Korona’nın Günlüğü [15 Mart – 3 Haziran]

Bu ilk yazımda pandemi sürecinin başlangıcı sonrasındaki ilk 3 ayı günlük notlar alarak anbean gözlemledim. Her birimizin yakından bildiği bu süreci bir sosyoloji öğrencisinin gözünden okumak ve kısa bir nostalji yaşamak istiyorsanız sizleri yazımı okumaya davet ediyorum, bilimle kalın.

Korona’nın Günlüğü [15 Mart – 3 Haziran]
korona gunlugu
13

15 Mart 2020

Sevgili günlük:
Korona virüs ’ün ülkemize gelmesiyle beraber, devlet çeşitli önlemler almaya başladı. İlk olarak okullar üç hafta tatil edildi. Bana kalırsa sürecin daha uzun olacağı ve okulların uzun bir süre tatil edileceği en başından belliydi fakat toplumda oluşacak paniğin önüne geçmek adına ilk etapta üç hafta tatil açıklaması yapılarak işleyişe bakıldı. Bu karardan hemen sonra takriben 1 ila 1.5 saat içinde üniversite öğrencileri ya da ailesinden uzakta yaşayan insanlar otobüs firmalarının önünde uzun bilet kuyrukları oluşturdu. Çanakkale gibi, nüfusu İstanbul ve Ankara’ya kıyasla çok da kalabalık olmayan bir şehirde bile çok kısa sürede otobüs biletleri tükendi. Toplum, ilk defa karşılaştıkları bir olayla yüz yüze geldiğinden, bu belirsizlik ve nasıl hareket edeceğini bilememe durumu karşısında panik içinde hareket etme eğilimindeydi.

17 Mart 2020

Sevgili günlük:

Korona virüs ‘ün ülkemize gelmesinden ve okulların tatil edilmesinden sonraki süreçte toplumun bir kısmı evlerine kapanma ve kendince önlemler alma eğilimi gösterirken bir kısmı da hala olayın ciddiyetinin farkında değildi. Bir mecburiyet olmaksızın sokaklarda gezen, piknik yapan, parklarda sosyal mesafeye uymadan oturan insanlar göze çarpmakta ve evde kalıp önlem alan kesim tarafından linçlenmekteydi. Özellikle yaşlı kesimin bir kısmı evlerinde oturmak istemiyor, ölüm oranlarına baktığımızda en çok ölüm görülen kesimin toplumun yaşça bu büyük kesimi olmasına rağmen tam da özellikle bu yaş grubu dışarda gezmeye devam ediyordu.

18 Mart 2020

Sevgili günlük:

COVID-19 ülkemize geldiğinden beri gündemde önemli bir yer edinmiş durumda. İnsanlar haberlerden ve sosyal medyadan her detayı takip ediyor. İlk ölüm 18 Mart tarihinde gerçekleşti. Ölen hastanın 61 yaşında ve erkek bir hasta olduğu belirtildi. Bu ilk ölümle birlikte toplumda kaygı seviyesi biraz daha artmış durumda. Gündemde olan her olay gibi korona da asılsız bilgilere konu olmuş durumda. Whatsapp gruplarından, facebook sayfalarından ve telefon konuşmalarından etrafa gerçekliği olmayan bir takım korona virüs tedbirleri de yayılmaya başladı. Bunlar ‘’soğan koronavirüs’ü yeniyor!’’, ‘’Kekikli su covid-19’a karşı bire bir’’ gibi gerçekliği olmayan bilgiler. Fakat bu bilgiler her ne kadar gerçekçi olmasa da toplumun bir kısmı tarafından kabul görmekte.

20 Mart 2020

Sevgili günlük:

Bir önceki gece dinlediğim radyo programında (Matrax/Zeki Kayahan Coşkun/Kafa Radyo) bir önceki sayfada bahsettiğim ‘’yaşlı insanların sokağa çıkma eğiliminden’’ bahsedildi. Programı arayan dinleyiciler 65 yaş üstü vatandaşların sürekli dışarda olduğunu, bedava bilet basabildikleri için bu süreci ‘’otobüsler boş iki dolanıp geleyim’’ şeklinde algıladıklarını dile getirdi. Bu sebeple matrax’ın kitlesi haline gelmiş dinleyicileriyle birlikte sosyal medya üzerinden ilgili kurumlara 65 yaş üstü biletlerin bu süreçte iptal edilmesine yönelik bir talepte bulunduk.

21 Mart 2020

Sevgili günlük:

Bugün 65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı getirildi. Radyo programı aracılığıyla organize olup sosyal medya üzerinden yaptığımız bu küçük eylemin bir faydası oldu mu yoksa bu karar zaten alınacak mıydı bilmiyorum fakat büyüklerimizi korumak için böyle bir kararın alınması gerekiyordu. Umarım kusurumuza bakmazlar… Aynı zamanda evde erzak kalmadığından kuzenimle birlikte pazara gidip alışveriş yaptık. İnsanlar hala covid-19’u çok da ciddiye almış gibi değil. Hala eldiven kullanmadan sebzeleri poşete doldurduklarına hatta elleriyle tek tek seçtiklerine şahit oldum.

26 Mart 2020

Sevgili günlük:

65 yaş üstüne sokağa çıkma yasağı gelmesiyle beraber sosyal medyada ‘’Yaşlıların market alışverişini yapan devlet görevlisi’’ furyası başladı. Bu aralar her yerde karşımıza bu şekilde videolar, fotoğraflar çıkıyor. Ben naçizane olarak, 65 yaş üstüne yasak gelmesinden sonra ‘’iyi de şimdi erzaklarını nasıl sağlayacaklar’’ diye düşünecek olan topluma ‘’Biz devlet olarak o işi yapıyoruz’’ mesajı vermek için bu çeşit gönderilerin sosyal medyada çokça karşımıza çıktığını düşünüyorum. Bu videoları gördükten sonra dedemi arayıp ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını sordum, sipariş verdiğini fakat getirilmediğini söyledi. Bu da bana sosyal medyadaki görüntülerin doğruluğunu ve ne kadar insana yardım edildiğini bir miktar sorgulattı.

30 Mart 2020

Sevgili günlük:

İlk ölümün görüldüğü günleri izleyen diğer günlerde vaka sayısının katlanarak artış göstermesi ve her geçen gün ölüm sayısının bir önceki günden fazla oluşu insanlar arasındaki kaygı düzeyinin artışındaki bir diğer sebep olmuş durumda. Twitter’da sürekli vaka sayıları trend topik oluyor ve gün gün herkes bu vaka artışını takip ediyor. Toplumun el birliğiyle bu kadar ilgili oldukları nadir meselelerden biri bu salgın oldu diyebiliriz.

2 Nisan 2020 – Dijitalleştiremediklerimizden misiniz?

Sevgili günlük:

İlk ölümün görüldüğü günleri izleyen diğer günlerde vaka sayısının katlanarak artış göstermesi ve her geçen gün ölüm sayısının bir önceki günden fazla oluşu insanlar arasındaki kaygı düzeyinin artışındaki bir diğer sebep olmuş durumda. Twitter’da sürekli vaka sayıları trend topik oluyor ve gün gün herkes bu vaka artışını takip ediyor. Toplumun el birliğiyle bu kadar ilgili oldukları nadir meselelerden biri bu salgın oldu diyebiliriz.

4 Nisan 2020 – Şimdi de 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı!

Sevgili günlük:

65 yaş üstünden sonra 20 yaş ve altına da sokağa çıkma sınırlaması getirildi. Herkes için aynı sınırlama maalesef ki sürekli kılınmıyor. Bana sorarsanız bu yasak bakkal, eczane, market, sağlık çalışanları gibi çalışması gerekli görülen meslekler dışındaki herkese zorunlu hale getirilmeli. Fakat böyle bir uygulama yoluna gidilemediğinden çoğunluğu çalışmayan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı kesim için; ‘’En azından onlar evde dursun ki hastanelerdeki yatak kapasitemizi zorunlu olarak evden çıkan ve çalışmak zorunda olan hastalarımız için kullanalım’’ denilmiş olabilir.

5 Nisan 2020 – Fırsatçılar iş başında!

Sevgili günlük:

65 yaş üstünden sonra 20 yaş ve altına da sokağa çıkma sınırlaması getirildi. Herkes için aynı sınırlama maalesef ki sürekli kılınmıyor. Bana sorarsanız bu yasak bakkal, eczane, market, sağlık çalışanları gibi çalışması gerekli görülen meslekler dışındaki herkese zorunlu hale getirilmeli. Fakat böyle bir uygulama yoluna gidilemediğinden çoğunluğu çalışmayan 65 yaş üstü ve 20 yaş altı kesim için; ‘’En azından onlar evde dursun ki hastanelerdeki yatak kapasitemizi zorunlu olarak evden çıkan ve çalışmak zorunda olan hastalarımız için kullanalım’’ denilmiş olabilir.

6 Nisan 2020 – Bugün benim doğum günüm!

Sevgili günlük:

Bugün benim doğum günüm! Hayatımda yaşadığım en enteresan doğum günü diyebilirim. Karantina dolayısıyla ailem dışında kimseyle görüşemedim. 2 gün önce gelen 20 yaş ve altı sokağa çıkma yasağı da ben ve arkadaşlarımın bir araya gelmesini normalde olduğundan daha olanaksız kıldı zaten. Gün itibariyle 20. yaşıma girdim. Biz de doğum günü karantinaya denk gelen herkes gibi ev yapımı pastamızla ve sınırlı mumla kutladık bu doğum günümü. Mutsuz değilim, çoğu insanın hayatında yaşamadığı bir olayı deneyimledim. Bundan önceki salgın bildiğim kadarıyla 100 yıl kadar önce yani 1920’de olmuş. Ondan önceki salgın da 200 yıl önce yani 1820’de… Yani 100 yılda bir görülen bir olayı deneyimlediğim için şanslı olduğumu düşünüyorum.

10 Nisan 2020 – Marketlerde izdiham var

Sevgili günlük:

Son anda sokağa çıkma yasağının duyurulmasıyla beraber insanlar akın akın marketlere koşmuş ve izdiham oluşturmuş durumda. Bu durumu bireysel panik ve kitle psikolojisine bağlayabiliriz. Ne yazık ki toplumun ilerleyen sürece dair yaşadığı belirsizlik duygusu kaygı, korku ve irrasyonelliği beraberinde getirmiştir. 2 gün sokağa çıkma yasağının ardından insanlar ‘’Ya 2 gün sürmezse daha fazla uzatılırsa’’ düşüncesiyle marketlere koşmuştur. 1 aydan fazla zamandır alınan önlemler de yaşanan bu izdihamla birlikte sekteye uğramıştır. Fakat bu olaydan çıkaracağımız en önemli ders hiç şüphesiz toplumun ve devlet birimlerinin sosyoloğa ihtiyacı olduğu gerçeğidir. Hele ki böyle panik ve endişenin hat safhada yaşandığı bir süreçte toplumun neye nasıl tepki vereceğini ön görecek sosyologlarla birlikte çalışıp beraber karar almak son derece mantıklı olacaktır. Çünkü maalesef ki toplumun her kesiminden aynı rasyonelliği bekleyemeyiz, toplumun bir kısmı da irrasyonel davranma eğilimindedir.

12 Nisan 2020 – Bir garip istifa mektubu

Sevgili günlük:

2 gün önce yaşanan izdihamın ardından bugün iç işleri bakanı Süleyman Soylu istifa etti. Ve bir süre önce Süleyman Soylu’yu yerden yere vuran halk, istifasını geri çekmesi gerektiğini bu olanların onun suçu olmadığını savunmaya başladı. Bana sorarsanız bu istifanın amacı da tam olarak toplumda bu algıyı yaratmaktı. İnsanların 1 buçuk aydır evde olmasının stresi üzerine yaşanan bu izdiham olayındaki öfkenin bir istifa olayıyla kapatılması. İstifa mektubunu da okuyan bir sosyoloji öğrencisi olarak bu mektubun amacının Cumhurbaşkanına yönelik halkın hayal kırıklığına uğramış tutumunu kırıp, suçu sadece Süleyman Soylu’nun bir kararıymış gibi göstermek olduğunu çok açıkça gördüğümü belirtmek isterim.

15 Nisan 2020 – Toplum: Kim suçlu?

Sevgili günlük:

Süleyman Soylu’nun istifasından sonra insanlar her siyasi olayda olduğu gibi taraflara ayrılmıştır. Bir kısım insan kararın geç açıklanması ve izdihama mahal verilmesinden ötürü devleti suçlarken başka bir taraf da sokaklara koşup izdiham yarattıkları için dışarı çıkan insanları suçlamaktadır. Bana soracak olursanız, daha önce de dediğim gibi toplumun her kesimi rasyonel davranma becerisine sahip olamayabilir. Bir kısım da irrasyonel davranma eğilimindedir. Bir yasak olması durumunda insanların alışveriş için sokağa koşmasının altında onlarca sosyolojik ve psikolojik kuram yatıyor olabilir. Bu sebeple devlet kurumları halkı en çok kontrol edebilecekleri şekilde kararlar almalıdır. Bir yasağın ilan edileceği, birkaç saat öncesinden değil en az bir gün öncesinden duyurulmalıdır.

17 Nisan 2020 – Birbirimizden uzak duralım lütfen…

Sevgili günlük:

Bugün sağlık ocağına ve eczaneye gittim. İlk gözüme çarpan şey insanların birbirlerini uzak durmak için sürekli tetikte olması oldu. Artık bireyler etrafındaki insanlardan kuşkulanıyor ve hastalık kapmaktan son derece korkuyorlar. İlk olarak sıra beklerken bir hastanın diğer hastalardan sürekli surette uzaklaştığını gördüm. Daha sonra doktorun odasına girdiğimde masa ve sandalyelerle hastanın ve doktorun birbirlerine yaklaşmaması için set çekildiğine şahit oldum. Son olarak da eczanede buna benzer bir uygulama beni karşıladı. Sadece tek bir alanda bulunmamıza olanak sağlayan bir şerit ile yol açılmış, etrafına geçilmemesi için sandalyelerle kapatılmıştı ve müşteriler eczaneye tek tek giriyorlardı. Bu yapılanlar son derece doğru önlemler, hele ki işi hastalarla uğraşmak olan doktor ve eczacıların her gün covıd-19 tehlikesi altında olduğunu düşünürsek. Toplumun birbirinden bu denli korkması ve uzak durmak için çaba harcaması, korona’nın bizi birçok alanda değiştirdiği gibi sosyal ilişkilerimizde de değiştireceğinin bir kanıtı niteliğindedir.

23 Nisan 2020 – Haydi çocuklar balkona!

Sevgili günlük:

Toplum bu süreçte birlik olmuş durumda. Genellikle yapılan bir eylemde taraflara ayrılmanın yanı sıra korona sürecinde siyasi taraflar ortadan bir ölçüde kalkmış, yapılan bir eylem toplumun sağını ya da solunu değil her görüşten insanını ilgilendirir nitelikte olmuştu. Dr. Fahrettin Koca’nın çağrısı ile birlikte 19 Mart günü saat 21:00’da halkın balkonlarına çıkarak sağlık çalışanlarını alkışlaması da buna bir örnek niteliğindedir. Bu süreçte korona virüs, Türk halkının sürekli surette gündeminde olan siyaseti bile geride bırakmıştır. Toplum bu dönemde değerlerini de es geçmemiş, 23 Nisan’ı yine balkonlarından olmak suretiyle kutlamıştır.

24 Nisan 2020 – Ramazan

Sevgili günlük:

Bugün itibariyle Ramazan başladı. Yıllardır iftar daveti ve teravih namazlarıyla iç içe bir Ramazan ayı geçirme kültürüne sahip olan Türk toplumu, covid-19 dolayısıyla bu Ramazan’ı evlerinde geçirmeyi kabullenmiş durumda. Ufak tefek kural ihlalleri, iftar davetleri olsa da toplumun geneline baktığımızda başından beri konulan yasaklar ve bu yasaklara olan kabul eğilimi bu ayda da devam etmekte. Benim buradan çıkardığım sonuç: Toplum çok kez tekrar edilen bir yasağı kendisine bir faydası olsa da olmasa da bir süre sonra kabullenir. Şu anki süreç elbette insanların evden çıkmamasının kendi faydalarına olacağı bir gerçeklikte. Fakat başta bunu kabullenmeyip yasaklarının kendi iyilikleri için olduğu bilincinde olmayan kesimler bile başta yasağa uymamış ama sonradan kabullenmeye başlamıştır. Bu durumda toplumun bir kısmı kendi iyilikleri için önlem alma eğilimindeyken bir kısmı ‘’mecbur’’ olduğu için evde kalma ve durumu kabullenme eğilimindedir diye düşünüyorum.

26 Nisan 2020 – Evde ne yapsak?

Sevgili günlük:

Karantina sürecinin uzamasıyla ve öğrencilerinin okullarına dönme ümitlerinin neredeyse bitmesiyle beraber toplum evde hayatına devam etmenin yollarını aramakta. Bir kitap mağazasının aktardıklarına göre son dönemlerde en çok satılan ürünler hobi malzemeleri, oyunlar, çeşitli boyalar ve kitaplar. Bu satılan ürünlerden kolayca tahmin edeceğimiz üzere insanlar karantina sürecini kabullendi ve dışarı çıkmadan kaliteli vakit geçirmenin çarelerini arıyor.

29 Nisan 2020 – Yasağa 1 kala!

Sevgili günlük:

Devlet ara ara birkaç günlük sokağa çıkma yasağı uygulamaları uygulamakta. Bu süreçte eczacılar, kargocular, sağlık çalışanları gibi meslek grupları dışında herkes evlerine kapanmakta ve yasağa uymaktadır. Ama toplum için asıl azmettirici sokağa çıkma yasağı uygulamasına uymayanlar için getirilen para cezası. Öyle ki, gözlemlediğim kadarıyla gece 00:00’da başlayan sokağa çıkma uygulamasına rağmen insanlar 23:59’a kadar tam anlamıyla sokakları terk etmiyor. Evlerine girmek için adeta yasağın başlamasını bekliyorlar. Normal zamanlarda da virüsün etrafta olma tehlikesine rağmen sadece sokağa çıkma yasağında evlerine giren insanlar da mevcut. Bu da bana Kohlberg’in ahlak yasalarındaki ilk düzeyi anımsattı. Bir takım insanlar bu eylemi önlem amacıyla değil ceza almamak gerekçesiyle yapıyorlar. Elbette burada bahsettiğimiz toplumun tamamı değil bir kesimidir.

1 Mayıs 2020 – Linç kültürü

Sevgili günlük:

Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birçok yerde okunabilir, görülebilir hale gelen linç kültürü bu dönemde de sıkça karşımıza çıkmakta. Toplum kendinin yapamadığı eylemi (dışarı çıkmak, yasağa uymamak) yapan bir başkasını gördüğünde onu linç etme eğilimi gösteriyor. İlk sokağa çıkma yasağının sebep olduğu izdihamdan sonra elinde luppo ile fotoğraflanmış bir vatandaş sosyal medyada günlerce bu linçe maruz kaldı. Daha sonra ‘’alabileceğim başka bir şey yoktu gücüm buna yetti, işsizim’’ demesinin üzerine bu sefer insanlar bu adamı linçleyenleri linçlemeye başladılar. Elbette bu olay bu adamla da sınırlı değil toplum bu süreçte yapılmasını uygun bulmadığı bir eylemi yapan her insanı linç etme eğilimindeydi. Linç kültürü sosyal medyanın etkisiyle daha çok görülür olmuştur fakat bu sosyal medya dışında olmadığı anlamına gelmez. Eski zamanlarda mahalle kültüründe sıkça kullanılan ‘’el âlem ne der?’’ sözü ve hayatını başkalarının linçlemesinden korkarak yaşamak da bu kültüre bir örnek.

10 Mayıs 2020 – Vaka sayısı 1.542+bir köylüm

Sevgili günlük:

İnsanlar yavaş yavaş ölü ve vaka sayılarına duyarlılıklarını yitiriyorlar. Eskiden her gün trend topik olan ve herkesin ezbere bildiği günlük vaka sayıları artık toplumun alıştığı ve umursamadığı birer rakamlar haline gelmiş durumda. Bu vaka sayıları artık takip edilmiyor, insanlar ölen kişi bir yakını olmadığı sürece ilgilenmiyor hatta üzülmüyordu.

12 Mayıs 2020 – Bugün ne alsam?

Sevgili günlük:

Etrafımdan gözlemlediğim kadarıyla insanlar çevrimiçi alışverişi ihtiyaçtan isteğe doğru çevirmiş durumda. Başta internet üzerinden temel ihtiyaçlarını karşılayan insanlar sürecin uzamasıyla ve dijitalleşmenin karantina sürecindeki hayatımızın merkezine yerleşmesiyle birlikte çok sayıda, gereksiz ve ihtiyacı olmayan ürüne rağbet etmesiyle sonuçlanıyor. Bunda internet üzerinden kazanç sağlayan firmaların insanların şu anki durumundan faydalanmak amacıyla çok sayıda cezbedici kampanya ve reklam yapmasıyla da bağdaştırabiliriz fakat tek sebep bu değildir. İnsanların uzun süredir evde olduklarından monotonluğu bozmak adına yeni eşyalara, kıyafetlere ve ürünlere sahip olmak istemesi de birçok yönden toplumu dijitalleşme furyasına iten bu sürecin sonuçlarından biri olmuştur.

16 Mayıs 2020 – Akrabamızın testi pozitif

Sevgili günlük:

Bugün bir akrabamızın ve eşinin covid-19 testinin pozitif çıktığını öğrendik. Gözlemlediğim kadarıyla bu olay ilk günlerde yaşansaydı çok daha büyük bir reaksiyon gösterecektik fakat toplumca yaşadığımız bu 2 aylık süreç ve her gün saatlerce üzerinde konuşup tükettiğimiz covid-19 korkumuz bizi bu haberin normal bir haber olduğuna ikna etmiş olmalı ki hiçbirimiz büyük bir tepki vermedik. Hatta gariptir ki ölümcül olduğunu bildiğimiz bu hastalıktan grip gibi basit bir hastalıktan bahseder gibi bahsettik.

20 Mayıs 2020 – Duy+arsızlaştık

Sevgili günlük:

Ülkeye gelmesiyle gündemi sarsan korona virüs artık insanların hayatının bir parçası haline geldi. Bu virüs eskisi kadar korkutmuyor ve normal bir şeymiş, başından beri hayatımızda varmış gibi görülüyor. Aynı olayı şehit haberlerinde de görmekteyiz. Bu durumdan şu çıkarımı yapmak mümkündür diye düşünüyorum: Toplumlar sürekli maruz kaldıkları olaylara karşı duyarsızlaşırlar.

24 Mayıs 2020 – Bugün bayram!

Sevgili günlük:

Bugün bayram. Toplum olarak hayatımızın en garip bayramını yaşıyoruz. Covid-19 sürecinden daha önceki bayramlarda birbirlerini ziyaret etmeyi alışkanlık haline getiren insanlar, telefonlarla bayramlaşmayı tercih etmek durumunda kaldılar. Gençlerin evde durmasının büyüklerinse evden çıkmasının uygun olmadığı bayramlar covid-19 ile birlikte herkesin evde kalması yasakla da zorunlu kılınan bir hal aldı. İnsanlar en fazla aynı mahalledeki ya da aynı binadaki tanıdıklarına gitmek dışında ziyaretlerini gerçekleştiremediler. Bu durum herkeste eksik bir bayram tadı bıraksa da çok sayıda ölüme tanıklık eden toplum, bayramı evde geçirmeyi hastalanmaya tercih etmiş görünüyor.

25 Mayıs 2020 – Bayramınız dijital olsun!

Sevgili günlük:

Bugün bayramın ikinci günü. Toplum covid-19 ile gelen dijitalleşmenin etkilerini bayramda da göstermiş durumda. Birbirlerini ziyaret edemeyen insanlar, telefon veya sosyal medya aracılığıyla birbirleriyle bayramlaşıyorlar. Ziyaret edilecekler listesi, yerini aranacaklar listesine bıraktı. Dün 65 yaş üstünün dışarı çıkma günü ve bayramın ilk günü olduğundan mahalle aralarında hareketlilik göze çarpmaktaydı fakat bugün itibariyle insanlar, daha çok evlerine kapanmış görünüyorlar.

26 Mayıs 2020 – ”Kurbanda görüşürüz”

Sevgili günlük:

Bugün bayramın son gününü yaşıyoruz. Sokaklarda gözlemlediğim kadarıyla benim bayram olması dolayısıyla insanların yasağı çiğnemesi konusunda korktuğumdan daha az bir hareketlilik oldu. İlk bayram gününün Pazar gününe ve 65 yaş üstünün iznine denk gelmesiyle ufak tefek hareketlilikler gözlemledim fakat diğer günler daha sakindi. Polis ekipleri sürekli surette mahalle aralarında geziyorlar. Hem covid-19 korkusu hem de yasak sonucunda alınabilecek ceza alma korkusu işe yaramış gibi görünüyor.

27 Mayıs 2020 – Korona 1-0 Bayram

Sevgili günlük:

24-25 ve 26 Mayıs’ı bayram olarak geçirdikten sonra bugün en merak ettiğim konuya geldik. 23 Mayıs günü yani bayram arifesinde 1.186 olan vaka sayısı bugün, yani bayramdan bir sonraki gün itibariyle 1.035 olarak açıklandı. Ben sadece kendi mahallemi ve sokağımı gözlemleyebildiğim için vaka sayılarındaki olası artış veya düşüş insanların bayramı nerede geçirdiği konusunda daha belirleyici bir veri olacaktı ki rakamlardan da gördüğümüz gibi bir artış yaşanmamış, hatta düşüş yaşanmış. Yüzyıllardır süren bayramlaşma geleneği covid-19’a yenilmiş, daha doğrusu covid-19 ile yenilenmiş durumda diyebiliriz.

28 Mayıs 2020 – Bazı yasaklar yasak değil 

Sevgili günlük:

Bayramdaki yoğun telefon ve paylaşım trafikli dönem yerini yeniden dingin ve münzevi yaşantımıza bırakmış durumda. Vaka sayılarında küçük artış ve düşüşler görüyoruz. Bu sayıların kimi zaman 1000’in altına indiği gibi kimi zaman da tekrar 1000’in üzerine çıkıyor fakat uzun zamandır bu rakamlar bu civarlarda dolaşıyor yani büyük bir sıçrama yaşanmıyor. Ölümler azalmış olsa da maalesef hala 25 ile 35 arasında ölüm vakalarıyla karşılaşıyoruz. Bugün itibariyle 20yaş ve altı olan sokağa çıkma yasağı 18’e indirilmiş durumda. 1 Haziran itibariyle de bazı kurs ve kreşlerin açılacağı belirlendi. Bu da demek oluyor ki memurlar işlerine tekrar başlayacak. İnsanlar sürecin eskiye nazaran iyiye doğru gittiğine ve çok geçmeden biteceğine inanmaya başlamış durumda.

29 Mayıs 2020 – Kafelerin açılmasını parkta bekleyelim

Sevgili günlük:

Dün kısıtlamaların 1 Haziran itibariyle azaltılmış olması toplumda anında bir normalleşme sürecine girdiğimiz algısı yaratmış durumda. 1 Hazirandan itibaren restoran, kafe, çay bahçesi gibi yerlerin açılacağı ve seyahat kısıtlamasının kalkacak olması bir süredir kısıtlamalarla çevrili bir hayat yaşamaya başlayan toplumu rahatlatmış durumda. İnsanlar kafeler henüz açılmasa da artık yavaş yavaş parklara gitmeye başladılar. En azından Ankara için konuşacak olursak toplu taşıma araçları birkaç ay öncesine göre daha dolu diyebiliriz. Fakat yine de neyse ki bu korona sürecinden önceki gibi tıklım tıklım bir doluluk değil.

1 Haziran 2020 – Cumhurbaşkanım bak biz çıkıyoruz emin misin?

Sevgili günlük:

Bugün itibariyle Türkiye gerçek anlamda normalleşme sürecine girmiş durumda. Şehirlerarası seyahat yasağı kalktı, restoran ve kafeler açıldı, kamu personellerinin izinleri son buldu ve memurların çocuklarını bırakabilmeleri için anaokulları ve kreşler açıldı. 19-20 yaş arası gençler uzun süredir evde oldukları için dışarı çıkma eğilimi gösterdiler. 65 yaş üstü ve 18 yaş altına hala yasak devam etmekte. Onlar da haftanın belirli gün ve saatleri dışarı çıkmaya devam ediyorlar. Toplum yeni düzene her ne kadar alışmış olsa da en ufak bir değişiklik ardından büyük bir hareketlilik getiriyor. Bu sebeple de devlet yasakları birer birer alıştırarak kaldırarak ilk sokağa çıkma yasağında karşılaştığımız gibi ani reaksiyonların önüne geçmeye çalışıyor.

2 Haziran 2020 – Alo 141 dönere dönme hattı

Sevgili günlük:

Hayat yavaş yavaş normale dönüyor diyebiliriz. Birçok hazır yiyecek ve içecek satan dükkân açıldığı için insanlar dışarıdan yemek veya kahve söylemeye başladılar, merkezi yerlerdeki kafeler dolmaya başladı. Toplumun bir kısmı her ne kadar dışarı çıkma eğilimi gösterse de bir kısmı hala tedbiri elden bırakmayarak evlerinde kalıyorlar. Dışarı çıkıldığında ise insanlar arasında sosyal mesafenin ‘’alışkanlık’’ olduğunu ve fark etmeksizin bakkal, eczane, PTT gibi yerlerde birbirlerinden uzak durmaya çalıştıklarını gözlemliyoruz.

3 Haziran 2020 – Arkadaşlar sesim geliyor mu?

Sevgili günlük:

Bugün korona dolayısıyla ilk defa görüntülü olarak final sınavı olduk. Eğitim hayatımızda daha önce yaşamadığımız, muhtemelen de bir daha yaşamayacağımız bir deneyimi covıd-19 sayesinde deneyimlemiş olduk. Daha önce görüntülü olarak hiç internet üzerinden sınava girmediğimiz için hepimizde belirsizliğe dair bir panik havası hâkimdi ve ufak tefek aksaklıklar yaşandı. Sistem çok fazla kişiyi kaldıramadığından sınava giremeyen arkadaşlarımız oldu ve büte kaldılar. Daha önce sınav olmuştuk fakat görüntülü olarak ilk ve son sınavımız olan İngilizce sınavı; paniğiyle, heyecanıyla, sistem aksaklıklarıyla biz ve ders hocamız için unutamayacağımız bir sınav oldu diyebiliriz.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyoloji ve Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümü öğrencisi

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (13)

Popüler Yorumlar
  1. Hatice Çuhadar 24 Kasım 2020

    Tüm dünya insanının yaşamında radikal değişmelere sebep olan,toplumsal düzeni ve alışkanlıkları değişime zorlayan içinde bulunduğumuz salgın sürecine ilişkin gözlemlerinizi sade ve objektif bir dille aktardığınızı düşünüyorum.Aynı zamanda bilimsel çalışmalarda da kullanılabilecek iyi bir materyal olmuş.

    Emeğinize sağlık.

  2. Sümeyye Akgün 22 Kasım 2020

    Fikirleriniz için çok teşekkür ediyorum. Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz, paylaştıklarımız çok daha kolay kayıt altına alınıyor ve gelecek nesillere aktarılıyor. Umarım onların da bu süreç hakkında fikir sahibi olmasına katkı sağlayabiliriz hep birlikte, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

  3. Sümeyye Akgün 24 Kasım 2020

    Yöntem fikri bana ait değil, Elif Kanca hocamız’ın antropoloji alanında kullanılan günlük tekniğini sosyolojiye uyarlamasıyla böyle bir fikir ortaya çıktı. Elif hocamın da bu bağlamda yazımda emeği var. Teşekkür ederim onun adına da :)

Yapılan Yorumlar
  1. Mustafa Dönmez 22 Kasım 2020

    Harika bir yöntem kullanılmış. Toplumsal hafıza açısından da değerli bir yayın. Çalışmalarınızın devamlılığını diliyorum.

    • Sümeyye Akgün 22 Kasım 2020

      Fikirleriniz için çok teşekkür ediyorum. Artık dijital bir dünyada yaşıyoruz, paylaştıklarımız çok daha kolay kayıt altına alınıyor ve gelecek nesillere aktarılıyor. Umarım onların da bu süreç hakkında fikir sahibi olmasına katkı sağlayabiliriz hep birlikte, çalışmalarınızda başarılar dilerim.

  2. Ayşe Kudal 22 Kasım 2020

    Çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık :))

  3. Berşan Uzun 22 Kasım 2020

    Süreç çok güzel özetlenmiş, emeğinize sağlık.

    • Sümeyye Akgün 22 Kasım 2020

      Çok sağolun, vakit ayırıp değerlendirdiğiniz için de ayrıca teşekkür ediyorum.

  4. Beyza Ceren Aksoy 22 Kasım 2020

    Yaşadığımız zor ve alışık olmadığımız günleri çok güzel özetlemişsin. İleride bu günlere ışık olacak bir çalışma. Kalemine sağlık. Yazılarının devamlılığı uzun olsun inşallah :):)

    • Sümeyye Akgün 22 Kasım 2020

      Benim de temennim o yönde, çok tatlısın teşekkür ederim… ”Yazılarımızın” devamlılığı uzun olsun inşallah :)

  5. Harika olmuş…Emeğine sağlık canım

  6. Yöntem çok yaratıcı olmuş 👏

    • Sümeyye Akgün 24 Kasım 2020

      Yöntem fikri bana ait değil, Elif Kanca hocamız’ın antropoloji alanında kullanılan günlük tekniğini sosyolojiye uyarlamasıyla böyle bir fikir ortaya çıktı. Elif hocamın da bu bağlamda yazımda emeği var. Teşekkür ederim onun adına da :)

  7. Hatice Çuhadar 24 Kasım 2020

    Tüm dünya insanının yaşamında radikal değişmelere sebep olan,toplumsal düzeni ve alışkanlıkları değişime zorlayan içinde bulunduğumuz salgın sürecine ilişkin gözlemlerinizi sade ve objektif bir dille aktardığınızı düşünüyorum.Aynı zamanda bilimsel çalışmalarda da kullanılabilecek iyi bir materyal olmuş.

    Emeğinize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir