Bu yayında Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘nun eserlerinden birisi olan Ankara kitabı temel alınarak sosyolojik analiz yapılmıştır. İşte, Fatma Karaca’nın kaleme aldığı Ankara Kitabı Analizi, iyi okumalar.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu – Ankara Romanı
Türk romancılığının önemli isimlerinden biri olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Ankara” adlı romanı, toplumsal ve kültürel değişimleri, gerçeklikleri yansıtan bir yapıt olma özelliği gösterir. Yakup kadri, kendisinin tanıklık ettiği dönemin yanı sıra asıl kendisinin Ankara’yı nasıl görmek istediğini yorumluyor. Yapıt 1934 yılında yayınlanmıştır. Yakup Kadri Ankara’yı Selma Hanım karakteri üzerinden anlatırken bir yandan da toplumsal yapıyı ve siyasal yapıyı öne çıkarır. Türkiye’nin yaşadığı değişim evrelerini ele alırken bir yandan da modernleşme süreçlerini ele aldığı Ankara romanında dönemin toplumsal yaşantısını da gözler önüne serer. Yazar “Ankara”ya Anadolu gözüyle bakmaz ve “Ankara”yı kent olarak kurgular ve yaşadığı hızlı değişimleri farklı dönemler çerçevesinde ele almıştır. Ankara romanı kendi içinde üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde zaman olarak Sakarya savaşı öncesini tasvir etmekle birlikte Selma Hanımın İstanbul’dan Ankara’ya geldikten sonraki süreçte Anadolu’ya ve milli mücadele ruhunu anlamlandırdığını görürüz. İkinci bölümde Cumhuriyet’in ilanını takip eden bir dönemin yanı sıra Selma Hanımın hayatını birleştirdiği Binbaşı Hakkı ile değişen dönemi ele alır. Son bölümde ise ütopik Ankara’yı ele alır.
Birinci Bölüm: Romanın başkahramanı Selma hanım ilk bölümde “Nazif bey” ile evlidir. Selma Hanım ve Nazif Bey İstanbul’un işgal altında olması sebebiyle Ankara’ya gelmek durumunda kalmışlardır. Bu bağlamda Nazif Bey ve Selma Hanım da Ankara’ya yabancıdırlar. Selma Hanım İstanbullu hanımefendisidir ve Selma Hanım gözünden Ankara; ıssızlığıyla, eğitimsizlikleriyle, sıkıcı, tekdüze, yoksulluklarıyla doludur. Çünkü Selma Hanım İstanbul da daha çok eğitimli burjuvazi kısımla karşılaştığı için Ankara’nın kırsal alan olması ve getirmiş olduğu yaşam şartları, geri kalmışlıklarına alışmakta zorlanmış ve oldukçada yadırgamıştır. Selma Hanımın beklentilerine karşılık gelecek bir arkadaş toplantısına katılırlar ve burada Selma Hanım kendisine yakın gördüğü ve bilgi birikiminden hoşlandığı binbaşı hakkı ile tanışır. Selma Hanım karakterinin asıl dikkat çektiği kısımda at gezintisine çıktığı sırada Ankara’nın her köşesine şahitlik ederken bir yandan da toplumsal sınıflara, dinlere, milliyetlere de şahit olmasıdır. Bu bağlamda Selma Hanım at gezintisi yaparken kendisi dışındaki insanların da olduğunu ve insanların vatanlarını kurtarmak için verdiği mücadeleye tanıklık eder. Yolda karşılaştığı her şey aslında o dönemin toplumunun yaşam şartlarını sergiler ve Selma Hanım Ankara’ ya olan bakış açısının değişmesinde etkili olur. Binbaşı Hakkı Beyin bütün Türk kadınların cesaretinden ve naifliğinden söz etmesi Selma Hanımın Binbaşı Hakkı Beye ve milli mücadeleye destek vermeye yaklaştırdığı gibi düşüncelerinin değişmesine de etki ediyor. Aslında genel olarak baktığımızda Selma Hanım ile Anadolu kadının karakterlerinin uyuşmadığı da anlaşılıyor. Çünkü Anadolu kadını başka erkeklerle çok fazla iletişimde olmayan, kocasının tahakkümü altında, kendi düşüncelerini ifade edemeyen, evlilik birliğinin devamlılığının önemli olması, daha çok emekçi, üretken bir tipoloji varken Selma Hanım da ise tam tersi bit tip vardır. Yakup kadri ise Anadolu kadını ve Selma hanımın farklılığını 1. bölümde gözler önüne sermiştir.
“Birinci bölümde milli mücadelenin kalbi olarak nitelendirilen Ankara artık başkent olma yönünde ilerliyor.”
İkinci Bölüm: Selma Hanım bu bölümde Binbaşı Hakkı Bey ile evli olarak tanıtılır. Selma Hanım’ın hayatı Binbaşı Hakkı Bey’le yaptığı evlilik ile değişir. Yoksulluk çeken mahalleden ayrılır ve modern eve geçer. Ankara kenti inşa edilme dönemine girmiştir. Oluşacak millî burjuvazilerin yaşam kalitelerinin burada olacağı beklenir. Selma hanımın çevresi de değişmeye gelişmeye başlamıştır. Selma hanımın çevresinin gelişmesinin altında yatan sebep siyasal gerçekliktir. Yeni Ankara da Selma Hanım Binbaşı Hakkı Beyin karısı değil, emekli Miralay Hakkı Beyin eşidir. Tabii ki bununla beraber birçok değişimde beraberinde gelecektir. Hakkı beyin Avrupalılar hakkındaki düşünceleri değişmiş ve Ankara’nın da Avrupalılar gibi giyinmesi ve onlar gibi eğlenip dans etmelerinin sonucunda başarı getirdiğine inanır. Hakkı beydeki bu değişimle beraber Selma hanımda değişimlere ayak uyduracaktır. Ankara’nın baloları Selma hanım’ın yeni tutum ve davranışlarını biçimlendirmede etkili olur. Balolar, hiyerarşinin bütün seviyesindekilerin tek bir zaman ve mekân içerisinde kendini gösterme yarışı içine girmeleri yani iktidarın paranın gücünü sergilediği yerdir. Bu da aslında gösteri toplumu ve kapitalizmin başlangıcını ifade eder diyebiliriz. Selma hanımın da balolarda baksa erkeklerle dans etmesi veya kılık kıyafet değişimiyle Anadolu kadını tiplemesine bu bölümde de uyulmamakla beraber modern ve çağdaş kadını simgeleyen tavırları olduğu gösterilmiştir. Bu bölümde aslında kadınlara görünürlük kazandırmaya ve toplumsal kabullenmeyi hedef alınmıştır. Eski Anadolu kadını yerini modern çağdaş kadına bırakmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra balolar daha görünür hale gelmiş ve burjuvazi sınıfın burada kendilerini gösterdikleri bunun yanı sırasında insanların bu balolara katılmak için kendilerini değiştirdikleri de göz önüne koyulmuştur. Buda eski davranış kalıplarını yıkarak yeni davranış biçimlerini kabullendikleri söylenebilir. Balolara katılan insanların etkileşimleri ile de “balolar” dikkat çekiyor ve halk arasında daha da yayılıyordu. Toplumun dinamik bir yapınsın olduğunu ve yeni gelen değişimlere açık olduğunu ama bu değişmelerin toplumsal eşitsizlikleri de beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Modern kentli Ankara ile Anadolu Ankara’sı arasında kopuşların olduğunu ve bu kopuşların ikiliklere yol açtığı da anlaşılmaktadır. Selma Hanım kendisini ve Ankara’yı sorgularken eşi Hakkı Beye ve kentli Ankara’ya yabancılaşmaya başlar. Çünkü eski samimiyet ortak bilinç kavramlarının yerini bireyselliğe bırakmıştır. Toplumsal değişmelerin hızla seyrettiği Ankara’yı izlemekte ve mutsuzlaşmıştır. Yazarımız burada 2. Bölüme son vermiştir.
“Yakup kadrinin, 3. bölümde ele almak istediği durum ise İdeal bir Ankara tasarısıdır.”
Üçüncü Bölüm: Bu bölümde Cumhuriyetin ilanından sonraki Ankara bizi karşılamıştır. Selma Hanımın bahsettiği kadar hızlı bir gelişmenin ardında aslında siyasi, iktisadi ve dil, fikir, ilim uyanışlarıyla beraber hız kazandığını da söyleyebiliriz. Bu bölümde ise Selma Hanım Neşet Sabit Beyle evlendiği görülür. Selma Hanım ve Neşet Sabit Bey ile evlendikten sonra farklı bir yaşam stilini benimserler. Bu yaşantı diğerlerine benzememekle birlikte daha samimi içten sınıf ayrımı gözetmeksizin halkla iç içe oldukları, eğlence kavramının balolardan anlaşılmadığı bir hayat tarzı benimsemişlerdir. Yeni Ankara Selma hanımın bakış açısını genişletmiştir. Bu bölümde anlatılan Ankara’nın toplumsal yaşantısı ütopiktir. Kitapta yeni Ankara’yı tasvir eden mekânlarda daha çok kültür ve kamusal alanı içerdiğini görebiliriz. Yeni Ankara aslında geçmiş zamandaki Ankara’ya hiç benzememekle birlikte sessiz, sakin, mutlu, huzurlu bir yapısı vardır. Selma Hanımın çevresindeki balolar yerini şair, müzisyen, sanatçı ve tiyatro sahnelerine bırakarak daha kültürel bir yapı ile çevrilmiştir. Balolara katılmak veya davet edilmek için kendini değiştiren insanların yerini estetik arayışında olan insanlara bırakmıştır.
Sonuç:
Farklı dönemlerden geçen Ankara sadece mekân ve zaman olarak değil insan davranışları ve tutumları da değişime uğramıştır. Ankara’yı üç farklı dönem içinde ele alan yazarımız aslında toplumsal ve siyasal değişmelere değinmiştir. Aslında burada önemli olan zamanın Ankara’yı nasıl değiştirdiğini ve dönüşüme uğrattığını ele alır. Genel anlamda bakılacak olursa birinci ve ikinci bölümde Agemberin “homo sacer” kavramıyla bağdaştırabileceğimizi düşünüyorum çünkü birinci ve ikinci bölümlerde toplumun dışında tutulan kesim aslında toplumun tam kendisi ve değişimlerin olduğu yer orasıdır. Bunun yanı sırasında Foucault’un gözetim toplumu da burada değinecek başka kuramlardan biri olabilir çünkü sürekli denetleyen ve gözetim altında tutulan kesim vardır ve bu kesimin değişmeleri dönüşümleri toplumsal yaşamla ilişkileri üzerinde durulmuştur, kadın-erkek işlerinde görelilik teorisi ele aldığımızda; kadınlar daha görünür hale gelmekle ziyade erkeklerin cephede olduğu gibi kadınlarımızın da cephede görevlendirildiği sunulmuştur. Yazar, zaman içerisinde mekânın görünürlüğünü ele almakla beraber bu bağlamda ilk bölümde Selma hanımın burjuvazi hissetmesi kendini Ankara’ya ait hissetmemesi ve at gezintisiyle çıktığı yolda Anadolu insanlarının emekçi olduğunu ve bunun yanı sırasında ortak bir bilincinin olduğunu görmüş, ikinci bölümde ise tamamen balolar etrafında şekillenen kentli Ankara olarak ele alabilir ve kapitalizm, sınıf ayrımı gibi kavramların yüz üstüne çıkması, batılılaşmanın, modernleşmenin balolardan, giyiniş tarzlarımızdan, davranışlarımızdan olduğunu ve bireyselliğin artması görülmüş son bölümde ise baloların yerini sergi, müzisyen, sanatçı, tiyatro, konser gibi kültür-insan merkezine dönüştürür. Diğer taraftan bakıldığında kadın tiplemelerine dikkat çekmiş ve çağdaş ve modern kadın ayrımını yapmış ve ikilikler oluşturduğu gibi o dönemin kadınları Selma hanımı model alırken aslında kendi benliklerinden vazgeçmeleriyle birçok sorunu da beraberinde getireceğinden şüphe duyulmaz. Genel bağlamda yazarımız olabildiğince Ankara romanını kültür- mekân- zaman- insan çerçevesin de ele alıp incelemeye çalışmıştır.
Yazar: Fatma Karaca – Uşak Üniversitesi