Duyguların Rengi Filminin Özeti
Siyahî bir hizmetçi olan Aibileen Clark 1963 yılında Mississipi’de hayattaki tek çocuğunu bir kaza sonucu kaybeder. Bu tarihten sonra işi gereği beyazların çocuklarını büyütmeye başlar. Bu süreçte tam 17 beyaz çocuğa annelik yapar. Ayrıca evin diğer işleri de siyahi hizmetçilerin omzundadır. En son Elizabeth Leefolt’un çocuğuna bakmaya başlar. En yakın arkadaşlarından biri olan Minny Jackson da bu bayanın arkadaşlarından birinin hizmetçisidir. Kendisi Missisipi’nin en iyi aşçısı olarak tanımlanır.
Elizabeth Leefolt’un yakın arkadaşlarından biri olan Skeeter Eugenia Phelan, üniversite mezunu idealleri olan bir genç kızdır. Çevresi kadınların aksine evlilik yerine kariyeri tercih etmiştir. Yazar olmak isteyen Skeeter yerel bir gazetede köşe yazısı yazmaktadır. Bu süreçte siyahi hizmetçiler bazı dışlanmalara maruz kalır. Tuvaletlerinin ayrı olması gerektiği kanunu Skeeter için bardağı taşıran son damla olur. Yeni bir eser projesi geliştirir ve bu konuda Aibileen ve Minny’den yardım ister. Sonunda birçok siyahî hizmetçiyi ikna ederek onların hikâyelerini kaleme alır. Hikâye satılmaya başladıktan sonra işinden kovulan Aibileen Clark artık özgür bir yazar olacaktır. Bu girişim Missisipi’deki siyahi ırkçılığı yenme açısından önemli gelişmelere yol açacaktır.
Irkçılık ve Toplumsal Tabakalaşma Bağlamında Duyguların Rengi Filmi
Duyguların Rengi filmi konusu itibariyle ırkçılık üzerine kurgulanmıştır. Bu ırkçılık ten rengi üzerinden yapılan bir ayrıma dayanır. Filmin ana karakterleri olan kadın hizmetçiler siyahidir. Bu kadınların yaşam şartlarına bakıldığında pek çok alanda ayrımcılığa maruz kaldıkları görülmüştür. Hizmetçi rolündeki kadınların yaşadıkları bölge bile şehirden ayrı bir yere konumlandırılmıştır. Bu bakımdan fiziki şartlarda da bir dışlanma söz konusudur.
Siyahi hizmetçiler gündelik bütün işleri yapmalarına rağmen hastalık taşıyıcısı olarak görülmüştür. Halbuki bir bulaşıcı hastalık söz konusu değildir. Ten renklerinin siyah olmasından dolayı beyazlara göre daha pis gibi düşünülmektedirler. Bu gerekçeyle tuvalet ayrımı üzerinden biyolojik bir ırkçı saldırı gösterilmektedir.
Siyahilerin ırkçı politikalara maruz kaldığını görebileceğimiz diğer bir nokta sosyal hayattaki ayrıştırılmalarıdır. Örneğin kamuya açık otobüslerde siyahlar ve beyazlar için ayrı taşıtlar kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra Missisipi’de siyahilerin ve beyazların çocuklarının gittikleri okullar birbirinden farklıdır. Bu ırkçılığın yeniden üretiminin en etkili yoludur. Sosyal çevresinde siyahilerle muhatap olmayan bir çocuğun büyüdüğünde onları hor görmesi normaldir. Hastanelerde de aynı uygulama söz konusudur. Hastaneler beyazlar için ayrı siyahiler için ayrı mekanlarda hizmet verirken verilen hizmetin niteliği de farklıdır. Karakterlerden Aibileen’in oğlunun ölüm hikayesi bize bunu göstermektedir. Siyahi hastaların hayatını kurtarmak için pek bir çaba gösterilmeden evlerine gönderilmektedirler. Filmde bütün yemekleri yapan siyahi hizmetçilerin çalıştığı evde yemek yemesi de yasaktır. Beyazlarla aynı masada yiyip içmeleri onlara layık görülmeyen bir durumdur. Ayrı bir yerde ayrı yemekleri yemeleri insani bir ayrım yaşadıklarının göstergesidir.
Film ırkçılığı olduğu kadar toplumsal tabakalaşmayı da içermektedir. Filmde tasviri yapılan toplumda farklı etkenlere göre tabakalar ayrılmıştır. Bunlardan ilki ırk ayrımına dayanır. Siyah ve beyaz insanlar toplumda farklı sosyal sınıfları oluşturmaktadır. Beyaz ten rengine sahip bireyler üst tabakayı oluştururken, siyahiler alt tabakadır. Çoğunlukla beyazların tahakkümü altındadırlar ve onlara çalışırlar. Üst tabaka olan beyazlara sürekli bir hizmet hali vardır. Bu iki tabakanın yaşam içerisindeki imkanları da birbirinden farklıdır. Sosyal hayatta siyahilerin beyazların yaşam standartlarına sahip olmadıkları açıkça görülmektedir. Direkt olarak siyahiler ikinci sınıf insan olarak görülmektedir. Ten rengi temelli bu ayrım kast sistemine işaret etmektedir. Çünkü tabakalar arasında geçiş söz konusu değildir.
Filmde bir başka tabaka ayrımı meslek temellidir. Bunlardan üst tabakaya işaret eden yabancı hanımlar, alt tabaka ise onların çalışanı olan hizmetçi ve bakıcılardır. Yani işveren-işçi ayrımı söz konusudur. Ekonomik temelli bu ayrımda tabakalar için sınıf kavramını kullanmak doğru olacaktır .Filmin başında siyahiler daha çok kendinde sınıftır. Yalnızca kendilerine verilen görevleri yerine getiren itaatkar bir gruptur. Ancak bir yazarın onların hikayelerini sormasıyla bu sınıfın bilincinde bazı değişiklikler meydana gelmiştir. Bu soruyla beraber siyahi hizmetçiler beyazların kendilerine yaşattıklarının farkına varmıştır. Bir araya gelip örgütlenerek bir başkaldırı göstermişlerdir. Bu aşamadan itibaren kendi için sınıf olmaya başlamışlardır. Artık üst sınıf olan hanımlarına karşı çıkarak özgürlüklerinin peşinde gitmişlerdir. Ten renklerine bağlı olan alt tabakadan çıkamayacaklardır. Ancak en azından hizmetçilik ve kölelik konumlarının bağımlılıklarından kurtulabileceklerdir.