Fransız Devrimin dokuzuncu yılında Fransa’da Cumhuriyet rejiminin içinde doğan Auguste Comte (1798-1847), cumhuriyetçi ve inançlarına bağlı (Katolik) bir kimlik benimsemiştir. Saint Simon ile tanışıp onun sekreteri olmuş ardından da dostu haline gelmiştir. Simon’dan etkilenip eşitlikçi görüşlerinden vazgeçmiş ve seçkinci bir bakış açısı edinmiştir. Simon, Comte’un pozitivizm konusunda fikir babası sayılabilir. Comte’un bilim ve ilerleme fikri ile üç hal kanunu (toplumsal dinamik) esasen Simon’dan etkilenilmiş fikirlerdir. Maddi gücün önceleri askerlerde olduğunu düşünen bu ikili, moderniteyle beraber bu gücün sanayicilere geçtiğini savunurlar. Entelektüel (manevi) güç ise onlara göre din adamlarından bilim adamlarına geçmiştir. Simon’un aceleci reformist ve aktivist tavrına karşılık Comte, bilimsel doktrinin temellerini sağlamca kurmak gerektiğini savunup daha ağırdan almıştır. Bu sebepten dolayı bu iki isim arasında fikir çatışmaları yaşanmış ve yolları ayrılmıştır. Sonrasında fikirlerine dini bir form vermeye çalışan Simon, Comte tarafından ağır bir şekilde eleştirilmiştir. Ne var ki Comte da ileriki zamanlarda aynı teşebbüste bulunmuştur.
Düşünsel hayatının ilk dönemlerinde Sosyal Felsefe Risaleleri adlı yapıtıyla modern toplumun yapısı üzerine düşünür. Avrupa’nın 19. yüzyılda yaşadığı dönüşümü tasvir eder. Dinin değerinin ve etki alanın azaldığını, onun yerine bilimin değer kazandığını söyler. Bununla beraber askeri gücün yerini de sanayicilerin geçtiğini belirtir. Yani ona göre modern Batı toplumunda hem entelektüel değerler hem de güç dengeleri değişmiştir. Ona göre modern Batı toplumu pozitif/bilimsel toplumdur. Esasında tüm toplumlar pozitif toplum olmaya meyillidir diyen Comte bu fikrini ‘’toplumsal dinamik’’ nosyonuyla kuramsallaştırır. Toplumsal dinamik nosyonunu ‘’3 Hal Yasası’’ ile açıklar. Biyolojik evrimden yola çıkarak toplumsal evrim anlayışını tefekkür eden Comte, toplumların değişime ve gelişime meyilli olduğunu söyler. Buradan yola çıkarak toplumları üç evreye (hal) ayırır: Teolojik evre, metafizik evre, pozitif evre.
Pozitif Felsefe Dersleri ile beraber Comte, önceden temelini attığı fikirlerini olgunlaştırıp evrensel ölçeğe taşımış ve pozitif toplum düzenini tüm insanlığın ortak düzeni olarak tasavvur etmiştir. Comte’a göre söz konusu olan üç evre aynı anda da bulanabilmektedir. Fakat bu durum toplumda karmaşa ve çatışma yaratabilir. Batı’daki krizi de bu sebebe bağlayan Comte tarihin akışının hızlandırılması ve pozitif evreye mümkün olduğunca çabuk geçilmesi gerektiğini vurgular. Fakat toplumsal evrimin her toplumda aynı anda gerçekleşmeyeceğini de ayrıca belirtmiştir.
Tarihsel olarak bakıldığında sosyolojiye duyulan ihtiyacın 18. ve 19. yüzyılda doğması tesadüf değildir. Gerek Comte da gerekse de diğer düşünürlerde olsun sosyal olanı araştırma dürtüsü Avrupa’da yaşanan sosyal değişimlerden ve karmaşalardan dolayı oluşmuştur. Önceleri sosyal fizik dediği sonrasında ise isim babası olacağı sosyoloji bilimini toplumsal değişim hususunda önemli bir konumda gören Comte, sosyolojiye pozitif felsefenin uygulayıcısı ve denetleyicisi rolü yükler. Ona göre sosyoloji, toplumun dönüşümünü anlamak ve düzenin tesisinde yardımcı olup, düzensizlikleri izole etmekle görevlidir. Sosyoloji, akıl yürütme ve gözlem gibi ampirik yöntemlere dayanıp, kesin sonuçlara varmalıdır. Yani somut faydalar üretmeli, doğa bilimleri gibi genel kanunlar oluşturmalı ve toplumsal eylemin sınırlarını göstermelidir.
Comte, toplumsal dinamik nosyonun temeline ön koşul olarak ‘’toplum statik’’ nosyonunu koyar. Toplum statik nosyonunda düzen vurgusu yapar. Her toplumun kendine has statik düzeni vardır. Bu düzen belli maneviyatlar ile sağlanır. Toplumu bir arada tutan ortak değerler olmadan toplum. Toplumsal statik nosyonunu parça-bütün ilişkisi ile açıklar. Durkheim’ı da fikirsel olarak etkileyen bu ilişki sonrasında işlevselci paradigmaya evrilmiştir. Toplumda her parçanın bir görevi vardır ve parçalar görevlerini (işlevlerini) yerine getirmeli ve bütünü oluşturmalıdır. Tüm parçalar uyumlu bir şekilde çalıştığında da düzen sağlanmış olur. Comte’a göre toplumun en küçük birimi ise ailedir. O bireyin işlevi olmadığını düşündüğünden bireyi önemsemez.
Toplumsal statik nosyonunun temel gayesi toplumsal dinamiktir. Var olan düzen kendisini değiştirip, geliştirmeyi hedefler. Daha önce de bahsedildiği üzere Comte, toplumsal dinamikle açıkladığı bu değişimi ‘’Üç Hâl Yasası’’ ile evrelere ayırır. İlk hâl olan teolojik evrede insan, fenomenleri doğaüstü tanrısallıklara (fetişizm, politeizm, monoteizm) dayandırarak açıklar. Pek önemli görmediği, melez bir geçiş evresi olan metafizik evrede soyut güçler ve inançlar (demokrasi gibi) söz konusudur. Pozitif evrede ise fenomenlere yönelik aşkın nedenleri aramaktan vazgeçen insan kanunlar saptar ve onlara uyar.
Hayatının son dönemlerinde Pozitif Siyaset Sistemi adlı eseriyle beraber pozitivist fikirlerini dini forma sokan Comte, onun tabiriyle ‘’İnsanlık Dini’ni duyurmuştur. Bu dinin amacı insanları birey olarak sahip oldukları bencillik dürtüsünden sıyırmak ve özgeci bir dürtü çerçevesine sokup aralarındaki maneviyatı güçlendirmektir. Özgecilik anlayışında birleşen insanlık ortak değerlerle beraber düzeni daha iyi sağlayacak ve pozitif toplum varlığını sürdürecektir. Bundan ayrı olarak siyasi otoriteyi sanayicilere ve bilim adamlarına mahsus kılmak isteyen hatta teknokrasiyi savunan Comte, siyasi otoritenin daha kuvvetli olabilmesi açısından dini boyutunun da olması gerektiğini belirtmiştir. Bu dini boyut ise ona göre kendi oluşturduğu din olan insanlık dini olmalıdır. Dini ritüellerini bile düşünüp belirlediği insanlık dini, Katolilkliğe benzemekle eleştirilmiştir ve pek takipçi bulamamıştır.
Kaynakça:
- Goodwin, G. A., & Scimecca, J. (2018). Klasik Sosyolojik Teori: Sosyolojinin Vaadinin Yeniden Keşfi. (Ü. Tatlıcan, Dü.) İstanbul: Say Yayınları, 40-60.
- Kabakcı, E. (2020). Sosyolojiyi Kurmak (2 b.). İstanbul: Vadi Yayınları, 109-170.
- Ritzer, G. (2013). Klasik Sosyoloji Kuramları. (H. Hülür, Çev.) Ankara: De ki Basım Yayım, 106-130.