Feminist Şehir Kitap Değerlendirmesi

Feminist Şehir Kitap Değerlendirmesi
0

Leslie Kern ‘‘Feminist Şehir’’ kitabını, şehirler ve kentlerin planı yapılırken erkeklerin merkeze alındığı düşüncesinden yola çıkarak, kadınlara ayrılan kısmın ise toplumsal baskıyı ve toplumsal normları devam ettirmenin ötesine geçmediği düşüncesi ile bu kitabı yazmaya başlamıştır. Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Her bölümde de birbirinden farklı şehirlerden bahsedilmektedir.  Yazar kitap içerisinde aktarmış olduğu deneyimlerin birçoğunu Londra ve Toronto şehirlerinde gözlemlemiştir.

Kitabın ilk bölümünde ‘‘Anneler Şehri’’ başlığı altında hamile bir kadının yaşamış olduğu sorunlar ele alınmaktadır. İlk bölümü okuduğumuz zaman hamile bir kadının toplum tarafından nasıl görmezden gelindiğine şahit oluyoruz.  Hamile kalan kadın aynı zamanda içinde bulunduğu topluma bir anda yabancılaşmaktadır. Maruz kaldığı ayrımcılık hamile olmasının da etkisiyle daha belirgin hale gelir. Kadın içinde bulunduğu bu süreci hayatında hiçbir değişiklik olmamış gibi devam ettirmektedir. Toplum içerisinde fark edilmeden yaşamını devam ettirmesi onun için neredeyse olanaksızdır. Hamile olması da nedenler arasında yer almaktadır ama asıl neden ‘‘ kadın’’ olmasıdır.

… kadınlar asla tam olarak görünmezliğe sığınamaz; çünkü toplumsal

cinsiyetleri onları eril bakışın nesnesi olarak mimler. (Kern,2020;39)

thumbnail
Önerilen Yazı
Toplumsal Cinsiyet Kuramları

Belirli bir zaman sonra kadın artık kendi başına karar veremez hale gelir. Kadınlar ve erkekler dünyaya geldikleri andan itibaren belirli toplumsal kalıplar ile büyütülmektedir. Günümüzde de bireyler bazı şeyleri farkına varmış olsa bile bu kalıplar onların hayatları ile o kadar özdeşleşmiştir ki yaptığımız ve söylemiş olduğumuz şeylerin sonuçlarını düşünmeden hareket ederiz. Bizim için doğru olan çocukluğumuzdan beri öğrenmiş olduğumuz kalıplardır. Genellikle sorgulama eğiliminde de olmayız. Çünkü etrafımızdaki herkes aynı şekilde davranmaktadır. Örnek verecek olursak; “hanım hanımcık otur, geç saatte eve gelme” gibi cümleler ile kız çocuklarının hayatlarına yön verilmektedir. Aslında yön vermekten ziyade ebeveynler tarafından yaşam alanları sınırlandırılmaktadır. Erkek çocuklarına ise “ erkek adam her istediğini yapar, aslan oğlum aferin sana” gibi cümleler ile desteklenmekte olabildiğince özgür bir şekilde büyütülmektedirler. İçinde bulunduğumuz bu süreç kadınlar üzerinde daha baskın bir şekilde görülmektedir. Ebeveynler farkında olmadan çocuklarının benimsemelerini sağladıkları kalıplaşmış düşünceleri, belki de hayatlarının sonuna kadar yük olarak yanlarında taşımalarına neden olduklarını farkına bile varmazlar. Hangi okula gideceğimize, düşünce yapımıza, nerede nasıl konuşacağımıza kısacası bizi biz yapan özelliklerimize ilk olarak ebeveynlerimiz daha sonra da topluma dair kalıplaşmış düşünce yapıları şekillendirmektedir. Kitabın yazıldığı toplumsal koşulları da göz önünde bulundurarak değerlendirdiğimiz zaman toplumda cinsiyet ayrımcılığı, sokakta, otobüste, yolda, okulda vs. birçok alanda kendisini belirgin bir şekilde göstermektedir.

‘‘…Bir başkasının en küçük taleplerinden anında sorumlu olmadan ve zihinsel ve duygusal gelişimi konusunda kaygılanmadan birkaç saatliğine kendi kendime olmak… çok huzurluydu.’’ (Kern,2020;57)

Kentte yaşamını devam ettiren kadın, sokaklarda yaşanan cinsel tacizi, toplumsal dışlanmayı ve tüm bunların toplum ile nasıl iç içe geçtiğini fark etmesine sebep oldu. Kitap içerisinde kadın toplumu dışarıdan gözlemleyen kişiyi temsil etmektedir. Ona göre feminist bir şehir toplumsal eşitsizliklerin ortadan kaldırıldığı, hoşgörünün hâkim olduğu bir yer olmalıdır. Aynı zamanda kadınlar birbirlerine her alanda destek olmalıdır. Günümüzde baktığımız zaman kadınların birbirine destek olması beklenirken birbirlerine destek olmaktan ziyade karşısında durup onu eleştirmektedir. Gelişen teknoloji de bunu görünür kılmaktadır. Tabii ki kadınlar birbirlerini eleştirdiği gibi destek oldukları noktalar da mevcuttur. Bunu da şu şekilde gerçekleştirmektedirler. Yakın arkadaşları onların belirli zamanlarda da olsa kent içerisinde özgür olmalarına olanak sağladı. Örneğin geç bir saatte yolda yürümek bir kadın için tedirgin edicidir. Bu tedirginliği ortadan kaldırmak için bir arkadaşımızla konuşarak yolda yürümek, yalnız olmadığımızı ve çevreden gelebilecek olası sorunlara karşı kendimizi güvende hissetmemize sebep oldu. Fark ettiyseniz hiçbir erkek yolda yürürken kendisini tedirgin hissettiği için bir arkadaşını aramak zorunda kalmamıştır. Karşı cinse böyle bir duruma maruz kalıp kalmadığını sorsak birçoğu gülüp geçebilir, birçoğu da böyle bir şeyi hiç yaşamadığını söyleyecektir. Aslına bakılırsa toplumun bizi bu duruma mecbur bırakmaktadır. Kadınlara dünyaya geldikleri andan itibaren kendilerini korumaları, onlara bir özellikmiş gibi onarlın bir parçasıymış gibi öğretilmektedir. Yetiştirilme tarzımızın bunun üzerinde büyük bir etkisi olduğunu da söyleyebiliriz. Geçmişten günümüze kadar bu durumun değişmediğini görmek üzücü olduğu kadar bazı şeyler üzerine düşünmemiz gerektiğinin de bir göstergesidir.

‘‘ Şehirde rahat ve sessiz bir şekilde hareket etmek, büyüleyici yabancılar arasında sürüklenip gitmek değerli bir uğraştı.’’ (Kern,2020;106)

Kadın olarak kişisel alanımıza toplumda saygı gösterilmemektedir. Bu durumun daha belirgin hale gelmesi yaşamış olduğunuz yere göre değişiklik göstermektedir. Yalnız olmak, özgürlüğün tadını çıkarmak kadın için bulunmaz bir şeydir. Fırsat bulunduğu zamanda değerlendirilmesi gerekir. Çünkü genellikle kadınlar geç vakitte sokakta yürürken nedeni ne olursa olsun yalnız kaldıklarında, arkasına dönüp bakma eğilimindedir.  Kitabın son bölümünde ise ‘‘Korku Şehri’’ üzerinde durulmaktadır. Kadınların toplum içerinde en çok korktuğu şey tecavüzdür. Gelişen teknoloji ile birlikte çevreden gelebilecek sorunlara daha kolay çözüm bulunmaktadır. En azından sosyal medya aracılığıyla daha geniş kitlelere yayılmaktadır. Geçmişte yaşanan olaylardan kimsenin haberi olmuyordu. Kadınlar sesini duyurmak istese bile ‘‘el âlem ne der’’ düşüncesiyle kadın hep susturulmaktadır. Bu yüzden geçmiş dönemlerde yaşanan olaylar geniş kitlelere yayılmadığı gibi aile içerisinde de babadan veya abiden gizlenmektedir. Aslında korku yaş, cinsiyet, ırk, etnik köken ayrımı yapmıyor. Şehre karşı korku duymanız için ‘‘ kadın’’ olmanız yeterlidir.

KAYNAKÇA:

Kern. L (2020) Feminist Şehir (Çev. B. S.Aydaş) . Sel Yayıncılık: İst

thumbnail
Önerilen Yazı
Toplumsal Cinsiyet Kavramı Üzerine Genel Bir Değerlendirme: Kavramsal Analizi, Tarihsel Süreçleri Ve Kuramsal Yaklaşımlar

Merhaba ben Aybüke ARAN, Uşak Üniversitesi Sosyoloji bölümünden mezunum.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir