Gönül Gözüm: Semerkând
Bugün Toplumsal Gerçekliği Anlamak İçin Ne Yaptın ? Yazı dizimizin 2. haftasından herkese merhabalar…
Her hafta yeni bir durakta , yeni maceralarla devam eden serüvenimizde bu hafta bize çokta uzak olmayan bir sofraya misafir olduk… Gönül gözümüz Semerkând’ın erenleri ağırladı bizleri , Orta Asya’nın incisi Buhara’nın sahipleri masaya bir tabakta bizim için koydu… Evet Öğuzbekler’ den dan bahsediyorum.
Farklı bir kültürü , yaşayışı ve anlayışı tanımak istiyorsanız zannediyorum yemek kültürü antropolojik ve etnik semboller bakımından sizde bir şeyler uyandırıyor. Misafir olduğumuz Özbek sofrasında oluşturulan mekan Türkler’in göçebe olduğu dönemde yaşadıkları çadırları andırıyor. Türk kültüründe yemeğin yerde yenilmesinden olacak , bulunduğumuz yerde sadece masalar değil yerden biraz daha yüksekçe yapılmış yer sofrasını andıran ve ayakkabı ile oturamadığınız bölümler mevcut. Oturduğunuzda kendinizi eski bir Türk otağında zannedebilirsiniz. Üzerinizde kubbeli bir biçimde Özbek kültürüne ait motifli , desenli yastıklar , işlemeli kuşaklı elbiseler , eski dönemleri andıran tepsiler ve Özbekçe çalan şarkılar Özbekistan’da olduğunuzu da zaman zaman hissettirebiliyor.
Tabi böyle bir yere gidip de meşhur Özbek Pilavı’nı ve Çak Çak tatlısını yememek olmazdı. Bizimle ilgilenen Özbek görevlinin az Türkçesinden ve anlatamayışının utangaçlığından anladığımız kadarıyla Özbek Pilavı bizimkilerden biraz daha farklı , içerisinde üzüm , havuç ve kuzu eti bulunuyor elbette biraz ağır oluyor. Yanında getirilen farklı bir acı sosla yapılmış salata ise herkesin damak zevkine uymayabilir. Ancak görünüşü itibariyle diyet bozdurabilecek cinsten… Özbekler’in güçlü ve kuvvetli oluşunda zannediyorum etkisi var.
Çak Çak ise tamamen bu kültüre haiz farklı ve yenebilir bir tatlı. Kızarmış hamuru ince ince kestikten sonra kızartarak , üzerine bal ve siyah üzüm dökerek yeniyormuş. İçindeki malzemeler sizi çok rahatsız etmiyor ve oldukça hafif… Bu bakımdan ayrıca tavsiye edilebilir.
Özbek çalışanlar bizimle ilgilenirken her sorumuza sabırla ve ilgiyle cevap verdiler , ikramda kusur etmeyerek bir kez daha gönlümüzü kazandılar. Yüzlerindeki hafif tebessüm ve mahcubiyet belirtisi ise kısık gözlerinin arkasındaki edebi ve terbiyeyi görmeye yetti…
Özbekler Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsız olmuş Orta Asya’da bulunan 8 Türk Devleti’nden bir tanesi. Biz her ne kadar Türk gibi algılasak da onlar kendilerine Özbek demeyi tercih ediyorlar. Zengin kültürü ve insanlarıyla halen gönlümüzde ve tarihimizde yer tutmaya devam ediyorlar.
Bizde bu birlik ve beraberliğin nişanesi olarak 1938 yılında vefat eden Özbek Şair Süleyman Çolpan’ın Kurtuluş Savaşı yıllarında yazdığı şiirle Barış Pınarı’nı da Ankara’dan Semerkând’a selamlayarak bitirelim…
“ Bilmezler ki medeniyet beşiğinde oturan
Cellatların bütün aç gözleri ve hırsları sizlerde
Bilmezler ki hürriyet diyerek gürültü koparan
Kurtların aç gözleri altın dolu yerlerde
Sonsuza kadar köle olmamak için
İstemeyerek elinize silah aldınız
Ey İnönü , Ey Sakarya ,Ey İstiklal Erleri
Yürü mazlum tufanın öç alıcı selleri…”
Selman ÇEVİK – Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi – 14.10.2019