulunan Dr. Li’nin Çinli yetkililer tarafından dikkate alınmaması ve bu kararın doğurduğu belirsizlik ve denetimsizlik riski yaratmıştır.
Covid-19’u Beck’in “Yoksulluk Nedeniyle” ortaya çıkan risk grubu içinde düşünebiliriz. Şu an için diğer iddiaları bir kenara bırakırsak; Covid-19’u, başta Çin olmak üzere diğer Asya ülkelerinin beslenme sorunu bağlamında yemek habitusları ekseninde ele alabiliriz.
Sanayi toplumunda meydana gelen; temelinde doğayı kolonize etmek olan bilimsel, teknolojik, toplumsal ve ekonomik gelişmelerin yeterince sorgulanmadığı ve hızla alınan kararların denetlenemediği; dolayısıyla da öngörülemeyen belirsizliklerin hâkim olduğu dönemdir, Risk Toplumu. Anthony Giddens için ise modernliğin radikalleştiği dönemdir. Yenilenmenin ve gelişmenin insanlık için daima iyi olduğu ve insanlığı ileriye taşıyacağı amacı ve inancı dikotomilerle düşünülünce; Risk Toplumu’nda geleneksel kurumların müdahale etmede yetersiz kaldığı görülür. Örneğin, başta İtalya, İspanya ve İngiltere olmak üzere pek çok ülke pandemi sürecini kontrol altına almakta zorlanmıştır. Böylece önceden kestirilemeyen durumlarda, geçmiş planlamalar yetersiz kalmaktadır. Dolayısıyla öngörülebilir tahminler yapmak için uzmanların olduğu yeni kurumlara ihtiyaç vardır. Bu anlamda “Bilim Kurulu veya Toplum Bilim Kurulları” örnek gösterilebilir. Ayrıca pandemi sürecinde riskin bir alanla sınırlı kalmadığı, küresel anlamda bir “Risk Kaderi” yarattığı gözlenmiştir. İnsanların (maske+sosyal mesafe) “Kontrollü Sosyal Hayat” gibi planlamalarla normalleştiği görülür.
Beck’e göre risk, demokratiktir. Fakat yapılan araştırmalar sonucunda dezavantajlı grupların ve ekonomik anlamda alt sınıfa ait grupların Pandemi’den daha çok etkilendiği gözlenmiştir. Örneğin ABD’deki siyahî insanların daha çok Pandemi’den etkilendiği gözlenmiştir. Yine aynı şekilde, sürecin başlarında test kitlerine bazı şahısların ayrıcalıkla ulaştığı gözlenmiştir. Pandemi sürecinde bireylerin, kurumların ve yöneticilerin karşılıklı eleştirel tartışmaları vardır. Bu, “kendi üstüne düşünen modernleşme” anlamında bir adımdır.
Giddens, insanların olaylar-pandemi- evreninde sıkışmışlığına çözüm bulabilmek adına modernliğin süreksizliklerini ortaya koyup, modernitenin kurumlarını çözümlemeye çalışır. Pandemi süreci zaman ve uzamın birbirinden ayrılması ile hızla yayılmakta ve dünya yüzeyinde geniş bir alanı kapsamaktadır. Bu noktada Beck’in ortaya attığı kuramı desteklemektedir. Ayrıca Beck’in kastettiği “kendi üzerine düşünen modernlik” amacına ulaşırsa, Giddens için toplumsal sistemler yeniden düzenlenebilir. Giddens’a göre insanlar; dünyayı algıladığı, yorumladığı, eleştirdiği şekilde kendi eylem ve düşünce pratiklerini düzenlerse bu sıkışmışlıktan kurtulabilir. Pandemi sürecinde hiç tanımadığımız bilim insanının tavsiyelerini dinliyoruz. Bu anlamda soyut sistemlere güven, modernizmin dinamizmidir. Örneğin pandemi sürecinde pek çok insan, diğer insanları yasak ve uyarıları dikkate almadığı için eleştiriyorsa, bu insanların kendileri de bu uyarı ve yasaklara uymak zorundadır. Giddens için de risk, yani pandemi süreci, üzerinde düşünülürse; modernlik ve gelecek adına önemli bir deneyimdir. İnsanlar, Bilim Kurulu üyelerinin tavsiyelerine güvenerek pandemi sürecini atlatabilir. Bu anlamda Beck ve Giddens, çözümü yine modernliğin içinden bekler. Örneğin pek çok insan aşıya karşıyken, dünyanın tamamı modern tıptan aşının bulunmasını bekliyor. Radikal boyuta taşınan modern dönemde insanlar, hiçbir otoriteye ihtiyaç duymadan, örneğin, kendi OHAL’lerini ilan ediyor.
Pandemi sürecinin başında, insanların toplumsal gerçekliğini kaybettiğini; film-dizi veya kitapların gerçekliğine alıştığını düşünmüştüm. Türkiye’de ilk ölümler ve vakalar açıklanınca; pek çok insan gerçekliğe dönmeye çalıştı. Fakat şu anki gözlemim ise insanların yeniden pandemi gerçeğinden uzaklaştığını; daha önce çift haneli istatistiklerden korkan insanların şimdi üç haneli istatistiğe alıştığı görülüyor. Bu anlamda pandemi haberlerin sunuluşunda, iyileşen hastaların sayısına odaklanmak, asıl gerçeğin gözden kaçmasına olanak vermektedir. Pandemi sürecinde bilim insanların normalleşme adımlarını veya yasaklamalarını; geleceğe dair planlamalarını, tedavi ve teşhis süreçlerini, simülasyon projeksiyonu ile simüle ederek sunması söz konusudur.
Özetle, hem Beck hem de Giddens için, içinde bulunduğumuz durumun altında modern aklın hümanizmi vardır. Modern dünyanın ezici makinesi; planlanan ve tasarlanan dünyanın riskine ve denetimsizliğine vurgu yapar. Ancak yine de çözüm, “reflexive düşünme” ile modernliğin kendi içinden gelecektir. Dolayısıyla pandemi sürecinin deneyimlenmesi, yeni siyasallıklar ve kurumsal yapılar gerektirir. Örneğin, pandemi sürecinde ulus-devletlerin kontrol gücü zayıf kalmıştır.