Bugün Toplumsal Gerçekliği Anlamak İçin Ne Yaptın?
Herkese Merhabalar, yeni bir yazı dizisinde beraberiz. Yaklaşık 8 hafta sürecek olan bu serüvende toplumsal tezahürlerin içerisinde göremediklerimizi görmek üzere siz değerli okuyucularımızla hem sohbet etmek hem de sosyolojik muhayyilemizin gelişmesine katkı sunmak adına sizlerle olacağız…
Keyifli Okumalar dilerim…
Toplumsal Bir Mekan Olarak “Otobüsler”
Mehmet Doğan Hoca’nın Söz Okyanusunda Yolculuk kitabında dolmuşun taksilerin yerine daha büyük bir ulaşım aracı olarak tasarlandığını ve ikame edildiğini öğrenmiştim. Ancak otobüsler her zaman var olan ve daha önce de ister zengin ister fakir toplumun her ferdinin kullandığı bir vasıta olarak mevcuttu. Bana kalırsa otobüsler toplumsal bir mekandır…
Bizim üniversite için kullanılan otobüs hatları ise genelde üniversitelilerin, üniversite personelinin ve üniversite yerleşkesine yakın yerlerde yaşayanların bindiği otobüsler bu nedenle sadece öğrenci yahut akademisyenlerin değil her kesimden insanların bulunduğu vasıtalar…
Hal böyle olunca gözlem yaparken de daha geniş bir persfektifle olguları ele almak gerekiyor.
Toplu taşıma araçları önceden beri aklımı kurcalayan ve “bu kadar insan her gün nereye gider nereden gelir ?” Diyerek üzerine düşündüğüm bir olguydu.
Başta ifade ettiğim üniversite ve ev arasındaki yolculuktaki gözlemlerimden bahsedeceğim ancak bir metropol şehrinin toplu ulaşımını gözlemlerken seyahat etme fırsatı bulduğum diğer yerlerdeki gözlemlerime de değinmek istiyorum.
Okulumuzdan eve gidene kadar uzun bir süre geçiyor. İlk duraktan genelde öğrenciler binince de elbetteki sohbetler gündelik hayatta konuşulanlardan daha farklı ve akademik düzeyde olabiliyor. Bir fotoğraf canlandırmak gerekirse bir defasında otobüste arkadaşlarımla yapacağımız bir araştırma için konuşurken yan tarafta başka fakülteden arkadaşlarımız İlahiyat terminolojisine dayalı daha başka meseleler üzerine yoğunlaşmışlardı. Arka tarafta ne öğrenci ne de akademisyen olmadığını tahmin ettiğim bir beyefendi ise bize garip bir şekilde ufak bakışlar atıyordu.
Öte yandan galiba yolun da verdiği uzunluktan olsa gerek birkaç defa rast geldim bu duruma cam kenarında gözleri uzakları izleyen ve her halinden düşünceli ve yorgun olduğu belli olan insanlar vardı. Onlar yola dalıp giderken, otobüsün içindeki karmaşadan bihaber , kimi kulaklıkla müzik dinliyor kimi arkadaşıyla sohbet ediyor ve kimileri de taşıt içerisinde düşmeden ayakta kalma mücadelesi veriyordu. Umurlarında olmadan, düşüncelerinin derin okyanusunda bitmesini ümid ettikleri yol durak durak ilerliyordu.
Yol düşündürüyor ve galiba bazı şeyleri de öğretiyordu…
Onlar kendi halindeyken bahsettiğim karmaşanın içerisinde birçok farklı ses ve söz de mevcuttu. “Yurda geçmem gerekiyor!” “ Kızılay’a mı uğrasam?” “ Sen ödevi nasıl yapacaksın?” gibi cümleleri duymamakta mümkün değildi elbette…
Toplumun her kesiminden insanın bulunması muhtemel yerlerde örneğin berberlerde , marketlerde ve tabii toplu ulaşım araçlarında gündelik siyasetin dinamiklerini , gündemdeki olayların akıbetini de öğrenmemiz kaçınılmaz olabiliyor. Hatta Merhum Kemal Sunal’ın filmindeki kupon yapan karakterde de bunu görebiliriz.
Sosyolojik muhayyile diye adlandırdığımız bakışla olayları incelerken salt bir yolcu olmaktan ziyade etrafı merakla izleyen bir gözlemci olmanın hazzı da bambaşka bir keyif veriyor.
Sosyoloji öğrencilerinin belki de her gün sorması gereken, mizahi bir dille “ Bugün Toplumsal Gerçekliği Anlamak İçin Ne Yaptın? sorusuna da ikna edici cevaplar bulmamız tatmin edici bir rahatlığa ulaştırıyor.
Otobüslerdeki engelliler, yaşlılar , hamileler ve gaziler için ayrılan yerler de toplumsal yaşamın bir parçası olmaları ve görünür kılınmaları için ayrıca dikkat çekici… “Tehlike Anında Camı Kırınız” “İnenlere Yol Veriniz” “Arkaya Doğru İlerleyiniz!” “Sarı Çizgilere Basmayınız” gibi uyarıcı ifadeler de kamusal bir alan da olduğumuzu hatırlatan küçük ama yolculuğun refahı için önemli kısa uyarılar olarak herkesin görebileceği yerler de duruyor… Diğer bir dikkat çekici husus ise
şoförler için ayrılan bölüm, sadece kendilerine özel ve camdan bir yapıyla yarı kapatılmış vaziyette sanki şoför otobüsün diğer yerlerine karışmasın yahut yolcular meşgul ederek güvenliği tehlikeye atmasın diye yapılmış ve araçtan soyutlanmış gibi duruyor.
Mekansal analizler için yapılan gözlemlerde sembol nokta seçilebilecek bir olgu olarak bu durum karşımıza çıkabilir.
Bu yazı bir haftalık bir gözlemin sonucu olarak toplu taşımadan yahut tipoloji gözleminden ziyade daha ağırlıklı toplumsal bir mekan olarak otobüsleri ele alarak hazırlandı. Sosyolojik düşüncenin gündelik olay ve olgularda neşet ederek ortaya çıktığını düşünürsek hayatımızın bir parçası haline gelen otobüsler bu noktada bize oldukça derin mülahazalar yaptırdı…
Toplumsal gerçekliğin ortaya çıktığı ve bize görmediklerimizi görme fırsatı verecek diğer mekanlarda görüşmek üzere…
Selman ÇEVİK – Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
Soru,görüş ve önerilerinizi slmncvk1998@gmail.com adresine bekliyorum…