Din ve Ahlak Arasındaki İlişkiler

Din ve Ahlak Arasındaki İlişkiler
0

Din; kutsala, metafizik değerlere ve doğaüstü olaylara ve güce yani tanrıya yer veren ve inananlara bir yaşam biçimi sunan inanç sistemidir (Kirman, 2016: 79). Ahlak; insanların hayatları boyunca bütün canlılarla ilişkilerini düzenleyen ve yol gösteren değerler sistemidir. Ahlak, din ve toplumsal hayatın zorunlu vehçesidir. Ahlak; kişinin karakter yapısı, kendi iradesiyle yaptığı davranışlar, toplumsal düzende iyi ve kötü davranışı değerlendirirken dayandırdığımız değerlerdir.

Din ve ahlak arasındaki ilişkiler için 4 farklı yaklaşımdan bahsedebiliriz;

Yararlılık: Durkheim gibi sosyologlara göre din ile ahlak arasında faydalı bir etkileşim vardır ve her zaman birbiriyle yakından ilişkilidir.

Zararlılık: Din ile ahlakın birbirine zarar verdiği düşünülür. Marx, Freud ve Russel gibi dine karşı olan filozoflara göre din ahlak için gereksiz ve zararlıdır.

İlişkisizlik: Din ile ahlakın birbiriyle alakası olmadığı düşünülür. Kierkegaard gibi filozoflara göre din ve ahlak birbirinden bağımsız şeylerdir.

Zorunluluk: Din ve ahlak ilişkisinin kaçınılmaz olduğu düşünülür. Kant gibi filozoflara göre dinle ahlak ayrılamaz yani din yoksa ahlak ve ahlaklılık da yoktur.

Kant’a göre insanlar ahlaklı yaşamaya mecbur varlıklardır. Din ile ahlak birbirinden ayrılamaz iki kavramdır. İnsanları mutluluğa layık kılan ahlaktır, mutluluğun evrensel olması için herkesin üzerine düşeni yapması gerekir. Kant, iman eden insanın ahlaklı olması için etkileşimde bulunduğu herkese ahlaklı davranması gerektiğini söylemiştir. Ahlaki eylemlerin temellerinin dinle bağlantısı cennet-cehennemde ziyade insanlarda ödev bilinci oluşturma amacı vardır. Ahlaki eylemleri çıkarlarımız için yapmamamız gerektiğini ama bunu yaptığımız zaman mutluluk getireceğini söylemiştir. İnsanları ödüllendirerek ya da cezalandırarak değil, bunu sürekli bir eylem haline getirerek mutlu olunacağını belirtmiştir.

Kant’a göre; birey, toplumsal değerlere aykırı yani ahlak dışı bir davranış sergilediğinde bunalıma girip intihar eyleminde bulunabilmektedir. Dini temelli ahlaki teorilerde birey karamsarlığa düşmek yerine yaptığı eylemi affettirmek için tövbeye başvurmaktadır. 

Kant’a göre dindarlık ve ahlak iç içe geçmiştir, yani kişinin ibadetlerini yerine getirmiş olması onu dindar yapmaz. Tek ölçüt ibadet değildir. Kant inancı kafasındaki dünyaya sığdırabilmek için bilgiyi inkâr ettiğini, ahlak delilinin insanları bu çıkmazdan kurtardığını söylemiştir. Bazı filozoflar Kant’ın ahlak delilinin inanç alanında bilgiyi inkâr etmesinde tutarsız ve başarısız olduğunu iddia etmişlerdir.

thumbnail
Önerilen Yazı
Kurumlar Sosyolojisi: Din Sosyolojisi ( Aile, Ekonomi, Siyaset)

Durkheim’e göre din ve ahlak birbiriyle ilişkilidir. Ahlakı olmayan toplumlar zaman içinde yok olmaya mahkumdur. Bu tarz toplumlarda çıkan anlaşmazlık ya da savaş sonrasında belirli bir değer oluşturulup kural konulmazsa, toplumun bütünlüğünü sağlamak mümkün değildir. İnsanlar, modernleşmeyle din ve ahlak üzerine değişime gidebilmektedirler. Toplumsal değişmeyle dindarlık anlayışı da değişmekte hatta azalmaktadır. Bununla birlikte bireylerle topluluk arasındaki bağlar azalmaktadır. Çünkü insanlar arası ilişkileri destekleyen dini değer ve otorite gücünü kaybetmektedir ve değerler bütünlüğü gitmektedir. Toplumdaki değerler anlamını yitirmekte ve toplumsal çatışmalara yol açabilmektedir. Dini otorite zayıfladıkça ahlaki değerler azalmaktadır. 

Durkheim’e göre dayanışma sembollerinin, modernleşmeye el koyabilmesi için toplumda dinin gelişmesi gerekmektedir.  Günümüzde din bunu yapabildiği için varlığını sürdürmeye devam etmektedir ve din toplumsal düzene uyum sağlamak için zaman içinde değişebilmektedir. Durkeim’e göre din; kutsala olan inanç ve uygulamalardır, insanları kilisede toplayan inanç ve uygulama bütünüdür. Dinin doğasında İnsanları bir araya getirme vardır. Ahlaki değer ve dini inançlar için bir araya gelinmiş toplulukta, birlikte hareket etmek güçlü bir bağ oluşturur.

Durkheim’e göre; birey, toplumda ahlak dışı davranışlar sergilediğinde bunalıma girer, toplumdan dışlanmasına sebep olur, birey toplumda yer edinemediği için bu bireyi intihara sürükler. Durkheim intihar tipini ayırt etmek için, “özgeci intihar bireyi ilgilendiren şeye yok gözüyle bakan o sert ahlaka bağlıdır; bencil intihar ise insan kişiliğini artık ondan başka hiçbir şeye tabi olamayacağı kadar yükseğe koyan ince ahlakla dayanışma durumundadır” şeklinde ifade etmiştir. Özgeci intihar, çok fazla bütünleşmeyle olur ve grup tarafından özümsenen birey, bireysellik duygusuna sahip olamadığı için baskıyla birlikte grubun çıkarları için kendini feda eder eder (akt. Sağlık, 2019: 460; Thompson, 2002). Din ve ahlak birbiriyle ilişkilidir. Ahlakı olmayan toplumlar zaman içinde yok olmaya mahkumdur. Bu tarz toplumlarda çıkan anlaşmazlık ya da savaş sonrasında belirli bir değer oluşturulup kural konulmazsa, toplumun bütünlüğünü sağlamak mümkün değildir.                           

Kaynakça:

  • Kirman, M. A. (2016), Din Sosyolojisi Sözlüğü, Karahan Kitabevi, Adana
  • Sağlık, C. (2019), EMİLE DURKHEİM’IN METODOLOJİSİ VE SOSYOLOJİSİ,
  • Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 9, Kırıkkale

Merhaba, ben Fatma Şeyma Demirtaş. Uşak Üniversitesinde sosyoloji bölümü öğrencisiyim.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir