Alevilik kendini İmam Ali soyundan gelen ve onun taraftarı olan kişiler olarak tanımlayan kişilerin bağlı bulundukları bir meşreptir. Birçokları tarafından yanlış bilinse de bir tarikat değildir. Alevilik kelimesinin sözlük anlamına bakıldığı Ali sözcüğünden türediği görülür. “Alevîlik bir meşreptir, yani Peygamber Muhammed soyuna bağlı bir Alevî ocak sistemi’dir ve bundan dolaylısıyla “Alevî” kelimesi “Ali” isminden türetilip, ” î ” – harfi (Arapça ي) kendi soyuna mensubiyeti ifade etmektedir. Peygamber Muhammed ve İmam Ali soyundan gelen Ehl-î Beyt mensuplarını tanımlar.” (Wikipedia, tarih yok)
Alevi hareketi ülkemizde 1990 yıllarından bu yana popülerleşmeye başlamış olan ve kimi zaman yükselişe geçmiş kimi zaman da popüleritesini yitirmiş olan bir harekettir. Alevilerin ülkemizde bazı haklara sahip olmak için verdikleri mücadeleler 1990 ile 2000’li yıllar arasında birçok eser ve yayın ile desteklenmiştir. Bu süreçte Alevilik hakkında siyasi bağlamda onlarca eser yazıldığını söylemek mümkündür.
Demokratik toplumlarda insanların ya da gruplarını haklarını aramak amacı ile yayın ve kaynak yöntemi ile kendilerini ifade etmeye çalışmaları yanlış karşılanmamaktadır. Ancak bu yayın ve kaynak basımı, dağıtımı yöntemi ülkenin birliği ve beraberliği üzerinde olumsuz sonuçlar doğurma tehlikesi ortaya çıkardığı durumlarda farklı yöntemlere başvurularak bu özgürlüklerin kısıtlanması söz konusu olmuştur. Alevi hareketinin kimi zaman siyasi boyutu ile kimi zaman da akademik boyutu ile incelendiği ve yıllara göre popülerliğinde değişiklikler olduğunu söylemek de mümkündür.
Başlıklar
Dönemsel Olarak Alevilik Hareketine Bakış
Alevilik anlayışı ve Alevilik hareketi dönemsel olarak farklılaşan hareketlerdir. Bazı dönemlerde hak arayışı bağlamında ilerleyen Alevilik anlayışı son zamanlarda daha sıyrılmış ve farklı bir yöne eğilmiştir. “Bu bağlamda “Geleneksel Alevilik” ve “Modern Alevilik” terimlerini önermektedir. Buna göre tarihsel bir miras olarak devralınan “Geleneksel Alevilik”, içinde bulunduğumuz dönemde “Modern Alevilik”e dönüşmektedir” (Yıldırım, 2012) Alevilik hakkında tarihsel dönemlerde farklı anlayışlar olduğunu da söylemek gerekir. 1990 ile 2000’li yıllar arasında siyasi bir nitelik kazanan Alevilik anlayışı günümüzde ise modern bir hal almıştır. Süreçte ortaya çıkan kavramın kullanılış yönünden farklılıklar nedeni ile karmaşa ortaya çıkabilmektedir. Aleviliğin kırılmaları ve ortaya çıkışı ile ilgili tarihsel süreç Rıza Yıldırım tarafından aşağıdaki şekilde ayrılmıştır.
“Alevi toplumunun kendi iç dinamikleri merkeze alındığında (Aleviliğin teolojik içeriği ve toplumsal yapılanmasını beraberce ele alınıp analizin merkezine konduğunda)
Alevi tarihini üç ana döneme ayırarak incelemek işlevsel olacaktır:
1. Oluşum Dönemi (11. yüzyıl -15. yüzyıl)
2. Safevi (Kızılbaş) Dönemi (16. yüzyıl -19. yüzyıl)
3. Modern Alevilik Dönemi (20. yüzyıl ortalarından itibaren devam eden süreç)
Bugün “Alevi” dendiğinde kafamızda canlanan insan kitlesinin her bakımdan bu dönemlerde ayrı ayrı ele alınması gerekmektedir.” (Yıldırım, 2012)
Alevilik tarihinde ortaya çıkan iki büyük kırılmadan ilki oluşum döneminden Safevi dönemine geçişte ortaya çıkmıştır. Bu dönüşüm sonrasında Osmanlı Devletinin yerini Türkiye Cumhuriyet’e bırakması Alevilik anlayışını savunan insanlar tarafından Alevilere tanınan hakların arttırılmasına yönelik bir tutum oluşturulacağı yönü ile olumlu karşılanmıştı. Ancak Alevilik için gerçekleştirilen talepler Türkiye Cumhuriyeti kuruluş döneminde ülkeyi bölücü hareket kapsamında değerlendirilmiş ve bastırma yoluna gidilmiştir.
Alevilik tarihinde meydana gelen ikinci kırılma da Yıldırım Hoca tarafından geleneksel ve modern Alevilik ayrımının oluştuğu yer olarak nitelendirilir. Modern Alevilik 20. Yüzyılın ortalarından itibaren günümüzde de devam eden süreçtir. Alevilerin kendi haklarını istemeleri, eğitim müfredatlarında din dersi kapsamında inançlarının yer almasını istemeleri gibi talepler geleneksel Alevilik dönemine tekabül etmekteydi. Modern Alevilik döneminde var olan durumlar biraz daha farklıdır. Safevi ve Kızılbaş ayrımının çözüldüğü bununla birlikte yeni konular söz konusu olmaya başlanan ayrımdan sonra modern Alevilikten bahsetmek mümkün hale gelmiştir. Bununla birlikte Alevilikten bahsederken aynı zamanda Aleviliğin iç dinamikleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Aleviliğin tam olarak ne olduğu ve nasıl değerlendirilmesi gerektiği hakkında Alevi kimselerin dahi söz birliği yapmadığı birçokları tarafından bilinir. Bu durum beraberinde Alevilik anlayışının da kendi içinde farklı kırılmaları ve tarafları olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Yıldırım hoca geleneksel Alevilik ve modern Alevilik hakkında ayrımda bulunurken oluşum süreçlerinden bahseder. Geleneksel Aleviliğin oluşum süreci halihazırda tamamlanmış ancak modern Alevilik için henüz bu süreç tamamlanmamıştır. Geleneksel Alevilik anlayışının modern Alevilik anlayışının ortaya çıkması ile birlikte bir dağılma sürecine girdiği de ifade edilir. Süreçler birbiri ile bağımlı ve iç içedir. Geleneksel Alevilik tamamen biter bitmez modern Alevilik anlayışının başlaması gibi bir durum söz konusu değildir. Bununla birlikte her iki sürecin de birbiri ile ilişkili olduğu ve bağlantılı olduğunu söylemek gerekir.
Geleneksel Alevilik ve modern Aleviliği anlamlandırma süreçleri bakımından incelediğinizde her ikisi için de aynı yöntemleri kullanmak doğru olmayacaktır. Geleneksel Alevilik anlayışının yapıtaşlarının oturduğunu ve yapıtaşlarına bakarak anlamlandırma süreçlerini ortaya çıkarmanın mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Ancak modern Alevilik için aynı şeyleri söylemek mümkün değildir. Modern Alevilik anlayışının oluşum hatlarının henüz tamamlanmamış olması üzerinde konuşmayı da zorlaştırmaktadır. Geleneksel Alevilik sürecinin oluşmuş ve hatta çözülme sürecinde olması üzerinde konuşmayı kolaylaştırır. Ancak hala oluşum sürecinde olan modern Alevilik hakkında aynı yorum ve açıklama kapasitesini yakalamak mümkün değildir. Kendi içerisinde dahi Alevilik anlayışının ne olduğunu açıklamak konusunda netliğin olmadığını da göz önünde bulundurursak bu konu bir hayli karmaşık ve karıştırılmaya müsaittir. Söz konusu Alevilik anlayışının karıştırılmasında kavramsal olarak farklı dönem Alevilik anlayışlarından bahsederken tek bir Alevilik kavramının kullanılması da bu süreci anlamlandırmayı zorlaştıran faktörlerden biridir.
“ Geleneksel Alevilik, çözülme sürecindedir. Buna mukabil modern Alevilik doğum sancısı yaşamaktadır. Geleneksel Alevilik, tarihte yaşanmış olup bugün artık yavaş yavaş yaşlı Alevilerin nostaljik özlemi hâline dönüşmeye başlamıştır. Öte yandan, modern Alevilik genç ve orta yaşlı Aleviler arasında canlı bir şekilde yaşanmaktadır. Söylem düzleminde, geleneksel Alevilik otantik kabul edilmekte ve doğru Aleviliğin kaynağı veya kendisi olarak kabul görmektedir. Ancak pratik hayatın her alanında modern Alevilik yavaş yavaş geleneksel Aleviliğin yerini almaktadır. Bir başka deyişle geleneksel Alevilik modern Aleviliğe dönüşmektedir. 20. yüzyılın ikinci yarısında başlayan bu süreç, muhtemelen 21. yüzyılın ilk yarısı içinde tamamlanacaktır.” (Yıldırım, 2012)
Modern Alevilik ve Geleneksel Alevilik Arasındaki Farklar
Modern Aleviliğin oluşum sürecinde baz alınan temeller ile geleneksel Aleviliğin oluşum sürecinde baz alınan temeller birbirinden farklıdır. Geleneksel Alevilik anlayışı temellerine ve köklerine bağlı bir anlayıştır. Bu noktada geleneksel Alevilik hakkında yapılan araştırmalar da beraberinde anlamlandırma açısından çok daha kolaydır. Modern Alevilik için ise daha çok yaşam tarzı ve siyasi bağlamda bir oluşum süreci görüldüğü söylenebilir. Dini bağlamda bağlılık yerine modern yaşam tarzı ile bütünleşmiş bir Alevilik anlayışının ortaya çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Süreçleri modern Alevilik ve geleneksel Alevilik olarak anlamlandırmış olmasaydık geleneksel Aleviliğin dağılma sürecini modern olgulara bağlayabilirdik. Modern yaşam tarzının Alevilik anlayışının çözülmesine neden olduğu da söylenebilirdi. Geleneksel ve modern ayrımı yapıldığı takdirde modern Alevilik anlayışının geleneksel değerlerden bir hayli uzak olduğunu söylemek görece yanlış olmaz.
“Modern Aleviliğin inanç esaslarını henüz tam anlamıyla oluşturmadığını söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. Bu durumun muhtelif sebepleri arasında şunlar sayılabilir: Öncelikle, Alevi hareketi şu aşamada din ve inanç konularına pek fazla eğilmemektedir; bir varlık-yokluk meselesi olarak algılanan kimlik inşası ve bazı temel hakların tanınması için verilen mücadele çok daha öncelikli görülmektedir.” (Tahire Erman, 2000)
Modern Alevilik anlayışının inanç bazında tamamlanmamış olması aidiyet söz konusu olduğunda farklılaşır. Aidiyet ve grup dayanışması gerektiği durumlarda Modern Alevilik anlayışı tıpkı geleneksel Alevilik anlayışında olduğu gibi sağlamdır. Grup içi dayanışmanın kuvvetli olması hem geleneksel hem de modern Alevilik için birdir. Bununla birlikte dini bağlamda ayrıştığı noktalardan biri de ibadetlerdir. İbadetlerin yapılması hususundaki geleneksel Alevilik anlayışında olan bağlılık modern Alevilik anlayışında yoktur ya da henüz oluşmamıştır denebilir.
Geleneksel Alevilik anlayışından modern Alevilik anlayışına geçişle birlikte anlayışın odak noktası da değişmiştir. Geleneksel Alevilik için toplum merkez alınır. Grubun kazancı geleneksel bağlamda daha önemlidir. Modern Alevilik için ise bu durum tam tersidir. Modern toplumun doğal bir sonucu olan bireye yöneliş modern Alevilik için de kendini gösterir. Modern Aleviliğin birey merkezli tutumu da modern toplumun doğal bir sonucu olarak kendini göstermektedir. Daha çok birey merkezli olmasına rağmen grup aidiyeti bazında yine bir birlik ve beraberlik söz konusudur. Geleneksel Alevilik anlayışı içinde bireysel ibadetlerden ziyade toplumsal ibadetler söz konusudur. Modern Alevilikte toplumsal ibadetler fazla göz önünde tutulmaz ancak grup aidiyeti yine önem taşır.
Geleneksel Alevilik anlayışının modern dünyada tutunamamasının birden fazla nedeni vardır. Geleneksel bağlara tutunma gücünün düşüşü, bireyselliğin artışı, bireysel çıkarların daha fazla göz önünde bulundurulması gibi faktörler Alevilik anlayışının da dönüşmesine neden olmuştur. Geleneksel ve modern ayrımı yapılırken tarihsel bağlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Alevilik anlayışında geleneksel dönemde Osmanlı dönemi zamanına dayanan bir geçmiş ve İslami bağlamda yoğun bir inanç bulunmaktadır. Modern Alevilik için ele alınan temeller ise geleneksel Alevilik kadar köklü değildir. Zira modern Alevilik için köken ve tarih anlayışı yakın tarihe kadar gitmektedir. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ele alınan modern Alevilik tarihi geleneksel Alevilik anlayışının tarihine oranla çok daha köklü ve sağlamdır. Bireyselci anlayışın modern Alevilik için önemli olmasının nedenlerinden biri de geleneksel Alevilik kadar köklü bir tarih anlayışının bulunmuyor olmasından kaynaklıdır.
Geleneksel Alevilik ile modern Aleviliğin ayrıldığı bir başka nokta ise baz aldıkları kaynaklardır. Modern Alevilik yazılı kaynakları baz alırken geleneksel Alevilik sözlü kaynakları da baz almaktadır. Bu durumun temel nedeni ise geleneksel Alevilik anlayışı ile ozanlara değer veriliyor olmasıdır. Sözlü anlayışa değer verilmesi beraberinde birlik ve beraberliğin daha kolay sağlanmasını da mümkün hale getirmektedir.
Aleviliğin dönüşümünde etkili olan faktörlerden bir diğeri de coğrafyadır. Geleneksel Alevilik bazında tüm alevilerin aynı yerde ya da yakın konumlarda bulunması gerekirdi. Bu durum modern toplumun ortaya çıkışı ve insanların kendilerine şehir içinde kalabalık alanlarda yaşam kurmaları ile silikleşmeye başlamıştır. Denetim ve kontrolün git gide azalmasının ana nedeni de modern toplum anlayışıdır. Şehirleşmenin beraberinde getirdiği denetimin azalması durumu da bireyselleşmeye yol açan ana faktörlerden biridir. Totalde her bir faktörün birbirine bağlı olarak yer aldığı dönüşüm sürecinde modern Alevilik anlayışının ortaya çıkması kaçınılmaz olarak da değerlendirilebilir. İbn Haldun coğrafyanın insanın kaderi olduğu üzerine olan fikirleri ile aslında tam olarak bunu anlatmaktadır. Coğrafyanın değişimi, birlik ve beraberliğin dağılması gibi durumlara neden olabilmektedir. Aleviliğin dönüşümünde de modern topluma geçiş ve şehirleşmenin büyük etkileri bulunmaktadır.
Alevilik ve Türkiye Cumhuriyeti Kuruluş Dönemi
Alevi kimseler Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş sürecinde bu değişime karşı oldukça olumlu bir tutum sergilemişlerdir. Osmanlı Devleti döneminde Alevi inanç ve anlayışlarının yeteri kadar rahat bir şekilde yaşanmadığı fikrinden kaynaklı olacaktır ki Türkiye Cumhuriyeti kurulma döneminde Alevilik anlayışına sahip kişilerin Kemalist bir yaklaşık sergiledikleri söylenebilir.
“Alevilerin Cumhuriyet’e kar ı tavırları ne ol mu tur? Birçok yazar ve ara tırmacı, Alevilerin Mustafa Ke mal’e ve Cumhuriyet’e, laik reformlardan ötürü kitlesel ve koşulsuz bir destek verdi ini varsayar. Bu beylik dü ünce, neredeyse do al ve gizli bir ittifak oldu unu kabul eder: Ale viler tecrit halinden kurtulmak için Atatürk’e ihtiyaç duy mu , o da Kurtulu Sava ı’nı kazanıp modern Türkiye’yi kur mak için Alevilere ba vurmu tur. Bu görü büyük ölçüde, 1960’larda ve 1970’lerde tarihin yeniden yazılmasının parça sıdır: O sırada Sünnilerin dinî faaliyeti tam bir atılım içine girmi ken, Alevi gençli inin büyük bir bölümü Kemalizmi bir kurtulu ideolojisi, hatta deyim yerindeyse sosyalist bir ideoloji haline getirmi ti. Bu tarih yorumu, 1990’larda kendilerini siyasal İslâm’ın atılımına kar ı Kemalizmin payandası olarak gören birçok Alevi tarafından yeniden canlandırıldı.” (Massicard)
Geçmişten günümüze insanlar birlikte yaşayarak toplum içerisinde var olabilmiştir. Toplum içerisinde yaşamanın doğal bir sonucu olarak bazı insanların toplumda görünürlükleri diğerlerinden daha az olabilmektedir. Bu durum Alevilik bazında da gerçekleşmektedir. Alevilik anlayışının Osmanlı Devleti zamanında yok sayıldığını söylemek doğru olmayacaktır ancak azınlık olarak görüldüğü doğrudur. Alevilerin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu döneminde destekçi bir tavır sergilemesinin ardında tam olarak ne olduğu bilinmez ancak yeni kurulan devletin demokrasi temelli bir devlet olması büyük nedenler arasında sayılmaktadır. Demokrasi tüm inanç ve anlayışlara eşit haklar sunan bir yönetim biçimi olduğundan Alevilik anlayışı için de daha fazla hak ve özgürlüğü getirebilir fikri ile Cumhuriyet’in kurulma sürecinde destekçi bir tavır sergilendiği söylenmektedir. Temelde bakıldığında doğru bir yaklaşım olarak görülebilir. Ancak bir devletin birlik ve beraberliğini zedeleyebilecek ve bozabilecek herhangi bir durum söz konusu olduğunda demokrasinin sınırları esnetilebilmektedir. Keza Alevilik için atılan adımların 1990’lı yıllarda Aleviliğin siyasallaşması bağlamında ele alınması da yine Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini korumak için desteklenmediği de söylenebilir.
Alevilerin siyasi bağlamda destekledikleri partiler incelendiğinde kendilerinin her zaman CHP yanlısı olduğu düşünülür. Aslında bu durum pek de öyle değildir. Aleviler için kendi hak ve özgürlüklerini onlara sunabilecek partilerin tercih edilmesi ya da bunu sunmayan partinin muhalefetinin tercih edilmesi gibi bir durum söz konusudur.
“Alevilerin her zaman CHP’yi destekledikleri yönündeki yaygın kanının aksine, 1950’deki ilk çok partili seçimde Alevilerin çoğunlukla DP’ye (Demokrat Parti) destek verdiklerini gösteren birçok işaret bulunmaktadır.” (Massicard)
Siyasi bağlamda Alevi kesimin hareketleri tamamen haklarını elde etme çabası kapsamında ilerlemiştir. Bununla birlikte sağcı olan kuruluş ve kurumlar tarafından Alevilik hakkında olumsuz görüşler bildirilmiş olması da siyasi bağlamda Alevi kesimin tavırlarını etkilemiştir. Her grup için var olma mücadelesi toplum içerisinde sürekli devam eder. Bu çoğunluk olan grup için de azınlık olan grup için de geçerlidir. Söz konusu Aleviler olduğunda ise azınlık olan grubun çıkarlarını gözeterek hareket ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra ilk kez kentlerde Alevilerin bir araya gelmesi ise 1960’lı yıllara tekabül etmektedir. Bu yıllarda 60 askeri darbesi sonrasında Diyanet İşleri için Alevilerin de fikrinin alınması beraberinde çoğunluk tarafından olumsuz bir tutum ile karşılaşılmasına neden olmuştur. Alevilerin kendi haklarını savunmak üzere grup aidiyeti ve birlik kapsamında bir araya gelmesi de bu dönemlere rastlamaktadır. Geleneksel Alevilik yapıtaşlarının sağlam bir şekilde kendilerini gösterdiği ise kentlerde kurulan Alevi dernekleri ile anlaşılabilmektedir.
“1963’ün Aralık ayında, Hacıbektaş Turizm ve Tanıtma Deme i Ankara’daki ilk halka açık cem ayinini düzenler. Dönemin en tanınmış âşıklarının da katıldıkları bu cem, büyük yankı uyandırır. 1964’te Bekta i çevreleri 1953’ten beri Konya’da her yıl yapılan Mevlevi festivaline de [ şeb-i Aruz] öykünerek, Hacıbektaş’ta her yıl düzenlenecek bir festival etkinliği başlatırlar.” (Massicard)
1990 yıllarında ortaya çıkan Geleneksel ve Modern Alevilik ayrımı da bu sürecin son ayağıdır. Günümüzde hala devam eden modern Alevilik oluşum süreci üzerinde etkili olan birçok faktör bulunmaktadır. Önceki anlayışa oranla çok daha yavan ve dayanaksız olan Modern Alevilik bireyi baz alan, ibadetlerden uzak bir yapıya sahiptir. Geçmişten bugüne sürekli olarak bir değişim ve mücadele içerisinde olduğu göz önünde bulundurulursa modern toplumun ve kapitalist sistemin değiştirdiği toplam anlayışı ile birlikte Modern Alevilik anlayışının da ortaya çıkması yadırganmaması gereken durumlardan biridir.
Kaynakça
- Massicard, E. (tarih yok). Alevi Hareketinin Siyasallaşması.
- Tahire Erman, E. G. (2000). Alevi Politics in Contemporary Turkey. Middle Eastern Studies. s. 99-108.
- Wikipedia. (tarih yok). Alevilik. 01 27, 2021 tarihinde https://tr.wikipedia.org/: https://tr.wikipedia.org/wiki/Alevilik adresinden alındı
- Yıldırım, R. (2012). Geleneksel Alevilikten Modern Aleviliğe: Tarihsel Bir Dönüşümün Ana Eksenleri. TÜRK KÜLTÜRÜ ve HACI BEKTAŞ VELÎ ARAŞTIRMA DERGİSİ(62), s. 134-155.
Göz ardı edilen bir konuydu. Elinize sağlık.