1952 Akira Kurosawa imzalı Ikiru, dünya sinemasının kült filmlerinden biridir. Belediyede Halkla İlişkiler departmanında 30 yılı devirmiş bir memur olan Watanebe’nin hayat hikayesini hüzünlü bir tebessümle izlediğimiz bu başyapıt, örgütsel ilişkiler ve bürokrasi kavramı temelinde de bizlere oldukça değerli malzemeler sunmaktadır.
Demir Kafesten Uçmak
Max Weber’in bilimimize sunduğu en önemli kavramlardan biri olan demir kafesin filmin geneline hakim bir kavram olduğunu söylemek mümkün. Hayatı bir masa ve etrafındaki onlarca dosyadan ibaret olan başrolümüz, mide kanseri olduğunu öğrenmesiyle beraber ‘demir kafesten uçmaya’ yani ‘yaşamaya’ karar veriyor. Bürokrasinin insanları sorgulamayan makineler haline getirdiği bu sistemi ömrünün son günlerinde aşmaya çalışan Watanebe’nin karşısına çıkan yeni dostu ise Japonya’nın ABD hegemonyası altında yaşadığı kültürel değişimi de gözler önüne seren bir yolculuğa çıkartıyor seyirciyi…
Açgözlü Yaşam ve Tüketim Toplumuna Adım Adım…
Tanıştığı yazar dostuna ‘yaşamak’ için ona yardım etmesini talep eden kahramanımız bizlere hedonist tüketim nedir sorusuna yanıt niteliğinde olacak bir sözle karşılaşıyor: “Şimdiye dek hayatın kölesi oldunuz, ama artık onun efendisi olacaksınız. Yaşamın tadını çıkarmak her insanın görevidir; çıkarmamak doğaya ters düşmektir. İnsan, açgözlü olmalıdır. Bunun ahlaksızlık olduğu öğretildi bize, ama öyle değildir. Hayata karşı açgözlü olmak bir erdemdir.” Bu andan itibaren Japon geleneklerinden oldukça uzaklaşan ve Batılılaşmaya sevdalı gençler arasına karışan Watanebe ve arkadaşı, günlerini eğlence ile geçirmeye başlar…Tüketmenin adeta erdem sayıldığı kapitalist toplum ideali gün geçtikçe dönemin Japonya’sında kendini göstermektedir.
Önemli Olanın İnsan Değil İş Olduğu Bir Çark
Bürokratik işler her ne kadar tıkır tıkır ilerliyor gibi gözükse de entropi varlığını Watanebe’nin de işe gidip gelmeye bırakmasıyla göstermeye başlamaktadır. Başrolün üstleri onun hasta olduğunu tahmin ettikleri halde yine de işe gelmemesine anlam veremezler çünkü hakim anlayış Bilimsel İşletme Teorisi’nin sunduğu “işgören değil iş” yaklaşımıdır. Filmde Weber’in işbölümü yaklaşımına da çarpıcı biçimde şikayetlerin oradan oraya savrulmasında ve “Bu bizim değil onun işi” denmesinde rastlıyoruz.
Çarkların vatandaş ve çalışan için değil yöneticiler için döndüğü süreci Watanebe bir gün ansızın halkın şikayeti doğrultusunda hareket etme kararı vererek yıkar ve filmin sonlarında da göreceğimiz üzere “ölümsüz bir kahraman” olma yolunda da ilk adımı atar…
Sosyolojik bir gözlükle izlendiğinde oldukça ilginç alt metinler sunan Ikiru’yu tüm okurlarımıza tavsiye ederim… Sinema bizlere her zaman en önemli malzemeleri vermeye devam ediyor. İyi seyirler..