ÖZ
Mustang filmi bir Karadeniz kasabasında (Kastamonu- İnebolu) nda 2015 yılında çekilmiştir. 21.nci Saraybosna Film Festivalinde ‘En İyi Film’, ’En İyi Kadın Oyuncu’ ve ‘Seyirci’ ödüllerini kazanmıştır. Yönetmenliğini Deniz Gamze Ergüven’in yaptığı Güneş nezihe Şensoy, Doğa Zeynep Doğuşlu, Elit İşcan, Tuğba Sunguroğlu ve İlayda Akdoğanın yer aldığı yerli bir filmdir. Büyükanneleriyle yaşayan 5 yetim kızların toplum baskısı ve özgürlük arayışlarını anlatan bir filmdir. Filmde dram ve komedi bir arada yer alır. Film küçük kardeş lalenin gözünden anlatılır
SOSYOLOJİK ANALİZ
Öncelikle Mustang kelime anlamıyla at yabani at anlamına gelmektedir ancak filmdeki anlamı Amerika da yaşayan vahşi atların adıdır. Filmde kız kardeşlerin asiliği, dizginlenemeyişi, kontrolü zor olduğu, karakterlerini ve de bellerine kadar uzanan saçlarıyla ifade eder. Film 5 kız kardeşin amcalarının yanında özgürlük arayışını direnişlerini toplumsal baskıların bireysel ne gibi sonuçlara yol açtığı anlatılır. Sonay, Selma, Ece, Nur ve Lale kardeşler. Amcası kapalı bir zihniyete sahip olduğu söylenebilir babaannesi de kızların adının çıkmasını istemiyor ilerde evlenemeyeceğini bu insanda ömür boyu leke, iz kaldığını düşünmekte bu toplum yapısında çevre ne der kaygısı ile davranışlar şekillenir. Aile yaşadığı yer itibariyle de muhafazakar bir toplum yapısına sahip. Amcanın kızlara başıma namussuz mu kesildiniz ifadesi de namus algısının kız çocuğu üzerinden şekillendiğini gösterir. Özellikle kırsal kesimde hakim olunan bu görüş makyaj, telefon, kısa renkli elbiseler, ojeler, uzun saçlar yoldan çıkmış gözüyle görünmesine olanak verir. Türkiye de önemli bir soruna da dikkat çeker kız çocuklarının baba evinden çıkana kadar yaşadığı olayları toplumdaki maruz kaldığı baskıları gözler önüne serer. Filmde ’ Kızlar Erkeklerin enselerinde kendi kendilerini tatmin ediyorlar’ ifadesi dikkat çeker ki bu durum kadına şiddet zorla evlilik gibi olguların toplumda meşruluk kazandığı söylenebilir. 5 kız kardeş eve kitlendikten sonra ahlakını bozacak her şey yasaklanır bu bahsettiğimiz makyaj, kısa elbiseler vs. Bu kısıtlama arasında da hayal ve hedeflerinden vazgeçmedikleri görülür Lale karakteri İstanbul’a gitmek, araba sürmek ister ve çabalarıyla da başarır. Kızların istediğinde her şeyi başardıkları seyirciye izletilir maça gitmek, evden çıkmak, sakız çiğnemek veya araba sürmek gibi. Kızları ev içinde uygulanan yasak lalenin ifadesiyle: ’ Ev bir anda içinden çıkılmaz bir ev kadını fabrikası haline geldi’ kızlara kadınların yapılması gerektiği düşünülen temizlik, yemek örgü gibi işler öğretiliyordu burada kızlara küçük yaşta toplumsal cinsiyet rolleri biçiliyordu. Lalenin maçı sevmesi amcası tarafından maça gidilmesine izin verilmiyor ora erkeklerin yeri senin işin olmaz diye kadınlara ev alanı yani özel alan içerisinde hapsolurken erkeklerin dışarı yani kamusal alan ifadesine uygun tiplemeler oluşturulmuştur. Buna örnek olarak şehirlerin oluşumunda evi inşa eden kadın koruyan ise erkek dışarda gezme hakkına yine erkek sahiptir. Kızların üzerine dikilen uzun elbiseler ise toplumsal baskı ile oluşan simgeler diyebiliriz özellikle kolları ve bacakları göstermemesi dikkat çeker. Kardeşlerin ifadesiyle üzerlerine dikilen kıyafetleri kefenleri olarak görürler. Babaanneleri kızları köy meydanına görücüleri gelsin diye götürür. Selma ve Sonay’ın evlendirilmesinde babaannenin kızlara Cinsel Hayatım adlı kitabı vermesi dikkat çeker çünkü bu kitabı ortada kızların göreceği yerde bulundurmaz burada bir ahlak koruyuculuğu görülür. Üçüncü kardeş de nişanlanır, ailece yemek yemeye oturduklarında bir TV programındaki konuşma dikkat çeker programda kadın dediğinin hafif olması gerektiği, iffetli olması, mahrem- namahrem bilmesi, herkesin içerisinde kahkaha atmaması, hareketlerinde cazibedar olmaması, iffetini korumalı, yüzüne bakıldığında yüzü hafif kızaracak, boynunu yere eğecek, toplumda iffet sembolü olması gerektiği söylenir aile de bu tür bir program izlenmesinin muhafazakar bir aile yapısının kız çocukları üzerindeki baskıyı artırmasına sebep olacaktır. Medya aracılığıyla toplumda nasıl bir kadın imajı olması gerektiğini, toplumsal cinsiyet normunu kitle iletişim araçları ile izleyiciye gizil anlatılmaktadır. Ecenin intihar etmesi de sosyolojik olarak Durkheim’in İntihar eserinde bahsettiği kaderci intihardır kişiler ağır ve katı kuralların altında ezilen, baskı altında bulunan, ağır çaresizlik yaşayan, bireyin kendini kontrol edemediği durumlarda ortaya çıktığını söyler Ecenin davranışlarındaki farklılık bunu açıkça gösterir. Nurun amcası tarafından taciz edilmesi aile içi Ensest söz konusudur bu da kızların o yaşta hem psikolojik hem sosyal olarak ağır travmalara yol açmasına neden olur. En son Nurun evleneceği gün Lale ile İstanbul’a kaçarlar. Bu kaçış özgürlüğe baskıdan uzak bir hayata ilk adımdı.
Toplumsal kurum olarak aile bu filmde muhafazakar bir aile tipi görülür. Kız çocuklarının korumaya muhtaç olması ailenin işlevini kız çocukları üzerinden şekillendirir. Toplumsal cinsiyet alanında kız çocuklarının yetiştirilme yaşı topluma uyumu aile kurumu içerisinde önemli olup, namus algısının 5 kız kardeş üzerinden sorgulanması evlendikten sonra namusun kocaya geçmesi filmde göze çarpan özelliklerdendir. Yaşadığı coğrafya itibariyle de kızların kırsal bir alanda yaşamlarını sürdürmeleri o bölgedeki toplumun gelenek görenek, örf ve adetlerini benimsemesi kısıtlanmış bir hayat tarzını ortaya koymuştur. NURDAN HAMİYET ÜLGER