ÖZET
Bireyin doğduğu zamandan öldüğü zamana kadar geçirdiği yaşamsal süreçte en önemli ihtiyacı kuşkusuz beslenmedir. Sağlıklı beslenmenin bireyin yaşamsal ihtiyaçlarını normal düzeyde geçirebilmesi gerekli bir koşuldur. Beslenmenin anne karnında başladığını ve yaşamın ilk beş yılında büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Sağlıklı beslenmenin aksine, yetersiz ve dengesiz beslenmelerin özellikler ilk çocukluk dönemlerinde ölümlere yol açtığı bireyin gelişimini olumsuz yönde etkilediğini söyleyebiliriz. Anne karnında başlayan ve yaşam sürecimiz boyunca ihtiyacımız olan beslenme, birçok etmene bağlı olarak gelişimimize veya yaşamımızın seyrine ortak olmaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin yanı sıra, fiziksel ve çevresel etmenlerin de birey sağlığı ve bireyin yaşam koşullarının düzenlenmesi aşamasında önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Anahtar Kelimeler: Beslenme, sağlıklı ve yetersiz beslenme, çevre, besin öğeleri, besin grupları, besin çeşitliliği
GİRİŞ
Sağlıklı ve yeterli beslenmenin birey yaşamında en önemli etkenlerden biri olduğu bilinmektedir. Beslenmenin de bireyin yaşamsal döngüsünü düzenli bir seyirde sürdürmesi için besin öğelerini yeterli ve düzenli bir biçimde, doğru zamanlarda alması gerekti anlamına geldiğini söylemek mümkündür. Beslenmenin, besin öğelerini yeterli ve düzenli bir şekilde almasının yanı sıra çevresel etkenlerin etkilerine bağlı olarak da değişiklik gösterdiği söylenebilir.
Çevre bireyin içinde bulunduğu ve yaşamını sürdürdüğü alandır. Bu nedenle en önemli besin kaynağı olan ve vücudumuzun 4/3 ünü oluşturan su çevresel etkenlere bağlı olarak olumlu ve olumsuz geri dönüşler yapabilir. Bunun yanı sıra gen ve kültürel farklılıkların da beslenme düzenleri üzerinde değişiklikler yarattığı bilinmektedir. Farklı yaşam standartlarına ve ekonomik olarak ihtiyaçlarını karşılayabilen ve karşılayamayan bireylerin beslenme alışkanlıklarının da aynı olmayan yönlerine yer verilecektir.
Beslenme üzerindeki çevresel etmenlerin fiziksel, kimyasal ve temel madde eksikliklerine bağlı olarak meydana geldiği söyleyebiliriz. Söz konusu etmenlere örnek olarak içilen suyu, ekilen besinlerin gübreleme aşamasında meydana getirebileceği zehri ve yeterli düzeyde almamız gereken vitamin, mineral vb. besin öğelerinin alınamaması verilebilir. Beslenmenin aynı zamanda gelişim aşamasında önemli bir konumda olduğu ve vücut işlevlerinin düzenli bir seyirde devam edebilmesi için ön şart olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Özetle bu çalışma beslenmenin önemi, beslenmenin olumlu ve olumsuz seyrinde karşımıza çıkabilecek problemler ve çevresel etmenlerin birey sağlığı üzerindeki etkilerini açıklamak için yazılmıştır. Bizler de bu çalışmada beslenmenin önemi ve birey sağlığının her aşamasında ve özellikle de çevresel koşulların etkilerine bağlı olarak gelişim göstermesinde önemli noktalarına değineceğiz.
1.BESLENME VE BESLENME İLE İLİŞKİLİ KAVRAMLAR
1.1.Beslenme
‘’İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması ve yaşam kalitesini artırması için gerekli olan besinleri vücuduna alıp kullanmasıdır. Beslenme, ne karın doyurmak veya açlık duygusunu bastırmak ne de canının her çektiğini yemektir’’ (Uzm. İdris YAŞAR, 2008, s. 16-142).
1.1.1.Sağlıklı Beslenme
‘’Yenilen besinden zevk alarak, çeşitli ve dengeli beslenerek, tüm besin ögelerinin bireye özel gereksinim duyulan miktarlarda alınması ve ideal vücut ağırlığının sürdürülmesidir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015). Birey yaşamında beslenmenin anne karnında başladığını ve hayatının her alanında ihtiyaç duyduğu en önemli yaşamsal ihtiyaç olduğunu söylemiştik. Sağlıklı beslenmenin aynı zamanda bireyi kronik veya herhangi bir hastalıktan koruma aşamasında da önem taşıdığı bilinmektedir. ‘’Kanıta dayalı bilimsel araştırmalarla, insanın büyüme ve gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için 70’e yakın besin ögesine gereksinimi olduğu ve bu ögelerin her birinden günlük ne kadar alınması gerektiği belirlenmiştir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
1.1.2.Yeterli ve Dengeli Beslenme
‘’Vücudun büyümesi ve gelişmesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan enerji ve besin ögelerinin her birinin yeterli ve dengeli miktarlarda alınması ve vücutta uygun şekilde kullanılmasıdır’’ (Uzm. İdris YAŞAR, 2008, s. 16-142). Yeterli ve dengeli beslenen bireyler aynı zamanda diğer türlü beslenen bireylere göre daha aktif bir yapıya, sağlıklı bir bedene ve kolay hasta olmayan bir bünyeye sahip olacaktır.
1.1.3.Aşırı ve Dengesiz Beslenme
‘’İnsan gereğinden çok yemek yerse, enerji ve besin ögelerini gerektiğinden çok alır. Kullanılandan fazla alınan enerji, vücutta yağ olarak birikeceğinden sağlık için zararlıdır. Beraberinde şişmanlık (obezite), diyabet, hipertansiyon ve kalp damar hastalıkları gibi sağlık sorunlarının oluşumuna neden olur. Bu durum aşırı ve dengesiz beslenmeye neden olur’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
1.1.4.Dengesiz Beslenme
‘’İnsan yeterince yemesine karşın, uygun besin seçimi yapamadığında ve/veya yanlış pişirme yöntemi uygulandığında besin ögelerinin bazılarını vücuduna alamayabilir. Besin ögeleri yetersiz alındığında, vücut çalışmasındaki işlevi yerine getirilmediğinden yine sağlık bozulabilir. Bu duruma da dengesiz beslenme denir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Yetersiz ve dengesiz beslenen bireyler, yeterli ve dengeli beslenen bireylere göre hareketsiz, şişkin veya çok zayıf, iştahsız ve sürekli hastalıklardan şikâyet eden bir bedene sahiptirler.
1.2.Besin
‘’Yenebilen bitki ve hayvan dokuları besin olarak tanımlanır. Besinler, vücudumuz için gerekli olan besin ögelerini içerir’’ (Uzm. İdris YAŞAR, 2008, s. 16-142). Besinleri iki aşamada incelemek mümkündür. Bunlar hayvansal (süt, yoğurt, peynir, tavuk vb.) ve bitkisel kaynaklı (tahıl, pirinç, nohut, meyve, sebze vb.) besinlerdir. Besinleri, beslenme noktasında beslenme öğeleri adı altında yer alan ve vücudumuzun gelişimi için gerekli olan besinleri içine alan ayrım ile değerlendirmek yanlış olmayacaktır.
1.2.1.Besin Öğeleri
Sağlıklı beslenme aşamasında gerekli olan besinler ve besinlerdeki karbonhidrat, yağ, protein, mineral, su ve yağın yeterli miktarda alınmasında yer alan öğelerdir. Söz konusu öğelerin vücudumuzdaki önemleri aşağıdaki gibidir.
1.2.1.1.Proteinler
‘’Yetişkin insan vücudunun ortalama %16’sı proteinden oluşmaktadır. Vücutta proteinler depo şeklinde bulunmaz; belirli görevlere sahip hücreler ve hücre bileşenleri şeklinde bulunur. Proteinler sindirim kanalında yapı taşları olan amino asitlere ayrılarak kana geçer ve karaciğere taşınır. Karaciğerde amino asitlerden vücut doku proteinleri üretilir. Proteinler hücrelerin esas yapısını oluşturur’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Bu nedenlerle proteinin vücut sağlığı için en önemli besin öğesi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Proteinler aynı zamanda karbonhidrat ve yağlardan alınamayan besin ihtiyacının karşılanmasında noktasında işlev göstermektedir.
1.2.1.2.Yağlar
‘’Yetişkin insan vücudunun ortalama %18’i yağdır. Genelde kadınların vücudunda erkeklere göre daha çok yağ bulunur. Vücut yağı, insanın başlıca enerji deposudur. Enerji yeterli alınmadığında vücut bu depoyu kullanır. Enerji harcaması, enerji alımından az olduğunda vücutta yağlar depolanır ve yağ oranı artar. Enerji harcaması enerji alımından fazla olduğunda ise vücutta yağlar yakılır ve yağ oranı azalır. Yağlar, en çok enerji veren besin ögesidir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
1.2.1.3.Karbonhidratlar
‘’Yetişkin insan vücudundaki toplam karbonhidrat miktarı %1’in altındadır. Karbonhidratların başlıca görevi enerji sağlamaktır. Vücutta kullanılan günlük enerjinin çoğu karbonhidratlardan sağlanır. İnsan vücudunda karbonhidratlar çok az miktarlarda glikojen olarak depolanır ve gerektiğinde bu depodan glikoz olarak kana salınır’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Karbonhidratlar ekmek, makarna ve pilav gibi besinlerden alınmaktadır.
1.2.1.4.Vitaminler
‘’İnsan vücudunda oldukça az miktarlarda bulunmalarına karşın vitaminlerin vücuttaki etkinlikleri oldukça fazladır. Bunların bir bölümü (B grubu), besinlerle aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji oluşması ile ilgili metabolik ve biyokimyasal olayların düzenlenmesinde yardımcı olur. D vitamini; kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlerde yerleşmesine yardımcıdır. Antioksidan vitaminler (A, C ve E vitaminleri) vücutta hücre hasarını önleyerek normal hücre işlevlerinin sürdürülmesini ve bazı zararlı maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağlar’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
1.2.1.5.Mineraller
‘’Yetişkin insan vücudunun ortalama %6’sı minerallerden oluşmuştur. Başta kalsiyum ve fosfor olmak üzere minerallerin büyük bir bölümü iskelet ve dişlerin yapı taşıdır’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Minerallerin vücudun savunma sisteminde görevlidirler ve vücudun çalışmasında önemli bir besin öğesidir.
1.2.1.6. Su
‘’Yetişkin insan vücudunun yaklaşık %60’ı sudur. Bebeklerin vücut su oranı, yetişkinlerden fazladır. Su; besinlerin sindirimi, besin ögelerinin dokulara taşınması ve hücrelerde kullanılması, zararlı artıkların vücuttan uzaklaştırılması ve vücut ısısının düzenlenmesi için gereklidir. Vücuttaki bütün kimyasal olaylar çözelti içinde oluştuğundan, vücutta yeterince su bulunması yaşam için zorunludur’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Su, bireyin en önemli besin kaynağıdır. Eksikliği sonucunda önemli hastalıklardan böbrek yetersizlikleri meydana gelebilmektedir.
1.2.2. Besin Grupları
Beslenme sırasında aldığımız her besinin kendine özgü nitelikleri bulunmaktadır. Fakat bazı besinler içerikleri farklı olmasına rağmen birbirlerinin yerine geçebilir ve birbirlerinin vücut üzerindeki etkilerini gösterebilirler.
Yapılan araştırmalar sonucunda da günlük olarak alınması gereken besin miktarları ‘’Dört Besin Grubu’’ temel alınarak belirlenir.
‘’Yonca, şansı ve mutluluğu simgelemektedir. Ayrıca yonca gruplamasında, yapraklar kalp biçiminde gösterilmiştir. Bu durum kalp sağlığının önemini ve sevgiyi anlatmaktadır. Yaprakları çevreleyen yuvarlağın alt yarısında ‘Yeterli ve Dengeli Beslenme’ ibaresi, üst yarısında zeytin dalları bulunmaktadır. Zeytin dalları, barışı temsil etmelerinin yanında, dünyaca ünlü beslenme uzmanları tarafından sağlıklı olarak kabul edilen Akdeniz diyetinin önemli bir unsuru olan zeytinyağını temsil ettiği için seçilmiştir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
Yoncanın yapraklarında yer alan besin öğeleri; üst yaprakta süt ve süt ürünleri, sağ taraftaki yaprakta et ve benzeri ürünler, sol taraftaki yaprakta diğer tahıl ürünleri ve son olarak yoncanın alt yaprağında da sebze ve meyveler yer almaktadır.
1.2.2.1. Süt ve Süt Ürünleri
Süt ve süt ürünleri grubunda yer alan besinler süt, yoğurt ve peynir olarak söylenebilir. Süt grubu besinlerde bol miktarda kalsiyum ve protein bulunur. Süt grubu ürünlerinde bulunan kalsiyumun dişlerin gelişimi aşamasında önem taşıdığı bilinmektedir. Kalsiyumun aynı zamanda bireyin doğduğu anda ilk olarak anne sütünden daha sonra da devam sütleri ile destekleyerek gelişimini etkilediği söylenmektedir. Süt ve süt ürünleri aynı zamanda yağ oranı açısından da zengindir.
1.2.2.2. Et-Yumurta ve Kurubaklagil Grubu
Et-Yumurta ve Kurubaklagil grubunda tavuk, et, balık, yumurta, nohut, kuru fasulye gibi besin öğeleri yer almaktadır. Bunlara ek olarak fındık, ceviz ve badem gibi yağ içerikli tohumlar da bu grupta yer almaktadır. Et-Yumurta ve Kurubaklagil grubundaki besin öğeleri demir, çinko ve protein açısından zengindir. Büyüme ve gelişmede etkili olan bu gruptaki besin öğeleri aynı zamanda hastalıklara karşı koruyucu nitelik de taşımaktadır.
1.2.2.2.1.Yumurta
Protein açısından zengin olan yumurtanın tamamı vücut için gerekli enerjiye dönüşmektedir. Yumurta A ve B grubu vitaminleri açısından zengindir ve günde bir tane tüketilmesi önerilmektedir.
1.2.2.2.2. Kurubaklagiller
‘’Tanelerin dış kısımlarında posa, iç kısımlarında ise nişasta bulunur. Kurubaklagillerin yağ içeriği düşüktür ve çoğunlukla çoklu doymamış yağ asitlerinden oluşur. Kurubaklagillerin protein değeri yüksektir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
1.2.2.2.3. Yağlı Tohumlar
Fındık, ceviz, badem vb. ürünler bu grupta yer alır ve yemeklere daha çok lezzet vermek kullanılır. Bu grupta yer alan söz konusu besinler yağ oranlarının fazla olmasının yanı sıra bitkisel nitelikte olmaları sebebiyle sağlık sorunlarına sebep olmazlar.
1.2.2.3. Sebze ve Meyve Grubu
‘’Sebzeler, bitkilerin çiçek, yaprak, gövde ve kökleri gibi yenilebilir bölümleridir. Kök ve yumru sebzeler yüksek nişasta içerikleri nedeniyle nişastalı sebzeler olarak da adlandırılır. Nişasta içermeyen sebzeler ise koyu yeşil yapraklı, kırmızı ve turuncu ve diğer sebzeler olarak sınıflandırılabilir. Bu sebzelerin ise su içeriği daha fazladır’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
SEBZELER | |
Koyu Yeşil Yapraklı Sebzeler | Brokoli, ıspanak, marul, kara lahana, semiz otu, pazı |
Kırmızı ve Turuncu Sebzeler | Domates, kırmızı biber |
Nişastalı Sebzeler | Patates, yer elması, havuç, bezelye |
Diğer Sebzeler | Taze fasulye, soğan, pırasa, sarımsak, kabak, patlıcan |
‘’Meyveler, bitkilerin çiçek ya da tohum gibi yenilebilir bölümleridir. Meyveler, turunçgiller ve diğerleri olmak üzere iki gruba ayrılır’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91).
MEYVELER | |
Turunçgiller | Portakal, mandalina, greyfurt, limon ve suları |
Diğerleri | Elma, armut, üzüm, kavun, karpuz, çilek, kayısı, vişne, şeftali ve bu meyvelerin kuruları |
Sebze ve meyve grubu besinleri enerji vermeleri açısından kanser hastalıklarına karşı koruyucudurlar. Hastalıkların önlenmesi noktasında sebze ve meyve grubu besinlerinden günde beş porsiyon tüketilmesi önerilmektedir.
1.2.2.4. Ekmek ve Tahıl Grubu
Ekmek ve Tahıl grubu besinleri içerisinde pirinç, mısır, buğday vb. tahıl besinleri yer almaktadır. Söz konusu grupta yer alan besinler vitamin ve mineral bakımından zengindir. Ekmek ve tahıl grubu besinlerinin önemli bir kısmı karbonhidratlardan oluşmaktadır. ‘’Tahıllarda A vitamini aktivitesi gösteren ögelerle, C vitamini hemen hemen yoktur. Ancak tahıllar, B12 vitamini dışındaki diğer B grubu vitaminlerinden zengin, özellikle B1 vitaminin (tiamin) en iyi kaynağıdır. Bu vitaminler tahıl tanelerinin çoğunlukla kabuk ve özünde bulunur’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Sağlıklı beslenme aşamasında tam tahıllı ürünlerin kullanılması önerilmektedir.
Tahıl ürünlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
- Un
- Bulgur
- Nişasta
- Makarna/Şehriye: Vitamin ve mineral seviyeleri düşüktür.
- Ekmek: En fazla tüketilen tahıl ürünüdür.
- Pasta/Bisküvi
1.2.3. Besin Güvenliği
Beslenme aşamasında fiziksel ve çevresel etmenlerin de önem taşıdığını söylemiştik. Ambalajlı veya açık ürünler satın alınırken dikkat edilmesi gereken hususlar aşağıdaki gibi olmalıdır.
1.2.3.1. Sağlıklı ve Nitelikli Besin Satın Alma İlkeleri
- Sağlam, zedelenmemiş, bozuk olmayan besinler seçilmeli ve satın alınmalı,
- Açıkta satılan besinler satın alınmamalı,
- Ambalajlı besin satın alırken, ambalajın bozulmamış, yırtılmamış olmasına dikkat edilmeli,
- Etiket bilgileri okunmalı, etikette aşağıdaki bilgilere dikkat edilmeli,
– Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca verilen üretim veya ithalat izninin tarih ve sayısı,
– Üretim ve/veya son kullanma tarihi,
– Üretici firma adı ve adresi,
– İçindekiler,
– Miktar ve fiyat,
– Beslenme bilgi ve beyanları (enerji, yağ, kolesterol, protein, karbonhidrat miktarları gibi çeşitli beyanlar),
– Kullanma ve saklama talimatı.
- Çabuk bozulabilen et, tavuk, balık gibi besinler, alışverişin sonunda satın alınmalıdır. Bu besinlerin pişirilmeden tüketilecek çiğ besinlerle teması önlenmelidir. En kısa zamanda (en fazla 2 saat, sıcak havalarda en fazla 1 saat içinde) buzdolabına konulmalı,
- Donmuş besinler alışverişin sonunda alınmalı, çözünmemiş olmasına dikkat edilmeli, hemen kullanılmayacak ise en kısa zamanda derin dondurucuya yerleştirilmelidir. Dondurulmuş besinler, çözünme ve suyunun diğer gıdalara bulaşma riski nedeniyle ayrı poşetlerde taşınmalı,
- Kaynağı bilinmeyen, denetimsiz sokak sütü satın alınmamalı, pastörize ve uzun ömürlü (UHT) sütler tercih edilmeli (eğer çiğ süt kullanılacak ise; süt kaymak tuttuktan sonra 5-7 dakika süre ile karıştırılarak kaynatılmalı, kısa sürede ani soğutulma yoluna gidilmelidir),
- Çiğ sütten yapılmış, olgunlaştırılmamış peynir satın alınmamalı,
- Kabuğu kırık, çatlak, kirli yumurta satın alınmamalı,
- Kurubaklagilleri ve tahılları satın alırken böceklenmemiş, nemli ve küflenmemiş olmasına dikkat edilmeli,
- Üzerinde etiketi olmayan, ambalajı bozulmuş ve kapağı bombeleşmiş olan konserveler satın alınmamalıdır. (Uzm. İdris YAŞAR, 2008, s. 16-142).
1.2.4. Besin Çeşitliliği
‘’İnsan vücudu sağlıklı bir şekilde çalışabilmek için 70’den fazla besin ögesine gereksinim duyar. Hem fiziksel hem de ruhsal açıdan sağlıklı bir vücut yapısının oluşmasını sağlayan bu besin ögeleri, günlük olarak tükettiğimiz yiyecek ve içeceklerden karşılanmaktadır. Günlük beslenmemizin farklı besin gruplarından, değişik besin türleri ile çeşitlendirilmesi besin ögelerinin yeterli düzeyde alınmasına, fonksiyonel besin bileşenlerinden yararlanılmasına neden olmaktadır’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Gündelik hayatta ve her gün gereksinim duyduğumuz beslenme ihtiyacının yeterli olabilmesi için besinlerin vücudumuzdaki işlevlerini yerine getirebilmesi gerekmektedir. Düzenli ve dengeli de beslensek yalnızca besinlerin bütün vücut işlevlerimizi fayda sağladığı söylenemez. Bunun sebebinin de her besinin besin miktarının ve işlevinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
‘‘Besinlerimiz, içerdikleri besin ögelerinin ötesinde besin ögesi olmayan yararlı biyolojik aktif besin bileşenleri açısından da farklıdır. Örneğin, bir sebze ya da meyvede vücudun savunma sistemini güçlendiren antioksidan ögeler farklı olabilir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Aynı zamanda beslenmenin yapılan araştırmalar sonucunda psikolojik etkilere de sebebiyet verdiği ortaya koyulmuştur. Günlük olarak tükettiğimiz besinlerin tat, koku ve her gün aynı şekilde olması bireyi ruhsal sorunlarla karşı karşıya getirebilmektedir. Buna ek olarak sevilen besinlerin tüketimi de motivasyonu artırıcı etkilere sahiptir.
1.2.5. Şeker ve Tuz Tüketimi
‘’Şeker; fruktoz (meyve şekeri), glikoz, laktoz (süt şekeri), sükroz (çay şekeri) gibi basit yapıdaki karbonhidratlar için kullanılan genel bir isimdir. Bu bileşikler, posa ve nişasta gibi kompleks karbonhidratlardan farklı olarak daha küçük yapıda olup, kolaylıkla emilerek kan şekerini hızlıca yükseltir’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Şekerin vücut için enerji kaynağı olduğunu söyleyebiliriz. Fakat şekerin günlük alınması gereken miktardan fazla alınması sağlık sorunlarına ve beslenme bozukluklarına neden olmaktadır. Çünkü fazla miktarda alına şeker bireyin besin ihtiyacını aza indirecek ve yetersiz ve dengesiz beslenmeye sebep olacaktır.
‘’Besinlerin pek çoğunun içinde bulunan sodyum, doğal yiyecek tuzu olarak adlandırılır. Sofra ya da mutfak tuzunun temel bileşenlerinden biri de sodyumdur. Tuz (sodyum klorür), lezzet verici özelliği nedeniyle besin hazırlamada kullanıldığı gibi turşu, konserve, salamura gibi besin saklama işlemlerinde de koruyucu amaçlı kullanılmaktadır’’ (Prof. Dr. Halit Tanju Besler, 2015, s. 11-91). Sağlık açısından bakıldığında tuzun vücudun gelişimi için yeterli düzeyde alınması önemlidir. Fakat fazla tuz tüketimi mineral dengesini bozduğu ve kırıklara yol açtığı da söylenebilir. Tuzun en önemli işlevinin kan basıncını düzenlemek olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
1.3. Beslenme Sorunları
‘’İnsanların gereksinimleri ile sahip oldukları kaynaklar arasında denge kurmak hiçbir zaman kolay olmamıştır. Ancak günümüzde bu dengenin sağlanması geçmişle kıyaslanamayacak kadar güçleşmiştir. Besin kaynaklarının gerilemesi, toprağın kıtlığı, nüfusun sürekli artışı beslenmeyi ivedilikle çözüm bekleyen bir sorun durumuna getirmiştir’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86).
1.3.1. Besinsel Düzen Farklılıkları
Beslenmenin kültürel, ırksal ve etnik kökenlere ve yerleşim yerlerine göre farklılıklar taşıdığı bilinmektedir. Belli bir yerde kazanılmış olan beslenme alışkanlığının bütün dünya üzerinde uygulanmasını beklemek veya uygulanmasını sağlamak mümkün olmayacaktır. Beslenmeyi aynı zamanda ekonomik kazanımlarla alt, orta, üst sınıftaki bireylerin kazançları ile de ilişkilendirebilmek mümkündür.
Ülkeler, içinde bulunduğu koşullar neticesinde üç temel aşamada incelenmektedir:
- Birincisi besinsel düzeni gelişmiş bölgelerdir. Temelde beslenmesi şeker, yağlı maddeler ile tahıla dayanır ve yüksek oranda hayvansal ürün tüketir.
- İkinci olarak besinsel düzeni orta düzeyde olan bölgelerden söz edilebilir. Çoğunlukla tahıla dayanan ve bol miktarda hayvansal ürün tüketen ülkelerdir.
- Sonuncu küme ise, ilkel besinsel düzenin yaygın olduğu bölgelerdir. Beslenme hem kalorinin niceliği hem de niteliği bakımından yetersizdir. (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86).
Özetle beslenmenin bölgesel niteliklerden kaynaklı olarak değişiklikler taşıdığı ve aynı zamanda hızlı nüfus artışı ve verimsiz üretim sonucunda meydana gelen eksiklikle neticesinde ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
1.3.2. Gelişmiş ve Azgelişmiş Ülkelerin Beslenme Farklılıkları
Mevcut olan hemen her sorunda gelişmiş, azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki ayrım kuşkusuz beslenme noktasında da karşımıza çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin her noktada olduğu gibi beslenme durumlarında da yetersiz bir durum bulunmamaktadır. Bunun aksine azgelişmiş ülkelerde ise beslenme sorunları ile sıklıkla karşılaşmaktayız.
‘’Dünyanın içinde bulunduğu beslenme sorunu, kuşkusuz nüfus artışıyla yakından ilintilidir. Ancak dünya besin güvenliğini yalnızca bu etkene bağlamak da yanıltıcı olacaktır’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86). Bunun aksine dünya üzerindeki beslenme sorunları ve akabinde gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerin ayrımı besin dağılımlarının farklı olmasından kaynaklanmaktadır. Özetle söz konusu yetersiz dağılımlarının sebebinin nüfus artışına bağlı olarak besinlerin yetersiz kalması ve bunun da ekonomi ile ilişkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
‘’Sanayileşmiş ülkelerde, toprağı aşırı işleme, fazla kimyasal madde kullanma açısından geçmiş deneyimlerden yararlanılarak, tarımsal alanların bozulmasına, yok olmasına yol açacak uygulamalardan uzaklaşmış, çevre konusunda bir bilinçlenme ortaya çıkmaya başlamıştır’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86).
Gelişmiş ülkelerin aksine azgelişmiş ülkelerde ise tarımsal dağılımlardan meydana gelen dengesizlikler, teknolojideki yetersizlikler ve üst kesimin varlığı sorunlara yol açmaktadır. Örneğin; ‘’Asya, Afrika ve Amerika’nın geri kalmış bölgelerinde, insan ile çevresi arasında var olan ilişki, batı türü yaşam biçimiyle bozulmuş, iyi-kötü süregelen beslenme alışkanlıkları değişmiş, yeni duruma uyum sağlayamayan topluluklar giderek beslenme eksikliği ile karşılaşmışlardır’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86).
1.3.3. Türkiye’nin Beslenme Sorunları
‘’Türkiye uzun süre kendi kaynakları ile kendi kendine yeterli ülkelerden biri olma özelliğini sürdürmüştür. Bugün için varılan noktada Türkiye bu özelliğini yitirmişse de gizil güç olarak bu düzeyi yeniden yakalaması da olanaksız değildir’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86). Türkiye’de söz konusu beslenme yetersizliklerinin sebebi diğer azgelişmiş ülkelerdeki gibi verimsiz toprak ya da nüfus artışından ziyade daha çok beslenme alışkanlığının olmamasından yani kültürel kaynaklı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’deki bir diğer beslenme sorunu da gelirin yetersiz olmasından kaynaklanmaktadır. ‘’Ülkemizdeki yetersiz gelir dağılımı, nüfusun önemli bir bölümünün dengeli beslenmesini engellemektedir. Nüfusun yarıya yakın, milli gelirin ancak %11’ini alabilmektedir. Bu kesim için dengesiz beslenme aynı zamanda bir yoksulluk sorunudur’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86). Görüldüğü üzere Türkiye’deki dağılımın yetersizliği ülkemizdeki beslenme sorunları nedenleri arasında yer almaktadır.
Dengesiz ve yetersiz beslenmenin bir diğer sebebi de toplumun sağlığını da olumsuz etkilemesidir. ‘’İlk kez 2.Beş Yıllık Kalkınma Plan’ında yetersiz ve dengesiz beslenmenin önemli bir halk sorunu olduğu belirtilmiştir. 4. Plan konuyu beslenme sorunları başlığı altında incelemiş. 5. Plan ise, yeterli, sağlıklı ve kaliteli gıdalarda beslenme ilkesini geliştirmiştir’’ (Ruşen KELEŞ, 2002, s. 78-86).
Özetle beslenme sorunlarının en başında da söylediğimiz gibi ekonomiden kaynaklı sebeplerin, özellikle de ülkemizdeki yetersiz beslenmenin kaynağı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
1.3.3.1. Türkiye’deki Beslenme Sorunlarının Nedenleri
Beslenme sorunları, birbirinin etkisi altında kalan çeşitli nedenlerle ortaya çıkar. Başlıca beslenme sorunlarını şöyle sıralayabiliriz:
- Yeterli besin üretilmeyişi; üretilenlerin dağıtımı, işlenmesi, depolanması ve pazarlanmasındaki yetersizlik ve bozukluklar.
- Ekonomik yetersizlikler, gelir dağılımındaki dengesizlik
- Nüfus artış hızı
- Beslenmede yanlış alışkanlıklara, inanışlara, gelenek ve göreneklere göre yapılan çeşitli uygulamalar
- Çevre kirliliği, besinlerin sağlık ve beslenme kurallarına uygun hazırlanmaması
- Genel beslenme eğitim düzeyinin düşüklüğü (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011, s. 18-26).
1.4. Beslenmenin Çevreye Etkileri
Beslenme ve besin seçimlerimizde en başında da söylediğimiz çevresel etmenlerin de etkili olduğunu söylemiştik. ‘’Besin sistemlerinin 8 çevresel sonuçları halk sağlığının gündeminde yer almaktadır. Besinlerin üretimi, işlenmesi, dağıtımı ve tüketilmesinin hem insan sağlığı hem de çevre üzerinde etkileri vardır. Besinler, enerji tüketimi, tarım arazisi kullanımı, su tüketimi ve sera gazı emisyonları şeklinde çevresel ayak izi üzerinde etkilidir’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
1.4.1. Sera Gazı Emisyonları
‘’İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonları (GHGE) atmosferin yapısını ve radyasyon yayan dengesini değiştirerek bunun sonucunda küresel iklim üzerinde etkili olmaktadır’’ (AKAY, 2020, s. 7-25). Bilinen sera gazı gazları, karbondioksit ve metan gazıdır. Bunun yanı sıra küresel ısınmanın da atmosfer üzerinde ve bununla birlikte besinler üzerinde etkili olduğu bilinmektedir.
Sera gazı emisyonlarının sulama gerektiren bitkiler üzerinde etkili olduğu, bunun aksine yine toprakta yetişen fakat korunaklı olarak yetiştirilmiş kök sebzelerde etkili olmadığı söylenebilir. Bitkilerin dışında hayvansal besin kaynaklarının sera gazı yaydığı ve bu nedenle de et kullanımlarının düştüğü tespit edilmiştir.
Özetle; ‘’Besin kayıpları ve atıkları, sadece ekonomi ve gıda güvenliği üzerinde değil aynı zamanda besinin üretimi, işlenmesi, taşıması, pazarlanması için kullanılan tüm doğal kaynaklarında israfı üzerinde etkilidir. Küresel besin kayıpları ve atıkları toplam antropojenik sera gazı emisyonlarının yaklaşık %8’ini oluşturmaktadır. Besin kayıplarını ortadan kaldırmak emisyonları %28 oranında azaltabilecektir’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
1.4.2. Su Ayak İzi
‘’Bir malın veya hizmetin üretiminde gerekli tatlı su miktarını ifade etmektedir. Hammaddenin işlenmesinden, doğrudan operasyonlara ve tüketicinin ürünü kullanmasına kadar geçen tüm süreci kapsamaktadır. Böylelikle, su ayak izi miktarı hem doğrudan su kullanımını hem de üretim sürecindeki dolaylı su kullanımını içermektedir’’(AKAY, 2020, s. 7-25).
‘’Su ayak izinde su kullanımı ve kalitesi, mavi, yeşil ve gri su ayak izi ile temsil edilmektedir. Mavi Su Ayak İzi, bir malın üretiminde ihtiyaç duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynaklarının toplam hacmi için kullanılmaktadır. Geleneksel olarak tatlı su şeklinde bilinen su kaynaklarıdır. Yeşil Su Ayak İzi, bir malın üretiminde kullanılan toplam yağmur suyunu temsil etmektedir. Fakat yeşil su ayak izinde ifade edilen yağmur suyu kaybolmaz ya da yeraltı sularına karışmaz; toprakta ya da bir süre için toprak üstünde saklanmaktadır. Gri Su Ayak İzi, kirliliğe yönelik bir ifadedir. Mevcut su kalitesi standartlarına göre, kirlilik yükünün bertaraf edilmesi ya da azaltılması amacıyla kullanılan tatlı su miktarını ifade etmektedir. Bu sebeple, gri su ayak izi kavramı nüfus ve endüstriyel büyüme ile ilişkili olarak ele alınmaktadır’’ (AKAY, 2020, s. 7-25). Görüldüğü üzere beslenme problemleri arasında su ayak izinin atmosferin de etkisiyle besinler üzerinde etkili olduğu söylenebilir.
1.5. Beslenme Modellerinin Çevreye Etkileri
1.5.1. Akdeniz Tipi Beslenme
‘’Toplum sağlığının sürdürülebilmesinde Akdeniz tipi beslenme önemli bir unsurdur. Kalp damar hastalıkları, diyabet ve kanserin önlenmesindeki yararlarına ek olarak Akdeniz tipi beslenmenin bağışıklık, alerjik hastalıklar, ruh hastalıkları ve yaşam kalitesi ile ilgili çok sayıda sağlık yararı bulunmaktadır’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
‘’Akdeniz tipi beslenme; zeytinyağı, kurubaklagil, taze veya kurutulmuş sebze ve meyveler, orta miktarda balık, süt ürünleri, et, tam tahıllar, şarap veya çay eşliğinde birçok çeşni ve baharattan oluşan sağlıklı bir beslenme modeli ile karakterizedir. Piramitte besinler, her ana yemekte, her gün ve haftalık olarak bölümlendirilmiştir. Piramidin en altında, daha fazla hareket etme hedeflenerek, sevdikleriyle beraberce ve keyifli olarak vakit geçirecekleri fiziksel aktiviteye yer verilmiştir’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
1.5.2. Çift Piramit Beslenme Modeli
‘’Çift Piramit Beslenme Modeli, besin üretiminin ve tüketiminin neden olduğu çevresel etkilerle onların besinsel içeriklerini ifade etmektedir. Çift Piramit Modeli, klasik beslenme piramidine (Akdeniz beslenmesinin) besinlerin ekolojik etkilerine göre sınıflandırılmasıyla oluşturulan ters çevrilmiş çevresel piramidin eklendiği bir diyagramdır’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
‘’ Solda yer alan piramit FAO tarafından sağlıklı, ekonomik, düşük çevresel etkili ve sürdürülebilir bir beslenme modeli olarak bildirilen Akdeniz tipi beslenme modeline dayanmaktadır. Bu model beslenmede temel olarak; vitaminler, mineraller, kompleks karbonhidratlar ve posa sağladığı için bitkisel kaynaklı besinlerin tüketilmesi önerilmektedir. Piramidin tepesindeki doymuş yağ, şeker ve tuzun tüketiminin sınırlandırılması önerilmektedir. Sağda yer alan piramitte ise, besinler çevresel etkilerine göre sınıflandırılmaktadır. Piramidin tepesi çevre üzerinde daha fazla etkisi olan besinleri içeren ters çevrilmiş bir piramittir ve besin piramidindeki besinlerin sıralamasını büyük oranda yansıtmaktadır. Besinlerin çevresel etkilerini değerlendirmek için yaşam döngüsü analizi kullanılmıştır’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
1.5.3. DASH Diyeti
‘’DASH diyeti, hipertansiyon ile diğer kronik hastalıkların önlenmesi ve kontrolünde kanıtlanmış bir yaklaşımdır. DASH diyetinin sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin nedeni, bitkisel besinler ve az yağlı süt ürünlerinden zengin olup, yağ ve şekeri ise düşük miktarda içermesidir. DASH diyeti sebze ve tahıllar dahil olmak üzere bitkisel kaynaklı besinleri önermesinden dolayı, bu diyete bağlı kalmak düşük sera gazı salınımı dahil olmak üzere çevresel faydalar da sağlayabilmektedir’’ (AKAY, 2020, s. 7-25).
SONUÇ
Geçmişten günümüze kadar geçirdiğimiz süreçte, çalışmanın da ana teması olan beslenmenin ne olduğunu, beslenmenin vücut ve sağlık açısından neden önem taşıdığı, besin öğeleri ve beslenmenin ırk, gen, kültür ve ekonomi açısından farklılıklarını ve en önemlisi de beslenme alışkanlıklarımızın hayat standartlarımızı ne derece etkilediğini ifade ettik. Bütün bunlara ek olarak iklimsel özelliklerin, beslenme çeşitlerinin ve üretilen tarımsal besinlerin verimliliğinin artırıcı ve azaltıcı etkilerinin sebeplerinin önemine de değindik. Buradan hareketle beslenme alışkanlıklarımızın ve sağlığımızın normal düzeyde devam edebilmesi için besin güvenliğinin önemine ve gelecek yıllarda doğal dengenin bozulmasına sebep olacak ve atmosferin birey üzerinde olumsuz etkiler doğurabileceği nedenlere yer verdik.
Beslenmenin aynı zamanda bireyin fiziksel ve ruhsal durumları üzerindeki etkilerinin de beslenme alışkanlıklarımız ve beslenme düzeylerimiz üzerinde etkili olduğunu söyledik. Sıcaklığın, nemin, rüzgârın ve teknolojinin insan sağlığı ve bireyin iş gücünü etkilemesi sonucu tarımsal üretimlerin yerini yeni hormonlu besinlere bıraktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Besinlerin alınırken ve satışa sunulurken taşıması ve dikkat edilmesi gereken noktalarına ve son olarak da ekonominin yani üst düzey ekonomik gelire sahip bireylerin beslenme alışkanlıkları ve alt ya da orta düze ekonomik gelire sahip bireylerin beslenme alışkanlıklarının farklı olduğunu söyledik.
Özetle beslenmenin bireyin yaşam standartlarını en üst düzeye çıkarmak için ihtiyaç duyduğu en önemli yaşamsal ihtiyaç olduğunu ve beslenmenin de gelişigüzel değil, taşıdığı besin miktarlarına göre, sağlık açısından dikkat edilecek noktalar farkına varılarak ve hem bedensel hem fiziksel hem de ruhsal durumumuzun üzerindeki etkileri olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak da beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi noktasında da bireylere daha çocukluktan itibaren düzenli besin takviyelerinin verilmesi, fast-food ve abur-cubur olarak nitelediğimiz ve sağlık açısından hiçbir faydası olmayan, yalnızca o anki tatmin duygusunu arttıran besinleri çok fazla tüketmemek ve her gün düzenli olarak, uzmanların söylediği miktarlarda besinleri ya da eşdeğerlerini tüketerek yaşam standartlarımızı yükseltmek mümkündür.
Kaynakça
- AKAY, G. (2020). SÜRDÜRÜLEBİLİR BESLENME VE ÇEVRE İLİŞKİSİ HAKKINDA SÜRDÜRÜLEBİLİR BESLENME VE ÇEVRE İLİŞKİSİ HAKKINDA ÖĞRENCİLERİNİN BİLGİ DÜZEYLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Konya: Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü .
- Milli Eğitim Bakanlığı. (2011). Beslenme İlkeleri. Aile Ve Tüketici Hizmetleri. Ankara.
- Prof. Dr. Halit Tanju Besler, P. D. (2015, Temmuz). TÜRKİYE’YE ÖZGÜ BESİN VE BESLENME REHBERİ. (1). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü.
- Ruşen KELEŞ, C. H. (2002). Çevrebilim (4 b.). Ankara: İmge Kitabevi.
- Uzm. İdris YAŞAR, Z. O. (2008). BESLENME MODÜLLERİ. T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI SAĞLIK EĞİTİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ. (D. AKALIN, Dü.) Ankara.