Filmin başkarakteri Waris Dirie, Somalili bir kadındır. Küçükken sünnet edildiğini açıklamış ve kendisini kadın sünnetinin ortadan kaldırılmasına adamıştır. Sünnet edildikten sonra ağrılar ve sıkıntılar çekmiş fakat hayatta kalmayı başarmıştır. 10 yaşında yaşlı bir adamla evlendirilmek istenmiştir. Bunun üzerine Waris Dirie, Afrika’dan Londra’ya kaçıp hayatını bir kez daha değiştirmiştir. İlk ne zaman hayatının değiştiği hususunda ise sünnet olduğu zaman ifade edilebilir. Waris Dirie, 10 yıl mankenlik yapmasının ardından kendini kadın sünnetinin ortadan kaldırılmasına adamıştır.
Filmin başlarında Waris, Marylin adlı bir kadınla karşılaşır. Marylin, başta Waris’e kötü davranarak dış görünüşünden dolayı onu hırsız olarak nitelendirir. Waris, Marylin’in peşini bırakmamaktadır. Marylin, onu dışarıda bırakmayıp yanında kalmasına izin verir. Waris, onun pansiyon vb. olan bu yerde kalmasını kabul eden resepsiyonist kadın Pushpa Patel’e “anne” diye hitap eder. Pushpa çok şaşırır ve kimsenin ona anne demediğini ifade eder. Waris, ona yardım eden bu iki kadına minnettardır. Marylin, Waris’in iş bulmasına yardım eder. Waris’in çalışmaya başladığı yere gelen bir müşteri ünlü bir fotoğrafçıdır. Waris, fotoğrafçının dikkatini çeker ve ona kartını verir. İleriki zamanlarda bu fotoğrafçının teklifini kabul edecektir. Bir gece Marly ile bara giderler. Waris, burada Harold Jackson ile karşılaşır. Waris, onun kendisi gibi Afrikalı olduğunu düşünür fakat aslında Amerikalı olduğunu öğrenir. Jackson, ne kadar Waris’in dikkatini çekse de Waris ona karşı bir şeyler hissedemez. Bunun nedeni 3 yaşında olduğu sünnettir.
Waris, “namus” kavramından söz eder. “Sadece kesik bir kadın iyi bir kadındır.” Waris. Marylin’e her şeyi anlatır. 3 yaşında sünnet olduğunu ve 8 yaşındaki kardeşinin öldüğünü anlatır. Marylin, Waris’in bu nedenle tuvalette cok uzun süre kaldığını anlar. Birkaç gün sonra Waris çok acı çeker ve Marylin onu hastaneye getirir. Doktor, Waris’e dikişlerinin çok sıkı olduğunu ve ameliyat olması gerektiğini söyler. Ayrıca “bu zamana kadar yaşaman bir mucize” tabirinde bulunur. Bu kısımda Waris; geçmişe, kaçtığı zamanları hatırlar. Kaçarken Afrika çöllerinde aç kalmış, ayakları yaralar içerisinde yürümeye ve koşmaya devam etmiştir. Waris, yolda bir kamyonu durdurmuş ve kamyonun arkasında giderken tecavüze uğramaktan son anda kurtulmuştur.
Waris, ameliyat olur ve ameliyat olduktan sonra fotoğrafçının teklifini kabul eder. Çünkü Waris’in paraya ihtiyacı vardır. Waris, daha iyi bir yaşam için manken olmayı kabul eder. Bir süre sonra yurtdışına defileye gitmesi gerekir. Fakat Waris, pasaport süresini uzattırmamıştır. Hava alanında yakalanır ve gözaltına alınır. Arkadaşları kefaret parasını öder ve oradan çıkar. Waris, çalışma izni almak için evlenir. Çalışma izni kısa süre sonra çıkınca ise ayrılır. Waris’in ünü git gide artmaktadır. Amerika’da bulunduğu zaman içerisinde barda tanıştığı Harold Jackson’ın ev adresine gider. Fakat o Waris’in ismini hatırlayamaz ve yanında bir kadın vardır. Waris üzülür onu yanlış anlar. Harold Jakson’ın yanındaki kadın ev arkadaşıdır.
Waris, bir röportaj yaparken tüm hikâyesini anlatır. Özellikle hayatının değiştiği o günü… Burada Waris’in sünnet olduğu anı anlatmasına tanık oluyoruz. 3 yaşında sünnet olduğunu ve onu bir kayaya oturtup daya olarak isimlendirilen yaşlı bir kadın tarafından jiletle sünnet edildiğini açıklar. Waris, sünnet olduktan sonra yarasının mikrop kaptığını ve ateşinin çok yükseldğini belirtir. Bu işlemde klitorist alınır. İç ve dış dudakları kesilerek çıkarılır. Eskiden organların olduğu yerde sadece kesik kalır. Waris, biraz zaman geçtikten sonra ve o kayalıklara gittiğini ve orada olmadığını kuşlar tarafından yendiğini ifade eder.
Waris’in bu açıklaması gündemde yerini alır. Waris, New York Birleşmiş Milletler Merkez Binası’nda konuşma yapacaktır. Harold Jackson da onu bir dergide görür ve tanır. Harold da Birleşmiş Merkez Binası’na gelir.
Waris Dirie’nin konuşması şu şekildedir:
“Aileler, 2000 yıldan uzun süredir sünnet edilmemiş bir kızın pis olduğuna inanır. Çünkü bacaklarımızın arasındaki şey temiz değildir. Bu nedenle alınması gerekir. Eğer dikilmediyse bekâret ve namus simgesidir. Düğün gecesi acı dolu ilk cinsel ilişkiye girmeden önce damat bir bıçak kullanarak bu dikişi açar. Sünnet edilmemiş bir kızla asla evlenemez. Fark edildiyse de fahişelerle bir tutulur. Kur’an da yazmıyor belki ama bu uygulama hâlâ devam ediyor. İşlem sonucunda kadınların hayatlarının geri kalanını psikolojik, aklen ve fiziksel olarak rahatsızlık geçirdiği artık kabul edildi. Bu kadınlar aynı zamanda Afrika’nın bel kemiği. Ben yaşadım. Ama kız kardeşim dayanamadı. Sünnetten sonra Sofia kan kaybından öldü. Amina ise doğum sırasında bebeği ile birlikte öldü. Bu anlamsız uygulama ortadan kaldırılsa kıtamız ne kadar güçlü olurdu düşünsenize. Ülkemde bir deyiş vardır. ‘Kervandaki son deve ilki kadar hızlı yürür.’ Birimizin başına gelen şey hepimizi etkiler. Ben çocukken kadın olmak istemiyorum derdim. Büyük acılar çekmemek ve mutsuz olmamak için. Ama tabi ki büyüdüm ve kendimle gurur duyuyorum. Ben diyorum ki hepimizin iyiliği için kadın olmanın anlamını değiştirelim.”
Filmin son kısmında bilgi verilmiştir. “ Waris Dirie, kadın sünnetini ilk defa gündeme getiren ve dikkat çekmeyi başaran ilk kadındı. Bu mücadeleyle savaşmak için BM özel temsilcisi seçilmiştir. O zamandan beri kadın sünneti birçok ülkede yasaklandı. Buna rağmen uygulama bugün bile sona ermiş değil. Günde 6000 kız hâlâ sünnet ediliyor.”
Sünnet denilen bu uygulama, kadınların hayatlarını karartmaktadır. Ağırlıklı olarak Afrika’da görülmekle birlikte bazı batılı ülkelerde de görülmektedir. “Sünnet terimi, kadın genital organının mutilasyonu için de erkek sünneti için de kullanılan bir ifadedir. Ancak kadını sakat bırakan bir uygulama olan kadın sünneti ile organın kendisine zarar vermeden sünnet derisini kesip çıkarma işlemi olan erkek sünneti arasında benzerlik söz konusu değildir (İlkkaracan’dan akt. Soyer, 2014;404)
Kadın sünneti, cinsel baskının ve kadına karşı şiddetin en uç noktalarından biridir. Kadın cinselliğinin denetlenmesi ataerkil toplumlarda görülmektedir. Ataerkil toplumlar, kadından bekâret ve namusunun korunmasını bekler. Bu nedenle kadınlar, küçük yaşlardan beri karşı cinsle olan ilişkilerinde endişe taşımaktadır. Ayrıca kadın sünneti, kadına karşı şiddetinde bir başka boyutunu oluşturmaktadır. “Tıbbi açıdan hiçbir gerekçe ve geçerliliği bulunmayan bu müdahalenin iş bilmez eller tarafından uygulanıyor olması da ölümle sonuçlanan vakaları artırmaktadır. ‘Kadın olmak’, ‘kadınlığa ilk adım’ gibi çeşitli şekillerde adlandırılan uygulama aslında kadın olmak uğruna kadınlıktan vazgeçmektir. Kadınlar, çocukluklarını yaşarken birdenbire istemedikleri, tercih etmedikleri bir uygulamaya maruz kalıp hayatları boyunca ruhsal, cinsel ve psikolojik yönden taşımak zorunda oldukları birçok yaraya sahip olmaktadır.” (Soyer,2014;409) Kadın sünneti, sağlık sorunlarına yol açmakla birlikte kadınların toplumda ezilen ve bağımlı rollerini de sürdürmesine eşlik ediyor.
Kadın sünneti ile ilgili olan bu konuda toplumun bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu bilinçlendirme sürecinde eğitim önemli bir alanı oluşturmaktadır. Bu kadın sünneti ile ilgili mücadele sürecinde kadın hakları da korunmalıdır. “Kadın sünnetinin tamamen ortadan kaldırılması, yakın gelecek için ideal ama gerçekçi olmayan bir hedeftir. Bu konunun daha da ayrıntılandırılarak incelenmesine ve konu ile ilgili niteliksel çalışmaların yapılmasına gereksinim görülmektedir; böylece konu ile ilgili literatürde devam eden tartışmalar, Türkçeye kazandırılabilir. Özellikle uygulama sıklığı nedeniyle, ülkemiz açısından can alıcı bir konu olmadığı, şeklinde ifade edilen bu durumun yeniden değerlendirilmesine gereksinim vardır; nitekim Suriye’den yaklaşık 4 milyon göç alan ülkemizde, göç edenlerin çoğunun kadın ve kız çocukları olduğu düşünüldüğünde, bu grup üzerinde de, konuya özel çalışmalar yürütmenin önemi ortaya çıkmış olur.” (Büken,2019;39)
KAYNAKÇA:
- Büken, Nüket Örnek (2019); “İstanbul Sözleşmesi Bağlamında Kadın Sünneti”, Kadın/Kadın 2000, Sayı 1, Cilt 20, s.17-42.
- Soyer, Senem (2014); “Kadın Sünneti: Kültürel Dayanakları ve Yol Açtığı Sorunlar”, Ekev Akademi Dergisi, Sayı 60, s.403-414.