Bundan hiç kimsenin şüphesi yoktur ki, İngilizce dili hemen hemen her meslekte gerekli duruma gelmiş ve birinci şart olarak koşulmaya başlanmıştır. Tabii ki, İngilizce dilinin, insanların anlayamayacağı kadar hızlı bir sürede, bütün meslekleri abluka altına alması ya da o mesleğin derinliklerinde ihtiyacını hissettirmesi herkesi panik havasına soktu.
Önce, okullarda okutulan İngilizce derslerinin niteliği tartışıldı, sonra Türk insanın neden İngilizce öğrenemediği tartışıldı. Her iki tartışma da birbirinden mantıklı olsa dahi maalesef kimse çıkıp “bırakın palavrayı” diyemedi.
21.yy’da Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan ve Türk eğitim sisteminin sunduğu “devlet” okullarında eğitim görmüş bir birey, eğer inandığımız gibi olsaydı, konuşabilecek, okuyabilecek ve yazabilecek düzeyde İngilizceye sahip olabilirdi. Ama öyle değil. Bunun sebebini çıkıp sokaklarda saatlerce “Sizce niye, sence niye?” tarzı ambalaj sorularla aramak yerine direkt cevabı yüzlerine vurabiliriz. Sıfır pratik! Ve unutulmamalı ki bu sıfır pratiğin yanında birde kalitesiz bir icraat düzeni var. Piyasa, belli başlı problemleri araştırmak yerine, sürekli, hâlihazırda zaten var olan, internette felaket şekilde dolaşan gramer bilgilerini toplayarak, altına da 2-3 saniye düşünülerek bulunmuş örnekler ekleyerek kitap oluşturan ve bunu abartı rakamlara satan sözde İngilizce eğitimine baş koymuş insanlarla dolu. Daha doğrusu bunları göz ardı edersek daha da vahim olanına rastlayabiliriz. Ambalajcılar. Bu ambalajcılar sizlere tanesi 25 kuruştan poşet veren market zincirleri gibi size saati bilmem kaç Türk Lirasından 3 günde C1, 2 saatte B2, 10 dakikada A2 İngilizce vermeye çalışırlar. Hatta bunu da geçtik, hipnoz sayesinde, hadi bunu da geçtik uyku uyurken bile İngilizcenizi geliştirebilirsiniz, nasıl mı? Ayda … bin TL vererek!
Yukarıdakilerin hepsini geçtik, yakanızı paçanızı kurtardınız ve kendiniz, kendi başınıza çalışarak öğrenmeye karar verdiniz. Karşınıza, “sabah 6da kalkarak 30 kelime ezberlemelisin, hayatını adamalısın, başını kaldırmamalısın, paran ve zamanın yoksa öğrenemezsin.” diyen, dil kurslarına binlerce TL vererek, 2 kelime okuyamayan ya da konuşamayan arkadaşlarınız çıkacaktır. Paralarının karşılıklarını alamadıkları için böyle konuşmaları ise gayet normaldir.
Son olarak, yukarıdaki örneklerden sonra söylememiz gereken tek bir şey vardır. Dil yetenek ile değil, çalışma ve istek ile öğrenilir. Ve İngilizce öğrenmeye başlamadan önce, öğrenecek olan kişi, kendisine şu soruyu sormalıdır; “Niçin İngilizce öğreniyorum?”. Okumak için mi, yazmak için mi, konuşmak için mi yahut üçü için mi? Eğer cevabınız okumak ise yapmanız gereken tek şey hâlihazırda internette ücretsiz bir şekilde var olan gramer notlarına bakmak ve başlangıç düzeyde metinler bularak beyninizi İngilizce okuma yapmaya aşina kılmaktır. Bu alanda belli bir mesafe almanız yaklaşık 1,5-2 ay sürer. Tabii ki bu sizin çalışma azminize ve çalışma planlarınıza göre değişir. Eğer yazmak için öğreniyorsanız, yapmanız gereken şey, gramer notlarına daha detaylı bakmak ve sık sık paragraf tamamlama etkinlikleri yapmaktır. Ve hepimizin ortak problemi olan İngilizce konuşma meselesine gelecek olursak bu alanda yapmanız gereken tek şey, dinlemek ve beyninizi İngilizce düşünmeye mâruz bırakmaktır. Geceleri düşündüğünüz şeyleri, yolda okuduğunuz reklamları, kitapta gördüğünüz cümleleri kafanızdan İngilizceye çevirmeye çalışırsanız ve bu işlemi yanlış-doğru fark etmeksizin devam ettirirseniz hem İngilizce düşünme yetinizi geliştirir, aşinalık kazanırsınız hem de problem yaşamadan konuşmanız gerektiği vakit olması gerektiği gibi konuşabilirsiniz.
Yazının sonuna gelmeden önce şunu tekrar dile getireceğim. Dil yetenek ile değil, çalışma ve istek ile öğrenilir. Ve şunu da asla unutmayın; dil kurslarına yönelebilirsiniz, saatlerce gramer kitapları okuyabilirsiniz veya sözde eğitimcilerin yazdığı 49TL’lik 10 ayda C1, 2 günde B1, 12 dakikada A2 tarzı ambalaj kitapları çözebilirsiniz ama aklınızda kalacak olan tek şey kredi kartı hesap özetiniz olacaktır.
Tarık Emre KARAGÜL – ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ (İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ)