Bu çalışmada “etiketleme kuramı” çerçevesinde “12 Angry Men” filmi incelenecektir. Etiketleme kuramına Erving Goffman’ın “Damgalama” araştırmasından yola çıkılarak yaklaşılacaktır. Toplum ve birey dikotomisinin birbirlerini etkileme noktasında çarpıcı tespitler yapılmaktadır. Bu tespitlerin başında toplumun normları tarafından benliklere atfedilen tanımlamalardır. Goffman’ın çalışma alanı bireylerin etkileşimi, kendilerini sunma biçimi dolayısıyla da bireylerin toplumdan aldığı karşılıklar olarak karşımıza çıkmaktadır. Goffman, damga çalışmasında “normal olanlar” ve “damgalılar” tanımlamaları yaparak toplumsal olarak sunulan dışlanmışlığa işaret etmektedir.
Goffman, damgayı fiziksel veya toplumsal bir atıf veya bu yüzden toplumsal kimliğini elinden alacak veya ‘tam kabul görmesi’ni engelleyecek biçimde aktörün değerini düşüren bir işaret olarak tanımlar [Slattery, 2017: 189].
Goffman, üç damga tipinden bahsetmektedir. İlki fiziksel özürlerdir. İkincisi, doğal olmayan kişisel bozukluklardır. Üçüncüsü ise ırk, ulus ve din gibi etnolojik damga tipleridir. Bu çalışmada üstünde durulacak olan kısım ikinci tip damgadır. Örnek olarak gecekondu mahallelerinde yaşayan insanların suçlu olabileceğine ilişkin etiketlemedir. Başka bir örnek ise Afroamerikan birisine saldırgan ve her türlü suçu işleyebileceği gözüyle bakılmasıdır. Psikoloğa giden birisinin akıl sağlığının yerinde olmadığı ile ilgili etiketlemede örnek olarak verilebilir.
Toplumsal olarak yansıtılan durum, bireylerin sınırlandırılmasına ve belirli rollere sıkıştırılmasına olanak sağlamaktadır. Bu durum bireylerde kimlik sorunlarına, çevresiyle iletişim kurmasına, kısaca yaşam pratiklerine doğrudan olumsuz etki yapmaktadır. Önemli bir diğer nokta ise kötülüğün dramatize edilmesidir. Örneğin, bir çocuğun küçük yaşlar da arkadaşının kalemini izinsiz aldığını varsayalım. Bu olayın fark edilmesiyle o çocuğa hırsız diye hitap etmek, bağırmak, aşağılamak hırsız damgasının çocukla özdeşleştirilmesi anlamına gelmektedir. Daha sonraki suç olaylarında önce o çocuğun yapmış olabileceğinin vurgulanması kimliğin örselenmesi anlamına gelmektedir. Bu perspektif ile film analizi yapılacaktır.
12 Angry Men (12 Öfkeli Adam) filminde suç işlediği iddia edilen bir çocuğun maruz kaldığı etiketlemeler görülmektedir. Damgalamanın toplumsal olarak yaygınlaştığını gördüğümüz bu film de babasını öldürdüğü iddia edilen bir çocuğun mahkemesi yapılır ve 12 jüri üyesinin bu çocuk hakkında suçlu veya suçsuz hükmüne varması istenmektedir. En can alıcı noktalardan birisi ise suçlu bulunması halinde çocuğun idam cezasına çarptırılacak olmasıdır. Filmin başında yer alan mahkeme sahnesiyle jüri üyelerinin surat ifadelerinde yer alan isteksizlik, konuyu çözmeye dair bir amaç gütmediklerini belli etmektedir. Suçu işlediği iddia edilen çocuk hakkındaki bilgiler ise şu şekildedir. Kenar mahallelerden birinde doğduğu, 9 yaşında annesini kaybettiği, 1,5 yıl ıslahevinde kaldığı ve babasının da kalpazanlıktan hapis yattığı bilinmektedir. Yapılan ilk oylama da 11 jüri üyesinin suçlu demesine karşın 1 kişi suçlu olmadığını belirtmektedir. Bunun üzerine şiddetli bir yağmurun başlaması jüri üyelerinin arasında geçecek olan hararetli tartışmanın göstergelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Önemli detaylardan biri de 12 jüri üyesinin tamamen farklı meslek grupları ve toplumsal sınıf düzeylerinden olmasıdır. 11 jüri üyesi de çocuğun suçu işlememe ihtimalini göz önünde bulundurmadan direkt olarak suçlu etiketini yapıştırdılar. Çünkü gecekondu mahallelerinde yaşayanlara güvenilmeyeceğini ve yalancı olarak görüldüklerini belirtiyorlar. Çocuğa karşı yaklaşımlardan birisi de küçüklükten beri babasından şiddet görmesi ve karıştığı bazı kavga olaylarından dolayı etiketlenip babasını öldürmüş olabileceğinin düşünülmesidir. İronik olan nokta ise aynı gecekondu mahallesinde cinayeti gördüğünü söyleyen bir kadının sözüne inanıp, çocuğun cinayeti işlememe ihtimalini hiç düşünmemeleriydi. Yaşandığı iddia edilen olayın perde arkasını düşünmeden çocuğu suçlu ilan edip kurtulmak istenmektedir. Bu noktada gecekondu mahallesinde yaşayan sıradan bir çocuğun değersiz görüldüğünü suçlu olmasını normal karşılandığını görmek mümkündür. Toplumun farklı kesimlerinden bir araya gelmiş jüri üyelerinin büyük bir kısmı tarafından kenar mahalleleri, suçlu yuvası olarak görülmekte, toplum için bir tehdit taşımakta ve insanları tehlikeli olarak etiketlenmekte olduğu bir durum söz konusudur. Özellikle de tanımadıkları birisini hiç tereddüt etmeden idam cezasına götürebilecek kararı verebiliyorlar. Sadece 1 jüri üyesinin kalan 11 jüriden farklı düşünmesi, çocuğun, suçu işlememiş olabileceğini de mantıklı gerekçelerle ortaya koyması toplumsal olarak bakılan damgalamanın yanlışlığını ortaya koymaktadır. Filmde de değinildiği üzere o çocuk gerçekten suçu işlemişte olabilir lakin yapılan etiketlemeler üzerine hüküm vermek olayın iç yüzünü irdelememek yanlış bir yoldur. Etiketlemeler yoluyla bireyler olmadığı biri gibi gösterilmekte veyahut olmadığı biri gibi davranmaya itilmektedir. Nitekim olayın iç yüzü tartışıldıkça çocuğun suçsuz olduğu kararı çıkmaktadır Çıkan kararın ardından yağmurun dinmesi ve havanın da açık olması doğru verilen bir karara ilişkin gönderme olduğuna da işaret etmektedir.
KAYNAKÇA
- Slattery, M. (2017). Sosyolojide Temel Fikirler, (Çev. Balkız, Ö., Demiriz, G., Harlak, H., Özdemir, C., Özkan, Ş., Tatlıcan, Ü.). Ankara: Sentez Yayıncılık.
- Fonda, H. (Yapımcı). Lumet, S. (Yönetmen). (1957). 12 Angry Men. ABD.