YAKIN ÇAĞ NÜFUS TEORİLERİ
ÖZ:
Belirli bir alanda yaşayan tüm bireylerden oluşan gruba nüfus denmektedir. Birçok bilimde oldukça temel bir altyapı sağlayan nüfus olgusu, sosyoloji bilimi için de önemli bir araştırma konusudur. Ülke nüfusuna dair verilere sahip olmak ekonomik gelişme, sosyal olaylar ve kültür, eğitim ve genel refah gibi birçok önemli konuda ilerlemeyi sağlamaktadır.
Nüfusun bu çok yönlü etkileri İlkçağdan bugüne çeşitli nüfus teorilerinin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu çalışmada Yakınçağda oluşturulmuş nüfus teorilerine giriş yapılacak ve genel hatlarıyla Klasik İktisat Okulu’nun nüfus konusundaki düşüncelerine yer verilecektir.
Anahtar kelimeler: Yakınçağ nüfus teorileri, Klasik İktisat Okulu, Adam Smith, Sanayi Devrimi
ABSTRACT:
The group consisting of all individuals living in a certain area is called the population. The phenomenon of population, which provides a very basic background in many sciences, is also an important research subject for sociology. Having data on the population of the country enables progress in many important issues such as economic development, social events and culture, education and general well-being. These multifaceted effects of the population have paved the way for the formation of various population theories since the antiquity. In this study, the population theories created in the Modern Age will be introduced and the ideas of the Classical Economics School on population will be included in general terms.
Keywords: Modern population theories, Classical School of Economics, Adam Smith, the Industrial Revolution
GİRİŞ:
“Nüfus teorileri; nüfusla sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer faktörlerin değişmeleri arasındaki karşılıklı ilişkileri açıklamak üzere kurulmuş fikirler dizisidir.” (https://cdn-acikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/19_20_Guz/beseri_cografyaya_giris/3/index.html)
Nüfus, hem kaynak üreten hem de tüketen dinamik yapısıyla ekonomik refah üzerinde oldukça etkili faktörlerdendir bu sebeple sosyologlar kadar iktisatçıların da dikkatini çekmiş, özellikle 19.yüzyılda yaşanan gelişmeler Malthus, Sprencer, Marx, Mill gibi isimlerin nüfusa dair çalışmalar yapmasında etkili olmuştur.
“Malthus’un XVIII.yüzyıl sonlarında yazdığı “Nüfus İlkeleri Üzerine Bir Deneme” adlı çalışma, modern anlamda nüfus üzerinde yapılan ilk eser olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle nüfus teorileri ele alınırken Malthus öncesi ve sonrası olarak ele alınması bir gelenek olmuştur.” (GÜNEŞ, 2009, s.127) Özellikle 18. yüzyılda gerçekleşen Sanayi Devrimi’nin ardından kentlerde yoğunlaşan fabrikalar sebebiyle işgücünün buralara akın etmesi kırdan kente göç olgusunu doğurmuş bu göçler sonucunda kentlerde artan nüfus, işçi sayısını artırdığı gibi işsiz-yoksul sayısını da artırmıştır. İşçi sayısının taleplerin üzerine çıkması adeta “modern kölelik” olarak adlandırabileceğimiz bir sistem yaratmış ve çalışma koşulları son derece zorlu hale gelmiştir. İşte bu dönemde liberalizmi savunan bir ekol olarak Klasik İktisat Okulu karşımıza çıkmaktadır.
1.Klasik İktisat Okulu’nun Nüfusa Dair Görüşleri
Bu okulun en önemli temsilcileri: Adam Smith, Thomas Malthus, David Ricardo ve John Stuart Mill’dir. Bu okulun dahilindeki düşünürlerin ideolojik tutumlarını liberalizm olarak kabaca özetlemek mümkündür. “Klasik iktisat okulunun genel görüşüne göre, “kapitalist sistem başlangıçta ne kadar canlı olursa olsun, belli bir olgunluğa eriştikten sonra durgunluğa dönüşecektir. Bunda en önemli rolü nüfus artışı oynayacaktır.” (ÇAĞLAYANDERELİ, 2019, s. 225) Klasik iktisat görüşüne göre, devlet sınırlı bir alanda mal ve hizmet üretir. İktisat politikası aracı olarak para politikasına son derece önem vermişlerdir. “Onlara göre tam rekabet, ücret esnekliği ve faiz esnekliği varsayımları gerçekleştiği taktirde ekonomi daima ve kendiliğinden tam istihdama ulaşacak, üretilen her mal satılacak stok artışı ve üretim yetersizliği gibi dengesizliklerle karşılaşılmayacak ve dolayısıyla fiyatlar genel seviyesi hem enflasyonist hem de deflasyonist baskılara yol açmadan istikrarını koruyacaktır.” (GÜNGÖR, Bilinmiyor, Bilinmiyor) Bu okulun düşünürleri ücretin nüfusun artması veya azalmasıyla doğrudan bağıntılı görmüşlerdir. Nüfus yüksek ise işgücü arzının da yüksek; nüfus düşük ise işgücü arzının da düşük olacağını belirtmişler ve nüfusla ücret arasında bir ters orantı olduğunu savunmuşlardır. İktisadi yapı ve nüfus arasındaki bu bağıntıyı incelerken, toplumsal yapı, teknolojik gelişmeler, dini inançlar gibi faktörleri de göz önünde bulundurmuşlardır.
- Adam Smith
Klasik iktisadın en önemli isimlerinden olan Smith’e göre, hükümetlerin 3 temel görevi vardır. Bunlar: a) uluslarının diğer ulusların saldırılarından korumak b) adalet sağlamak c) bireysel olarak kişilerin kuramayacağı ve işletemeyeceği toplum yararına olan bazı kuruluşların varlığını sağlamak.
Ünlü eseri Ulusların Zenginliği’nde işbölümü ve uzmanlaşma konuları üzerinde duran Adam Smith, toplu iğne örneğini verir. Buna göre, “bir işçi toplu iğne üretiminde ne kadar yetenekli olursa olsun, bir günde üretebileceği iğne 20 adedi geçmemektedir. Ancak işbölümü ve uzmanlaşma olduğunda bu miktar 4.800’e çıktığını belirtmiştir (Yalçın, 1976: 179). İşbölümü sayesinde üretimin arttığı, insanların daha çok çalışarak emek harcadığı ve verimliliğin de buna bağlı olarak arttığı görülmüştür.” (KILIÇ, YILDIRIM, 2018, s. 298) Ekonomik büyümenin sağlanabilmesi için mübadele yapılması gerektiğini belirten Smith, bunun koşulunu da serbest piyasa olarak görmüştür.
Nüfusa dair yaptığı açıklamalar genelde “karmaşık” olarak gözükse de Smith’in bu konudaki görüşleri kısaca nüfus artışının talepleri artıracağı ve bunun da yatırımları artırıp teknolojiyi geliştireceği şeklindedir. O, nüfusun artışının işgücü ve refahı da artıracağını düşünmektedir.
Görüşlerinin temeline emek kavramını koyan Adam Smith, nüfusun çok olmasını zenginlik olarak gören Adam Smith, artan nüfusun daha çok “emek” demek olduğunu düşünmüştür.
Nüfus artışıyla taleplerin ve yatırımların artmasının ardından bir süre sonra işlenebilir marjinal toprakların tarımda kullanımının verimi azaltacağını ve bunun da işgücü başına verimin düşmesine sebep olacağını söylemiştir. Verimin düşmesiyle karların azalacağı ve emeğe karşılık verilen ücretlerin de düşeceğini savunmuş, bu durumun da nüfus artışını sekteye uğratacağını dolayısıyla ekonomik büyümeyi durduracağını ileri sürmüştür.
Smith’in nüfusa ilişkin fikirleri ilerleyen süreçte Malthus tarafından derli toplu biçimde ilerletilmiş ve bilime önemli bir katkı sağlamıştır.
SONUÇ:
Nüfus, kaynaklarla olan bağı sebebiyle iktisatçıların dikkatini çeken olgulardan olmuştur. Özellikle yakınçağda Smith’in öncülük ettiği Klasik İktisat Okulu, bu alana dair yaptığı çalışmalarla literatüre önemli katkılar sağlamıştır. Klasik iktisatçılar, nüfus artışı ve ekonomik büyüme arasında kurdukları ilişki ile nüfusun artmasının beraberinde servet artışını da getirebileceğini ileri sürmüşlerdir. Ancak tarihsel toplumsal süreçte özellikle tarımda yaşanacak verim azalması sonucunda işgücü veriminin azalacağı, maliyetin artacağı, ödenen ücretlerin düşeceği ve yaşam standartlarının da bunlara bağlı olarak kötüye gideceğini, hayatta kalmak için ekonomik yeterliliğe sahip olamayan insanların nüfus artışını azaltacağını söylemişlerdir. Azalan nüfus artışının ekonomik gelişmeyi olumsuz etkileyeceği ise bir diğer tezleridir.
KAYNAKÇA:
- Çağlayandereli, Mustafa, 2019, Nüfus Sosyolojisi, Ankara: Detay Yayıncılık
- Kılıç, Ramazan ve Yıldırım, Melek, 2018, Batı İktisat Düşüncesinde Servete Bakış, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, https://sbedergi.sdu.edu.tr/assets/uploads/sites/343/files/2018-14-11092018.pdf
- Bozpinar, Cumali, 2020, Marx Öncesi Emek Değer Teorisi: Genel Bir Bakış, Politik Ekonomik Kuram Cilt 4, https://dergipark.org.tr/tr/pub/pek/issue/55161/732118
- Güngör, Kamil, Bilinmiyor, İktisadın Tarihine Kısa Bir Bakış ve Merkantilizmden Günümüze İktisadi Düşünceler, https://kisi.deu.edu.tr/asuman.altay/kamil_gungor.pdf
- Güneş, Hüseyin Haşimi, 2009, İktisat Tarihi Açısından Nüfus Teorileri ve Politikaları, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, https://dergipark.org.tr/tr/pub/esosder/issue/6142/82429