Ahlak dışarıda bırakıldığında toplumsal hayat nasıl şekillenir sorusuna Aristotelesin Nikomakhos’a Etik kitabından hareketle yanıt bulmaya çalıştım.
Anahtar Kelimeler: Ahlak, etik, iyi ve özgür eylem, altın orta, hazlar, akıl, politik
Ahlak, neyi yapıp yapmayacağımıza, neyin iyi ya da kotu olduğunu söyler, kural koyar, yasama bicimi geliştirir. Etik öğretisi bir mutluluk ahlakidir, en yüksek amaç mutluluktur, bütün insanlar ve kendimiz için istediğimiz değer mutluluktur ve mutluluk en yüksek iyiye karşılık gelir, en yüksek iyi mutluluktur. Yaşamın temel amacı mutluluğa ulaşmak, mutluluk etiği oluşturmaktır. Mutlu olmak, hayatin asil gayesidir. İnsan mutlu olmak için karar verir, secim yapar ve eylemde bulunur. Ahlak felsefesinde doğruluk, akil karşımıza iyilik veya erdem olarak karşımıza çıkar. Doğru eylem iyidir ya da erdemlidir. Ahlaki doğruluk, yaparak, gerçekleştirilerek elde edilir, bu bağlamda ahlakta doğruluk zorunlu değil olumsaldır ve erdemli olmak, iyiyi ve kötüyü seçebilmek insanın elindedir. Akil bireyi seçimlerinde hur kılmalı ne olmak istediğini karar verme isini kişiye bırakır bu bağlamda insan seçimlerinde özgürdür. Ahlaki gerçekleştirebilen insanın eylemi, özgür eylemdir. Pratik yaşamımızı belirleyen ahlaki, neyin yanlış neyin doğru olduğu kıstasını belirlemek isteriz, bu sayede hayatimizi düzenleriz, bir gaye belirleriz, hayatımıza anlam kazandırırız. Eğer bunu sağlayamıyorsak, ahlak kavramını bir kenara bıraktığımızda düzensiz, yasamanın gayesi olmadan bos ve hayatin anlamsız olduğu bir toplum oluşur. Etik bir şekilde yasamak; iyi ya da mutlu bir hayat için gerekli eylemleri gerçekleştirmektir, etik bir şekilde yasamak, mutluluğa erişmenin en iyi yoludur, bu yasam arkadaşlarla, bollukla ve onurla doludur. Bu yasam için siki bir çalışma ve mantık gereklidir bu sebeple mutluluk bir duygudan ziyade geliştirebileceğimiz bir yetenektir der Aristoteles. İnsanın sahip olması gereken iki say, erdem ve akildir. İyi eylemlerde bulunmak bize haz verir ve mutluluğumuza katkı sağlar. Erdemli insan, tüm davranışlarında ve faaliyetlerinde ¨ölçülü” olan insandır. İnsan doğası gereği aşırılıklara yatkındır. Burada altın orta öğretişi devreye girer. Ona göre mutluluk akil yetisiyle uyumlu olmalıdır. Akla uygun ve ölçülü bir eylem olan altın oran mutluluk getirebilir. Aristo’ya göre her erdem iki üç noktanın ortasında bulunur, iki aşırı arasında bir dengedir. Örneğin, bir cömertlik olan erdem savurganlık ve cimrilik arasındadır, yine bir cesaret olan erdem korkaklık ve atılganlık arasındadır. Denge sağlandığında mutluluk elde edilmiş olur ve bu orta noktayı bulan kişi de orta noktayı bulan kişidir dolayısıyla erdemli kişi hayatin asil gayesi olan mutluluğa erişmiş olur. Dengenin sağlanamadığı uç kutupların, aşırılıkların dolayısıyla ahlakin olmadığı toplumlarda erdemli kişiler yetişemez ve erdemli bireyin amacı ve ödülü olan mutluluğa erişilemez. Mutluluğun olmadığı yerde kavgalar, huzursuzluklar, düzensizlik meydana gelir ve insanın asil gayesi olan mutluluk olmadığı için bireyin ve bireylerden oluşan toplumun yaşaması imkânsız hale gelecektir. Orta noktayı bulabilen erdemli bireyler, bu orta noktayı bulurken de kullanması gereken şey akildir. İnsan aklini zamanında aksetmeyi öğrenmeli, yeterli eğitim olmalı ve temeli sağlamlaştırılmalıdır. Mutluluk sadece bireysel değildir, çevresinden de etkilenir dolayısıyla hukukun ve eğitimin güdük olduğu bir toplum erdemlerin katiline meyledebilir, bu olumsuz koşullarda üç noktalardan biri ya da her ikisinin de olduğu bir toplum ve bu dengeyi sağlayamayan erdemli ve dolayısıyla mutlu olan kişiler yetişemez. Aristoteles bulunduğumuz çevrenin şans olduğunu söyler, fakir ya da köle olmak bizim mutluluğumuzu doğrudan etkiler fakat olumsuz koşulların yaşandığı bir toplumda yasamak, erdemli bir birey olmayı engellemez. Yüce gönüllü bir insan, akil yolu ile hakiki mutluluğa kavuşur. İnsan politik bir hayvandır ve iki farklı yönü vardır. Hayvani yönü, uyuduğu, yediği, çiftleştiği zaman haz alır, irrasyonel olan karmaşık yönü ise insanın doğasına aykırı davranarak insani yanlışsa sürükleyebilir. İnsanın politik bir hayvana benzetilmesindeki asıl kasıt, toplumun insan için mümkün olan mükemmellik ve mutluluğu yani iyiyi sağlayan temel kurum olmasıdır. Aslına bakarsak altın orta, zihin ve beden arasında bir köprüdür. Arzularımızı akılla dizginlemeliyiz. Mutluluk akil ve arzunun birbirini dizginlediği şeydir. Ahlaksız toplumlar, haz kurbanlarıdır, hazlarını akil ile dizginleyemez, önüne geçemezler. Ahlaksız toplumlar, altın orta öğretisini gerçekleştiremez ve zihin ile beden arasında olan köprü dengede duramaz, toplum iki üç noktada yasamaya çalışır ve akil ile bedeni orta noktada buluşturabilen erdemli insan toplumda var olamaz, erdemli insan var olamadığı için erdemin ödülü olan mutluluk toplumda var olamaz, mutluluk kendini gerçekleştiremez. Ahlak dişi bir toplumda mutluluk kavramının gerçek anlamda ortaya konulamaması ile toplum Aristotelesçi ahlak anlayışına erişmez, bu da normsuzluk, düzensizlik, kargaşa meydana getirir. Bu da ahlaki mutluluk ilkesi ile örtüşmez. Toplumu oluşturan bireyler neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmediğinden belirlenmiş davranış kalıpları olan normlardan ayrılan davranışlar oluşur.