Sekülerizm ve Sakramentalizm Sorunu

Sekülerizm ve Sakramentalizm Sorunu
sekulerizm ve sakramentalizm
0

ÖZ

Din ve dünya ilişkisi çerçevesinde görülen tipik sorunlardan sekülerizm ve sakramentalizm, günümüzde toplumsal ve kültürel yaşam alanlarında etkisini göstermektedir.

Anahtar Kelimeler: Sekülerizm, Sakramentalizm, Din, Dünya


Din ne kadar öteki tarafa yönelik olsa da var olan mümkün dünya içinde yaşamakta ve ilişki kurmaktadır. Tabi her din var olan mümkün dünyada farklı kalıplarda bulunmaktadır. Hatta insanları arınmaya götüren emir ve yasakları bu çerçevede ortaya koymaktadırlar. Weber bu açıdan bakınca dinleri dünyayı reddeden dinler ve dünya dinleri olarak ikiye ayırmıştır. Dünyayı reddeden dinler kurtuluşu dünyaya karşı açık bir tavır almada görürken, dünya dinleri de inancın gereklerini mümkün dünyada sergilemeyi hedeflemişlerdir. Bu ayrımdan hareketle belki mutlak kabul ya da reddin dışında bir tipleme daha yapılabilir ve din-dünya ilişkisinde bir kategori daha oluşturulabilir.

Yogizm, Mistisizm ve Stoacı eğilim örneklerinde olduğu gibi dünyayı reddeden dinler. Taoizm ve Epikürcü eğilimde olduğu gibi dünyayı olduğu gibi kabul eden dinler. Ve dünyanın kendisini değil, ilişkilerini ele alan Şer’i İslam örneğinde de olduğu gibi dünyayı üzerinde bir değişiklik yaparak kabul eden dinler.

Sekülerizm kelime anlamı olarak çağa ve gelişmekte olan teknolojiye, dünyanın nesnel gerçekliğinin göz önünde bulundurularak uyum sağlaması demektir.  Bu süreci sekülerleşme, dünyevileşme, profanlaşma, laiklik gibi adlarla da nitelendirebiliriz. Ancak bu kavramlara göre tüm sosyal kurumlar dinden doğmuştur, zamanla kutsallık bağlarını kopararak din dışı, ileri boyutlarda ise din karşıtı hale gelmişlerdir. Bu ayrımlar insanların hayatını etkileyebilecek bir ikilem unsuru olamaz. Sadece tarihsel gelişim süreçlerinde ve modern dönemde yaşanılanlar bu iki dünyanın birbirinden ayrışmasına ilişkin örnekler sunuyor. Modern dönemlerde kutsallık yıkılmıyor ama şekil değiştirerek varlığını sürdürmeye devam ediyor. Hatta geçmiş dönemlerin ‘dindar insan tipi’ (Homo Religious) nin yerini alan  ‘çağdaş dindışı insan’ öncekinin bir türevinden ibarettir.1 Yani dinin içinde barındırmış olduğu bütün kutsallık ve gerçeklik modern kurumsallaşmaların halen daha temel yapı taşlarını oluşturuyor.

Max Weber, sekülerleşmeyi “Protestan Ahlak” örneği üzerinden açıklamış ve kapitalizmin, Protestan ahlakın dünyevileşmesinin bir ürünü olduğunu ifade etmiştir. Lakin dinin önderliğinde meydana gelen kapitalizm, tarih içerisinde Protestan Ahlak ile irtibatını keserek, geri dönüşlü olarak söz konusu ahlakı alaşağı etmiştir.

Weber buradan şöyle bir sonuca vardı: Herhangi bir din, dünyada etkin olacaksa bir verim üretme zorundadır. Ne var ki verim üreten her din sonunda kutsallığını yitirmiş olacaktır.2

Din ve dünya birbirinden ayrılınca, gelişme dinamikleri dünyada kalmış, din ise gittikçe eskimiştir/atıllaşmıştır. Bunu dinin, insan hayatındaki otoritesinin giderek zayıflaması ya da dinin insan hayatından çekilmesi, uzaklaştırılması şeklinde de ifade edebiliriz.

Örneğin Türkiye’de sekülerleşmenin en yoğun olduğu eğitim kurumundan bahsedebiliriz. Cumhuriyet döneminin öncesinde geleneksel din merkezli medrese eğitim sisteminin ortadan kaldırılması ve yerine bilim merkezli eğitim sistemine geçilmesiyle birlikte eğitim kurumundaki sekülerleşme süreci başlamıştır. Günümüzde de hala dinamik şekilde devam eden sekülerizm, siyasette, devlet otoritesinde, toplumsal hayatta vb. her kurumda kendini göstermeyi başarmıştır. Hatta bireyin bireysel olarak da sekülerleştiğini, dünyevileştiğini, dini bazı durumlarda geri plana atabildiğini söyleyebiliriz.

Esasen insanlık tarihi boyunca dünyevileşme kadar bir kutsallaştırma (Sakramentalizm) sürecinin de birlikte işlediği görülmektedir. Yani bir taraftan kutsallıklar çözülüp dünyevi hale gelirken diğer taraftan nice dünyevi olgu kutsallık yüklenerek dini hale getirilmiştir.

Kısacası bahsettiğimiz sakramentalizm yalnızca geçmişe ait bir sorun değildir. Seküler olduğunu iddia eden ve mutlak suretle dini ve dini öğeleri dışarıda tutmayı kendilerine salt şiar edinmiş modern ulus devlet yapıları, var olan dünyevi siyasal ekonomik olguyu kutsamakta tereddüt etmemektedir. Örneğin vergisi verilmiş servet kutsaldır. Bu şekilde itham edilen kavramın, tabiatı itibariyle kutsal olmadığını biliyoruz. Lakin toplumsal açıdan öneminin vurgulanabilmesi için kavrama kutsallık ibaresi yüklenmiştir. Eklenen bu sıfatlar genellikle rasyonellik kapsamında gerçekleşmektedir.

SONUÇ

Sonuç olarak Sekülerizm ve Sakramentalizm sorunun var olduğunu gözlem yaparak dahi ifade edebiliriz. Kalıplaşmış bu sorunlar dinin ve dünyanın birbirinden nasıl ayrıldığını en salt şekli ile göstermektedir. Din yanlıları ve din karşıtlarını birbirine düşürme noktasında ilk izlenecek yolunda sekülerizm olduğunu ifade edebilmek mümkün. Lakin görüyoruz ki bazı noktalarda toplumsal hayata yön veren olumlu sekülerleşmeler olduğunu da inkâr edemiyoruz. İfade etmek isterim ki sekülerizm tarih boyunca yerini spesifik bir şekilde koruyacağa benziyor. Sonuçları kötü olsa bile.

Kaynakça

  • Eliade, Mircea, Kutsal ve Dindışı, Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Gece Yayınları, Ankara, 1992, s. 178 vd.
  • Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu, Çev. Zeynep Auroba, Hil Yayınları, İstanbul, 1985, s. 137 vd.
  • Mustafa Aydın, Kurumlar Sosyolojisi, Pınar Yayınları, Konya, 2015, s. 163 vd.

Yazar: Kübra Nur KIZILEŞİK – Selçuk Üniversitesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir