Mümtaz Turhan Sosyolojisi

Mümtaz Turhan Sosyolojisi
mumtaz turhan sosyolojisi
0

Mümtaz Turhan çalışmalarına “biz neden geri kaldık?” sorusuyla başlamış ve bu soruya cevap aramakla çalışmalarına devam etmiştir. Ona göre Garp medeniyetinin zihniyetini almak yerine orada yapılan her şeyi olduğu gibi taklit ederek, topluma uyarlamadan uygulamak ve sadece somut unsurlar göz önünde bulundurmak bizim yanlışımız olmuştur.

Ona göre yaşayış tarzımızı, giyim kuşamımızı, toplumsal alanda birtakım maddi unsurları (fabrika, baraj ve liman gibi) eskisiyle değiştirmek, icat edilen her şeyi ülkeye getirip kullanmak ve Batı medeniyeti yönünde değiştirmek yetmiyor, aynı zamanda temelde bireylerde bu zihniyeti ve düşünce tarzını da bilimsel ilkelere dayanarak değiştirmek gerekiyor. Zaten dünya bu denli ilerleme kaydederken bizim geride kalmamız bu yüzden olmuştur.

Turhan bu yanlışların yapılmasını ülkenin kötü yönetilmiş olmasına, yeterli sermayenin olmamasına, halkın cehaletine ve tecrübeli iş adamlarının yokluğu gibi nedenlere bağlamaktadır.

Garplılaşmamıza engel olan sebepler Garp medeniyetini anlayamamak, temel unsurlarını analiz edememek ve bu unsurlar arasında ilişki kuramamak olmuştur. Bu yüzden de Garplılaşırken nereden ve nasıl başlamak gerektiğini belirleyemedik ve bu hususta eksiklik gösterdik.

Garplılaşmayı bizde var olan her türlü değeri atıp yerine yenisini koymak olarak anlamamız yanlışımız olmuştur. Aslında yalnızca ilerlememize mani olan unsurları değiştirmek, geri kalan iyi şeyleri muhafaza etmek ve geliştirmek gerekirdi. Ancak biz bu yolda garp medeniyetinin iyi şeylerini aldığımızı düşünürken ve aldıklarımızı uyarlarken bizde fena tezahür edeceğini göremedik. Bizdeki iyi olanları tamamen attık ve yerine toplum yapımızla uyum sağlayamayan unsurları seçtik.

Hiçbir medeniyet ilimi, bilimi; ilim ve bilim adamlarını geliştirmeden ilerleme kaydedemez. Biz de bu değerleri alıp toplum yapımıza uyarlamamız ve onlara çalışma imkânı verip gelişmelerini sağlamamız lazımdır. Ülkede ilim adamlarının ve kurumlarının olması; başka milletlerin kullandığı teknik araçları kullanmak yetmez, aynı zamanda milletimizin içinden çıkmış, yetişmiş ilim adamlarıyla kendi üretimimiz teknik araçlar olması gerekir. Kullandığımız araçları kendimiz yapmamız lazımdır.

Garplılaşma zihniyet meselesidir ve bunu da Garp medeniyetini oluşturan unsurlarda aramak gerekir. Bu unsurlar;

  • Bilim ve bilim zihniyeti, bilimin pratikteki uygulamaları olarak teknik, insan haklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyet olduğunu belirtir.
  • Garplılaşmada önemli olan taklitten öte, toplumsal çözülme yaşanmadan Batı’dan alınan unsurların kültürümüzle uyumlu hale getirmektir.
  • Garplılaşma sürecini kültür değişmeleri açısından açıklarken “serbest kültür değişmeleri “ ve “ zorunlu kültür değişmeleri” kavramlarından yararlanır.

Serbest kültür değişmeleri bir toplumun başka bir toplumla ilişki kurması vesilesiyle onların kültürlerinden bazı unsurları benimsemesi ve bunu kendilerine mal etmeleridir. Bu süreçte hiçbir iç ve dış baskı, zorlama yoktur. Alacağı unsurları ve ne ölçüde alacaklarını kendileri belirlerler. Köylerdeki değişim serbest kültür değişimleridir. Zorunlu kültür değişimleri ise farklı iki toplumdan birinin diğerini zorla, kültürünün tamamını veya bir kısmını dayatarak baskıyla değişime tabi tutmasıyla olur. Bu şekilde olduğu gibi bir toplumda belirli idari bir gücü elinde bulunduran grubun başka bir toplumun unsurlarını alıp kendi toplumuna uymayacağı bilindiği halde zorla topluma kabul ettirmeye çalışmasıyla da olur. Büyük şehirlerde zorunlu kültür değişmeleri görülür çünkü şehirde birçok farklı kültür bir arada yaşar, yoğun etkilere sahip kültürler zorla kendini kabul ettirir ve idari yöneticilerin değişimi zorunlu hale getiren politikaları bireylerin bu kültürlerden hangi unsurları alıp hangilerini almayacaklarını seçmelerine izin verilmez. Eski kültür yavaş yavaş yok olurken yeni bir kültür ortaya çıkmaz, birçok farklı kültür belirir.

Bilim ve medeniyete verdiği önem kadar millet olmaya da önem vermiştir. Eğer çağdaş medeniyete ulaşılmak isteniyorsa çağdaş anlamda millet olmak gerektiğini savunmuş, bunun yolunun da milli kültürü muhafaza ederek çağdaş medeniyetin bilim ve bilim zihniyetini almak olduğunu savunmuştur. Alınan batılı unsurların toplumda sorun yaratmaması gerektiği konusunda Atatürk ilkelerini ve devrimlerini açıklamıştır.

  • Eğitim alanında öncelikle yetenekli insanlar, yüksek tahsil için uygun şartları sağlayanlar seçilmeli geriye kalanların da teknik ve meslek okullarına gönderilmeleri gerektiğini söylemiştir. Bu şekilde elit kişiler yetiştirilecek ve bilim adamları toplum yaşantısına nüfuz edebilecek.
  • Bilim ve bilim zihniyetinin Türkiye’de yerleşmesi için atılacak ilk adım, eğitim sisteminin yeniden yapılandırılmasıdır.  Eğitimi, bireylerin bilim zihniyeti kazanacakları, kendilerini geliştirecekleri, toplum içindeki görevlerini, devletin ve milletin kalkınmasına yarayacak bilgileri öğrenebilecekleri bir faaliyet alanı olarak görür.
  • Bahsettiğimiz bilim zihniyetinin gerçekleşmesi için eğitim sistemini düzenleyerek bireylerin bilim zihniyeti öğrenecekleri ortam sağlanması gerekir. Bunun için gerekli eğitim kurumları kurulması gerekmektedir. Bunun sayesinde bilim adamları ve teknik elemanlar yeteri kadar sağlanacak ve başarı elde edilecektir.
  • Bilime hayatın her alanında başvurulması gerektiğini, bilimsel düşünüşün sadece belli bazı kişilerle sınırlı olmaması gerektiğini düşünür.
  • Eğitim sisteminin amaç ve hedefleri iyi belirlemek gerekir. Herkesi okuryazar yaparak eğitimi yaygınlaştırmak eğitimde kalitenin düşmesine sebep olmuştur bu yüzden üniversite hocaları ve onların yetiştireceği öğretmenlerin iyi yetiştirilmesi ve iyi bir eğitim almaları gerektiğini söyler.

Ekonomik olarak kalkınmış çağdaş bir toplum olabilmemiz için iki öneri sunmuştur.  Birincisi Avrupa’ya çok sayıda seçkin öğrenciler göndermek, ikincisi ise farklı alanlara yönelik araştırma enstitüleri açmaktır. Hâlihazırda bulunan araştırma enstitüleri yalnızca taklit ederek, zihin faaliyeti yürütememelerinden dolayı etkin ve başarılı olamamışlardır. Açılacak olan araştırma enstitüleri sayesinde Avrupa’dan dönen öğrencilere uzmanlık alanı ile ilgili çalışma ortamı sağlanacaktır. Bu enstitülerin başına da Avrupa’dan getirilen bilim adamları yerleştirilip bilim zihniyetinin Türkiye’de de sürmesi ve olgunlaşması sağlandıktan sonra yabancı bilim adamlarının sayıları azaltılacaktır.

Türkiye’nin kalkınmasında olduğu kadar köylerin kalkınmasında da bilimin rolü büyüktür. Köylerde meydana gelen değişimlerin işe yarar olması gerektiği gibi manevi kültürle de uyuşma içinde olması gerekir. Köylüler değişimlere ve yeni kültüre faydacı yaklaşmaktadırlar ve yapıya uygun olduğu sürece onu benimsemektedirler. Altyapısı uygun hazırlanan kültürel değişimler sorunsuz bir şekilde köylüler tarafından benimsenecek ve hayata geçirilecektir.

Köylülerin çiftçiliği sadece bir geçim aracı olarak görmeyip tüm kültürün etrafında biçimlendiği bir değer olduğu için bu alanda da yeniliklerin uygun şekilde yapılması gerektiğini savunur.

Ona göre Batı’daki şehir-kır kültür farklılığı oldukça azken bizde bu fark fazladır. Bu farkı ortadan kaldırmak, sanayileşmeden doğacak toplumsal sorunların etkisini azaltmak, köyleri büyük şehirlerde görülen medeniyet ve kültür eserleriyle buluşmasını ve köylünün de bunları zamanla benimseyip sahiplenmesini sağlamak amacıyla “Kültür ve Sanayi Merkezleri” adında bir proje teklif eder. Her kırk köy için Türkiye’nin her bölgesinde bu merkezlerden bir tane kurulmasını önerir, söz konusu projede yatılı ve gündüzlü iki bölge okulu, ortaokul ve bu okulların kullanımı için bir kütüphane kurulmasını teklif eder. Ayrıca kültürel etkinlikler ve sağlık ihtiyaçları için bu merkezlerde tiyatro, sinema ve hastane hizmetlerinin sunulmasını, ziraat ve hayvancılık uzmanlarının yani sıra sosyal sorunlarla ilgilenmek üzere sosyal antropolog ve psikologların istihdamını da önermiştir. Söz konusu merkezlerde, bölgelerin ihtiyaçlarına cevap vermek üzere, bölgenin ihtiyacı olan ürünleri ucuza mal etmek ve milli sanayiye katkı yapılmak üzere dökümhane, tamir atölyesi ve bir sanayi kolu kurulmasını da önermiştir.

KAYNAKÇA

Turhan, M. (2016). Garplılaşmanın Neresindeyiz?. Ankara: Altınordu Yayınları.

Avcı, N. ve Aksoy, E. (Ed.). (2017). Türk Sosyologları. İstanbul: Lisans Yayıncılık.

Merhaba, ben Sevgi Balkan. Gazi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Yüksek Lisans Programına devam etmekteyim.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir