Edebiyat sosyolojisi, edebiyat ve toplumsal olgular arasındaki ilişkiyi inceleyerek edebiyat ve sosyal alan (toplum) yansımalarını ortaya koyan, sosyolojinin bir alt alanıdır. Edebiyat sosyolojisinin temelinde edebiyat eseri vardır ancak yazar, dönem ve toplumsal hayat gibi birçok faktör de çalışma alanı içerisine girmektedir. Martinez (2020), edebiyat sosyolojisini, yalnızca edebî eserler ve bu eserlerin içinde doğdukları toplumun ortak bilinçleri arasında bağlantı kurmak olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu disiplinin temel amacı, eser toplum ilişkisini bütün yönleriyle incelemek ve belirli analizlere ulaşmaktır. Araştırmacılar incelemelerini ürün/eser, yazar, okur, basım/yayım unsurlarını ayrı ayrı ele alarak gerçekleştirmektedir.
Başlıklar
Edebiyat Sosyolojisi Yaklaşımları Nelerdir?
Edebiyat sosyolojisinin temel yaklaşımlarını, bu yaklaşımlardan doğan araştırma tekniklerini ve kuramlarını üç ana maddede incelemek mümkündür.
- Üzerine en çok çalışmalar yapılan yaklaşım, ayna imgesi yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda yapıtın ve yazarın çağına ayna tuttuğu ileri sürülmektedir. Fransız düşünür Louis de Bonald, herhangi bir toplumun edebiyatını okuyarak o milletin sosyokültürel, ekonomik ve yapısal etkenlerini çıkarmanın mümkün olduğunu ifade etmektedir. Edebiyatın doğrudan bir dışsal aktarım özelliğinin olduğu vurgulanmaktadır. Ayna kavramı ile birlikte, edebiyatın geriye dönük sosyolojik analizlerde büyük bir rol oynadığı ifade edilmektedir.
- İkinci yaklaşım, edebi eserin üretim alanına ve yazarın toplumsal yaşamına vurgu yapmaktadır. Bu yaklaşımın ana konusu, yazarın topluma gitgide yabancılaşması ve bunun edebiyata doğrudan yansımasıdır.
- Üçüncü yaklaşım ise eserin özel bir tarihsel anda hususi bit toplumca kabul edilip edilmeyeceği üzerine yapılan yorumları kapsamaktadır. Lowenthal, Dostoyevski eserlerinin başarısını bu yaklaşım doğrultusunda açıklamaktadır. Lowenthal’a göre Dostoyevski algısı, kırk yıl oyunca Almanya’da varlığını sürdüren irrasyonellik, entelektüel karşıtlığı ve Nazilerin sosyalizm karşıtlığı ile sonuçlanmakta olan derin bilinç buhranına tekabül etmektedir (Alver,2004: 85-89).
Edebiyat Sosyolojisi Ne İşe Yarar?
Alver (2004), edebiyat sosyolojisinin görevinin, imgesel karakterlerin deneyimlerini, kendilerinin bulunduğu özel tarihsel süreçle ilişkilendirmek ve edebî yorumlamayı bilgi sosyolojisinin bir dalı hâline getirmek olduğunu ifade etmektedir. Bu çerçevede, edebiyat sosyolojisi, eseri ve yazarı daha iyi anlama ve tanımlama konusunda bir kılavuz görevi görmektedir. Yazarın yaşadığı dönemi ve toplumsal süreçleri incelemek, eserdeki ayrıntıların görülmesini ve detayların anlamlandırılmasını kolaylaştırmaktadır.
Edebiyat Sosyolojisi Hangi Konuları Çalışır?
Edebiyat sosyolojisinin çalıştığı konuları dört ana maddede toplamak mümkündür:
- Yazar
- Yapıt
- Basım, yayım ve dağıtım kurumları ve örgütleri
- Okuyucu kitlesi ve yığınları
Yazara dair çalışılan konuları ise; yazar ve yaratıcılık, yazarın toplumsal yaşamı ve yazarın yaşadığı dönem olarak üç ana başlık altında ele almaktadır. Yazarın toplum içindeki konumunu ise aşağıdaki alt başlıklar altında incelemektedir:
- Yaşadığı sosyal sınıf,
- Ekonomik yaşam ile olan etkileşimi,
- Mesleği ve yazarlık hakları,
- Doğduğu ve yaşadığı coğrafya,
- Yazar ve aile mesleği arasındaki bağ ve etkileşim.
Yapıta dair yapılan sosyolojik çalışmalar ise dört ana başlık altında irdelenmektedir:
- Üslup
- Karakterler ve kişiler
- Cinsler ve biçimler (roman, şiir, tiyatro metni vb.)
- Konular
Okuyucu üzerine yapılan incelemeleri de yine dört maddede toplamak mümkündür:
- Okuyucu kitleleri
- Okuyucunun yapıta neden bağlandığı veya bağlanmadığı
- Başarının nedenleri
- Eleştirici yorumlar
Edebiyat Sosyolojisi Kurucusu Kim?
Mme de Stael’in ‘edebiyat toplumun ifadesidir’ söylemi, bir başlangıç söylemi olarak değerlendirilmektedir. ‘Sanat toplum içindir’ söylemi ile edebiyatın da toplum yansımalarını barındırdığını savunan H. Taine bir başka kurucu sayılabilmektedir. Edebiyat sosyolojisinin tam anlamıyla bir kuruluş dönemi ve kurucusunun bulunduğu söylenemez. Bu alanda öncü isimler bulunmaktadır. Ancak gerçek anlamda ayakları yere basan bir disiplin haline gelmesi son 50 yıllık bir sürece dayanmaktadır.
Marx ve Engels’in edebiyat ve toplum düşünceleri üzerine olan çalışmaları da yine edebiyat sosyolojisinin başlangıç ve öncü yazınları arasında yer almaktadır. 20. yüzyılın başlarında adını duyuran Lukacs da yine sanat sosyolojisi alanında çalışmalar yapmıştır. Sanat sosyolojisinin en temel ve ilk alanının edebiyat olduğu kabul edilmektedir. Bu dönemlerde yapılan çalışmalar daha çok ön hazırlık süreci olarak değerlendirilmektedir.
20.Benichou, L. Febvre, L, Goldmann, H. Lefebre’nin gibi düşünürlerin 20. yüzyıl çalışmaları daha köklü incelemeler olarak kabul edilmektedir.
Edebiyat ve Sosyoloji Arasındaki İlişki
Edebiyat ve sosyoloji ilişkisi birçok düşünürün de üzerinde durduğu haliyle karşılıklı etkileşime dayanmaktadır. Edebiyat eserlerinin toplumsal hayatı ve koşulları yansıttığı düşüncesi, akademik çalışmalara da kaynak sağlamaktadır. Birçok sosyolog araştırmacı, edebi eserler üzerinden yazıldığı döneme dair bilgileri çalışmalarında kullanmaktadır. Bir başka gözlem ve etkileşim ise, edebi eserlerin öğretici yaklaşımları üzerinedir. Yapıtların, toplumsal alana ve olgulara dair bir mesaj içeriğinin oluşu mikro düzeylerde etkileyici olduğu düşüncesini de beraberinde getirmektedir.
Edebiyat Toplum İlişkisi
Edebiyat toplum ilişkisi yukarıda bahsedilen karşılıklı etkileşimin bir başka ayağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Edebiyat içinden çıktığı toplumu doğrudan ya da dolaylı olarak yansıtmaktadır. Toplumun belirli ögelerini, gelenek ve göreneklerini, toplumsal yapısını içinde barındırmaktadır. Yazarın yaşadığı toplum, eserinde yaratacağı değerleri de etkilemektedir. Bu etki eserin türüne göre bazen örtük olabilmektedir. Ancak incelemeler sonucunda mikro boyutta dahi olsa yansımalar görülmektedir.
Edebiyat Toplumun Aynasıdır Ne Anlama Geliyor?
‘Edebiyat toplumun aynasıdır.’ ve ‘Edebiyat toplumun ifadesidir.’ gibi birçok kullanım edebiyat sosyolojisinin temel söylemleri arasındadır. Bu söylemlerin ortak özelliği ise edebiyat ve toplum ilişkisinin yoğunluğuna vurgu yapmalarıdır. Edebiyat toplumun bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır ve toplumun doğrudan veya dolaylı olarak yansımalarını taşımaktadır. Din, dil, kültür, gelenek, ekonomi, yaşam biçimi, siyaset, eğitim gibi birçok alanda izler taşımakta olan eserler aynı zamanda bu normlarda yaşayan yazarların birer ürünüdür. Bu anlamda hangi dönemde olursa olsun, edebiyat, sosyolojik araştırmalar için önemli birer kaynak niteliği taşımaktadırlar.
Kaynakça
- Alver, Köksal (2004), Edebiyat Sosyolojisi, Hece Yayınları, Ankara.
- Alver, Köksal (2004),Edebiyat Sosyolojisi İncelemeleri, Hece Yayınları, Ankara.
- Danko, Dagmar (2017), Sanat Sosyolojisi, Çev: Nesibe Zeynep Arslanoğlu, Hece Yayınları, Ankara.
- Plehanov (1987), Sanat ve Toplumsal Hayat, Çev: Cenap Karakaya, Sosyal Yayınlar,İstanbul.
- Scheffel, Michael; Martinez, Matias (2020), Anlatım Teorisine Giriş, Çev: Arif Ünal, Runik Kitap, İstanbul.
Benzer Yayın: Sanat Sosyolojisi
İlginizi Çekebilir: Sosyal Psikoloji Nedir?