Giriş
Anthony Giddens’ı okuyarak, kavramları olan yapı, modernite ve küreselleşme ile toplumsal dönüşümü anlayabilmekteyiz. Giddens yeni bir sosyolojik bakış açısı için çabalamış, modern toplumların gelişimini anlayacak ve analiz edecek bir teori ortaya koymaya çalışmıştır. Giddens pozitivizmi, yapısalcı ve işlevselci okulları eleştirmiştir. Yapı, bütünleşme, düzen, sistem ve işleve yönelik vurgularını belirli oranda mantıklı bulduğu halde eylemi dikkate almadıklarından dolayı eleştirmektedir. Teorisinde ‘eylem’, ‘birey’, ‘öznellik’ gibi kavramları hak ettiği konuma getirmek için modern hermeneutik okullara yönelmiştir. Modern hermeneutik okullar eylem, anlam, yorum konularında daha faydalı açıklamalar yapsalarda, güç, yapı, sistem gibi kavramları dikkate almıyorlardı. Giddens ortaya çıkardığı teoride ele alınan yapı, sistem, eylem, anlam ve büyük ölçüde dikkate alınmayan güç ve zaman kavramlarına yönelir. Günümüz toplumuna uyarlar. Modernite, modernitenin kurumlarının işlevselliğini ve modernitenin sosyal yapıyı şekillendirme biçimi ile ilgili bir çözümleme sunmuştur. Bu çözümlemede modernite, sanayi toplumu, ulus devlet ve küreselleşme ile gerçekleşen netice üzerinde durulmuştur. Giddens sosyolojisini anlamak bu kavramların toplumsal süreçlere etkisini ilişkisellik bağlamında açıklamıştır. Giddens’ın modern toplumu anlama çabası içinde yapılandırma kuramı, modernite, küreselleşme ve diğer kavramların ilişkisini ortaya koymak gerekmektedir.
Yapılandırma Teorisi
Giddens, bir bireyin bağımsızlığının yapıdan etkilendiğini savunur. Bir aktörün bir yapıyla buluştuğu arabirime “yapılaşma” denir. Yapılandırma teorisi yapı-fail, makro-mikro bakış açılarının birbiriyle çelişen görüşlerini çözerek insanların toplumsal davranışlarını anlamaya çalışmaktadır. Aktör ve yapı arasındaki arayüzde gerçekleşen süreçleri inceleyerek elde edilmektedir. Yapılandırma teorisi, sosyal eylemin yalnızca yapı veya eyleme kapasitesi ile tam olarak açıklanamaz. Bunun yerine, aktörlerin sosyal yapılar tarafından ortaya konulan kurallar bağlamında faaliyet gösterdiğini, uyumlu bir şekilde hareket ederek bu yapılar güçlendirildiğini kabul etmiştir. Sosyal yapılar, toplumsal olarak inşa edilmiş oldukları için insan eyleminin dışında doğal bir kararlılığı yoktur. Farklı bir seçenek olarak, yansıtıcılığın kullanılması yoluyla, failler sosyal yapıları üzerlerine yerleştirilen kısıtlamaların dışında hareket ederek değiştirirler. Giddens’in yapı çerçevesi klasik teoride olandan farklıdır. Sosyal bir sistemde üç bölüm önermektedir. Birinci: Dil ve söylem pratiğinde anlamın kodlandığı anlamdır. İkincisi, toplumsal normlar ve değerler olarak gömülü normatif perspektiflerden oluşan meşruiyettir. Giddens’ın sonuncu yapısal unsuru, özellikle kaynakların kontrolünde gücün nasıl uygulandığı ile ilgilidir.
Modernite ve Ulus Devlet
Modernite, Avrupa’da yaklaşık olarak 17. yüzyıl civarında ortaya çıkmıştır. Zamanla tüm dünyaya yayılan toplumsal değerler sistemine ve organizasyonuna verilen isim haline gelmiştir. Modernite, bireysel ve toplumsal hayatı derinden değiştirmiştir. Giddens, modernite ve ulus devlet üzerine kuramsal ve tarihsel metinler yazmıştır. Bunlar: Tarihsel Materyalizmin Çağdaş Eleştirisi, Ulus-Devlet ve Şiddet ve Modernliğin Sonuçları’dır. Giddens Ulus-Devlet ve Şiddet adlı kitabında kapitalizm ve endüstriyalizm kavramlarının yanına artı olarak ulus-devleti de ekler. Ona göre modern toplumlar ulus-devletlerdir ve bir ulus-devletler sistemi içindedirler. Giddens, modern dünyayı kapitalizm, endüstriyalizm ve ulus devletin kesişimi ile şekillendirir. Bu yaklaşımı ulus-devlet ile geleneksel devlet arasındaki ayrıma ya da zıtlığa dayanmaktadır. Modern ulus-devletlere ilişkin en önemli iddialarından biri de ulus- devlet formunun küresel bir devlet formu haline gelmesi ve yayılması yönündedir. Ulus-devletin evrensel kapsama ulaşmasında Giddens’a göre üç ana faktör etkisi vardır. Bunlardan ilki endüstriyel ve askeri gücün birleşimidir. İkincisi Giddens’ın üzerinde durduğu önemli bir konu olan devletin idari gücünün ve kapasitesinin yayılması ve genişlemesidir. Son faktör ise 19. ve 20. yüzyıl içinde ortaya çıkan bir takım gelişmelerdir. Bu gelişmeler: Napolyon Savaşları ardından oluşan uzun barış dönemi ve dünya savaşları tarafından şekillendirilmiştir.
Giddens’ın modernite kuramı, modernliğin sonlandığı ve yeni bir aşamaya geçildiğinden yana değildir. Post-modernite tartışmalarına getirdiği açıklamalar geç modernlik ve küreselleşme yaklaşımlarında ortaya konulmuştur. Giddens bugünkü toplumu betimlemek için ve bu toplumun klasik kuramcıların betimledikleri ile aynı toplum olmadığını söylemekte toplumla süreklilik gösterdiğini belirtmek için ‘radikal’, ‘yüksek’ veya ‘geç’ modernlik terimlerini kullanır. Modernliği, en azından bir dereceye kadar ‘denetimden çıkan makine’ olarak görür.
Küreselleşme
Küreselleşme, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alışverişinden doğan uluslararası bütünleşme sürecidir. Giddens küreselleşmeyi modern dönemde gerçekleşenlerin sonucu olarak değil, modernitenin kendisini tüm dünyaya yaymasıyla oluşmuş bir olgu olarak tanımlamaktadır. Bundan kaçışın pek mümkün olmadığını vurgulamaktadır. Giddens küreselleşmenin boyutlarını kapitalist dünya ekonomisi, ulus devlet sistemi, uluslararası iş bölümü ve askeri dünya düzeni olmak üzere dört kategoride incelemiştir. Giddens’a göre çok uluslu şirketler ekonomik güçlerine bağlı olarak hem kendi ülkelerindeki hem de diğer ülkelerdeki politikaları etkilerler. Bugün çokuluslu şirketlerin büyük bir çoğunluğu bütün uluslardan daha fazla bütçeye sahiptirler.
(Giddens, 1994) Ekonomik güçleri ne kadar büyük olursa olsun endüstriyel şirketler askeri örgüt değillerdir ve kendilerini belirli bir toprak parçasında egemen ilan edemezler. Şirketlerin etkilerinin yaygınlaşması meta pazarlarının para pazarlarını da kapsayacak biçimde genişlemesini beraberinde getirmektedir. İşçileri üretim araçlarının kontrolünden ayıran sınıf ilişkileri içinde işgücünün metalaştırılması ile ilgiliydi. Bugünde ilgili olmaya devam etmektedir ve süreç küresel eşitsizliklerle ilgili içerimler ile yüklüdür.
Küreselleşme boyutunda en önemli etkenlerden biride ekonomidir. Ekonominin kendi içerisinde de etkenleri vardır. Bunlardan önemli olanı sanayi ve kapitalizm etkisidir. Kapitalizm üretim teknolojisinin sürekli olarak gözden geçirilmesi isteğini uyandırır bunun sonucunda bilimin giderek arttığı bir süreç karşımıza çıkar. Küresel piyasaların gelişimi ve etkisi doğrultusunda çok uluslu şirketlerin artışı ve dünyaya egemen olması burada etkilidir.
Kaynakça
- Çötok, N. A. (2017). Giddens Sosyolojisinde Toplumsal Dönüşümün Temel Kavramları ve Bağlantılar:Yapılanma,Modernite ve Küreselleşme. Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi , 3 (5), 189-207.
- Emre, Y. (2015). Anthony Giddens ve Uluslararası İlişkiler:Yapılanma,Modernite ve Küreselleşme. Uluslararası İlişkiler , 11 (44), 5-23.
- Giddens, A. (1994). Modernliğin Sonuçları. (E. Kuşdil, Trans.) İstanbul / Çemberlitaş: Ayrıntı Yayınları.