Neoliberalizm, ekonomide özgürlüğü ve minimum devlet müdahalesini savunan iktisadi bir politikadır. 1970’lerde ortaya çıkmıştır. Neo-liberal ideoloji, tam istihdam, evrensel sosyal hizmetler ve sosyal destek gibi refah devletinin temel düşünce ve kurumları hakkında tam tersi bir anlayışa sahiptir. Neo-liberal ideolojiye göre sosyal devlet, sorumluluk vermeden, karşılık beklemeden ve kontrolsüzce yaptığı sosyal harcamalar ile bireylerin özgüvenlerini ve girişimci ruhlarını zayıflatarak aslında toplumsal deformasyona yol açmaktadır (Acar,2017). Neo-liberalizm kavramı da, “neo-“ ön ekiyle, 20. yüzyılda gücünü yitiren 19. yüzyılın güçlü ideolojisi liberalizmin, 1970’lerin sonunda yeni bir biçimde siyasal sahneye çıkması anlamını taşımaktadır (Çitçi,2008). Neo-liberallerin esas amacı kapitalizme yeni bir yön vermekti. İşte böyle bir ortamda iktidara gelen Margaret Thatcher ve Ronald Reagan Keynesçi politikalar yerine arz yanlısı yeni liberal iktisat politikaları ile kapitalizme yeni bir biçim verme uğraşı içine girdiler (Topal, 2002:63-64).
Başlıklar
Neoliberalizm ile Liberalizm Farkları Nelerdir?
Liberalizm bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. Neoliberalizm ise bir ekonomi politikası olarak ortaya çıkmıştır. Liberalizm piyasa özgürlüğünün yanında insan hak ve özgürlüklerini de savunur. Neoliberalizmin odaklandığı alan ise piyasa özgürleşmesidir. Neoliberalizmin liberalizmden en önemli farkı doğrudan bir hegemon devlete değil, uluslararası rejimler ağından oluşan bir uluslararası sisteme dayanmasıdır (Bozdağlıoğlu ve Özen, 2004). Liberalizm ulusal politikalardan, ulusal sermayelerden ve özgürleşmelerinden bahsederken, neoliberalizm uluslararası bir serbestleşmeden bahsetmektedir.
Neoliberalizmin Özellikleri
• Ekonomik alanın yanında siyasi alanı da kısıtlamak amaçları arasındadır.
• Devletin refaha yönelik uygulamalar yapmaması gerektiğini söylerler.
• Devletin tek amacı var olmak olmalıdır.
• Neoliberalizmin felsefesine göre dünya adeta tek bir dünya toplumundan söz edilecek şekilde birleşmektedir.
• Küreselleşen sanayi sermayesi ve mali sermayenin ideolojisi olarak yükselen “neo-liberalizmin insan tasarımı iktisadi insan, toplum tasarımı iktisadi toplum” olarak belirlenmektedir (İnsel, 2005: 11;Çitçi,2008).
• Devletin rolü, mülkiyet haklarını güvence altına alacak ve piyasaların elverişli bir biçimde işlemesini sağlayacak kurumsal, yasal yapı ve işlevleri oluşturmaktır (Çitçi;2008).
• Neoliberallere göre ekonomi siyasetten arındırılmalıdır.
• Neoliberalizmin benimsediği hem üretim hem denetim açısından sınırlı devlet anlayışının doğal sonucu olarak, özelleştirme, piyasalaşma, deregülasyon gibi uygulamalar aracılığıyla piyasanın sınırları olabildiğince genişletilirken, karar verme yetkisi kamusal alandan özel alana ya da piyasaya aktarılmaktadır (Çitçi;2008).
Neoliberalizm Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Büyük Buhran’dan sonra popüler hale gelen ve uygulanması yaygınlaşan Keynesçi politikalar 1950’lere doğru alarm vermeye başlamıştır. Yüksek vergiler halkı zorlar hale gelmiştir. 1970’lerde bu durumu düzeltmek için neoliberal politikalar konuşulmaya başlanmıştır. Neoliberalizmin ortaya çıkışında ise, ABD’nin ekonomik ve siyasal hegemonyasını, muhtemel rakipleri karşısında fazla devam ettirmesi imkanına sahip olamaması olgusu yer almıştır. Almanya başta olmak üzere bütünleşen Avrupa ve Japonya 1960’lardan itibaren ABD’yi ekonomik ve siyasal olarak zorlamaya başlayınca, Neoliberalizm 1980’lerde bu yeni rekabet ortamına karşı ortaya atılmıştır (Bozdağlıoğlu ve Özen, 2004).
Neoliberalizmin Temsilcileri Kimlerdir?
Neoliberalizmin temsilcileri olarak Friedrich August von Hayek ve Milton Friedman gösterilebilir. Siyasal alanda ise Margaret Thatcher ve Ronald Reagan olduğu söylenebilir. Hayek’e göre, devletin temel işlevi, bireysel özgürlüğün korunması ve geliştirilmesidir. Bireysel özgürlüğün vazgeçilmez koşulu piyasa ekonomisi olduğundan, devletin görevi de piyasa için gerekli kurumların yaratılması ve geliştirilmesidir. Dolayısıyla, devletin görevinin sadece ulusal güvenliği ve hukuk sisteminin devamlılığını sağlamak olarak tanımlayan “bırakınız yapsınlar”cı anlayıştan ayrılmaktadır. Ona göre, bireysel özgürlüğün sağlanması için devletin aktif etkinliği zorunludur(Ataay,2016). Neoliberalizimin diğer bir temsilcisi olan Friedman’a göre de “ Adam Smith’in görünmeyen eli ile karşıt doğrultuda işleyen bir görünmeyen el vardır… Yalnız genel çıkarı sağlamak için çaba sarf eden bireyler, sağlamak istemedikleri bir özel çıkarı sağlamak doğrultusunda yönlendirilirler” (Işıklı, 1999:206). Onun anlayışına göre ortak yararı sağlama amacıyla ortaya konulan tüm çabalar gibi, sosyal devlet anlayışı faydadan çok zarar getirmektedir. Sosyal güvenlik sisteminin ve kurumlarının ortaya koyduğu hizmetler, yardımcı oldukları sanılan kitlelere ulaşmamakta ya da gerçek ihtiyacı olanlar yerine daha az ihtiyacı olanlara gitmektedir. Ulusal gelirin yeniden dağıtımını yapanlar hükümetin bürokratlarıdır, ve bundan herkesten önce kendileri yararlanmaktadır (Işıklı, 1999:206; İnanç ve Demiray,…). Birleşik Krallığın ilk kadın başbakanı olan Margaret Thatcher ve ABD başkanı Ronald Reagan ise siyasal alanda uyguladıkları politika ve görüşleriyle neoliberalizmin öncüsü olarak görülmektedir.
Türkiye’de Neoliberalizm
Türkiye’de liberalizmden çok neoliberalizmin etkisi olduğunu söylemek yanlış bir ifade olmayacaktır. Liberalleşme olarak algılanan ideoloji insan hakları ve hukuk özgürleşmesi değil ekonomik özgürleşmedir. İlk olarak Celal Bayar liberal politikalarla anılır. Ardından Adnan Menderes ve Süleyman Demirel liberal girimlerde bulunmuştur fakat bu girişimler başarılı olamamıştır. Neoliberalizmin Türkiye’deki temsilcisi kuşkusuz Turgut Özal’dır. Döneminde özelleştirmelere oldukça yer vermiştir. Türkiye’nin neoliberalizm ile ekonomi politikası alanında ilk pratik karşılaşması 1983 seçimlerinden hemen önce düzenlenen bir televizyon programı ile oldu. Turgut Özal’ın Boğaziçi Köprüsü gelirlerini satacağı yolundaki seçim vaadine Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp “Sattırmam efendim, sattırmam” diye bağırarak ve elini masaya vurarak karşılık vermişti. Özelleştirme, Özal’ın vaadine rağmen, hükümet programında yer almadı. 1987 seçimlerinden sonra kurulan yeni Özal hükümetinin programı ise özelleştirmeye geniş yer verdi. Özal’ın cumhurbaşkanı olduğu tarihe kadar geçen süre içinde özelleştirme neoliberalizmin bir yöntemi olarak hayata geçirildiyse de çok yaygınlaşmadı (Kurmuş,2010).
KAYNAKÇA
• Acar, E. (2017). NEOLİBERALİZM VE SOSYAL REFAH DEVLETİ EKSENİNDE ÜÇÜNCÜ YOL YAKLAŞIMI. Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 248-263.
• Ataay, F. (2015). NEOLİBERAL REFORMLAR, DEVLETİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI VE KAMU HİZMETLERİNDE DÖNÜŞÜM. Akdeniz İİBF Dergisi, 15(30), 20-39.
• Bozdağlıoğlu, Y., & Özen, Ç. (2004). Liberalizmden neoliberalizme güç olgusu ve sistemik bağımlılık. Uluslararası İlişkiler, 1 (4), 59-79.
• Çitçi, O. (2008). Yeni Siyaset: neoliberalizm ve postmodernizmin siyasal projesi. YDÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 1(2), 2-32.
• Kurmuş, O. (2010). Türkiye’de neoliberalizm. Mülkiye Dergisi, 34(268), 9-41.
• Işıklı, A. (1999) “Neo-liberalizm ve Sosyal Güvenlikte Reform” Ekonomide Durum, sayı 6, 205-219.
• İnanç, H., Demiray, M. (2004), “Siyasal Bir İdeoloji Olarak NeoLiberalizm”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 11, 163- 184
• İnsel, Ahmet (2005), Neo Liberalizm: Hegemonyanın Yeni Dili, Birikim Yayınları,İstanbul.
• Topal, A. (2002) “Küreselleşme Sürecindeki Türkiye’yi Anlamaya Yarayan Bir Anahtar: Yeni Sağ” Praksis, sayı 7, 63-84.
İlgili İçerik: Liberalizm Nedir?
Merhaba İrem Hanım
Tebrik ederim kısa net ve anlaşılır olmuş
Kolay gelsin