1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ilk defa Türkiye’nin gündemini bu kadar meşgul eden Yavru Vatan’ın karasularında neler oluyor?
Yunanistan’ın bizden daha başarılı şekilde yürüttüğü politikalar sonucu bugün NATO,AB ve tüm
dünya devletleri KKTC yerine Kıbrıs devleti olarak Rum yönetimini tanıyıp kabul ediyor.
20 Temmuz 1974 tarihinde Barış Harekatı’yla adaya ayak basarak Rum zulmü karşında adadaki Türk
halkının güvenliğini sağlayan Türkiye, garantörlüğüyle federe devlet yapılanmasıyla 1983 yılına kadar yönetilen Kıbrıs’ın 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını ilanıyla 2 ayrı devlet tarafından yönetilse de dünya ülkeleri Kuzey Kıbrıs Türk yönetimini görmezden gelmektedir.
Elindeki kozları doğru kullanan Yunanlar Rum kesimini tanıtarak kabul ettirmiş olması bizim Kuzey
Kıbrıs Türk yönetimini bugünden sonra kabul ettiremeyeceğimiz anlamına gelmemektedir.
Peki bugün Kıbrıs’ta neler oluyor?
Rum yönetimi Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında bölge devletleri ile münhasır ekonomik anlaşmalar
imzalayıp bu antlaşmalarda Türkiye’yi Doğu Akdeniz’e sokmayacak kadar geniş bir alan belirliyorlar.
Kendi çıkarları doğrultusunda Doğu Akdeniz’i parsellere bölen Rum yönetimi bu bölgelerde
uluslararası petrol arama şirketlerine arama faaliyetleri için ruhsat vererek bölgedeki doğalgaz ve
petrolü çıkarmayı amaçlıyor. ABD Menşeli petrol arama şirketi ExxonMobil’e ve Fransız Total
şirketlerine arama faaliyetleri için ruhsat verilmesi aynı zamanda Mısır ve İsrail’in bölgede doğalgaz
rezervleri bulması ve bu rezervlerin büyüklüğü sonucu başta bölge ülkeleri olmak üzere dünyanın
gözü bu bölgeye dönmüş durumda.
Komşularla sıfır problem diyerek yola çıkan Davutoğlu’nun neredeyse tüm Ortadoğu ve Doğu
Akdeniz ülkeleri ile düşman olma durumuna getirdiği dönemin hemen sonrasında bugün ihtiyaç
duyduğumuz Suriye, Mısır ve İsrail’in bölgede Rum yönetimiyle doğal ittifakı doğmuş oldu.2011
öncesi bölgede izole edilmiş durumda olan Rum yönetimi özellikle 2008 Yunanistan krizi sonrası 2011 ve 2012 yıllarında perişan hale gelmişlerdi. Lakin bölge ülkeleri ile maalesef yeterince iyi ilişkiler içerisinde olmamamız hasebiyle bölge ülkeleri Rumlarla doğal ittifak dahilinde bizim karşı
bloğumuzda yerlerini almış olarak görünüyorlar.
Rumların Doğu Akdeniz’de petrol arama şirketlerine ruhsat vererek yaptırdığı bu işi bizimde
yapmamız lazım zira uluslararası hukuka göre Kıbrıs’ta bir çözüm olmaması sebebiyle yani bizim
güney yönetimini işgalci Rumların ise Türk yönetimini işgalci olarak gördüğü bu durumda 1960
antlaşması geçerli durumdadır. Bu 60 anayasasında bize şunu diyor: Kıbrıs adasının toprakları ve
karasularında yer alan bütün kaynaklar iki ulusunda ortak malıdır. Son tahlilde doğru şekilde biz
Türkiye olarak söz konusu bölgeye gidip arama faaliyetleri yapmıyoruz. Kıbrıs Türk yönetimiyle
işbirliği halinde Yavuz ve Fatih sondaj gemilerini Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklılığı şirketi
üzerinden Türk yönetiminin verdiği ruhsatla arama faaliyetlerine başlattık ve deniz kuvvetlerimizle de sondaj gemilerimizi emniyete aldık.
‘Mavi Vatan’ ve ‘Deniz Kurdu-2019′ tatbikatlarıyla aynı esnada üç denizde yaptığımız tatbikatlarla
bölgenin en sıcak meselesi olan bu konuda gerekirse savaşmaktan çekinmeyeceğimizi tüm dünyaya
duyurmuş durumdayız.
‘Türkiye Kıbrıs’ta izlenen haydutluk stratejisini asla kabul etmeyecek.’
Ali GÜNAY – ANKARA YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ
Bir üniversite öğrencisinin yüzlerce hatta binlerce ünlü düşünürden daha düzgün ve etkileyici yazması gerçekten çok iç açıcı birşey. Başarıların devamını dilerim.
çok kaliteli bir yazı olmuş, ellerinize sağlık.