Alvin Toffler (3 Ekim 1928 – 27 Haziran 2016); sayısal devrim, iletişim devrimi, şirket devrimi ve teknolojik tekilliği tartışan çalışmalarıyla bilinen Amerikalı yazar ve fütürist.
Fortune dergisinin eski bir editörü olarak önceki çalışmaları teknoloji ve (bilgi bombardımanı gibi) onun etkileri üzerineydi. Sonra toplumdaki değişimleri ve tepkileri incelemeye başladı. Daha sonraki çalışmalarının odağını 21. yüzyılda askeri donanımın artan gücü, silah ve teknolojinin yayılımı ve kapitalizm oluşturdu. Kendisi de yazar ve gelecekçi olan Heidi Toffler ile evliydi. Yönetim danışmanlığı şirketi Accenture, Bill Gates ve Peter Drucker’dan sonra onu iş liderleri arasında üçüncü en etkili ses olarak nitelendirdi. Financial Times tarafından “dünyanın en ünlü gelecekçisi” olarak da tanımlandı. Toffler, onu üne kavuşturan meslek hayatına Washington’da muhabir olarak başlamıştır. Daha sonra öğretim üyeliğine başlayan Toffler, 1970’lerin başında yazdığı “Şok” adlı eserinde hız ve değişim sürecini değerlendirmiştir. “Üçüncü Dalga” 1980 yılında kaleme alınmıştır. Değişimin kendisinden doğacak olan yeni toplumu anlatmış, eski ve yeni toplumsal değişim dalgalarının çarpışmasına odaklanmıştır. 1990’larda “Yeni Güçler Yeni Şoklar” adlı eserinde ise bilginin gücüne ve bu gücün yaratacağı değişime odaklanmış aynı zamanda bu değişimin yaratacağı tehlikeleri kontrol almanın imkanına değinmiştir. “Uyumlu Şirket”, “Gelecek Korkusu” ve “Üçüncü Dalga” da dahil olmak üzere Toffler’ın kitapları 30 dile çevrilmiş ve 10 milyondan fazla satmış ve çevrildiği her dilde geniş yankılar uyandırmıştır.
Başlıklar
Geçicilik Çağının İnsanı Ve Gelecek Şoku
Toffler’a göre geçicilik ve gittikçe artan çeşitlilik karşısında toplumlar tarihsel bir bunalıma doğru gitmektedir. Milyonlarca insan uyum yapma yeteneğini kaybedecek kadar büyük bir hızla ve geçicilikle yüzleştiğinden toplumlar bunalıma sürüklenmektedir. Ona göre modern çağın insanı büyük bir hız döngüsünün içinde dengesini kurmakta zorlanan şaşkın bir insan tipidir. Sürekli ve bitmeyen bir devinim içindedir dolayısıyla psikolojik olarak belli bir olaya, duruma veya ilişkiye bağlanma konusunda sıkıntı yaşamaktadır. Geleceğin hızla değişmesinden korkan modern insan gergin bir bekleyiş içindedir ve döngüye adapte olmakta zorlandığından yaşamın getireceği gelecekten korkmaktadır. Toffler’a göre kültür şoku gelecek korkusunun yanında ılımlı kalmaktadır. İnsanın ruhsal ve psikolojik bütünlüğünün bu hızı kaldıramadığının altını çizerek bu durumun sonucunu kitle halinde yön sapması olarak değerlendirmiştir.
Teknolojinin daha fazla teknolojiyle beslenmesi henüz eskisi benimsenmeden yenisiyle karşı karşıya kalınan bir süreç yaratmaktadır. Sanayi çağını bilişim çağından ayıran en önemli farklardan biri kullan-at kültürüdür. Toffler hız ve tüketim çağındaki kullan-at kültürünün insan ilişkilerine de yansıdığını belirtir. Ona göre bu çağın insanları “Diğerleriyle kolayca ilişki kurar ve bu ilişkileri aynı kolaylıkla koparabilirler.” Toffler’a göre insan bu çağda daha duygusuz ve daha tepkisizdir çünkü hızla değişen her şey karşısında uyum sorunu yaşamaktadır ve bu karmaşaya yanıt verememektedir. Toffler artan madde bağımlılığının ve yükselişe geçen değersizlik anlayışının bu temelden beslendiğini vurgular. İnsan durmadan duyularını zorlayan bu dünyaya yanıt vermek yerine tepki vermemeyi, uyuşmayı ve duyusal körleşmeyi tercih etmektedir. Bilimsel ve teknolojik hız, insanları o kadar çok seçenekle karşı karşıya bırakmaktadır ki insan bu devinim karşısında doğru ve yerinde kararlar alamamaktadır. Bir süre sonra tepkisizliği seçebilmekte veya aşırı yükle karşı karşıya kaldığından şiddet eğilimleri gösterebilmekte ve ani patlamalar yaşamaktadır.
Toffler bu dönemde kendine doğa içinde yeni bir yaşam kuran insanların varlığına dikkat çekmektedir. Bu yeni uyanış ve arayış insanın duyusal yanının zorlanmadığı, aynı anda birçok kararı vermek durumunda kalmadığı yeni bir yaşam biçimine yönelmiş bir isteği ortaya koymaktadır. Bu nedenle aşırılığın ve devinimin baş döndürücü hızı olmadan yaşamaya özlem duyan yeni bir insan tipi de ortaya çıkmaktadır. Çağın ruhundaki en büyük değişimlerden birinin ise aile yapısında ve cinsel anlayışta gerçekleşeceğini ve homoseksüellerin anne ve babalığının yeni çağda konuşulan değil gerçekleşen ve yaygınlaşan bir gerçeklik olarak karşımıza çıkacağını vurgulamıştır.
Üçüncü Dalga Nedir?
Toffler üç tip toplum tanımlar:
- Birinci Dalga tarım devrimi sonrasında ilk avcı toplayıcı kültürün yerine geçen toplumdur.
- İkinci Dalga Sanayi Devrimi sırasındaki toplumdur.
- Üçüncü Dalga Sanayi sonrası toplumdur ve 1950’lerden bu yana çoğu ülke İkinci Dalga Toplumundan Üçüncü Dalga Toplumuna doğru ilerlemektedir.
Üçüncü dalganın sanayi çağına göre en belirgin farkı doğa üzerindeki tahribatın farkına varılarak, doğaya uyumlu yaşamanın seçilmiş olmasıdır. Bilişim çağının insanı tıpkı birinci dalga insanı gibi doğadan kopuk olmayan bir anlayışı yeniden tesis ederek teknolojisini doğaya uyumlu şekilde geliştirebilmeyi hedefleyecektir. Böylece enerji kaynakları konusunda sanayi çağında yaşanan krizlerden çıkacak ve doğadan koptukça içine girmiş olduğu yabancılaşmayı da aşabilecektir.
Toffler’ın ‘teknoloji isyancıları’ adını verdiği; teknolojiyle uyumlu ancak doğaya da saygılı bir insan tipi ortaya çıkmıştır ve bu insanlar sanayi çağının aksine teknoloji ve bilimin dünyayı manipüle etmesini değil, teknolojinin insan ve toplum eliyle kontrol altına alınarak daha yararlı ve doğaya uyumlu işler için dizginlenmesi gerektiğini savunmaktadırlar. “Bu değişiklik dalgalarının yol açtığı akıntılar ve karşı akıntılar işimize, aile yaşamımıza, cinsel konulardaki tutumumuza ve kişisel ahlak anlayışımıza da yansır. Yaşayış tarzımızda, oy verme konusundaki tutumumuzda görülür. Çünkü belki farkındayız, belki değil, ama varlıklı ülkelerde yaşayan bizler ya geçip gitmekte olan İkinci Dalgadan yanayız, ya büsbütün değişik bir yarını kurmaya çalışan Üçüncü Dalga insanlarıyız ya da bu ikisinin karışımı olan ve bir yaptığıyla öteki yaptığını bozan şaşkın kimseleriz…”
Toffler’a göre para canlısı, mala düşkün olmak kapitalizmin ya da sosyalizmin değil, endüstriyalizmin ürünüdür ve “siyasal yapısı ne olursa olsun böyle bir toplumda yalnızca mal değil, emek, fikir, sanat ve ruh da alınır, satılır ve değiştirilir.” Sanayi çağına göre bilişim çağından çok daha umutludur ve güç olarak tanımlanan pek çok şeyin bilişim çağında değişeceğini, değişmek zorunda kalacağını vurgular. Bu dönemde en büyük zenginlik kaynağı bilgidir ve teknolojik olanaklar sayesinde daha demokratik bir dağılım gösterebilmektedir. Bilginin nasıl ve kimlere doğru akmakta olduğunu kavramanın önemine vurgu yapan Toffler’a göre kağıt para, tıpkı duman çıkaran fabrika bacaları ve yürüyen bantlar gibi, ölmekte olan sanayi çağının müzelik bir özelliğidir. Ayrıca bu dönemde tarih sahnesine yeni bir işçi tipinin çıktığını ve bu işçi tipinin üretim araçlarına sahip olduğunu belirtmiştir. Üretimin yeni araçları “işçinin beynindeki kıvılcımlardadır”.
Toffler günümüz ekonomilerini büyük değişiklikler ve çalkantılar içinde bocalayan aşırı coşkunluk hali ve çöküntü arasında gidip gelen modern insana benzetmektedir. Görmekte olduğumuz bu krizleri ‘teknolojik ama sanayiye dayalı olmayan sanayi üzeri bir medeniyetin’ ortaya çıkışının sonucu olarak nitelendirmektedir. Ekonomik döngü karşısında yetersiz kalan sanayi çağının kurumlarının bu şaşkınlığından en çok faydalananlarsa yine çok uluslu şirketler ve gücü elinde tutan kesimdir. Toffler’a göre insanlar, gelecekten korktukları için her şeye şu an sahip olmak için hücum etmektedirler. “Hızlı yaşam modeli bütün bunlardan başka, kısa süreli ürünler ortaya çıkardı. Daha çok atılabilir ürünler, daha kısa süreli hizmetler, daha çok değiştirilebilir parçalar, daha geçici modeller gibi… Hizmetler ve ürünlerdeki bu kısa ömürlülük, tüketiciyi kararlı ekonomidekinden daha sık aralıklarla pazar yerine gelmeye zorluyor ve bu da paranın hızını yukarı çekiyor.” Toffler’a göre insanların herhangi bir işlem için iş yerine gitmeye zamanlarını farklı mekanlarda harcamaya gerek kalmayacak yeni bir toplumsal yapılanma belirmeye başlamıştır. “Üçüncü dalga aileyi ve evi yeniden güçlendirmektedir. Bir zamanlar evi toplumun merkezi yapan yitirilmiş işlevlerin çoğunu yeniden geri getirmektedir… Ama asıl değişim, bilgisayarla televizyonun birleşmesinden oluşan cihaz evlere girip eğitim sürecine dahil edildiğinde gerçekleşecektir.” Özellikle pandemiyle birlikte eğitimin evden devam ettiği, iş yaşamının home-office sistemine çekildiği, banka, market gibi işlerin de evden dijital ortamlar üzerinden halledilebildiği bir süreci yaşadığımız bu günler Toffler’ın baktığı açıdan evin yeniden merkezimiz olmaya başladığının bir işareti olabilir.
Üçüncü Dalgaya Doğru Ne Yapmalı?
Toffler yarının uygarlığı için sanayi çağının mekanik ruhundan sıyrılması için bu dönemde insanın üç şeye, ihtiyacı olduğunu savunmaktadır. Kendini içinde tanımlayabileceği bir topluluğa, sağlıklı bir yapıya ve yaşamına değer katacak bir anlama. Toffler’a göre sanayi çağı uygarlığı bu iç temeli yerle bir etmiştir. İnsan kendini tanımlayacağı bütünden kopmuştur. Atomiktir, yalnız ve soyutlanmış hissetmektedir çünkü geçmişte olduğu gibi maneviyatla bütünleşmiş büyük bir yapı içinde değildir. Dolayısıyla sanayi çağının parçaladığı topluluk ve birlik duygusunun yeniden yaratılması gerekmektedir.
Alvin Toffler teknoloji çağını büyük bir heyecan ve övgüyle yüceltse de beraberinde getirdiği tehlikenin farkındadır. Ona göre insanın kendi ürettiği teknolojiyi kontrol edecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bu sadece politikacıların değil, kamusal alanda yaşayan herkesin ve üretim sektöründeki şirketlerin de üzerine düşen bir görev olarak algılanmalıdır. Herhangi bir teknolojik yeniliğe onay verilecekse bunun sosyologlar, ekonomistler ve psikologlar tarafından onaylanması gerekmektedir. Bu tedbir çok yönlü bir yaklaşımla ele alınırsa teknolojik yeniliğin beraberinde getireceği tüm yıkıcı etkiler de en aza indirilmiş olur.
KAYNAKÇA
Alvin Toffler – Vikipedi (wikipedia.org)
Fırıncıoğulları, S., (2017). Alvin Toffler Bilişim Toplumu Hız Ve Geçiciliğin Çağı. Ankara: Gece Kitaplığı yayınları.