İnsan toplulukları için önemli bir kavram olan Kültür, anlamlandırması zor ve çok muğlak bir kavramdır. 18.yy’da Fransızcada kullanılmaya başlanmış ünlü filozof Wolter tarafından “insan zekası gelişiminin” (insan zekası) bir sonucu olarak tanımlanmıştır. Almanlarda kültür kavramına önemli katkıda bulunmuş “insanlığın ortak genel tarihi” demişlerdir. Bu demek oluyor ki, insanoğlu tarihini dünya üzerinde yazmış ve dünya üzerindeki ortak tarihsel bütünlüğü bir şekilde kültür adı altında toplamışlardır. 20.yy’a yaklaştığımızda İngilizceden önemli bir kavram olan “civilisataion” (insanoğlunun ortak biriktirme meselesi) kavramı eklenmiştir. Sonuç olarak kültür kavramı tarihsel süreçte (din, tarım, akıl, ruh, eğitim vb.) ve kendi içerisinde büyük değişimler ve dönüşümler yaşamıştır. Bozkurt Güvenç, kültür kavramını 4 soyut alt dalı ile incelemiştir:
1- Kültür bir toplumun ya da bütün toplumların birikimli uygarlığıdır. Yani kültür sadece bir toplumun, bir grubun özelliği olabilirken, tüm insanların yarattığı birikimli mecburiyette olabilir.
2- Kültür belli bir toplumun kendisidir. Yani bir ulusu var eden değerler esasında kültürdür.
3- Kültür bir dize sosyal süreçlerin bileşkesidir. Yani insanoğlunun nasıl sosyalleşeceği, kiminle nerede sosyalleşeceğini bu sosyal süreçlerin nasıl çalışacağını kültür belirlemektedir.
4- Kültür bir insan ve toplum kuramıdır. Yani kültür, insanı ve toplumu belirleyen bir kuramdır. Örnek verecek olursak, pozitif bilimle uğraşan topluluklar hastalıkların sebeplerini virüsler olarak tanımlarken, bilimde geri kalmış kabileler kötü ruhlar olarak tanımlamaktadır. Sonuç olarak toplumun bir olay karşısında nasıl şekillenmesini belirleyen şey kültürdür.
İnsanoğlunun dünyadaki varlığı temelinde insanoğlunun doğayla mücadelesine dayanmış ve doğada üretmiş olduğu maddi ve manevi öğelerin toplamı da kültür kavramını beraberinde getirmiştir. Kültürün tek bir tanımı yoktur ancak kültür kavramını tek bir tanıma indirgeyecek olursak, doğanın yarattıklarına karşılık insanoğlunun yarattığı her şeydir diyebiliriz. Kültür, aklın (zihnin ve ruhun) bazı faktörlerinin amaca elverişli düşünsel çalışma ve pratiklerle geliştirilmesidir. Bu anlamdaki kültür, düşünme, seçme ve eleştiri gücümüzün geliştirilmesini sağlayan bilgi ve bilincimizi bir bütünü ve bileşkesi olarak eğitim kavramına yaklaştırmaktadır. Buradaki eğitim kavramını iki anlamda ele alırsak, dar anlamıyla kurum aracılığıyla yapılan eğitim, geniş anlamıyla ise hayat boyu insanın yaşadığı her şeydir diyebiliriz.
Sosyal miras ve gelenekler birliği olarak kültür, varlığımızın yapısını belirleyen, sosyal bir süreçle öğrendiğimiz uygulama ve inançların maddi manevi öğelerin birliğidir. Hayat yolu ya da hayat biçimi olarak kültür, bir toplumun (insanlığın oluşturduğu bütünlük) ve bir grubun (daha küçük insan parçasının oluşturduğu bütünlük) yaşama biçimidir. Dolayısıyla kültür, ister küçük bir grubun olsun, ister büyük bir toplumun olsun nasıl yaşaması gerektiğini belirleyen en önemli faktördür. Örneğin yılın belli zamanlarında kışlık ürünlerin hazırlanması gibi. İdealler, değerler ve davranışlar olarak kültür, sosyal kültürel evrendeki açık seçik eylemlerin ve araçların ortaya koyduğu ve nesnelleştirdiği anlamlar, değerler ve kurallar bunların etkileşim ve ilişkileri bütünleşmiş ve bütünleşmemiş gruplardır. Dolayısıyla kültür, bizim nasıl yaşamamız, nasıl davranmamız, nasıl eylemlilik halinde olmamız gerektiğini gösteren değerler ve davranışlar bütünlüğüdür. Çevreye uyum olarak kültür, insanların içinde bulunduğu, yaşam koşullarına uyumlarının kültürüdür. Dolayısıyla ekosistem, insanoğlunun nasıl bir çevrede yaşadığı ve o çevreye uyum gösterme hali bize onun kültürünü göstermektedir. Buradaki uyum meselesi çok önemlidir. Örnek vermek gerekirse, Karadeniz evlerinin ahşaptan, İç Anadolu evlerinin topraktan yapılmasıdır. Dolayısıyla içinde yaşadığımız çevre, insanoğlunun bütün kültürel sistemlerini bize gösteren en önemli faktör ve sosyal çevreye uyum sağlamak bizim kültürümüzün en önemli göstergesidir. Geniş anlamda eğitim olarak kültür, toplumsa olarak öğrenilen ve aynı yoldan yeni kuşaklara aşılanan davranış örüntüleri ya da kalıplarıdır. Bu davranış örüntülerini ve kalıplarını sosyal miras ve gelenekler belirlemektedir. Bireysel psikoloji olarak kültür, büyütülerek (bireysel) bir ekrana yansıtılmış bireysel psikolojidir. Yani bizim psikolojik olarak belli meseleleri nasıl algılamamız gerektiğini belirler. Kültür sadece toplumsal bütünlüğü değil bireysel bütünlüğü de gösterir. Oluşumu ve kökeni yönünden kültür, sosyal bir etkileşimin ürünüdür. Kültür, yaşam çevremizin insan yapısı olan kesimidir. Kültür, doğanın yarattıklarına karşılık insanoğlunun yarattığı hemen her şeydir. Yani kültür insanoğlunun yapıp ettiği her şey olmakla beraber insanın doğayla mücadelesinin bir parçasıdır. Düşünüş olarak kültür, belli bir düşünceler sistemi ya da bütünü olmakla beraber bizim nasıl düşünmemiz gerektiğini de ortaya koyar. Simge ya da sembol olarak kültür, maddi öğelerin, davranışların, düşünce ve duyguların simgelerden oluşan simgelere dayalı örgütlenmesidir (Bayrak, zeytin dalı vb.). Tylor’ın kültür hakkındaki tanımı şöyledir, kültür ya da uygarlık bir toplumun üyesi (insanoğlu toplumsal bir form içinde kültürü üretir ve kültürü tek başına ortaya koyamaz) olarak insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek görenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür. Bozkurt Güvenç ise kültürü, insanoğlunun eğitim süreci ve kültürel muhteva gibi değişkenlerin ve bunların arasındaki karmaşık ilişkilerin bir işlevi olarak tanımlamıştır. Kültürün özellikleri ve oluşturan bileşenler:
- Kültür Öğrenilir: İnsanoğlunun toplumsal bir bütünlüğü olan Kültür, içgüdüsel ve kalıtımsal değil her bireyin doğduktan sonraki yaşantısı içinde kazandığı alışkanlıklardır. Bir çocuğun sosyalizasyonu yani topluma uyum sağlaması da kültürle ilişkilidir. Kültür insanoğluna aktarım şeklinde gelir fakat kültür nasıl aktarılmaktadır? Kültür içgüdüsel ve kalıtımsal olarak değil öğrenilerek aktarılır. Peki hayvanlar kültür üretebilir mi? Bu sorunun cevabına gelirsek, hayvanlar öğrendiklerini başka bir nesile aktaramadıkları için kültür üretemezler. Bu noktada insan ve hayvan karşılaştırması yapılabilir ve öğrenme meselesinin biriktirme meselesiyle ilintili olduğunu söylenebilir.
- Kültür Tarihi ve Süreklidir: İnsanı insan yapan kültür, insanoğlunun en önemli en tarihi formudur. Sürekli kuşaktan kuşağa aktarılan ve insanoğlunu yeryüzünde var olmaya başladığından itibaren kültürel formlar üretmeye başlamış, sürekli olmuş ve dönem içinde gerek varsa değişmiş dönüşmüştür.
- Kültür İdeal ya da İdealleştirilmiş Kurallar Sistemidir: İdeal olması gereken kültür, çoğunlukla ideal kurallardan ve davranış örüntülerinden oluşsa da bireysel tutum ve davranışlar önemli ölçüde idealden ayrılır fakat sistemin üyesi olan birey, kültürel kuralı ve kurala uymayan davranışları hemen tanır. Kültür dediğimiz meselenin özelliklerinden bir tanesi de idealize edilmiş kurallar sistemiyle var olmasıdır ama bir taraftan da bireysel tutumlar bu idealden farklılık gösterebilir. İdeal ya da idealleştirilmiş kurallar bütünü, toplum hayatını ne şekilde yapmamız gerektiğini, neleri yapıp neleri yapmamamız gerektiğini öğreten kurallar sistemidir. Dolayısıyla kültür, ideal anlamda nasıl yaşamamız gerektiğini gösteren en önemli bileşendir.
- Kültür İhtiyaçları Karşılayıcı ve Doyum Sağlayıcıdır: Kültür, temel biyolojik ihtiyaçları ve bunlardan doğan ikinci derece ihtiyaçları çoğu zaman önemli ölçüde karşılar. Bazı durumlarda sorunu çözmek için ortaya konan kültür, ortaya konan ilişkilerin bütünlüğüdür.(Ağrı dağı efsanesi)
- Kültür Değişir: Kültürü kültür yapan en önemli unsur değişmesidir bu değişmede uyum yoluyla gerçekleşir. Buradaki en önemli mesele uyum meselesidir. Kültür bu ihtiyaçları karşılayacak, sorunları çözecek, deneme ve düzeltmeler yaparak yeni kurum ve kuruluşlara gidilir. Mevzu şudur, insan-toplum değişir dolayısıyla kültür buna ayak uydurur. İnsanoğlu dünya yaşamında sürekli değişim içinde olduğu için kültürel formlarda değişir. Göç yaşanınca hem kültürel hem mekan değişmesi kültürü de etkiler. Dolayısıyla bunlar bir bütünün farklı bileşenleridir.
- Kültür Toplumsaldır: İnsanoğlu toplumsal form(Birden çok insanla sistematik olarak yaşamak) kısmına girdikten sonra kültürü oluşturur ve bir varlık olarak üretir. Kültür, toplumsal bir normdur bunu da mekansallık üzerinden inşa eder.
- Kültür Bütünselleştiricidir: Bu noktaya toplumsal süreçlerden bakarsak, insanoğlunun sosyalleşme sürecidir diyebiliriz. Sosyalleşme bir anlamda da karşımıza kültüre uyum sağlamayı çıkarır. Ne kadar çok başka kültürlerle temasta olursak uyum meselesine daha fazla sahip olduğumuzu görmeye başlarız. Dolayısıyla herkes aynı süreci yaşadığı için belli bir süre sonra uyuma gider ve burada karşımıza bütünleştirici özelliği çıkar.
- Kültür Soyutlamadır: Sistemli bir şekilde çalışan kültürde daha çok maddi şeylerden bahsedilir ama maddi olmayan kültürel formlar soyutlamadır ve zor olan kısmı da budur.
Her toplum kültürün gelişimini takip etmek zorunda ve kültür değişip gelişirken toplumunda değiştiğini unutmaması gerekmektedir. Sonuç olarak kültür kavramı kendine özgü bazı özellikler taşımış ve bu özellikler bütün kültürlerde oluşum aşamasından itibaren tarihsel süreç boyunca görülmüştür.
KAYNAKÇA:
BOZKURT, G. (2018). İnsan ve Kültür, Boyut Yayıncılık.