Türkiye’de Aile Kurumunu Doğrudan Etkileyen Toplumsal Cinsiyet

Türkiye’de Aile Kurumunu Doğrudan Etkileyen Toplumsal Cinsiyet
toplumsal cinsiyet aile 1
0

Aile toplumda en küçük yapıyı oluşturmaktadır.  Çoğu toplumda ise ailenin temelini, evlilik oluşturmaktadır. Hepimizin iki ailesi bulunmaktadır. İlki; sahip olduğumuz aile ikincisi ise olmasını istediğimiz ailedir. Bu ikisinin arasında ne kadar az fark olur ise sorunlar o kadar görünmez olabilmektedir. Aileler bireylerden oluşur ve aile üyelerinin birey olabilmeleri, kendilerini istedikleri gibi ifade etmeleri, büyükleriyle yaş farkına rağmen aralarındaki sevgi, saygının temelinin sağlam olması çok önemlidir. Bireyler arasında iktidar çatışmasının olmadığı ve ilişkilerin birbirini sömürülmemesi aileyi ayakta tutan etkenler arasındadır.  Aile içinde uyum içinde olmak ve sorumlulukların adil şekilde dağıtılması gerekir. Aile kurumunu etkileyen sorun olarak Toplumsal Cinsiyetçilikten bahsedilebilmektedir. Sürekli gelişen ve yenilenen toplumda kadınların eğitim seviyesinin yükselmesi, evin gelirine ortak olması, toplumsal kişilere doğduğundan beri biçilen rol alışkanlıklarının devam ettirilmemesi ve inançların değişim göstermesi aile içinde olumsuz etkiler göstermektedir. Toplum tarafından belirlenen ‘erkek’ ve ‘kadın’ rolleri dışına çıkmakta zorluk yaşayan kişiler ilişkilerinde sorun yaşamaktadır. Örneğin kadına hanımefendi ve yumuşak başlı olması gerektiği öğretilirken, erkeğe güçlü ve sağlam olması gerektiği öğretilmiştir. İnsanı olan duyguların kadın ve erkek diye ayrılması saçmadır. Oysa kadın öfkelene bilir ya da buna benzer davranışlar sergileyebilir. Bu toplum acısından farklı algılana bilmektedir. Çünkü kadın nezaketin ve sevginin emsali gözüyle bakılmaktadır. Erkek ise zayıf anları olabilir ya da ağladığında onların toplum önünde ağlaması yanlış anlaşılabilir. Eşler böyle davranarak ne hissettiklerin birbirine gösteremeyebilirler. Sonucunda aralarında bir sorun yaşandığında iletişimleri sağlıklı olamayacağı için çözüme ulaşamayacaklardır. Bu ilerde daha büyük sorunlar çıkarabilmektedir. Toplumsal cinsiyete yüklenmiş roller kültürden kültüre farklılık gösterebilir. Ama bazı kavramlar evrensellik etkisi göstermektedir. Bu roller kadın ile erkek arasında statü farklılaşmasına sebep olmaktadır. Değişen yaşam koşulları ile kadının eğitim alması ve gelir elde etmesi aile içinde ki rollerde değişime neden olmuştur. Böylelikle geleneksel aile yapısı değişim göstermeye başlamıştır.  Fakat ortak bir gelir elde edilse de evde yapılan iş bölümü aynı şekilde kalıp yargılarla devamlılığı söz konusu olduğunda aile de birey etkilenmektedir. Ev içinde yapılan işler çoğunlukla cinsiyete dayanmaktadır. Ev işleri kadının sorumluluğundayken, para kazanıp eve yemek getirmek erkeğe yüklenmiştir.

Bu durum taş devrinden beri devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Kadınların biyolojik olarak ve genetik özellikleri, doğası gereği denilerek günümüze kadar bu laflar söylenmiştir. Bir lokantada erkeğin yemek yapabiliyorken eve gelince yemek yapamamasına hangi genetik özelliğinin engel olduğu bilinmemektedir. Ya da çocuğu ile ilgilenirken altını değiştiremiyor olması manidardır. Eşler arasındaki bu eşitsizlik aralarında tartışmalar yaratabilmektedir. Bunlar küçüklükten beri maruz kaldığımız durumlardır. Evde tamir işlerinin babaya yaptırıldığı, sofrayı her zaman küçük kızın toplayıp, ekmek almaya erkek çocuğun gönderilmesi ile alıştırılan davranışlardır. Kadının hem işte çalışıp hem de evde ikinci mesai yapması bu durumda kadının sömürülmesi ve evlilikte eşitsizlikleri ortaya koymaktadır. Bu roller bize başta yetiştirildiğimiz ortam, aile ve medya aracılığı ile öğretilmektedir. Bu süreçte nasıl davranılması gerektiği toplumun beklentilerine uygun olarak davranış kalıpları ile çocuğa öğretilmektedir.  Şüphesiz bu durum medya aracılığı ile sürekli gündeme gelmektedir. Reklamlarda, dizi, film ve çizgi filmlerde erkeksi ve kadınsı roller sürekli işlenmektedir. Kadınlar çocuk bakımı gibi özel alan işleri yaparken, erkekler kamusal alana ait işler yapması gerektiği belirtilmektedir. Sonucunda erkek statü, karar alma yetkisi kazanırken kadın bağlı olduğu erkek üzerinden bunlara sahip olur. Her türlü bir çıkmaz oluşturulmaktadır. Kadın çalışmasa ev içinde yapılan emeği görülmemektedir. Ev hanesine geliri 0 olarak gözüktüğü için çalışmıyor gibi gözükmektedir. Diğer taraftan kadınlar çalışsa hem işte hem evde çift mesai yapması çok zordur. Geleneksel tabuları bırakarak birbirlerini saygı, sevgi göstererek iş bölümü eşit bir şekilde ayırarak bu sorunu çözüme ulaştırabilirler. İş bölümünden başka bir sorun ise eve getirilen paranın yönetimidir. Eğer para miktarı az ise para yönetimi kadına verilmektedir. Eve gelen miktar çok ise bu erkeğe geçmektedir. Az olan paranın idaresi daha zor ve zahmetli bir iştir. Erkek ise paranın miktarı çok olduğu için gücünü ve otoritesini ortaya koymaya çalışmaktadır. Evliliklere göre değişen iki sorun ise kadın çalışmıyor ise eve getirilen paradan kadın kendi ihtiyaçlarından fedakarlığı çok yüksek olmaktadır. Onun için yemek ihtiyacı, çocukların ve eşinin ihtiyaçlarını kendinden önce gelmektedir. Bir diğeri ise ortak bir gelir elde eden eşlerin erkeğin evin kirasını, faturalarını düşünmesi gerektiğini düşündüğü için bu yükü sadece erkeğin üzerine yükleyerek kazandığı paranın çoğunu kendine harcayan kadınlarda olabilmektedir. Evliliklerde gelir ve ihtiyaçların eşit olarak harcanması çok önemli olmaktadır. Aslında eşler ilk tanışırken birbirlerine dürüst davransalar evlendikleri kişinin nasıl biri olduğunu daha doğru şekilde tanıyıp daha sağlıklı bir evlilik geçirebilirler. Evlenmeden önce gördüğün kişiye çok anlamlar yükleyip beklentiye girerek, sonrada beklediğim kişi bu değilmiş demek hem kendine hem karşıdakine yapılmış bir haksızlıktır. Son olarak da şimdiye kadar gittiğim misafirliklerde her zaman hizmet eden kişinin kadın olması sorunudur.

Erkeklerin baş köşeye oturup muhabbet etmekle yükümlüymüş gibi davranıyorlar.  Erkek ev işi yapsa bile bunu etrafa göstermemeye çalışmaktadır. Eşler ikisi de çalışıyor ise bazen erken bazen kadın kalkıp işe gitmeden kahvaltı hazırlayabilir, kadın bir dolabı tamir edebilir böyle şeyler ortak yaşamın gerektirdiği şeylerdir. Bu sorunlar başta küçük gibi gelebilir. Fakat bunlara maruz kalmak git gide insanı yormaktadır. İlerisinde daha büyük sorunlara sebep olabilmektedir. Eğer böyle düşünüyorsak değişime önce kendimizden başlamalı. Evleneceğimiz insanı buna göre seçmeli ve yetiştireceğimiz çocuğu toplumsal rollere göre büyütmemeliyiz.


Yazan: Tutku Nur Velioğlu | Kırklareli Üniversitesi

Sosyologer, tüm platformda sosyoloji çerçevesinde paylaşımlar yapan ve sosyologlara yayın imkanı tanıyan dijital bir platformdur. Dijital sosyoloji arşivi oluşturma amacı ile kurulmuştur.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir