Başlıklar
- ⦁ Emile Durkheim’ın Hayatına Kısa Bir Bakış
- ⦁ Durkheim’in Genel Sosyoloji Teorisi
- ⦁ İntihar Teorisi Ve İntihar Eseri Üzerine
- ⦁ Egoist (Bencil) İntihar
- ⦁ Altruist (Özgeci) İntihar
- ⦁ Anomik (Kuralsızlık) İntihar
- ⦁ Fatalist (Kaderci) İntihar
- ⦁ Psikolojik Açıdan Değerlendirilen “Şeytani Ele Geçirilme” Kavramına Sosyolojik Bakış
- Servet Serhat GÜRER – Ondokuz Mayıs Üniversitesi
⦁ Emile Durkheim’ın Hayatına Kısa Bir Bakış
Emile Durkheim, 15 Nisan 1858 yılında Fransa’nın küçük bir şehri olan Epinal-Loren’de dünyaya gelmiştir. Bir Yahudi ailesinin oğludur. Babası Musevi bir dini lider (hahambaşı) olduğu için onun da haham olmasını istemiştir. Louis Le Grand Lisesi’nde başarılı bir öğrenci olan Emile Durkheim, babasının ölümü üzerine 1879’da mezun olduğu Fransa’nın seçkin öğretim kurumlarından yüksek öğretmen okulu Ecole Normale Supérieure’e girmiştir. Öğrenimi sırasında felsefeyle ilgilenmeye başlamıştır. Fransa’daki sosyal olaylar ve bunlarla ilgili reformlar yapılmasıyla yakından ilgilenmiştir . Felsefi ve siyasi konulara olan ilgisinin yanında toplumsal olaylara karşı ilgisi de yakınlarının gözünden kaçmadığı söylenmektedir. Ahlak felsefesi ve toplum bilimleri alanında çalışmalarda bulunmuştur Daha 29 yaşında toplum bilimleri için gelecek vadeden bir figür halini almıştır ki sosyal bilimlerde özellikle sosyoloji alanında Fransız ekolü olmayı elde etmiştir. Doç. Dr. Levent Ünsaldı “Sosyoloji Tarihi” kitabında sosyolojide Fransız ekolü konusunu Durkheim çerçevesinde genişçe değerlendirmektedir . Durkheim bakanlık kararı ile toplum bilimi ve pedagoji dersleri vermek üzere 20 Temmuz 1887’de Bordeaux Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak atanmıştır. Burada çalışmalarını aralıksız sürdürmüş ve bu çalışmaları ile sosyolojinin temellerini oluşturmuştur. Durkheim 15 Kasım 1917’de Paris yakınlarında Fontainebleau’da 54 yaşında vefat etmiştir .
⦁ Durkheim’in Genel Sosyoloji Teorisi
Durkheim’in temel amacı, sosyolojinin çalışma konusunda nesnesini ve uygun çalışma yöntemlerini tespit etmektir. Pozitif bilim olarak sosyolojinin nasıl ele alınması gerektiğini ve bu bağlamda nasıl yöntemler uygulanması gerektiği konusunda yaptığı çalışmalar Durkheim’i sosyolojinin kurucuları arasında önde gelen isimler arasında tutmuştur. Sosyoloji alanında Durkheim’in : “Sosyolojik Yöntemin Kuralları (1895), İntihar(1897), Toplumsal İş Bölümü(1893)” eserleri sosyolojinin gelişiminde önemli yer tutmaktadır. Durkheim’in sosyolojiye bakışı Marx’dan farklı olarak doğa uyumlu biyolojik, birbiri ile işlevsellik gösteren uyumlu bir toplum modeli olarak bakar. Durkheim’e göre sosyolojinin çalışma konusu toplumsal olgulardır. Durkheim toplumsal olguları; maddi ve maddi olmayan diye iki sınıfa ayırmaktadır. Durkheim toplumsal olguları: “ Birey üzerinde dış bir baskı icra etmeye muktedir olan ya da ayrıca, bireysel tezahürlerinden bağımsız, kendine özgü bir varlığı olup, belirli bir toplum çerçevesinde genellik taşıyan, sabit ya da sabit olmayan her yapma tarzı toplumsal olgudur.” Şekilde açıklamaktadır.
Durkheim’in sosyolojik perspektifini anlamak için öncelikle Durkheim’in bireye bakışını anlaşılması gerekmektedir. Durkheim insanların ihtiyaçlarını karşıladıklarında dahi yetinmeyeceklerini söylemektedir. Tatmin olmamanın ve sınırlandırmanın tek çaresinin toplumda gerçekleştirilen denetim savında gerçekleşeceğinden bahsetmektedir. Toplumsal denetimin ise “Ortak Ahlak” ile gerçekleşeceğini savunmuştur. İnsanların var olan “Kolektif Bilinç” ile düzen içerisinde olduklarından bahsediyor.
⦁ İntihar Teorisi Ve İntihar Eseri Üzerine
Durkheim’den önce intihar bireyi ilgilendirdiği için psikolojik olarak tartışılmaktaydı. Durkheim psikolojik bir olgu olarak görünse bile intiharın sosyolojik bir olgu olduğunu söylemiştir. Gelişmiş ya da gelişmemiş toplumlarda intihar olgusu vardır. Fakat gelişmiş toplumlarda bu gerçeğin az olması beklenirken neden fazla görüldüğünü sosyolojik olarak açıklamaya çalışmıştır. Dr. Nezahat Arkun “İntiharın Psikodinamikleri” kitabında: “Durkheim intiharı kesinlikle sosyal nedenlerle açıklamak için büyük bir gayret sarf etmiştir, karşısındakini kıskıvrak bağlayan bir mantık ustalığı göstermiştir” diye Durkheim’in intiharın sosyolojik olduğunu açıklama çabasını bu şekilde yorumlamıştır. Ona göre intihar kesinlikle sosyal bir olaydır ve her ulusta değişmez bir ortalama, hatta ölüm ortalamasından daha değişmez bir ortalama göstermektedir. İntihar eserinde (Le Suicide, 1912) intihar araştırmasını istatistiklere dayanarak anlamaya çalışmıştır. İntihar sayısının artmasını sosyal bütünün kuvvetsiz olmasına yorar. Emile Durkheim Auguste Comte’un fikri takipçisi olarak gözükmektedir. Comte sosyoloji alanını pozitif bilimler gibi yasa bulma konusunda zorlamış fakat sonuç elde edememiştir. Durkheim ise kesin kabul gören intihar olayının sosyolojik olabileceğini gördüğü için kanıtlama ihtiyacı duymuştur. Akademik çalışmalarına bakıldığı zaman en önemli çalışmalarından birisi İntihar eseridir. İntihar eseri L’Année Sociologique(1896) isimli üç dilde sayısız esere eleştiri yaptığı ve çalışmalarını yayınladığı dergiden sadece bir yıl sonra yayınlanmıştır.
1897 yılında İntihar adlı eserinde Durkheim ekonomik sistemin özgül koşullarının insanların zihnine olan etkisini ele almıştır. Kitapta kapitalist üretime ve tüketime geçmiş bir toplumda trajik bir şekilde intihar vakalarının arttığını göstermeye çalışmıştır. Emile Durkheim, İngiltere’deki intihar vakalarının İtalya’dakinden iki kat, zengin ve gelişmiş Danimarka’da ise İngiltere’dekinden dört kat fazla olduğunu gözlemlemiştir. Durkheim İntihar çalışmasında toplumdaki mutsuzluk ve hayal kırıklığına daha genel bir düzeyde ışık tutmaya çalışmıştır. İntihar, modern kapitalizmin ortaya çıkarttığı ruhsal sıkıntı buzdağının bir parçasıydı. Durkheim Akademik hayatı boyunca modern toplumların neden bu kadar mutsuz olduğunu açıklamaya çalıştı. İntihar tiplerini dört başlık altında toparlamayı başarmıştır .
İlginizi Çekebilir: Durkheim’in Anomi Kavramı Nedir?
⦁ Egoist (Bencil) İntihar
Geleneksel toplumlarda, insanların kimlikleri bir klana ya da bir sınıfa bağlıdır. Karar alma süreçlerinde çok az seçeneğe sahiptirler. Toplumsal bir zorlamayla ki bunun gözle görülür fiziki ya da sözlü zorlamasına gerek olmaksızın normalde yapmayacağı bazı şeyleri yapmak durumundadır. Çünkü kişi sadece toplum ve ailece yaratılmış alan dâhilinde hareket edebilir. Ancak kapitalizmde aidiyetini, kiminle evleneceğini, işini, hangi inancı takip edeceğini kendisi seçer. İşler yolunda giderse birey kazançlıdır. Fakat işler kötü giderse, eskisinden daha kötü bedbaht bir haldedir. Çünkü kendisinden başka suçlayabileceği kimse yoktur seçimleri bizzat kendisi yapmıştır. Başarısızlık kişi üzerinde dehşet verecek derecede etki eder. Modern kapitalizmdeki yaşamın yükü budur. Durkheim bu intihar tipindeki intiharların dinle de alakasını incelemiş ve Protestanlar arasında intihar oranının, Katoliklerden daha yüksek olduğunu gözlemlemiştir . Bununla beraber aile ilişkileri ve ekonomik kriz gibi faktörler de intihar oranlarını etkilemektedir. Ritzer bu intihar tipi konusunda: “Bencil intihar örneği, en bireyci, en özel davranışlarda bile toplumsal olguların temel belirleyici olduğunun bir göstergesidir.” Şeklinde bir yorumda bulunmaktadır. Özetle Durkheim; toplumsal bağların zayıflaması, dini seçimler, ekonomi gibi bazı faktörlerin intihar oranında artışa sebep olduğunu söylemiştir. Din konusunda “Din insanı kendine zarar verme arzusuna karşı korur… Dini meydana getiren şey, herkes için ortak inanmaya değer, geleneksel ve zorunlu belirli inançlar ve pratiklerin mevcudiyetidir. Bu kolektif zihinsel durumlar daha çok sayıda ve daha güçlü oldukça, dinsel topluluğun bütünleşmesi de o kadar kuvvetli, ayrıca değeri de o kadar büyük olacaktır.” Düşüncesine sahiptir.
⦁ Altruist (Özgeci) İntihar
Durkheim’in ikinci intihar tipi olarak özgeci intiharı ele alır. Bu intihar tipi bencil intiharın zıddıdır. Egoist intiharda insanlar toplumdan soyutlandığında artış yaşanıyordu, özgeci intiharda ise toplumsal yakınlık yani bütünleşme fazla olduğunda intihar oranında artış yaşanıyor. Bu intihar tipine örnek olarak Japonya’daki hara kiri geleneği, Hindistan’ın bazı yerlerinde dul kalan kadınların cenazede yakılan kocalarının ateşinde kendilerini yakmalarının beklenmesi, bazı din ve ideolojilerde mürit tabirinde yaşayan kişilerin bireyselliğinden ziyade gruba aidiyetinin önemli olması üzerine Aziz Jim Jones’un müritlerinin zehirli mürekkep örnekleri verilebilir.
⦁ Anomik (Kuralsızlık) İntihar
Durkheim’e göre anomik intihar toplumdaki normların çözülmesinden kaynaklanmaktadır. Bu çözülmeler olumlu ve olumsuz olabilir. Ekonomik anlamda örnek verilirse eğer; hızla gelişen ekonomi ve ekonomik kriz dönemlerinde kısa süreli olsun ya da olmasın bir çözülme yaşanır. Durkheim; boşanmaların kolay olduğu toplumlarda intiharların yüksek olması örneğini gözler önüne serer. Kriz dönemlerinde yaşanan cinayet ve yağmalama girişimlerinin bununla doğrudan alakalı olduğunu görülebilir.
⦁ Fatalist (Kaderci) İntihar
Durkheim’in İntihar kitabına bakıldığında bu intihar tipinden diğerlerine kıyasla daha az bahsettiğini, ona sadece küçük bir dipnotta değindiğini görmekteyiz. Kaderci intihar anomik intiharın zıddıdır. Toplumdaki normların katılığından kaynaklanır. Toplumdaki aşırı düzenleme durumlarında görülür. Örnek konusunda; kölelerin hayatlarını tehlikeye atmaları ve Hindistan’daki Kast Sistemi’nin örneği verilebilir. Durkheim üç ana intihar tipinden bahsetmiş ve bunların birbirleriyle etkileşiminin de olabileceğinden bahsetmiştir.
⦁ Psikolojik Açıdan Değerlendirilen “Şeytani Ele Geçirilme” Kavramına Sosyolojik Bakış
İnsanlar geçmişten bu yana doğaüstü şeylere inanırlar bunlar: Tanrı, şeytan, cin, melek vs. Genellikle bu olgular psikolojik olarak değerlendirilmiş, sosyolojik perspektifle ele alınması fazla konu edinmemiştir. Özellikle insanlar her kavimde sorunlar yaşadıklarında eğer açıklama bulamıyorlarsa şeytani bir varlık tarafında dış müdahale yaşadıklarından bahsetmektedir. Psikoloji bilimi doğmadan önce bu kişilerin gerçekten bir ruh, şeytan ya da cin tarafından ele geçirildiklerinden emin olunup birtakım dini ayinler uygulanarak düzeleceği düşünülmüştür. Psikoloji bilimi ile beraber bu kişilerin psikolojik rahatsızlıkları olduğu konusunda araştırmalar yapılmıştır. Antropolojik açıdan Bronislaw Malinowski Trobriand adalıları araştırdığı zaman o kavimde dahi büyü kavramını ve bununla alakalı ayinlere şahit olmuştur. Şeytani ele geçirilme konusunda psikiyatri alanında çalışmalar yapan bilim insanları bu kişilere; psikoz, nevroz, şizofreni, çoklu karakter bozukluğu gibi teşhisler koymaktadırlar. Din psikolojisi alanında Tuğba Taşdemir‘in Şeytani Ele Geçirilme isimli makalesinde bu konu psikolojik olarak ele alınmıştır. Sosyolojik açıdan şeytani ele geçirilme konusunu açıklayabiliriz. Sosyalizasyon gibi şeytani ele geçirilme konusu da kişi doğduğunda öğretilmeye başlanan bir konudur. Dini bağları yüksek olan toplumlarda bu inanışın artması tartışılmaz bir gerçektir. Ortadoğu din geleneğine bakıldığında (İslamiyet, Musevilik ve Hristiyanlık) tüm dini kitaplarında şeytan vardır. İnsana müdahalesi olabildiği yazmaktadır. Kişi doğduğunda başlayan öğrenme gerçeği ölene kadar devam etmektedir. Bu bağlamada kişi bulunduğu toplumu öğrenmekle başlayan ve bu normların doğruluğunu değerlendireceği zamana gelse bile kendi düşüncesi ve isteklerini yaşayamıyor. Le Bon’un belirttiğine göre, tek kişinin bireysel yoldan edindiği özellikler kitle içinde silinip gider, bireyin kendine özgü karakteri kaybolur. Toplum kişiye nelerden korkması nelerden korkmaması gerektiğini öğretir. Şeytani ele geçirilme bunlardan birisidir. Kişi inanmamayı seçebilir fakat orda da toplum kişiyi soyutlayarak inanmaya mecbur kılar. Bu bağlamda şeytani ele geçirilme konusunun sosyolojik ele alınabileceği görülmektedir.