Arabesk Müziğin Kabulü

Arabesk Müziğin Kabulü
arabesk muzigin tarihi 1
0

Öz:

Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Batı ile eklemlenme ön plandadır. Bu bağlamda müzik alanı da reforma tabi tutulmuştur. Ve müziğin kabul görmesi Batı ile eklemlenme ile bağlantılıdır. Zaman içerisinde arabesk müziğinde ortaya çıkmasıyla popüler hale gelmiş fakat kentin kendi kültürüne eklemlenmekte zorlanmış ve yüksek kültür ile bağ kuramamıştır. Fakat Batı tipi alt yapılar ile birleştirilmesi ile toplumun tüm kesimlerinde görünür hale gelmiştir.

Anahtar Kelimeler: Arabesk Müzik, Popüler Kültür, Yüksek Kültür


Cumhuriyetin ilanıyla birlikte toplumsal kurum ve yapılarda, aynı zamanda toplumsal yaşantı da dâhil olmak üzere birçok alan reforma tabi tutulmuştur. Cumhuriyet kadrolarının temel derdi Batılılaşma, uygarlık olarak batıyı referans almaktır. Bunun sonucunda eğitim, din, sosyal hayat, müzik vb. alanlardaki değişim, kendini göstermeye başlamıştır. Bütün alanlarda olduğu gibi müzik özelinde de Ziya Gökalp’ın etkisi barizdir.

Gökalp, müziği hars medeniyet ayrımı içinde anlamlandırır (Yılmaz, 2017: 516). Halk musikisini Batı musikisi usulüne armonize edersek, hem milli, hem de Avrupai bir musikiye malik oluruz (Gökalp, 2011: 127) ifadesi en net örneğidir. Batılı tekniklerle armonize edilen müzik ile Osmanlı dönemine ait müziğin bir anlamda kıyaslanmasıdır. Günümüzdeki arabesk ve pop müzik ya da rap müzikle kıyaslanması aynı durumdur. Temel mesele müziğin ne kadar kabul görme meselesidir.

Popüler kültür ile yüksek kültür arasındaki fark bir anlamda arabesk müziği anlamamız için gerekli bir ayrımdır. Yüksek kültür, belirli bir sınıfa özgü estetik kaygısı olan, eğitimli insanlara ait bir yapı olarak ele alınmaktadır. Sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel bir ayrım çizilir. Popüler kültürü ise, belirli bir zamana ya da döneme ait geniş kitleler tarafından benimsenen kültür olarak tanımlanır. En önemli özelliği, belli bir kesime değil sınıf farkı gözetmeksizin herkese hitap etmesi, sıradan olması ve özel bir eğitim ya da görgü gerektirmemesidir (Sakallı, 2014: 309). Bir bakıma, halk kültürü, yerellik anlamına gelir.

Toplumsal değişmeler ile birlikte tarım toplumundan sanayi toplumuna geçilmesi toplum içinde farklı dinamiklere neden olmuştur. Özellikle kırdan kente göç, nüfusun atması, emek-yoğun işlerde çalışan işçi sınıfının ortaya çıkması sanayi toplumunun temel özelliklerindendir. Toplumsal tabakada farklılaşmalar meydana gelmiştir. Türkiye ise toplumsal değişimin etkisini göstermesi 20. yüzyıl’ın ortalarına denk gelmektedir. 1950’lerde başlayan göç dalgası, kentlerde yeni sorunlar yaratmaya başlamıştır (Yılmaz, 2017: 516). Kent merkezinden uzak bölgelere gecekondu yapıları inşa edilmiş ve kendilerine yeni bir yaşam oluşturmaya çalışmışlardır. Aynı zamanda kimlik edinme meselesi de karşımıza çıkmaktadır. Kent kültürü içerisine nasıl eklemlenecekler, kendi kimliklerini nasıl oluşturacaklar ve bunu nasıl ifade edecekler gibi sorular önemlidir. Bu soruların cevaplarına ulaşmak için ilk önce kentin yapısına bakmak gereklidir. Bu bağlamda kentin merkez-çevre yapısı önemlidir. Çünkü merkez-çevre yapısı itibariyle kırdan kente göç eden insanlar, çevreden merkezle ilişki kurmak istediklerinde ilk önce ulaşım problemleriyle karşı karşıya kalmaktadırlar. 1960’lı yıllarda büyük kentlerin belediyelerinin toplu ulaşım kapasitelerini geliştirecek kaynak bulamayışı, bu alanda önce dolmuşların sonra da minibüslerin etkili olmasına neden olmuştu (Çağlayandereli, 2015: 80). Zamanla arabesk kültürünü yayan en önemli araçlar haline geldi. Dolayısıyla arabesk, hem gecekondu hem de bir dolmuş müziği olarak tanımlanmıştır (Yılmaz, 2017: 517).

Arabesk TDK’ ya göre genellikle karamsarlığı konu edinen bir müzik türü olarak tanımlanmaktadır. Özellikle alt sınıfının dinlediği, kendi kimliğini yansıttığını düşündüğü bir müziktir. Karamsarlık, acı, keder, isyan, yalnızlık, aşk acısı, yoksulluk vb. konuları içten bir şekilde anlatan bir türdür. Ve aynı zamanda sosyal bir gerçekliktir de arabesk. Çünkü toplumun belli bir kesiminin arabeskin içinde kendine yer bulması, kendini tanımlaması önemlidir. Örnek vermek gerekirse Müslüm Gürses’in ‘İtirazım Var’ şarkısında geçen ‘İtirazım var bu zalim kadere; itirazım var bu sonsuz kedere; feleğin cilvesine hayatın sillesine; dertlerin cümlesine itirazım var’ sözleri toplumsal tabaka (alt sınıfın yaşamsal anlamda verdiği mücadele bağlamında) içerisinde kendine yer bulmaktadır. Bunca gamı bunca derdi, Garipler, İsyankâr gibi şarkılar daha da çoğaltılabilir. Bu ve buna benzer müzikler kentin yeni sakinlerinin kendilerini ifade edişi, kentte var olma olarak görülür. Bir bakıma kendilerini görünür kılma çabasıdır. Aynı zamanda toplumsal tabaka içerisinde arabesk müziğe karşı çıkanlar da olmuştur.

Arabeskin basit, sıradan, estetikten yoksun vb. söylemlerle de karşı karşıya kaldığını görmek mümkündür. Özellikle Azer Bülbül, Müslüm Gürses, Selahattin Özdemir gibi sanatçıların müziklerini avam bulan kişiler, kent kültürü içerisinde olmayan dışarıdan gelen bir kültür olarak görmüşler ve dışlamışlardır. Fakat günümüzde özellikle Müslüm Gürses’in filminin çıkması ile toplum tarafından benimsenmiş ve kabul görmüştür. Yaklaşık 7 milyon kişinin izlediği filmin içerisindeki müzikler ile arabesk görünürlüğünü pekiştirmiş ve bir bakıma kendini kabul ettirmiştir. Özellikle genç kuşak tarafından Batı tipi tekniklerin kullanıldığı müziklerde (t-rap, dupstep gibi alt yapılar) ilgi çekmektedir. Arabesk müziğin Batı tipi alt yapılarla birleştirilmesi sonucunda görünürlüğünü oldukça arttırdığı söylenebilir. Bu da Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Batı ile eklemlenme ile benzerlikler göstermektedir. (Özellikle yüksek kültür içerisinde kabul görmesi bağlamında)

Sonuç olarak arabesk, belli bir dönem toplumun farklı kesimlerince sahiplenilmiş belli kesimleri tarafından ise dışlanmıştır. Fakat günümüzde Batı tipi alt yapılar ile arabesk müziğin entegre hale getirilmesi sonucunda toplumun geneli tarafından benimsenmiş ve kabul görmüştür.

KAYNAKÇA

  • Çağlayandereli, M. (2015). Türkiye’de Kentleşme.
  • Erol Işık, N. (2018). ‘Müzik Sosyolojisi Açısından Arabesk Müziğin Dönüşümü’, Sosyoloji Dergisi, 38, 89–106. http://dx.doi.org/10.26650/SJ.38.1.0004
  • Gökalp, Z. (2011). Türkçülüğün Esasları. Ankara: Nilüfer Yayıncılık.
  • Sakallı, E. (2014). ‘Türkçe Popüler Kültür’, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Sayı 3/2, s 307-317.
  • Yılmaz, Ö. (2017). ‘Türkiye’de Modernleşme, Popüler Kültür Ve Arabesk’, The Journal of Academic Social Science Studies, Sayı 58, s 511-522.

Merhabalar, ben, Doğukan Altıparmak. Adanalıyım. Mersin Üniversitesi Sosyoloji yüksek lisans öğrencisiyim. Geçmişle yaşamayın ama geçmişi de unutmayın. Ve geleceği hayal edin. Çünkü her şey bir hayalle başlar.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir