Osmanlı Devleti’nde Sosyalizm İzleri

Osmanlı Devleti’nde Sosyalizm İzleri
osmanlıda sosyalizm
0

Özet

Osmanlı Devleti’nin kurtuluşu için çareyi Batı’da arayan birtakım aydın, birçok fikir akımını Osmanlı toplumunda yaygınlaştırmışlardır. Bu fikir akımlarından biri de ‘sosyalizm’dir. Toplumun yararının gözetildiği sosyalizmin Osmanlı toplumunda ki gelişimi, yayılımı üzerine olan bu çalışmada öncelikle sosyalizm kavramı üzerinde durulacak sonra ise Osmanlı Devleti’ndeki durumu ele alınacaktır. İki dönem halinde yaygınlaşan sosyalizm, işçi hareketleri, dergiler, gazeteler üzerinden halka ulaşmış ve kendisinden sonra gelecek birçok gelişmeye de ön ayak olmuştur.

Anahtar Kelimeler:  Sosyalizm, Osmanlı Devleti, Ekonomi, Kapitalizm

Sosyalizm

Toplumsal yapı sürekli değişim göstermektedir, yeni fikir akımları ortaya çıkmakta ve toplumları bir şekilde etkisi altına almaktadır. Sosyalizmde bu fikir akımlarından biridir. Bazı kaynaklarda ‘toplumculuk’ olarak da geçen sosyalizm, ekonomik faaliyetlerin kar kazanmak amacıyla değil toplumun yararına yapılması gerektiğini savunan, üretim araçlarının toplama ait olduğu ve değere önem veren bir fikir akımıdır. “Sosyalizm (Fr. socialisme), özel mülkiyetin ve gelir dağılımının, fertlerin sadece kendi menfaatlerini korumaları suretiyle veya kapitalizm şartlarında piyasa güçlerinin serbest işleyişi yoluyla belirlenmeyip toplumun denetimine bağlı tutulduğu toplumsal örgütlenme sistemine ve ideolojisine verilen addır.” (TDV İslam Ansiklopedisi).

  1. yüzyılda kendini göstermeye başlayan sosyalizm ilk ortaya çıktığında esnafların sorununu dile getirmek amaçlı olsa da daha sonra işçilerin haklarını savunma durumuna geçmiştir. Kapitalizme tepki olarak ortay çıkan sosyalizm, Marksist teoride kapitalizmin yerini alacak ve zamanla komünizme dönecek bir yapıdır. İşçilerin devrim yapmasıyla oluşan sosyalizm, işçilerin yönetimde olmayacaklarını ve ortak bir yönetim, komün oluşturma fikrinin sonucunda sosyalizmin yerini komünizm alacaktır.

Ekonominin burjuva sınıfının yönetiminde olmasını eleştiren sosyalizm işçilerin görmezden gelindiğini ve daha fazla kazanç etmek için işçilerin insancıl durumlarda çalıştırılmamasına karşı çıkar. Devletçi bir yapıdadır ve devletin üretimde etkin olması gerektiğini savunmaktadır. Bu noktada liberalizmle ayrılır ancak sosyalizmin ortaya çıkmasında liberalizminde etkisi vardır. Özel teşebbüse karşı çıkılır çünkü özel teşebbüs toplumda sınıfları oluşturur ve bu da ayrıma ve üretim aracına sahip olamayanların ezilmesine ve sömürülmesine neden olur. Bu nedenle devlet etkin olmalı ki toplumda sınıfsal eşitsizlik olmasın. Ancak her devletçilik sosyalim değildir, sosyalist düzende devlet yerel ekonominin düzenleyicisi ve yöneticisidir. Bu düzende ne milyoner vardır ne aç ve açıkta kimse herkes eşittir. Birçok toplumda kendini gösteren sosyalizm, Osmanlı Devleti’nde etkisini göstermiştir.

Osmanlı Devleti’nde Sosyalizm

Sosyalizm, Osmanlı toplumundaki birçok unsur gibi Batı üzerinden geldi. Aydınların Batı ile kurduğu ilişki sosyalizmin taşıyıcı unsuru oldu. Osmanlı Devleti’ndeki sosyalizmin gelişimi iki ayrı dönem olarak incelenebilir.  1908 Devrimi Osmanlı sosyalizminde bir milat sayılabilir. 1908 Devrimi’nden önce Osmanlı’da sosyalizm nadiren gazetelerde haberler kısmında yer alıyordu ve bu yıla kadar aydınların kendilerini sosyalist olarak adlandırmasına pek rastlanmazdı. İlk dönemlerde sosyalizme karşı olumlu yaklaşılmamıştır. Sosyalistlere karşı ilk sıcak yaklaşım Namık Kemal ve arkadaşları tarafından olmuştur. Bu iki karşılığın yanında bir de sosyalizmi İslam ile bağdaştıran aydınlar bulunmaktaydı.

Osmanlı Devleti’nin sosyalizm ile ilgilenmesi 1848 yılındaki isyanları ve Avrupa’daki gelişmeleri takip eden devlet adamları tarafından olmuştur. Sosyalizme karşı ilk izlenim devleti yıkıcı rolde olmasıdır. Yukarıda da ifade edildiği gibi basında yer alan sosyalizm haberleri 1870’li yıllarda halka açılmaya başladı. Yurtdışı kaynaklı gazeteler sosyalizme daha olumlu yaklaşırken yurtiçinde yayın yapan gazeteler sosyalizm karşıtı yayın yapıyordu (Yıldırım, 2011).

Avrupa’daki her gelişme basın yoluyla yakından takip ediliyordu ve oradaki grevlerden, işçi hareketlerinden halkın haberi oluyordu. Böylelikle en azından sosyalizme dair bir fikir toplumda oluşuyordu.  Genellikle karşıt söylemler yapılırken sosyalizme ılımlı yaklaşan Namık Kemal bu tavrını çıkardığı İbret gazetesinde de sürdürmüştür. Ancak Şemseddin Sami aynı tavrı göstermemiştir. 1878’de Tercüman-ı Şark’ta, iştirak-i emval (malların ortak kullanımı) ile sosyalizm kelimesinin aynı anlama geldiğini ifade ederek mal ve kadınların ortak kullanımı aynı değerlendirmiştir. Aynı şekilde liberal olan Ohannes Paşa da “Mebadi-i İlim-i Servet-i Milel” isimli eserinde sosyalizmin ve aynı zamanda komünizmin insan ve imkân dışı şeyler olduğunu hem Avrupa hem de Osmanlı toplumu için zararlı olduğunu ifade etmiştir (Yıldırım, 2011).

Sosyalizmle ilgili bilgi kaynakları sadece bu gazetelerde değildi. Kaçak yollarla yayınlarda ülkeye giriş yapıyordu. Örneğin Karl Marx’ın “Komünist Manifesto”nun Ermenice’den çevrilip basılmasına izin verilmemiştir ama yine de basılmıştır. Ermenice yazılmış birçok eser Ermeniler tarafından kurulan Hınçakyan Cemiyeti tarafından ülkeye getirilmiştir.

Sosyalizme olan karşı çıkış komünizmle birlikte anılması dolayısıyladır. Ancak Birinci Meşrutiyet’in (1876) ilanıyla birlikte bir ayrıma gidilmiş ve sosyalizm ile İslamiyet’in görüşlerinin bağdaşabilecekleri ifade edilmiştir. Örneğin Sava paşa, sosyalizmde İslam’ı bağdaştırmaya çalışır ve sosyalist söylemlerle İslam’ın söylemlerinin aynı olduğunu ifade eder (Atasever, 2010). Sosyalizm iyi bir Müslüman olmanın gerekliliği gibi gösterilmiştir (Tunçay, 2009). Osmanlı toplumunda bu tür bir yaklaşıma çok sık rastlanır. Toplumda dini bir yapının ağırlığı, toplumda yeni oluşan bir unsurun daha kolay yaygınlık oluşturması için dinin aracı olarak kullanılmasına neden olmuştur.

Gazetelerdeki yayınlar ve azınlık gruplarının etkinlikleriyle birlikte Osmanlı toplumunda işçilerde de bir kıpırdanma oluyordu. Ancak Osmanlı’daki ilk işçi hareketlerine bakıldığında sosyalist veya politik bir unsur değil, ekonomik temelli bir hareketlenmedir. Şehirleşme ve ulaşımın gelişmesiyle birlikte işçi sınıfı da oluşmaya başlamıştı. Köylerden veya kırsal alanlardan şehre göç eden insanlar daha düşük ücretli işlerde ve zorlu şartlarda çalışmaktaydılar. İşçi hareketleri ilk olarak fabrikalardaki makinelere zarar verme ve işi bırakma olarak yapılıyordu.

Osmanlı’daki işçi hareketlerinin kökü 1848 yılında Fransa’da gerçekleşen ayaklanmaya dayanır. İşçi hareketlerinin olması, ülkede temel geçim kaynağı ücretli işçilik olan bir kesimin göstergesidir. Genel olarak fabrikadaki makinelere zarar verme olarak gerçekleşen eylemlerin başarılı olamadığını göre işçiler yeni düzene alışmak durumunda kalmıştır. Bu dönemde işçileri savunacak ya da örgütleyecek bir sendika henüz yoktu, sendikaların kurulması sosyalizmin ikinci dönemine tekabül etmektedir.

Osmanlı toplumunda sosyalizmin gelişiminde etkili olan bir diğer unsur, 18 Mart 1871’de Fransa-Prusya Savaşından sonra gerçekleşen Paris Komün’ü olayıdır. Bu olayda savaşta yenilen Fransa’da Paris halkı yönetime el koymuştur. “İbret” gazetesinde Namık Kemal Paris Komün’ünden bahsetmiş ve orada gerçekleşen grevleri haklı bulmuştur. Sosyalizmin gelişiminde bir diğer unsur yukarıda da değinildiği gibi sosyalizme olan bakış açısıdır, din ve ahlak dışı olarak görülmüştür. Özellikle ortak olma fikrinin eski İran Mazdekiliğini anımsatması sosyalizme karşıtlığı pekiştirmiştir. Mazdekçiliğe dair Ahmet Cevdet Paşa, sosyalizmi Mazdek ayini olarak görmüş ve ailenin, evliliğin ve mülkiyetin kaldırılmasının Mazdekçiliği hatırlattığını ifade eder.

Osmanlı basınında 1908 yılına kadar sosyalizmin genel çerçevesi işçileri fabrikatörlere karşı kışkırttığını öne sürdükleri bir fesat cemiyeti, mallarda ve kadınlarda ortaklık anlamına gelen ahlak dışı bir eğilim, servet düşmanlığı ve toplumsal uyuşmazlık gibi sosyalizmin teorik boyutunu tartışmayan ya da bunu önemsemeyen rivayete dayalı bir anlayış hâkimdir (Aydar, 2015).

Osmanlı Sosyalizminde İkinci Dönem

Sosyalizmin Osmanlı toplumunda yaygınlaşması 1908 Devrimi ile başlamıştır ve böylelikle sosyalizmin ikinci dönemine geçilmiş olur. 1908 Devrimi ile birlikte liberalizminde etkisiyle insanlar fikirlerini daha kolay söyleme imkanı buldu ve bu da sosyalizmin gelişmesine yol açtı. Bu dönemden sonra sosyalizm dergi ve sendikalar aracılığıyla yayılım gösterdi. İlk dönemde de basın etkiliydi ancak genelde sosyalizme karşıt yayınlar yapılıyordu.

  1. Meşrutiyet’in ilanı ile İttihat ve Terakki Cemiyeti seçimlerle iktidara gelmiştir. Bu cemiyet bir aydınlardan oluşmuş olsa da işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi umudunu taşımaktadır. Ancak bu dönemdeki çalışmaları işçileri pek etkilememiştir. Ermeniler, Bulgarlar, Rumlar gibi azınlıklar daha çok etkilenmiştir.

1908 yılından 1910 yılına kadar sosyalizm azınlıklar arasında yaygınlık göstermiş, Müslümanlar arasında pek bir etkilenme olmamıştır. Müslümanlar ilk başlarda sosyalizme din dışı ve ahlaksız olarak bakmışlardır. Ermenilerin sosyalizmin yaygınlaşmasında büyük etkisi olmuştur. Ermeni solcuların yurt dışında ve yurtiçinde yaptıkları faaliyetlerle, yayınladıkları kitap ve dergilerle sosyalizmin ülke içinde yaygınlaşmasına olanak sağlamışlardır. Bulgarlar, Makedonlar, Rumlar, Selanikli Yahudiler sosyalizmin gelişiminde etkin olan azınlıklardan birkaçıdır.

Selanik, birçok etnik yapıyı içinde barındırması ve Osmanlı işçi hareketlerinin başlangıç yeri olması nedeniyle önemli bir şehirdir. Selanik’te sosyalist faaliyetlerin önderi Selanik Sosyalist İşçiler Federasyonu’dur. Bu örgüt içinde birçok etnik unsuru barındırmaktadır. Selanik’te sosyalist hareketler içinde önemli bir isim olan Abram Benaroya, çıkarılması düşünülen Ta’til-i Eşgal Yasası’na karşı protesto amaçlı bir miting düzenlemiştir ve ayrıca bu mitingde işçilerin sorunları da dile getirilmiştir.

Osmanlı toplumunda sosyalist örgütlenmelere ilk katılan azınlıklar Ermeniler, Bulgarlar, Rumlar ve Museviler olmuştur. 1908 yılından öncede faaliyetleri bulunmaları bu azınlıkları Avrupa tarafından tanınmasını sağlamıştır. Bu yıldan sonra Osmanlı’da da işçi ve sendika hareketleri artamaya başlamış ve daha sonra Selanik’te kurulan Selanik İşçi Federasyonu çerçevesinde birleşmişlerdir.

Osmanlı’da sosyalist adını taşıyan ilk siyasal parti Hüseyin Hilmi ve çevresi tarafından Osmanlı Sosyalist Fırkası adıyla 1910 yılında İstanbul’da kurulmuştur. İştirakçi Hilmi olarak da bilinen Hüseyin Hilmi fırkanın yayın organı olarak “İştirak” adıyla bir dergi çıkarmıştır. Sosyalizm ile halk arasından yakınlık kurmaya çalışan fırka, İslam’ın sosyalist yorumunu yapmıştır sadece. Zaten bu fırka bir siyasi yapılanmadan ziyade bir sendikalar topluluğudur. Genel olarak işçileri örgütleyip grev yapmayı amaçlamıştır. Başlangıçta İştirakçi Hilmi gibi sosyalistler, ülkede önce bir demokrasi koşullarının olmasını isterler ki sosyalist mücadeleye de yol açılsın. Reformcu bir yapıda olsa da işçi sınıfı ve sınıf mücadelesini esas alan tavrı ve faaliyetleri Türkiye sosyalist hareketi için bir başlangıçtır.

Hasan Rıza, 1912 yılında tüm işçi, amele ve çiftçilerin çalışma şartlarını sosyal demokrat esaslara uyumlu hale getirmeyi vaat eden Osmanlı İşçi ve Çiftçi Fırkası’nı kurmak istemiş ancak devletin engellemesi sonucunda bazı değişiklikler yaparak 1919 yılında kuruldu.

1919 yılına gelindiğinde İştirakçi Hilmi sürgün cezası bitince Türkiye Sosyalist Partisi’ni kuruldu. Toplumun ana kurumlarının değiştirilmesi, üretim araçlarının kişilerin elinden çıkıp devletleştirilmesi amaçlanmıştır ve fikirlerini yaymak için daha önce basılan ama sonra kapatılan “İştirak” gazetesinin yerine “İdrak” gazetesi çıkarılmaya başlanmıştır.

1920 yılında işçiler ve halk arasında sosyalist fikirleri yaymak amacıyla Türkiye Halk İştirakiyyun Fırkası kuruldu ve “Emek Gazetesi” ve “Yeni Hayat” dergileri çıkarılmaya başlandı. Ancak bu fırka diğer sosyalist partiler içinde biraz daha geri planda kalmıştır. Tam bir yıl sonra 1921’de kurulan İşçi Sosyalist Fırkası sadece isminde sosyalist ismini barındırmakta ancak faaliyetleri ve maddelerinde böyle bir ize rastlanmamıştır. Ömrü de kısa sürmüştür. Osmanlı’nın son döneminde 1922 yılında kurulan Müstakil Sosyalist Fırkası, kapatılma tehlikesine karşın yasalara uygun hareket etmiştir.

Sosyalizmi savunan isimlerden biride Behice Boran’dır. Politik ve akademik hayatı iç içe geçmiş denilebilecek olan Boran birçok çalışmasında azgelişmişlikten kurtulmanın ve kalkınmanın tek yolu olarak sosyalizmi savunur. Kapitalizmin açtığı eşitsizlikleri sosyalizm kapatacaktır ona göre. Boran’a göre sosyalist bir kalkınma ve düzen için ilk şart iktidarın sosyalist olmasıdır. Behice Boran’a karşıt sayılabilecek Kemal Tahir, Türk toplumunda Batı’dan gelen hiçbir şeyin başarılı olamayacağını düşünür. Kemal Tahir toplumun meselelerini anlamak ve çözüm bulmak amaçlı sosyalizme ilgi göstermiştir ancak sosyalizmin öğrenilecek bir şey olmadığını ve toplumlara göre değiştiğini ifade etmektedir.

Sonuç

Eşitlik vaadiyle ortaya çıkan sosyalizm, kapitalizmin karşısında ve komünizmin oluşmasında basamak olarak yer alır. ekonomik faaliyetlerin kişi özelinde veya kar amaçlı değil de toplum olarak gelir edilmesi ve ekonomik eşitliği sağlamak amaçlı devlete görev düştüğüne inanan sosyalizm Osmanlı Devleti’nde iki dönem halinde gelişim göstermiştir. İlk dönem 1908 II. Meşrutiyet’in ilanına kadar sürerken ikinci dönem tam bu noktada yani 1908 yılı itibariyle başlar. İlk dönemdeki işçi hareketleri ekonomik temelli olup politik bir amaç taşımamıştır. Avrupa’da işçi haklarını savunmak amacıyla ortaya çıkan sosyalizme ilk dönemde devleti yıkıcı unsur, din düşmanı ve ahlak dışı olarak bakılmıştır. İkinci döneminde sosyalist örgütlenmeler oluşmaya başlamış ve sendika ve partilerin kurulmasıyla halka sosyalizm tanıtılmaya çalışılmıştır. İkinci dönemde işçi hareketlerinde artma olsa da işçi gruplarında bir sınıf bilinci oluşmamıştır.

KAYNAKÇA

  • Akdağ Sarı, K.(2015). Kemal Tahir’de Sosyalizm ve Batılılaşma Eleştirisi, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırma Dergisi, 4 (3), 674-685
  • Alpman, P.S, Erbaş, H.(2018). Behice Boran: Gelişme Sorunsalı Bağlamında Sosyalist Paradigmanın Sosyolojik Temsili, Türkiye’de Gelişme/ Kalkınma Yazınında Bir Seçki, (Der: Hayriye Erbaş), 90-127
  • Atasever, A.(2010). Milli Mücadele Döneminde Sosyalizm, (Yüksek Lisans Tezi), Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya
  • Aydar, Ö.(2015). Osmanlı Devleti’nde İlk Sosyalizm Tartışmaları Ve İlk Sosyalist Örgütlenmeler / First Socıalısm Dıscussıons And Fırst Socıalıst Organızatıons In The Ottoman State, Atatürk Dergisi, 4 (2)
  • Tunçay, M.(2009). Cumhuriyet Öncesinde Sosyalist Düşünce, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Cumhuriyet’e Devreden Düşünce Mirası Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi, Cilt 1, 296-309
  • Yıldırım, K.(2011), Osmanlı Çalışma Hayatında İşçi Örgütlenmesi ve İşçi Hareketlerinin Gelişimi, (Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul

Fatma Nur YETİŞKİN,Lisans eğitimini Ordu Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamladıktan sonra Giresun Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmıştır. Şu an ise İnönü Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam etmektedir. Afet Sosyolojisi, Toplumsal Hafıza, Kent Sosyolojisi alanlarında çalışmalar yapmaktadır.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir