“Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre masal; daha çok çocuklara anlatılan, olağan ve olağanüstü, hemen hemen tamamen hayali olaylara ve kahramanlara yer veren hikâye olarak tanımlanmaktadır.” (Sekmen,2017;831) Masallar, birer kurmacadan ibarettir ve zihinsel dünyanın iskeletini oluşturur. Masallar, çocukların gelecekteki yaşam tarzlarını ve pratiklerini etkiler. Çocuklar, dünyalarını hayal gücü ile şekillendirdiği için gerçeklik ile karşılaştıklarında hayal kırıklığına uğrarlar. Masallarda olaylar sıralı bir şekilde gerçekleşir. Masal, kadın ve erkeğin rollerini belirli kalıplarda sunmaktadır. Prens olabilmek için yakışıklı olmak gerekir. Ayrıca masallar, erkeğe beyefendilik ve kahramanlık rollerini atfetmektedir. Masallarda kadınların çoğu bir yere kapatılır ve erkek onu kurtarır. Cesarete ilişkin olaylar hiç kadına verilmemekte, erkek cesaretle ilişkilendirilmektedir. Dolayısıyla kadın, erkeğe bağımlı olarak ifade edilmektedir. Toplumsallaşma sürecinde onaylanma ve kabul görme isteğiyle kadına güzellik, erkeğe kahramanlık olgusu yüklenir. Aynı zamanda kadına cadılık olgusu da yüklenmektedir. “TDK Güncel Türkçe Sözlükte ‘kötülük yaparak başkalarına zarar veren kadın’ olarak geçen cadı tanımı cinsiyetçi bir ifadeyi ortaya çıkarmaktadır.” (Atay,2019;264) Masallarda kadının rolü iki biçimdedir: Doğurganlığıyla bilinen anne rolü ve üvey anne ya da cadı rolüdür. Masallarda alıkonulan, zor durumda olan kadınlar ise iyi kadınlardır. Masallarda İyi ve saf olan kadınların başına kötü olaylar gelmektedir. Dolayısıyla masallar, toplumda iyiler kadar kötülerinde olduğunu anlatır. Masallardaki söylemler ve davranışlar ataerkil ideolojiyi yansıtmaktadır. Masallarda kadının erkeğe bağımlı olması, güzellik ve çirkinlik algısı, üveylik kavramları, kıskançlık vb. olgular anlatılmaktadır. Toplumsal işbölümü noktasında ise “kadın işi” ve “erkek işi” olarak bireyler belli bir kalıba oturtulmuştur. Burada erkek etken, kadın edilgen olarak yansıtılmaktadır. Masallarda öpme edimi ile çirkinin güzele dönüşmesi, ölen kişinin hayata dönmesi vb. olaylar başlangıç olarak kabul edilir. Örneğin Kurbağa Prens masalında, prenses kurbağayı öpüyor ve kurbağa yakışıklı bir prens oluyor. Masallarda kadın, arzu nesnesi olarak ön plana çıkar. Sinderalla masalında, Prens’in Sindirella’nın güzelliğinden etkilenip bir ayakkabının peşine düşerek ayakkabının sahibi olan güzel kızı araması kadını arzu nesne olarak gösterir. Masallarda, erkeğin aşkı üzerinde durulurken kadının aşkından pek bahsedilmez. Örneğin Sinderella masalında erkek aşık olup kadını seçerken kadın burada seçilen konumundadır.
Başlıklar
Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler
Masal, prensesin dünya güzeli olarak doğduğunu ifade ederek başlar. Güzelliği övgü ile devam ederken özellikle ergenlik çağıyla beraber artmasıdır. Bu nedenle aslında kıskanılan güzelliğinden ziyade cinsel değere ulaşmasıdır. Üvey anne Kraliçe, prensesi ondan güzel olduğu için öldürmek ister. “Masaldaki kadın tiplemeleri, pamuk prenses; zayıf, güzel ve bir erkeğin sahiplenmesine ihtiyaç duyan bir karakterdir. Prensesin pamuk ile özdeşleştirilmesi onun saf, temiz ve bakire oluşuna işaret etmektedir. Üvey anne; masalda güzel, iyi kalpli kadın karakterinin karşısında femme fatale olarak adlandırılan ölümcül kadın tipidir.” (Sekmen,2017;837) Pamuk Prenses ormanda dolaşırken bulduğu kulübede cücelerle yaşamaya başlamış. “Bu masaldaki yedi rakamı aklı ve sağduyuyu ifade etmektedir. Özellikle ormanda yolunu kaybetmiş pamuk prensesin ihtiyaç duyduğu akıl, cücelerle özdeşleştirilmiştir (Gezgin’den akt. Sekmen,2017;837). Prenses, cücelerin evinde ev işleriyle meşgul olmaya başlamış. Yedi Cücelerin, prensesten ev işlerini yapmasını istemesi ve prensesin kabul etmesi itaatkârlık ile ilişkilidir. Cüceler, prensese kapıyı kimseye açmaması gerektiğini vurgulamış fakat Pamuk Prenses kapıyı açmış ve zehirlenmiştir. Burada düşünülen Pamuk Prensesin kendi bildiğini yaparak cezalandırılmasıdır. Prenses cam tabuta konulmuştur. Prens gelene kadar Prenses cam tabut içerisinde yatmaktadır. Cam tabut, prensesin bekâretini ifade etmektedir. “Cam ve kırmızı elma bildik cinsellik simgeleridir. Prenses, elmanın yeşil kısmını yani çocukluğu değil; kırmızı yani cinsel olanı tercih eder. Cadının daha önceki ilk girişimi de yine prensesin cinsel cazibeye ulaşma arzusunu kullanır. Tarak ve korse”. (Sezer,2014;92) Kadını çağrıştıran tarak, ip yumağı, iğne, korse gibi nesneler kadının ölümünü getirmektedir. Ayrıca Pamuk Prenses masalında prens, prensesi öperek uyandırır ama burada taciz girişiminden bahsedilmemekle birlikte daha çok kahramanlığından söz edilmektedir.
Cinderella
Külkedisi Cinderella üvey annesi ve kız kardeşleri tarafından ev işleri yapmaya itilmiştir. Üvey kız kardeşleri Cinderella’nın güzelliğini kıskanarak her işi ona yıkmaktadır. Prens, kendine layık bir eş bulabilmek için bir balo düzenler. Baloya gelen kızlardan birini seçecektir. Burada erkek seçici kadın ise seçilendir. Kadının isteği göz ardı edilmektedir. Masallarda kadın karakterler, haksızlığa tepki vermek yerine içlerine atıp ağlarlar. Tam tersi öfkelenme, tepki verme gibi davranışlar ise üvey annelerde görülür. Bu masalda Prens’in evlenmek için düzenlediği baloya tüm kadınlar gelmiştir. Bu nokta erkeğin egemenliğine işaret eder. Külkedisi Cinderella masalında, üvey kardeşlerin prensi elde etmek için yaptıkları vurgulanırken ideal kadın imgesi olarak görülen Sinderella’nın çabası gizlenir.
Kırmızı Başlıklı Kız
Kırmızı Başlıklı Kız anneannesine ekmek ve şarap götürmek için yola çıkar. Karşısına çıkan kurt onu yoldan çıkartıp ormana girmesine neden olur. Kız yasak alana girmiştir ve ceza olarak da kurda yem olmuştur. Burada kurt erkek olarak sembolleştirilerek saldırgan ve kandırıcı olarak ifade edilmektedir. “Fromm, kurdun ceza olarak karnına doldurulan taşlarla hamileliği imlediğini, ancak taşın kısırlığa işaret ettiğini de vurgulamaktadır.” (Sekmen,2017;842) Kısaca; Kırmızı başlıklı kız, annesinin sözünden çıkmanın cezasını çeker.
Yüzyıl Uyuyan Güzel
Kral ve Kraliçe’nin kızlarının doğum gününe çağrılmayan bir peri büyü yapar. Prenses yüzyıllık uykuya yatar. Prens, Prensesi öpücüğü ile hayata döndürür. “Masalda sarayın etrafının dikenli çitlerle kapalı olması ve prensesin eline iğin batması ile yüzyıllık uykuya dalması alt okumaları ile tehlikelerle dolu dış dünyaya ve sınırları çekilmiş bir alana atıfta bulunmaktadır. Prenses bu alandan çıkamayacağına göre eline batan iğ ile dış dünyaya çekilen dikenli çitler arasında metonimi kurulmaktadır. Prensesin eline iğin batması ergenliğe geçişi imlemektedir “(Sarı ve Ercan’dan akt. Sekmen, 2017;841). Burada Pamuk Prenses masalında olduğu gibi Prens, Prensesi öpücük ile uyandırmakta ve taciz girişiminden bahsedilmemektedir. Bu masalda da Prensin kahramanlığından söz edilmektedir.
Güzel ve Çirkin
Belle, çirkin yaratığın sarayına tesadüf sonucu girer. Belle’nin babası esir düşmüştür. Belle, esir düşen babasını kurtarmak için bir esir olarak girer. Çirkin yaratık zamanla huysuzluğunu, Belle ise aşka karşı direncini bırakır. Belle, çirkin yaratığın öldüğünü düşündüğü anda aşka karşı direncini yitirir. Belle, o panik anında çirkin yaratığı öper. Çirkin yaratık, yakışıklı prense dönüşür. Meğer Prens, kendini beğenmişliği nedeniyle bu cezaya çarptırılmıştır. Ayrıca Prens ile birlikte eşyalara dönen hizmetkârları da eski haline dönmüştür. Prenses hem Prens’i hem de diğer insanları kurtarır. Buradaki mucize gerçek sevgidir. Bu masalda öpme edimi ile birlikte çirkinin yakışıklı bir Prense dönüşmesi olgusu yer almaktadır.
KAYNAKÇA:
Atay, Aygül (2019) ; “Feminist Kuram Bağlamında Masallarda Toplumsal Cinsiyet”, Uluslararası İletişim Öğrencileri Sempozyumu, s.261-267.
Sekmen, Muhsine (2017); “Masallar ve ‘Anlat İstanbul’ Filminin Toplumsal Cinsiyet Eleştirisi”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21(3), s.827-845.
Sezer, M.Ö. (2014). Masallar ve Toplumsal Cinsiyet. İstanbul: Evrensel Basım Yayın.