Edward SAİD entelektüel kitabı ile toplumda var olan durumları ve entelektüel olarak nitelendirilen kişilerin toplum tarafından şekillendirilişini işlemiştir. Sadece entelektüellerin toplumsal bakımından yerini değil aynı zamanda toplum içerisinde var olan normların değerlendirilme şekillerini de göz önünde bulundurmuştur. Ona göre entelektüel olarak nitelendirilen kişiler belli başlı doğruluk standartlarına göre hareket etmelidir. Bu doğruluk standartları insanların maddi durumlarına ya da sahip oldukları makam ve mevkiye göre değişiklik göstermemelidir. Günümüz toplumlarında entelektüel nitelendirmesinin ne kadar doğru olduğu ise tartışılır bir konudur.
Entelektüel olarak nitelendirilen kişilerin toplumsal normlara bakış açısı sorgulamak üzerinedir. Ancak günümüz toplumlarında kapitalist toplumun beraberinde getirdiği düzen olgusu kendini sürekli olarak yenilemekte ve sürdürmektedir. Entelektüellerin ise düzene itaat eden kişiler olması ya da düzenin karşısında olması gibi bir algı söz konusudur. Oysa ki Said tarafından bahsi geçen entelektüel kişiler iç in ana amaç toplumsal normların sorgulanmasıdır. Var olan toplumsal düzende entelektüel kişilerin kimi zaman düzenin karşısında kimi zaman da yanında olması doğal karşılanmalıdır. Cinsiyet ayrımcılığı, ırkçılık gibi farklı meselelerde toplumsal normları değerlendiren bu kimseler topluma toplumun içinden ancak bir o kadar da dışından bakabilen kimselerdir. Entelektüelin tanımı konusunda yaygın olan bir karışıklık da kelimenin anlamı açısındandır. “…entelektüel, kendisinden daha geniş bir anlama sahip aydın (Münevver) kategorisiyle eşanlamlı değildir. Bunun bir sebebi aydın, bir ferdin bir düşüncesine verilen bir sıfatken, entelektüel bir ferdin çalışmasına verilen bir sıfatı oluşturmasıdır.” (ÇAĞAN) Entelektüel var olan durum ve yaşanan toplumsal olayları incelerken geniş kesimlere hitap eder. Böylece sorgulanan toplumsal normlar hakkında aydınlanma söz konusu olabilir.
Günümüz toplumlarında düzeni sağlamak ile entelektüelin yeri arasında büyük bir uçurum görülmektedir. Aslında Said tarafından belirtilenlere göre düzenin yaverleri ile entelektüeller düşman gibidir. Öyle ki her durumda entelektüellerin eleştirileri düzen için oldukça olumsuz olabilmektedir. Düzenin korunması ve sürekliliği için halkın ya da geniş kitlelerin bazı sorunlar karşısında –uyanması- düzen için olumsuz olarak görülebilir. Bu bağlamda entelektüellerin düzen kavramı içinde yeri olmadığı söylenir. Oysa ki entelektüeller toplumsal normları incelerken öğrendikleri ve edindikleri bilgiler ışığında düzenin devam etmesine yardımcı olabilecek sonuçlara da ulaşabilirler. Said bu noktada entelektüelleri yurtsuz olarak nitelendirir. Aslına bakılırsa batılı bir kavram olan entelektüel kavramının ülkemize uyarlanmasında yerine oturmayan bazı parçalar olduğu inkar edilemez. Ancak entelektüel kavramına yapılan iş olarak bakıldığında entelektüel düşüncenin sağlıklı olan her norm ve ilerleyiş için olumlu olduğu söylenebilir. Düzen içinde entelektüel düşüncenin aksaklığa yol açabiliyor olması da düzenin bazı düzensiz ve çatlak kiremitleri içerisinde barındırdığı anlamına gelmez mi? Bu bağlamda entelektüellerin yersiz yurtsuz düzen insanları tarafından dışlanmış kişiler olmaktan ziyade düzenin tam da ortasında oturmaları gerekir. Düzenin tam anlamı ile sağlanması kimi zaman küçük kaoslar ve sorunlar ile mümkün olabilir. Olan her bir kaos ortamı düzenin gerçek bir düzen olması yönündeki bir adım olarak da değerlendirilebilir. Bu bağlamda düzmece bir düzenden gerçek bir düzene geçişte entelektüel düşünce harika bir araç olarak değerlendirilebilir.
Edward Said tarafından sıkça bahsedilen bir durum da entelektüel sürgündür. Entelektüellerin var olan düzenin içerisinde yer alamamaları ve dışlanmaları kimi zaman düzen insanlarının üstün gelerek entelektüel düşünceye sahip kişileri sürgün etmelerine de neden olabilmektedir. Sürgün kavramı eski zamanlarda büyük bir durum ve ceza olarak algılanmaktaydı. Bunun nedeni ise büyük mesafelerin aşılmasının güçlüğü, yersiz yurtsuz kalma durumu gibi olgulardı. Günümüzde dünyanın bir ucundan öteki ucuna bile gitseniz teknolojinin varlığı sayesinde uzaklar yakın olabilmektedir. Entelektüel sürgün ise düzenin koruyucularının tehlike anında entelektüel düşünceden kurtulmak için tasarladıkları bir yol olarak görülür. Kişi gerçekten entelektüel düşünme yeteneğine sahipse bu düşünce yer ya da yurt fark etmeden onu takip eder. Böylece kişi nereye sürgün edilmiş olursa olsun entelektüel düşünce ile var olan düzeni tehdit etmeye devam edecektir. Burada entelektüel düşünce için kurtulması mümkün olmayan bir virüs tabiri kullanılabilir. Tabi bu tabir ancak düzen yanlıları tarafından kullanılabilmektedir. Bununla birlikte her düzen kendi sisteminden sorumlu tutulduğunda entelektüellerin sürgünü bu dünyada sonsuz bir döngü haline gelecektir. Said bu konuda yeteri kadar yorum yapmayarak ucu açık bir senaryo bırakmıştır.
Eleştirilen Kitap:
Edward Said, Entelektüel, Çev. Tuncay Birkan.